Anadolu popun centilmen mimarı: Selçuk Alagöz
Haberin Eklenme Tarihi: 10.08.2025 03:11:00 - Güncelleme Tarihi: 10.08.2025 03:28:00Pop-rock müzik serüvenimizin önemli mimarlarından biri Selçuk Alagöz. Yazdığı mısralar, bestelediği melodiler, yaptığı aranjmanlar; 1960’lardan günümüze hâlâ zihnimizde dolanıyor, hayatımıza eşlik ediyor, yüzlerce yorumla yeniden üretilerek yaşamaya devam ediyor. Kardeşi Rana Alagöz ile birlikte pek çok 45’liklere imza atmış, unutulmaz şarkılarıyla müzik piyasasını şekillendirmiş, birçok filme ve anıya ruh katmış bir sanatkârdan bahsediyoruz. “Aşkın Gözü Kör mü”, “Her Şey Bitmedi Bitemez”, “Deliyim Seviyorum”, “Koş Bakalım Peşimden”, “Her Şey Bitmiştir Artık”, “Malabadi Köprüsü”, “Ateş Bacayı Sarmış” bugün dahi milyonlarca kez dinlenen şarkılar… Peki, şarkılarını yılların, nesillerin ötesinde duymaya, eşlik etmeye devam ettiğimiz bu sanatkâr hakkında ne biliyoruz? Şarkı sözlerinin, nota kâğıtlarının ardından duyurduğu bestelerinin izlerini elbette hâlâ takip ediyoruz. Ama ya serüvenin kendisini? O şarkıların yaratıcısı, dimağında, gönlünde melodileri nasıl inşa etti? Ufkunda neler saklıydı? Yoluna kimler çıktı, nereler durağı oldu?
Geçtiğimiz günlerde, yani 5 Ağustos 2025 tarihinde sonsuzluğa uğurladığımız bu usta müzik insanının hayatına birlikte bakmaya; bize yadigâr bıraktığı müzikal mirası dinlemeye ne dersiniz? Bu yolu, şarkılarla birlikte beraber adımlayalım şimdi.
İlk şarkı: “Kemerimin naftaları”…
1944’ün bir yaz gününde İstanbul’da dünyaya geldi Selçuk Alagöz. 5 Ağustos… Kaderin ilginç yazgısı bu günü, ilginç bir şekilde yeniden tarihe not aldıracaktı. İstanbul, müziğin bir nevi kalbiydi o dönemlerde. Doğu ve Batı’nın kadim kesişimi, incesazın dokusu, geçmiş ile bugünün birlikteliği; müzik dünyamızı da şekillendiriyordu. Klasik müzik, makam müziği, alaturka, caz, twist, tango ve hızlıca yükselişe geçen rock and roll… Bu yükseliş beraberinde birçok orkestrayı, yeni müzik oluşumlarını getirmişti; müzik piyasası zaten dönüşmekteydi, taş plak dönemini neredeyse tamamlamak üzereydi ve 45 devirlik plaklar pikaplarda yerini çoktan almıştı. 60’lı yıllara gelirken Selçuk Alagöz çoktan Alman Lisesi’nden mezun olmuş, İstanbul Üniversitesi’nde ekonomi okuyordu. O yıllarda okul orkestralarında rock and roll şarkıları çalıyor; genellikle Avrupa’da ve Amerika’daki örneklerin cover’ları repertuarda bulunuyordu. Bu gruplar popülerleşmeye başladıkça müzik piyasası da tamamen değişime uğradı. İstanbul’da Mavi Işıklar, Galatasaray Vokal Grubu, Harmoniler, Kafadarlar, Apaşlar, Kaygısızlar; Anadolu’da Doğan Caz, Lordlar, Eceler, Boğaz Çocukları ve daha onlarcası… Artık sadece yabancı şarkıların cover’larını yapmamaya; bize ait müzikal oluşumları şarkıların içine dâhil ederek yeni birlikteliklere kapı açmaya başlayacaklar: çok sonraları adına Anadolu pop, Anadolu rock denilecek türler de böylece doğmuş olacaktı. Ama bunda en büyük etken 60’lı yılların ikinci yarısıyla ortaya çıkan yarışmalardı.
