Suriye devrimi bir yaşında: 2011'de başlayan 2024'te taçlanan diriliş hareketi

Haberin Eklenme Tarihi: 8.12.2025 13:21:00 - Güncelleme Tarihi: 8.12.2025 13:50:00

Suriye halkı, 2024 yılında gerçekleşen tarihî dönüm noktasının birinci yıl dönümünü kutlarken, arkalarında bıraktıkları 61 yıllık Baas iktidarının ağır mirasını ve yaşananları hatırlamak bir insanlık borcu. 1963'teki kanlı darbeyle başlayan, Hafız Esed'la kurumsallaşan ve Beşar Esed'la insanlık dışı bir diktatörlüğe evrilen bu karanlık dönem, nihayet 2024'te Suriyelilerin azmi ve direnişiyle son buldu. Bugün, ülkenin dört bir yanında üç yıldızlı özgürlük bayrakları dalgalanıyor; hapishane kapıları kırıldı, zindanlar boşaltıldı ve nefes alınamayan bir toplum yeniden soluklanmaya başladı.

Baas rejimi, iktidara geldiği 8 Mart 1963'ten itibaren "olağanüstü hâl" adı altında anayasal bir diktatörlük inşa etti. Bu yasal kılıf, Muhaberat’ın (istihbarat örgütleri) toplumun her hücresine nüfuz ederek işkence, keyfi tutuklama ve zorla kaybetmeleri rutin hâle getirmesine olanak tanıdı. Rejimin baskı mimarisinin dört temel sütunu vardı: Askerî istihbarat, genel istihbarat, hava kuvvetleri istihbaratı ve siyasi güvenlik. Her biri, farklı toplum kesimlerini sindirmek için özelleşmiş birer korku makinesiydi.

1982 Hama Katliamı, bu baskı rejiminin nasıl bir vahşete dönüşebileceğinin ilk ve en kanlı göstergesi oldu. Hafız Esed'ın emriyle şehir topyekûn kuşatıldı, bombalandı ve on binlerce sivil katledildi. Bu olay, rejimin muhalefete karşı tavrını netleştirdi: "Ya boyun eğersiniz ya da yok edilirsiniz." Hama, sadece bir katliam değil, nesiller boyu sürecek bir kolektif travma ve korku mühendisliği projesiydi.

Tadmor (Palmira) Cezaevi ise bu sistemin sembolik mekânıydı. 1980'lerde yaşanan vahşet, insanlık dışı işkence yöntemleri ve kitlesel ölümlerle bu cezaevi, rejimin insan onuruna ne kadar uzak olduğunu gösteren bir laboratuvara dönüştü. "Dulab" (tekerlek), "şabeh" (asılarak işkence), "falaqa" (ayak tabanlarına sopayla vurma) ve "bisat al-rih" (elektrikli halı) gibi yöntemler, sistematik işkencenin standart prosedürleri hâline geldi.

Hırsızlar devleti

Baas rejimi sadece siyasi değil, ekonomik bir diktatörlük olarak da işlev gördü. "Yaşlı Adamın Politikası" (Siyasat al-Hajji) olarak adlandırılan yozlaşma, Hafız Esed döneminde kurumsallaştı. Beşar Esed'ın 2000'de iktidara gelmesiyle başlayan sözde "liberal reformlar" ise devleti "ahbap çavuş kapitalizmi"ne (crony capitalism) teslim etti. Güvenlik aygıtına yakın bir avuç elit, ülkenin ekonomik kaynaklarını yağmalarken, halk yoksulluğa mahkûm edildi.

2006-2010 yılları arasındaki tarihî kuraklık ve tarım politikalarındaki başarısızlık, kırsaldan kente kitlesel göçlere neden oldu. İşsizlik ve yoksulluk patladı. Rejim, bu ekonomik çöküşü daha fazla baskıyla yönetmeye çalıştı. Ancak 2011'de Deraa'da bir duvara yazılan "Şimdi sıra sende doktor" grafitisi, bardağı taşıran son damla oldu. Tutuklanan ve işkence gören çocuklar, tüm Suriye'yi saran bir isyan ateşini tutuşturdu.

Korku duvarının yıkılışı

Suriyeliler, Hama'nın ve Tadmor'un hatıralarına rağmen sokaklara döküldü. Barışçıl gösteriler, "Özgürlük", "Adalet" ve "Onur" sloganlarıyla dalga dalga yayıldı. Ancak rejim, Hama şablonunu tekrarladı: Gösterilere ateşle, tanklarla, keskin nişancılarla ve Şebbiha milislerinin vahşetiyle cevap verdi. Nisan 2011'de Deraa'nın kuşatılması, sivil hedeflere yönelik topçu ateşi ve sistematik işkence, çatışmayı iç savaşa dönüştürdü.

