}
09 Eylül 2024

Dalal Bajes: “Birey olarak hepimiz savaşçıyız."

KADEM’in Uluslararası STK ağı World Network etkinliğine katılan Tamkeen ve Jarusalem Center for Women kurumlarının temsilcileri Dalal Bajes ve Siham Fayyad ile Filistin’deki kadınların sorunlarına, savaşın bıraktığı travmalara dair konuştuk.

Derneğinizin kuruluş hikâyesini sizden dinleyebilir miyiz? Ne tür çalışmalar yapıyorsunuz? Derneğiniz Filistin merkezli mi yoksa yurt dışında mı hizmet veriyorsunuz?

Dalal Bajes: Adım Dalal Bajes. Tamkeen’in kurucu ortağıyım. Vakıf 2018 yılında bir girişim olarak başlamıştı. Bazı araştırmacılar, akademisyenler ve girişimciler bir araya gelip 20-40 yaş aralığındaki Filistinli kadınları güçlendirmek için bu sanal derneği kurmaya karar verdiler. Dernek esas olarak akademik ve serbest çalışma alanını hedefledi. Aslında İspanya merkezli bir derneğiz ama sadece Filistin'deki göçmenleri değil; Gazze, Kudüs ve 1948 coğrafyasındaki Filistinli kadınları da hedef alıyoruz. Grubumuz veya iş arkadaşlarımız Filistin topraklarında faaliyet gösterse de yasal olarak İspanya'da kurulduk.

Siham Fayyad: Merhaba, ben Siham Fayyad. Filistinliyim, Filistin'de yaşıyorum ve Kudüs Kadın Merkezi'ni (Jerusalem Center for Women) temsil ediyorum. Kudüs Kadın Merkezi aslında Orient House tarafından başlatılan ve Oslo Anlaşmaları’ndan önce bile siyasetle ilgilenen Faisal Husseini’nin denetimindeki bir girişimdi. Ancak Oslo Anlaşmaları’ndan sonra yasal yargı alanımız olmamasına rağmen organizasyonların Kudüs sınırları içerisinde kurulmasını istediler.

Merkez kadınların eğitim, farkındalık ve sektördeki gelişim yoluyla siyasete katılımını hedefliyordu. Ancak İsrail hükûmetinin Kudüs üzerindeki meşruiyetinden dolayı ana merkezimizi, Filistin yönetiminin kontrolündeki bir bölge olan Ramallah’a taşımak zorunda kaldık. Ama yine de dünyanın her iki tarafındaki, Kudüs'teki ve Kudüs dışındaki kadınlara hizmet ediyoruz.

“Eğitim sistemi işgalden etkilendi”
Peki, Filistin'de kadınlar eğitim imkânlarına kolay erişebiliyorlar mı?

Dalal Bajes: Filistinli kadınların üniversitelerdeki öğrencilerin %60'ını temsil ettiğini belirtmeliyiz. Yani üniversiteye girme imkânları var. Ülkemizde kadınlar yüksek öğrenim görme hakkına sahipler ama şu anki durumu soracak olursanız, işgal altında olduğumuz için hem kadınlar hem de erkekler sıkıntı çekmektedirler. Dolayısıyla eğitim sistemi işgalden etkilendi. Eğer kültürel koşullardan bahsediyorsak, Filistinli kadınların eğitim görme imkânı ve eğitime erişebilirliği vardı.

Belki buna ek olarak kırsal kesimlerdeki kadınların eğitime erişebilirliğinin zor olduğunu söyleyebiliriz. O bölgelerde yaşayan kadınlar erken evlilik yapıyorlar. Kısıtlı koşullar dikkate alındığında da aileler kız çocuğu yerine erkek çocuğuna yatırım yapıyorlar. O bölgelerde sosyal sigorta olmadığından erkek çocuklarına yatırım gözüyle bakılıyor; bu yüzden de erkek çocuklarına ailelerine bakabilsinler diye eğitim konusunda daha fazla imkân tanınıyor.