Bu noktada 1965 yılı önemlidir. Zira Altın Mikrofon’un başladığı yıldır. Hürriyet gazetesi tarafından düzenlenen bu yarışma, gazetenin de ifade ettiği üzere “Batı müziğinin zengin teknik ve şekillerinden faydalanılarak, yine Batı müziği aletleriyle çalınmak suretiyle Türk musikisine yeni bir yön vermek için hazırlanmıştı.” Ülke çapında büyük ilgi görür yarışma. Altın Mikrofon’a katılan gruplar Hürriyet’in organizatörlüğünde büyük bir turneyle ülkenin birçok şehrinde konserler verirler. Böylelikle taşra da Batı müziği yapan gruplarla tanışmış olur, yeni gruplar ve yeni dinleyici kitleleri oluşmaya başlar. Görülen büyük alaka, birçok ismi de müzik dünyamıza katıverir: Yıldırım Gürses, Erkin Koray, Cem Karaca, Moğollar, Apaşlar, Fikret Kızılok, Uğur Dikmen, Cahit Berkay… Selçuk ve Rana Alagöz kardeşler de bu isimler arasındadır.
Selçuk Alagöz, turizm işletme bölümünde master eğitimini tamamladıktan sonra 1964’te Erol Büyükburç’un orkestrasında müzik kariyerine henüz yeni adım almıştı. Ama ismi daha duyulmamıştı. Altın Mikrofon’un ilk yılı 1965’te yarışmaya katılmaya karar verdiğinde seçtiği şarkı “Kemerin Naftaları” oldu. Her ne kadar o yılın kazananı 24 kişilik orkestrasıyla Yıldırım Gürses olsa da Selçuk Alagöz finale kalmayı ve performansıyla dikkat çekmeyi başardı. “Kemerin Naftaları”, 1958’de popülerleşecek bossa nova türünde yorumlanan bir Anadolu pop şarkısıydı. Sahne performansında Selçuk Alagöz vokaldeyken gitarda Cemal Denizci, bas gitarda Tamer Derin, melodikada Ali Alagöz, bateride Nazım İnanlı bulunuyordu. Bu ilk deneme, ilerleyen yıllardaki katılımın da kapılarını aralayacak; şarkı yaratımda daha yenilikçi besteler için cesaret sağlayacaktı. Hatta kendi orkestrasını kurmasında ön ayak olacaktı.
İkinci şarkı: “Bahçelere Geldi Bahar”
Yarışma ilk yılında ülkede büyük ses getirince ikinci yılında ön eleme aşamasında 55 ekipten başvuru almıştı. Önceki yıl, Yıldırım Gürses kalabalık orkestrasıyla oyları topladığı için katılan gruplardaki kişi sayısı artık yedi kişiyle sınırlı tutuldu. Elemeler Kervansaray’da 46 kişilik jüri önünde yapıldı ve yedi ekip final için başarılı bulundu: Ali Atasagun, Selçuk Alagöz, Cahit Oben, Siluetler, Kent Yedilisi, T.P.A.O. Batman Orkestrası ve Mavi Işıklar. Yarışma 19 Nisan’da Eskişehir’de başladı ve gruplar turne ile il il gezdiler. Final 6 Mayıs’ta İstanbul’da Fecri Ebcioğlu’nun sunumuyla yapıldı.
Sonuçlara göre birinciliği 4563 oyla Siluetler, ikinciliği 2850 oyla Mavi Işıklar, üçüncülüğü ise 2382 oyla Selçuk Alagöz almıştı. Selçuk Alagöz’e bu başarıyı sağlayan; “Bahçelere Geldi Bahar” adlı twist şarkı olmakla birlikte bas gitarda Kaya Şalt, ritim gitarda Cahit Berkay, bateride Ercüment Güreşin, org-piyanoda kardeşi Ali Alagöz’ün bulunması büyük etkendi. Alagöz ismi artık biliniyordu ama bir yıl sonraki yarışmada bu isim daha çok duyulmaya başlayacaktı. Zira Ali Alagöz her ne kadar grup içinde bulunsa da Rana’nın gruba dâhil oluşu, Selçuk-Rana ikilisini ortaya çıkaracak, birçok şarkı ikisinin ismiyle anılacaktı.
