Asya’nın devleri yakınlaşıyor: Çin-Hindistan ittifakı mı?

Haberin Eklenme Tarihi: 19.08.2025 14:34:00 - Güncelleme Tarihi: 19.08.2025 14:37:00

Doğu'nun sonsuz ufuklarında, binlerce yıldır birbiriyle hem komşu hem de yabancı kalmış iki dev medeniyetin gölgesi dans eder: Çin ve Hindistan. Tarihin tozlu sayfalarında, bir zamanlar Marco Polo’nun İpek Yolu hayalleriyle birbirine bağlanan bu coğrafyalar, bugün küresel satranç tahtasında yeni bir hamle arayışında. Tıpkı bir zamanlar medeniyetler beşiği olan bu toprakların, bir kez daha “dünyaya çok ihtiyaç duyulan kesinlik ve istikrarı” sunma potansiyeli gibi. Bu kadim ortaklık, şimdi yeni bir dönemeçte, ABD’nin baskı ve engellemeleri karşısında yeniden filizleniyor.

Tarihin derinliklerinde kök salan ilişkiler

Çin ve Hindistan’ın ilişkileri, Budizm’in Hindistan’dan Çin’e yayıldığı antik dönemlere kadar uzanır. Tang Hanedanlığı döneminde Çinli bilge Xuanzang’ın Hindistan’a yaptığı yolculuk, iki kültür arasındaki entelektüel ve dinî alışverişin en güzel örneklerinden biridir. Ancak tarih, aynı zamanda sınır çatışmaları ve siyasi gerilimlerle de doludur. 1962’deki savaş, ilişkilerde derin bir yara açmış, iki ülkeyi uzun yıllar birbirine mesafeli kılmıştı.

Yakın zamana kadar, bu iki dev arasında bir dostluktan çok, bir gerilim bulutu asılıydı. 2020’deki ölümcül sınır çatışması, ilişkileri “tarihî bir dip noktasına” düşürmüş, âdeta bir dostluk köprüsü üzerine dinamit yerleştirmişti. Ancak nehirler yatağını değiştirir, rüzgârlar yönünü... Tıpkı bu iki ülkenin, ABD ile yaşadığı zorlu diplomatik koşullar karşısında yeni bir yol arayışına girmesi gibi.

Diplomasinin yeni dönüm noktası: Wang Yi’nin ziyareti

İşte bu zorlu dönemin ardından, Çin Dışişleri Bakanı Wang Yi’nin üç yıl aradan sonra Hindistan’a yaptığı ziyaret, ilişkilerin iyileşmesinde önemli bir dönüm noktası oldu. Bu ziyaret, yalnızca iki devlet adamının bir araya gelmesi değil, aynı zamanda iki medeniyetin birbirine gönderdiği bir barış sinyaliydi. Wang Yi, Hindistan’a “ortak ve fırsat” olarak bakılması gerektiğini vurgularken, Hindistan Dışişleri Bakanı Subrahmanyam Jaishankar da aynı karşılıklılık ruhuyla “farklılıkların anlaşmazlıklara dönüşmemesi gerektiğini” söyledi.

Âdeta iki bilge filozof, bin yıllık bir bilgelikle, “karşılıklı saygı, karşılıklı hassasiyet ve karşılıklı çıkar” temelinde ilerlemenin önemini dile getiriyordu. Bu buluşma, sadece siyasi bir jestin ötesinde ekonomik ve stratejik iş birliğinin kapılarını aralayan bir adımdı.

Ekonomik ve stratejik zorunluluklar

Tüm bu diplomatik dansın arka planında ise iki ülkeyi de derinden etkileyen ekonomik ve siyasi bir gerçeklik yatıyor: ABD ile yaşanan “zorlu bir ticaret savaşı.” Hindistan’ın ABD ile olan ilişkilerindeki bozulma, başarısız bir ticaret anlaşması ve Rusya ile artan petrol ticareti gibi nedenlerle derinleşirken, Washington’un Pakistan ile bağlarını güçlendirmesi de Yeni Delhi’yi endişelendiriyor.

Çin ise ABD'nin teknoloji ihracatına getirdiği kısıtlamalar ve Tayvan konusundaki gerilimler nedeniyle kendini giderek izole edilmiş hissediyor. Bu zorlu koşulların yarattığı boşlukta, Çin ve Hindistan, birbirini keşfeden iki eski dost gibi yeniden yakınlaşıyor. Öyle ki Çin'in nadir toprak elementleri, gübreler ve tünel açma makineleri gibi Hindistan'ın üç temel endişesini giderme sözü, bu birlikteliğin ekonomik temellerini güçlendiriyor.