"Sezar Fotoğrafları", rejimin 2011-2013 arasında işlediği suçların buzdağının görünen kısmıydı. Askerî bir firari tarafından kaçırılan bu fotoğraflar, yaklaşık 11 bin tutuklunun sistematik işkenceyle öldürüldüğünü belgeliyordu. Birleşmiş Milletler Soruşturma Komisyonu (CoI) ve Uluslararası, Tarafsız ve Bağımsız Mekanizma (IIIM), bu ihlallerin insanlığa karşı suç boyutunda olduğunu teyit etti.

Diktatörlüğün sonu

Aralık 2024, Suriye tarihinin en kritik dönüm noktası oldu. Yıllar süren direniş, uluslararası baskı ve rejim içindeki çözülmeler, nihayet meyvesini verdi. Baas Partisi'nin ve Esed ailesinin 61 yıllık demir yumruk yönetimi çöktü. Suriye Ulusal Ordusu ve muhalif grupların koordineli operasyonları, başkent Şam dâhil kritik noktaların kontrolünü ele geçirmeleriyle rejim son buldu.

Çöküşün en çarpıcı görüntüleri, zindan kapılarının kırılması ve siyasi tutukluların özgürlüğüne kavuşmasıydı. Yıllardır haber alınamayan binlerce insan, ailelerine kavuştu. Gözaltı merkezlerinden çıkanların anlattıkları, rejimin son anlarına kadar işkenceye devam ettiğini gösteriyordu. Üç yıldızlı özgürlük bayrağı, Baas'ın tek yıldızlı kırmızı bayrağının yerini alarak sembolik bir kopuşu ilan etti.

Çöküşün üzerinden geçen bir yıl, Suriye için tarihi bir geçiş dönemi oldu. Suriye halkı bu birinci yıl dönümünü "bayram havasında" kutladı. Meydanlarda toplanan kalabalıklar, özgürlük şarkıları söyledi, dans etti ve rejim döneminde yasaklanan sembolleri açıkça taşıdı.

Yeni yönetim yapılanması, geçiş sürecini yönetmek üzere çeşitli siyasi ve toplumsal grupların temsil edildiği bir konsey oluşturdu. Öncelikler arasında:

  • Güvenlik sektör reformu: Muhaberat aygıtının lağvedilmesi ve sorumluların yargılanması.
  • Geçiş dönemi adaleti: Kayıpların akıbetinin araştırılması, mağdurların tazmini ve hesap verebilirliğin sağlanması.
  • Ekonomik yeniden inşa: Çökmüş altyapının onarımı, yolsuzlukla mücadele ve adil bir ekonomik düzen kurulması.
  • Siyasi geçiş: Anayasa hazırlığı ve çoğulcu, demokratik seçimlere zemin hazırlanması yer alıyor.

Uluslararası toplumdan gelen destek, özellikle IIIM'in belgeleme çalışmalarının sürdürülmesi ve evrensel yargı yetkisi kullanan ülkelerdeki davalar (Almanya'daki mahkûmiyetler gibi), adalet arayışında kritik rol oynuyor.

Ancak zorluklar devam ediyor. BM İnsan Hakları Ofisi (OHCHR), bazı bölgelerde intikam saldırıları, keyfi tutuklamalar ve azınlıklara yönelik şiddetin sürdüğünü bildiriyor. Baas rejiminin mezhepsel gerilimleri derinleştiren politikalarının mirası, toplumsal uzlaşının önündeki en büyük engellerden biri. Ayrıca bazı muhalif grupların da insan hakları ihlalleri işlediği iddiaları, kapsayıcı ve tarafsız bir adalet mekanizmasının acil ihtiyaç olduğunu gösteriyor.

Küllerinden doğan bir ülkenin umudu

61 yıllık Baas zulmü, Suriye'yi fiziksel ve psikolojik olarak harap etti. Ancak 2024'teki özgürleşme, bu karanlık tünelin sonundaki ışığı işaret ediyor. Suriye halkı, sadece bir diktatörü devirmekle kalmadı; korku kültürünü, sessizliği ve çaresizliği de yenmeyi başardı.

Bugün Suriye, yaralarını sarmakla, adaleti tesis etmekle ve yeni bir sosyal sözleşme inşa etmekle meşgul. Bu yolculuk uzun ve zahmetli olsa da ilk adımlar atıldı. "Suriye Devrimi" artık sadece 2011'de başlayan bir ayaklanma değil, 2024'te taçlanan ve geleceği inşa edilen sürekli bir diriliş hareketi.

Tarih, Suriye halkının bu fedakârlığını ve direnişini, 21. yüzyılın en büyük özgürleşme mücadelelerinden biri olarak kaydedecek. 61 yıllık zulmün sona erdiği bu yeni dönemde, Suriye'nin yeniden "Umutların Ülkesi" olabilmesi için adalet, özgürlük ve onurun rehber alınması en büyük temennimizdir. Çünkü artık: "Korku yok!"