Üçüncü şarkı: “Konya Kabağı”
1967 Altın Mikrofon katılımcıları arasında bu sefer ülkeyi turlayan altı ekip vardı. 1 Mart’ta yola düşen katılımcılar, dokuz şehir gezecekti. Aynı zamanda yeni bir karar alınmıştı, ilk iki sene yarışmaya katılanların üçüncü kez yarışmada bulunması engellenmişti. Bu engeli aşan iki grup vardı; biri birinciliği alan Mavi Çocuklar (önceki adı Blue Boys), diğeri ise Selçuk Alagöz orkestrasıydı. Selçuk Alagöz, orkestraya kardeşi Rana Alagöz’ü dâhil edip orkestraya onun ismini vermiş ve böylelikle yarışmaya katılmanın bir yolunu bulmuştu. Bu sefer vokalde Rana Alagöz, solo gitarda Selçuk Alagöz, orgda Ali Alagöz, bas gitarda Hasan Sel ve Cahit Berkay vardı. Grup “Konya Kabağı” şarkısını serbest, swing, beat ve bayon olmak üzere dört ayrı ritimde yorumlayarak yarışmada üçüncü oldu; yarışmanın ikinci ise Apaşlar ile birlikte Cem Karaca’ydı.
Pek çok müzisyeni, grubu, sanatçıyı hayatımıza katan, unutulmaz eserleri geleceğin müzikal hafızasına miras bırakan bu önemli yarışma, 1968’e kadar kesintisiz devam etti fakat birkaç yıl düzenlenemedi, bir daha ancak 1972’de ve son kez 1979’da dinleyicilerle buluşabildi. Yarışmacılar için Altın Mikrofon büyük bir eşik oldu. İsmini bu vesileyle duyuran diğer sanatçılar gibi Alagöz kardeşler de müzik piyasasına Hürriyet’in yayımladığı 45’lik plaklarla çıktılar: “Kemerin Naftaları / Kaleden İndir Beni” (1965), “Ararım / Bahçelere Geldi Bahar” (1966). Dinleyicilerin kalbini çoktan kazanmışlardı, devamı ardı ardına geldi sonra: 1968’de Sayan Plak’tan çıkan “Askerin Şarkısı / Ellerim Böyle Boş mu Kalacaktı?”, “Geçti Yolun Yarısı / İbibikler”, “Saklan Saklanabilirsen / Ringo”, “Bak Yanımdasın (Congratulations) / Son Yaprak (Love is Blue)”, “Sevdi Zannet / Barışalım mı?” sevilen 45’liklerinden bazılarıydı.
Altın Mikrofon’un ardından 1968’de ülkemizin belki de ilk sponsorlu festivali olan Topkapı Müzik Festivali’nde yeniden dinleyicilerle buluştu Alagöz kardeşler. Festivalde başka kimler yoktu ki: İlham Gencer, İsmet Sıral Orkestrası, Kadri Ünalan Orkestrası, Lamia, Mavi Işıklar, Özdemir Erdoğan, Sis Beşlisi, Turgut Oskay ve Yalçın Ateş Orkestrası, Erkin Koray, Kaygısızlar, Moğollar, Selçuk Ural, Tanju Okan, Ömür Göksel, Rasim Ulusman, Üstün Poyraz Set… Sponsor içecek markası Coca Cola için bir amplem müziği yarışması düzenlenmişti festivalde. Yarışmada birincilik Alagöz kardeşlerindi. Selçuk Alagöz hem icra hem beste dalında birinciliği almıştı.
1970’li yıllar: “Malabadi Köprüsü”
1970’ler, Alagöz kardeşlerin zirveye yükselişini simgeleyen bir dönemdi. Bu defa sadece Türkiye’de değil, yurt dışında da festivallerde icralarıyla, besteleriyle, düzenlemeleriyle müzikal güçlerini kanıtlıyorlardı. Nitekim 1970’de Selçuk, Rana ve Ali Alagöz Atina’da düzenlenen 3. Appollonia Uluslararası Müzik Festivali’nde ülkemizi başarıyla temsil etmişlerdi.