Ekonomik iş birliğinin yükselen potansiyeli

Hindistan, hızla büyüyen ekonomisiyle Çin için önemli bir pazar ve üretim alternatifi sunuyor. Özellikle "Çin +1" stratejisiyle Batılı şirketlerin tedarik zincirlerini çeşitlendirme çabaları, Hindistan'ı bir üretim üssü olarak öne çıkarıyor. Çinli yatırımcılar, Hindistan'ın otomotiv, ilaç ve teknoloji sektörlerinde büyük fırsatlar görüyor. Benzer şekilde, Hindistan da Çin'in altyapı projelerindeki uzmanlığından faydalanmayı hedefliyor.

Ancak bu iş birliği, sadece ticari boyutla sınırlı değil. İki ülke, BRICS (Brezilya, Rusya, Hindistan, Çin, Güney Afrika ve diğer üyeler) gibi platformlarda küresel ekonomik düzenin yeniden şekillenmesinde ortak hareket ediyor. Doların egemenliğine alternatif arayışları, yerel para birimlerinde ticareti artırma çabaları ve Asya Altyapı Yatırım Bankası (AIIB) gibi girişimler, Çin-Hindistan ortaklığının küresel etkisini gözler önüne seriyor.

Jeopolitik satrançta yeni hamleler

Asya'nın iki dev ejderhası, tüm engellemelere rağmen, ortak çıkarların rehberliğinde birbirine doğru çekilmeye devam ediyor. Bu yakınlaşma, ekonomik faydalarla sınırlı değil, küresel jeopolitik dengeleri de yeniden şekillendiriyor. Örneğin, Hindistan'ın Şanghay İşbirliği Örgütü'ndeki (ŞİÖ) aktif rolü ve Çin'in Güney Asya'daki etkisini dengeleme çabaları, iki ülkenin bölgesel güvenlik konularında uzlaşmasını gerektiriyor.

Elbette bu birliktelik, sihirli bir değnek dokunuşuyla tüm sorunları çözmeyecek, özellikle Çin'in Pakistan ile olan güçlü bağları, ilişkilerdeki hassas bir denge noktası olmayı sürdürecek. Pakistan'ın Çin'in "Bir Kuşak Bir Yol" projesindeki kilit rolü ve Hindistan'ın Keşmir konusundaki kaygıları, güven sorunlarını tetikliyor. Ancak iki ülke, askerî çatışmalardan kaçınarak diyalog kanallarını açık tutmanın önemini kavramış görünüyor.

Kültürel ve bilimsel köprüler

Ekonomi ve siyasetin ötesinde, Çin ve Hindistan arasındaki kültürel bağlar da yeniden canlanıyor. Budist mirasın paylaşılması, akademik değişim programları ve ortak film projeleri, halklar arasındaki önyargıları kırmaya yardımcı oluyor. Hindistan'ın yoga ve Ayurveda kültürü Çin'de büyük ilgi görürken, Çin'in geleneksel tıp ve felsefesi Hindistan'da keşfedilmeyi bekliyor.

Bilim ve teknoloji alanındaki iş birlikleri de umut vaat ediyor. İki ülkenin uzay ajansları, uydu veri paylaşımı ve iklim değişikliği araştırmalarında birlikte çalışıyor. Örneğin, Himalayalar’daki buzul erimesinin izlenmesi veya tarım teknolojilerinin geliştirilmesi gibi konular, karşılıklı fayda sağlayan projeler olarak öne çıkıyor.

Geleceğin yol haritası

Bu iki kadim medeniyet, birbirini "gelişim ve yeniden diriliş için değerli kaynaklar" olarak görmeye başladıkça geleceğin yol haritasını yeniden yazmaya devam edecek. Çok kutuplu bir dünyada Çin ve Hindistan'ın uyumlu bir iş birliği; yalnızca Asya'nın değil, tüm dünyanın istikrarına katkı sağlayabilir. Ancak başarı için şu adımlar kritik önem taşıyor:

  • Sınır anlaşmazlıklarının yönetimi: İki tarafın askerî gerilimleri azaltacak şeffaf mekanizmalar oluşturması.
  • Ekonomik bağımlılık: Ticaret hacmini artırırken, teknoloji transferi ve yerel endüstrilerin korunmasına dikkat edilmesi.
  • Bölgesel ittifaklar: Pakistan gibi üçüncü aktörlerle ilişkilerin dengelenmesi.
  • Halklar arası diyalog: Kültürel değişim programları ve medya iş birlikleriyle karşılıklı güvenin inşası.

Tarihin tekerrürü mü, yoksa yeni bir sayfa mı?

Tarih, Çin ve Hindistan'ın bazen rakip, bazen müttefik olduğu sayfalarla dolu. Bugün ise küresel belirsizlikler, onları ortak bir gelecek yazmaya zorluyor. Walt Whitman'ın dediği gibi: "Geçmiş ve şimdi bizim için ölüdür, ama gelecek her zaman yaşayan bir şeydir." İki devin dansı, yalnızca kendi halklarına değil, tüm insanlığa umut verebilir.