Kavşaktaki ülke: Gürcistan
Haberin Eklenme Tarihi: 11.11.2025 13:22:00 - Güncelleme Tarihi: 11.11.2025 13:25:00Gürcistan, Kafkasya'nın kadim ülkesi, tarih boyunca jeopolitik fay hatlarının kesiştiği bir noktada yer aldı. Bugün, bu küçük ama stratejik öneme sahip ülke, bir yandan içeride demokratik geleceğini belirleyecek bir iktidar mücadelesi verirken, diğer yandan Rusya, AB ve ABD'nin nüfuz çekişmelerinin odağında bulunuyor. “Gürcü Rüyası” (GD) partisinin, eski cumhurbaşkanı Miheil Saakaşvili de dâhil olmak üzere muhalefetin önde gelen isimlerini “darbe planlamakla” suçlaması ve en büyük muhalefet partilerini kapatma teşebbüsü, iç siyasi bir krizden daha çok ülkenin jeopolitik yönelimi üzerine oynanan büyük bir strateji oyununun son perdesi.
Gürcistan'ın modern siyasi kaderi, Rusya İmparatorluğu dönemine uzanan derin bir tarihsel bağla şekillendi. Sovyetler Birliği'nin dağılmasıyla 1991'de bağımsızlığını kazandıktan sonra dahi, Moskova'nın “yakın çevre” olarak tanımladığı bölgedeki etkinliğinden kurtulmak mümkün olmadı. 1990'lar hem ekonomik kriz hem de Abhazya ve Güney Osetya'daki ayrılıkçı savaşlarla, istikrarsız bir geçiş dönemi oldu. Bu savaşlar, Rusya'nın ileride kullanacağı etkili bir müdahale aracı hâline gelecek olan “frozen conflicts” (dondurulmuş çatışmalar) zeminini hazırladı.
Bu kaostan, Batı yanlısı, reformist ve NATO ile AB'ye entegrasyonu hedefleyen bir hareket olan “Gül Devrimi” (2003) doğdu. Devrimin karizmatik lideri Miheil Saakaşvili, iktidara geldiğinde ülkeyi hızla modernleştirmeye ve Batı kurumlarına yakınlaştırmaya çalıştı. Ancak bu hamle, tarihsel olarak Kafkasya'yı arka bahçesi olarak gören Rusya Federasyonu'nda şiddetli bir tepkiye yol açtı. 2008'deki beş günlük savaş, Moskova'nın bu tepkisinin en somut ve yıkıcı ifadesiydi. Rusya, Gürcistan'ı geri püskürtmekle kalmadı, Abhazya ve Güney Osetya'nın bağımsızlığını tanıyarak, Gürcistan topraklarının %20'sini fiilen ilhak etti ve ülkenin NATO üyeliği umutlarına ağır bir darbe vurdu.
“Gürcü Rüyası”nın yükselişi ve stratejik dönüşüm
2012'de, milyarder iş adamı Bidzina İvanişvili'nin kurduğu “Gürcü Rüyası” koalisyonu, Saakaşvili rejiminin otoriter eğilimlerinden ve yolsuzluk iddialarından bıkan seçmenin desteğiyle iktidara geldi. İlk başlarda, GD nominal olarak Batı yanlısı çizgisini sürdürdü ve AB ile Ortaklık Anlaşması imzalayarak Avrupa perspektifini teyit etti. Ancak zamanla, partinin gerçek gündemi netleşmeye başladı: İvanişvili'nin devasa ekonomik çıkarlarını ve iktidar tekellerini korumak.
Burada kritik stratejik dönüşüm, GD'nin demokratik konsolidasyon yerine, “yönetilebilir demokrasi” modeline yönelmesiydi. Strateji, Rusya'nın da sıklıkla uyguladığı “hibrit” yöntemlerle özetlenebilir:
- Yargının araçsallaştırılması: Anayasa Mahkemesi de dâhil olmak üzere yargının GD'ye bağlı hâle getirilmesi, muhalefeti etkisizleştirmenin ve eleştiren sesleri cezalandırmanın en etkili yolu oldu.
- Sivil toplumun bastırılması: “Yabancı ajanlar” yasası gibi düzenlemelerle, Batı destekli STK'lar ve medya kuruluşları hedef alındı. Bu, ülkeyi dış etkilerden izole etmek ve eleştirel söylemleri susturmak için tasarlanmış bir stratejiydi.
- Muhalefetin sistematik tasfiyesi: Son darbe girişimi suçlamaları, bu sürecin varabileceği nihai noktayı işaret ediyor. Muhalefet partilerini kapatma tehdidi, siyasi arenayı tamamen kontrol altına alma çabasının tezahürü.