Selçuk Alagöz’ün müziğe olan tutkusu bestelerindeki berekette hissediliyordu. Zira peşi sıra şarkılarını piyasaya sürüyor; bir an önce dinleyicisiyle buluşturma arzusuyla müzik dünyasına sunuyordu: 1971’de Arya Plak’tan çıkan “Gençliğim / Mutluyum”, “Neredesin / Bahçeye İndim ki” şarkıları; Coşkun Plak’tan aynı yıl “El Condor Pasa / Çatıktır Kaşın”, 1972’de “Bağ Bozumu / Edremit Van’a Bakar”, “Yalnızlıklar Bitmiyor / Özlem”, “Gözüme Bakarsan / Gitti Gelmez”, 1973’te “Pınara Varmadın mı? / Boş Kadeh”, “Şu Silleden Gece Geçtim / Dosta Giderim” şarkıları; Hülya Plak’tan “…Dedi Bana / Kara Değil mi?”, “Bir Kız Bana Emmi Dedi / Der Gibi Gibi” şarkıları; 1975’te Polydor’dan “Malabadi Köprüsü / Deliyim Seviyorum”, “Yeter Artık / Ayrılık” ve 1976’da “Ben Eskiden Bu muydum / Zeyno” şarkıları bu müzik aşkının meyveleriydi.
Selçuk Alagöz’ün besteleri piyasa içinde bulunma hırsından ortaya çıkmıyordu. Tamamıyla müzikal bir düşünme biçiminin ürünleriydi şarkıları. Gündelik hayatı dahi müzikle yaşıyor; her anı notalarla ifade ediyordu. Bunun en bilinen kanıtı, “Malabadi Köprüsü”nü besteleme hikâyesidir. Bir turne dönüşü Silvan/Diyarbakır’da bulunan Malabadi Köprüsü’nün üzerinden geçerken Selçuk Alagöz, buraya ithafen beste yapmak istemiş; hatta üzerinde fotoğraf çekilip kapağına bu fotoğrafı koyma kararını almıştı. Çok geçmeden de besteyi tamamladı ve o hatırayı ölümsüzleştirdi. Bu sıradan durum, aslında onu etkileyen her anın, hissin, duygunun ondaki karşılığının müzikal bir ifade olduğunu gösteriyordu. Beste yapmak, onun için bir monologdan, konuşmaktan farksızdı. O yüzden tükenmeyen bir üretimin içindeydi, hem bireysel hem ailecek…
Bu esnada kardeşi Rana Alagöz ile de albümler yapmaya devam ediyordu. Coşkun Plak’tan 1974’te çıkan “Rana & Selçuk Alagöz” adlı long play albümündeki “Bolu Beyi”, “Demirciler”, “Bağbozumu”, “Her Şey Bitmiştir Artık”, “Bir Sen Kaldın”, “İçimde Bir Fırtına”, “Yazıklar Olsun”, “Senden Başka Yok mu?” gibi birçok şarkı, ikilinin dinleyici nazarında en sevilen melodileri oldu. Elbette devamı geldi, kardeşler birlikte ikinci albümlerini de çıkardılar, 1976’da yine “Rana & Selçuk Alagöz” isimli albümle bu sefer Polydor’dan duyurdular yeni şarkılarını: “Samanlık Seyran Olur”, “Koş Bakalım Peşimden”, “Atamam Ben Kalbimi Sokaklara”, “Gel Yanıma Gel”, “Ayrılmayalım”, “Ateş Bacayı Sarmış”, “Kalbimin Sahibisin”, “Vah Bacım Vah” yine unutulmaz eserler olarak müzik tarihimizde yerlerini aldılar.
80’ler ve sonrası: “Hep Birden”
Müzik, kardeşleri bir araya getiren keyif dolu, verimli bir yoldu. Bu yola Selçuk, Rana ve Ali’nin yanı sıra 1979’da Nilüfer Alagöz de katıldı. Birlikte 80 dilde şarkı söyleyerek turistik show’lar düzenlediler. Ardından 1984’te Doğan Plakçılık’tan çıkan “Alagözler- Hep Birden” adlı long play albümü geldi: “Hep Birden”, “Beni Seven Olsaydı”, “Bilmez Eller”, “Öyle Değil mi?”, “Aşkın Son Durağı”, “Yine Efkâr Bastı”, “Ara Beni”, “Seni Sevmek Zorundayım”, “Kalsan Gelsen Yar Diye”, “Önceden Düşünseydin”, “Öpmek Geldi İçimden”, “Yar Gitmese” şarkıları Rana ve Selçuk Alagöz’ün vokalinde ortaya çıksa da icrada yine diğer kardeşlerin varlığı, ortak üretimin getirdiği etkileşimi ve verimliliği kulaklarda hissettiriyordu.
