08 Ağustos 2025

bir küçük harf meselesi

dijital iletişimdeki dönüşüm, küçük harflerin yükselişiyle yeni bir boyut kazanıyor. bu değişim, dilin otorite ve kurallarına karşı sessiz bir duruş sergiliyor. küçük harfler, artık postmodern bir itirazın sembolü… şimdiden söyleyelim, okuyacağınız metin, bu postmodern duruşun temsiliyetini taşıyor.

dijital iletişimin içeriği kadar şekli de değişiyor. küçük harflerin günlük iletişimdeki yükselişi özellikle son yıllarda dikkat çekici bir hâle geldi. sosyal medya paylaşımlarında, whatsapp mesajlarında, spotify çalma listelerinde, hatta marka logolarında bile küçük harf giderek daha fazla görülür oldu. bu dönüşümün dijital çağla, genç kuşakların informal iletişim tarzıyla, hızla ve bireysellikle ilişkisi olduğu açık ama mesele sadece alışkanlık ya da hızdan ibaret değil gibi görünüyor. küçük harfler, sanki dilin kurallarına ve düzenine dair de daha büyük bir hikâye anlatıyor.

peki bu hikâye ne? küçük harfler, sadece estetik bir tercih mi, yoksa modernitenin kurallarına karşı postmodern bir itiraz mı? iletişimdeki bu “sadeleşme” bir devrim mi, yoksa gelip geçici bir trend mi? ve dahası, bu değişim herkes için özgürleştirici mi, yoksa yeni bir otoritenin habercisi mi?

ben de uzun bir süre önce telefonumun otomatik büyük harf ayarını kapatıp neredeyse her şeyi küçük harfle yazmaya başladım. ilk başta sadece göze daha hoş gelen bir biçim gibi görünüyordu. sonra fark ettim ki sadelik olarak nitelendirdiğim bu şey bana aynı zamanda bir rahatlık ve samimiyet hissi de veriyor, kimseyi etkilemeye çalışmadan, üstünlük kurmadan, olduğu gibi görünmenin bir yolu gibi.

yine de bu yazım biçimini sadece “daha sıcak” ya da “daha sade” olduğu için seçtiğimi söylemek eksik olur. bu tercihin ardında, dilin nasıl düzenlendiğine dair daha derin bir sorgulama, hatta belki de dile sinmiş otorite biçimlerine karşı küçük bir direniş de var. kimin dili doğru, kimin dili kural dışı? kim yazım kurallarını koyuyor, kim onlara uymadığı için dışlanıyor? peki ya yazım kuralları, bütün dillerde böyle mi ya da hep böyle miydi?

yazının ve harflerin tarihine bakınca, dilin nasıl şekillendiği ve ne tür güç ilişkilerini taşıdığı daha net ortaya çıkıyor. antik roma’da taş yazıtlar büyük harflerle yazılırdı; okunaklı ve kalıcıydılar. 8. yüzyılda, yazma hızını artırmak ve alan tasarrufu sağlamak amacıyla küçük harfler geliştirildi. matbaanın yaygınlaşmasıyla birlikteyse, büyük harflerin cümle başlarında ve özel isimlerde kullanımı bir norm hâlini aldı. böylece yazım kuralları düzenin, resmiyetin ve otoritenin göstergesi oldu. tabii bu kurallar her yazı sistemine özgü değil; yalnızca belli başlı alfabelerde, özellikle de latin temelli sistemlerde geçerli.

dahası günümüzde dijital ortamda büyük harf yazmak ekstra tuş hareketi gerektirdiği halde, bu kurallar hala pratiklikten çok bir kural olarak sürdürülüyor ve giderek daha az işlevsel hale geliyor. buna rağmen, büyük harf kullanımı resmî iletişimde ciddiyet, saygı ve profesyonellik simgesi olarak kabul ediliyor, tümüyle küçük harfle yazmak iş hayatı ve akademide hâlâ yer bulamıyor, dikkatsizlik ya da ciddiyetsizlik olarak algılanabiliyor. bu durum, dilin hem özgürleştirici hem de sınırlayıcı bir araç olduğunu, toplumsal normların dil üzerindeki baskısını net bir şekilde ortaya koyuyor.

teknik tercihin ötesinde politik bir duruş

işte tam da bu yüzden, bugün küçük harflerle yazmak sadece teknik bir tercih değil, yerleşik düzene dair bir şey söyleme biçimi hâline gelebiliyor. peki bu kurallar değiştirilebilir mi? postmodern düşünce, mutlak doğrulara ve sabit normlara kuşkuyla yaklaşır. küçük harflerin yükselişi de bu çerçevede okunabilir mi: modernitenin düzen, norm, disiplin takıntısına karşı sessiz bir itiraz? ama her itirazın özgürleştirici olmadığını da unutmamak gerek.