Rusya Federasyonu: “Yumuşak Güç” ve ekonomik nüfuz
Gürcistan'daki bu içsel dönüşüm, büyük güçlerin stratejilerinden bağımsız değil, aksine onlarla derinden bağlantılı. Rusya, 2008 savaşının yarattığı travmayı, Gürcistan'ı doğrudan işgal etmeden etkisini artırmak için bir kaldıraç olarak kullanıyor. Açık tehditler yerine, daha sofistike bir strateji izliyor. Gürcistan'ın Rusya'ya olan petrol ithalatının 2012'de %8'den 2024'te %45'e çıkması çarpıcı bir örnektir. Ayrıca, Batı yaptırımlarından kaçınmak isteyen Rus sermayesi ve araçları için bir geçiş koridoru hâline gelmesi, Tiflis'i Moskova'ya ekonomik olarak bağımlı kılıyor. Analistlerin bahsettiği “belgesiz para akışları” ise Gürcistan ekonomisini şişirirken (GDP'nin %9,4 büyümesi), aynı zamanda rejim yanlısı oligarkları güçlendiriyor.
GD'nin, Gürcü Ortodoks Kilisesi gibi muhafazakâr kurumlar üzerinden LGBT karşıtı ve “geleneksel değerler” söylemini benimsemesi, Kremlin'in “Rus Dünyası” (Russkiy Mir) ideolojisi ile uyum içinde. Bu, toplumsal düzeyde bir yakınlaşma yaratıyor.
Avrupa Birliği: Cazibe gücü ve yetersiz kalan yaptırımlar
AB, Gürcistan için uzun süredir bir modernleşme ve istikrar kutbu oldu. 2023'te Ukrayna ve Moldova ile birlikte Gürcistan'a da aday ülke statüsü verilmesi, bu cazibenin somut bir ifadesiydi. Ancak, GD rejimi için AB'nin stratejisi bir teşvikten çok, bir tehdide dönüştü. Tbilisi State Universitesinden siyaset bilimi profesörü Kornely Kakachia'nın da belirttiği gibi, İvanişvili, AB reformlarını (deoligarşikleşme, hukukun üstünlüğü) uygularsa iktidar ağının çökeceğini fark etti. Bu nedenle, AB süreci GD için bir “demokrasi vitrini” olmaktan çıktı; tam aksine, bu süreci içerideki otoriterleşmeyi meşrulaştırmak için kullanma stratejisine dönüştü. AB'nin insan hakları ihlalleri konusundaki uyarıları ve raporları ise, GD'nin artık Batı'nın tepkisini ciddiye almadığını gösteriyor. Gürcistan Başbakanı Kobakhidze'nin AB'yi Gürcistan'ı Rusya ile savaşa itmekle suçlaması, köprülerin yakıldığının açık kanıtı.
Amerika Birleşik Devletleri: Değişken politika ve belirsizlik
ABD, bağımsızlıktan bu yana Gürcistan'ın toprak bütünlüğünün ve egemenliğinin en büyük destekçilerinden biri oldu. Ancak, iç ve dış politikadaki odak değişimleri, Tiflis'teki rejimin manevra alanını genişletti.
GD'nin, Donald Trump'ın 2024 seçimlerini kazanması ve “Küresel Savaş Partisi”ne karşı onunla iş birliği yapma umudu, stratejik bir kumardır. Kobakhidze'nin Trump'a yazdığı mektuplar, GD'nin ABD'deki popülist sağ ile doğrudan bir diyalog kanalı açmaya çalıştığını gösteriyor. Bu durum, geleneksel Amerikan dış politikası kurumlarıyla (derin devlet olarak adlandırdıkları) arasındaki mesafeyi açıkça ortaya koyuyor. Son olarak Trump döneminde kapatılan USAID destekli programların sona ermesi, Gürcistan'daki sivil toplumu ciddi şekilde zayıflattı ve GD'nin işini kolaylaştırdı.
Hayatta kalma stratejisi mi, jeopolitik ihanet mi?
Eleştirmenlerin GD'yi “Rusya'nın vekili” olarak nitelemesi, durumu olduğundan basite indirger. Kakachia'nın dediği gibi, “Bu, Rusya sevgisiyle değil, rejimin hayatta kalma stratejisiyle ilgili.” GD için asıl mesele, İvanişvili'nin himaye ağını ve ekonomik çıkarlarını korumak. Bu hedefe ulaşmak için, gerektiğinde Brüksel'in demokrasi taleplerini görmezden gelmek, Moskova ile pragmatik ekonomik ilişkileri sürdürmek ve Washington'da yükselen yeni siyasi dalgalarla flört etmek, birbirini tamamlayan taktikler. GD'nin Çin'i ziyareti de bu çok yönlü stratejinin bir parçası. Batı bloğunun parçalanabileceği ve Gürcistan'ın Avrupa'ya alternatif yollar bularak iktidarını sürdürebileceği hesabı yapılıyor.
Gürcistan, bugün bir kavşakta değil, bir uçurumun kenarında duruyor. Batı'nın cazibesi, rejimin hayatta kalma içgüdüsü karşısında sınıfta kalıyor gibi görünüyor. Ancak unutulmamalı ki, Gürcü halkı yüzyıllardır bağımsızlık mücadelesi vermiş, Avrupa kimliğini benimsemiş bir halk. Bugün sokaklarda susturulmaya çalışılan sesler, yarının Gürcistan'ını şekillendirmek için yeniden ortaya çıkabilir. Bu satranç oyununda, sadece büyük güçlerin hamleleri değil, Tiflis'teki meydanlarda yankılanan özgürlük talepleri de belirleyici olacak.