1988’de ise bu birlikteliğin diğer meyvelerini dinlemeye devam etti takipçileri. Tabii artık plak dönemi kapanmış; kaset teknolojisi tek albümde daha fazla şarkıyı yayımlama avantajı sağlamıştı. Şahinler Müzik’ten çıkan “Güneş Batınca” albümü böylece “Beni Seven Olsaydı”, “Boş Durmuyor Seneler”, “Canın İsterse Gel”, “Dokunuverseler Ağlayacağım”, “Gelevera Deresi”, “Gel Dostum Gel”, “Güneş Batınca”, “Heart Pain”, “Kızıma”, “Ne Dersin”, “Sormayın Dostlar”, “Söyleyelim Hep Birden”, “Şu Garip Gönlümün”, “Uyanan Mevsim”, “Yeşil Yeşildi Dünyam”, “Yok Düşmandan Farkımız”, “Zannetme” gibi pek çok şarkıyı armağan etti Alagöz müziğine.
Anadolu pop, Anadolu rock furyası her ne kadar 1960’larda başlayıp uzun yıllar etkisini sürdürse de 1990’larda ve 2000’lerde popüler müzik dönüşmeye, farklılaşmaya başladığı için artık eski coşkusunu taşımıyordu. Ama Selçuk Alagöz; şarkı bestelemeye, yazmaya ve söylemeye devam etti. 1992’de “Alagözler”, 2009’da “Biz Sizin Şarkılarınızla Büyüdük”, 2014’te “Deniz Gözlerin” adlı albümleriyle anlatmak istediklerini dile getirmekten geri durmadı. Müziğin tutkulu büyüsü böyle bir şeydi çünkü Selçuk Alagöz için. Bitmeyen, tükenmeyen…
Sonsuzluğa…
Selçuk Alagöz’ü geçtiğimiz günlerde, doğum günü olan 5 Ağustos’ta, sonsuzluğa uğurladık. Onlarca melodinin yaratıcısı, üreticisi bu eşsiz sanatkâr; ardında büyük bir dünya bıraktı, keşfetmeye açık devasa bir dünya... O, sadece bir dönemin ahvalini anlatmadı şarkılarıyla; Anadolu’nun, Doğu’nun, Batı’nın, türkünün, rock’ın, popun sınırlarını kaldırdı.
Müzik dünyasına yaptığı katkılar, yaptığı şarkılarla da sınırlı kalmadı. Popüler Müzik Sanatçıları Vakfı’nın (POPSAV) başkanlığını yaptı, Müzik Yorumcuları Derneği’nin (MÜYORBİR) kurucu başkanlığını yıllarca yürüttü. Müziğin varlığı onun için her yerdeydi, sınırsızdı, özgürdü. Öyle bir miras bıraktı ki ardında, ismini melodiler var oldukça duyuracak, yaşatacaktı. Bitmeyecek bir döngüde…
“Her şey bitmedi bitemez…”
Kaynakça
Derya Bengi-Erdir Zat. 100. Yılında Cumhuriyet’in Popüler Kültür Haritası 2: “Belki Duyulur Sesim”. YKY. 2023.
Eser Oytun Şenoğlu. Altın Mikrofon Yarışmaları ve Anadolu Pop-Rock. Başkent Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Müzik ve Sahne Alabilim Dalı Yüksek Lisans Tezi. 2024.
Murat Meriç. Türkçe Sözlü Hafif Batı Müziği: Pop Dedik. İletişim. 2017.
Sevcan Çarkcı. 40 Yıllık Dayanışmanın Adı: Alagöz Kardeşliği. Akort Dergisi. Mayıs-Haziran 2009.