çünkü bazı normlara karşı geliştirilen tepkiler, zamanla kendi normlarını da dayatmaya başlayabilir. “küçük harfle yazmak” bir trend olarak herkesin içine çekildiği, sessiz bir zorunluluğa dönüşebilir. bu noktada dikkatli olmak iyi olabilir: zira kırılganlığa, eşitliğe ve çoğulluğa işaret eden bir dil biçimi, bir noktadan sonra yeni bir “doğru”ya dönüşüp kendini dayatabilir. bazı duygu temelli başkaldırılar, otoriter bir dilin yerini almasa da, onun kadar duyarsız olabilir.

örneğin feminist yazar bell hooks, adını küçük harfle yazarak bunu politik bir duruşa dönüştürmüştü. görünürlüğünü azaltarak fikirlerini öne çıkarmayı amaçlıyordu. bu tercih, bireysel egoya ve hiyerarşiye karşı yöneltilmiş bilinçli bir eleştiriydi. tabii bugünkü kullanımların hepsi aynı derinliği taşıyor mu, bu, ayrı bir tartışma konusu.

küçük harflerin bugünkü yükselişi sadece bireysel tercihlerle açıklanabilecek bir şey değil. 2024’te yayımlanan bir araştırma, gen z katılımcıların küçük harf kullanımını yalnızca daha hızlı ve samimi değil, aynı zamanda “trend”, “feminen” ve “kuir” bulduğunu ortaya koyuyor. demek ki biçimsel görünen bu tercih, kimlik inşasına, duygusal ifade biçimlerine ve toplumsal cinsiyetle ilişkilendirilen söylemlere de değiyor. küçük harf, kimi zaman bir stil, bir tavır, hatta bir aidiyet işareti olarak benimsenecek kadar güçlü bir sembole dönüşebiliyor.

üstelik bu yükseliş yalnızca estetik ya da teknik nedenlerden kaynaklanmıyor; bazılarına göre büyük harflerin oluşturduğu olumsuz çağrışımlara karşı bir tepki olarak da okunuyor. örneğin grady, tamamen küçük harf kullanımının artmasını, trump gibi siyasetçilerin büyük harfleri öfke ve abartıyla kullanmasına karşı gelişen bir tepkiyle ilişkilendiriyor. ona göre küçük harfler “gerçeklik” ve “savunmasızlık”la özdeşleşiyor.

aynı zamanda 2024’te yapılan araştırmadan gelen açık uçlu yanıtlar da küçük harfin sosyal anlamının çelişkili doğasını gösteriyor: bu yazım biçimi bazı katılımcılara göre “çaba göstermiyormuş gibi görünme”, “bilinçli bir rahatlık gösterisi” ya da “incelikli bir havalılık” anlamına geliyor. yani küçük harf, hem umursamazlıkla hem özenle ilişkilendiriliyor. rahat görünme çabasının kendisi bile, bu biçimin ardındaki duygusal ve sosyal gerilimleri açığa çıkarıyor gibi görünüyor.

benim için küçük harflerle yazmak, tüm bu çelişkilerin içinde düşünmenin ve hissetmenin bir yolu. hem sade hem sorgulayıcı. hem iddiasız hem de isyankâr. ama burada kendi içimdeki çelişkiyi de görmezden gelemiyorum: küçük harfler bir yandan gösterişten uzak, sessiz ve yalın bir anlatım sunuyor; diğer yandan da düzene karşı bir duruşun, yerleşik olana yöneltilmiş bir sorgunun, bir itirazın işareti hâline geliyor. bu da belki insanın paradokslarından biri: hem görünmez olmayı isteyip hem de görünmezliğin içinden seslenmek, dikkat çekmeden var olmak ama yine de görülmek istemek. küçük harfler belki tam da bu yüzden etkileyici — çünkü bağırmadan konuşuyor, sessizliğiyle itiraz ediyor.

ve belki de bu yüzden, küçük harflerle yazmak bana daha çok ait olduğum bir dil gibi geliyor. sade, içten, kırılgan ama dirençli. bu yazıyı küçük harflerle yazmak, biçimin de içerikle konuştuğu bir alan açtı bana. şimdi sıra sizde: küçük harflerle yazılmış bir yazıyı okumak size nasıl hissettirdi?

  • not: abirou, lena; kerrigan, aly; michell, jay; wade, lacey (2024). new and changing social evaluations of all-lowercase and exclamation points. working papers in linguistics, university of pennsylvania, vol. 30.1.
  • not 2: grady, kitty. 2020. the rise of the “lowercase girl.” vice. https://www.vice.com/en/article/internet-lowercase-spelling-taylor-swift-charli-xcx/

Podcast

19 December 2023
Doç. Dr. Hasan T. Kerimoğlu
Darbeler, İhanetler ve İsyanlar
28:19
0:01

Url kopyalanmıştır...