Aslında her ne kadar işgal altında olmak etkili olsa da böyle bir durumda erkek çocuktansa kız çocuğunun güvenliğini daha çok düşünürsünüz, bu durum çok boyutlu bir denklemdir. Kültürel, dinî ve daha birçok nedenden etkilenir. Bazı insanlar kızlarını korumak için uzaktaki üniversitelere göndermezler. Ama kendimden örnek verecek olursam, yüksek lisansımı yaparken sınıfta 32 kadın ve sadece 2 erkek vardı.

“Filistin’de insanlar ölümle, sevdiklerinin ölümleriyle ve sefaletle daha fazla karşı karşıya kalıyorlar”
İsrail'in uzun yıllar süren abluka ve şiddeti savaş ortamındaki Filistin kadınlarını nasıl etkiledi? Ne tür sorunlarla mücadele etmek zorunda kalıyorsunuz? Özellikle Filistin'deki kadınların 17 yıldır devam eden bu ablukadan nasıl etkilendiğini öğrenmek istiyoruz.

Dalal Bajes: Filistinli kadınların çok güçlü olduğunu gururla söyleyebilirim. Genellikle ön cephede yer alırlardı, örneğin kuşatmaların olduğu ve ordunun sokakları kontrol ettiği birinci intifada. Hapis cezasına daha çok maruz kaldıkları için erkekler saklanırlardı ve kadınlar da çocuklarına eğitim verir, evlerinin alışverişini yapar ve dükkânlarını açarlardı. Bu yüzden teoride kendileri için daha tehlikeli olmasına rağmen bazı noktada erkeklerden daha aktif bir rolleri vardı. Eğer dürüst olmak gerekirse, sistematik yapılar oluştukça kadının rolü artmak yerine azalmaktadır. Çünkü yine kadınlar, bazen hiç gerçekçi olmayan belli kalıplaşmış rollere veya kotalara koyulmaktadır. Kısacası Filistinli kadınların çevremizdeki benzer kültürlerdeki; Ürdün, Mısır ve hatta belki Türkiye'deki kadınlardan farklı olmadığını söylemek isterim. Aynı zorluklarla karşılaşıyoruz. Bunun da ötesinde, işgal altındayız.

Siham Fayyad: Bu iç ve dış engellerle ilgili. Yani Filistin'deki herhangi bir kadın, aynı bölgedeki diğer kadınların karşılaştığı içsel sorunlarla yüz yüze. Ama bu zorluklara işgal gibi bir dış faktörü de ekleyebiliriz. Orada bir yaşam mücadelesi veriliyor. Diğerlerine göre oradaki insanlar ölümle, sevdiklerinin ölümleriyle ve sefaletle daha fazla karşı karşıya kalıyorlar. Filistinli kadınlar, diğer kültürdeki kadınların karşı karşıya geldiği neredeyse her şeyle yüzleşiyorlar.

Dalal Bajes: Hapishanenin dışına semen kaçakçılığı yaparak hamile kalmak gibi tuhaf durumlarla bile karşılaşılıyor. Çünkü kadınlar eşlerinin hapishaneden bir daha çıkma ihtimali olmadığını biliyor ve soylarını devam ettirip bebek sahibi olmak istiyorlar. Anneler çocuklarının ölümünü kutluyorlar, çünkü tek tesellileri bu. Bu durum onları mutlu hissettiriyor ve çocuklarını kaybettikleri için çok da yara almıyorlar. Bunun Filistin kültürüne ve Filistinli kadınlara özgü olduğunu söylemeliyiz.

Siham Fayyad: Bunun günlük bir yaşam mücadelesi olduğunu söyleyebiliriz. Her kadının karşı karşıya olduğu ve yüzleşmesi gerektiği engeller var. Sürekli devam eden bir şey. Bir sonu yok ve bu durum sadece savaşla başlamıyor. Dediğim gibi bu her gün yaşanan bir acı.

Özellikle 7 Ekim'de başlayan son durumla ilgili duygu ve düşüncelerinizi paylaşabilir misiniz?

Siham Fayyad: Bu zor bir soru. Tabii bir Filistinli olarak ve Filistinli kadınlar düşünüldüğünde çok çok zor bir durum. Çok stres altındayız. Farklı duygulara sahibiz. Korkuyoruz. Ne olduğunu bilmediğimiz bir şeyi bekliyoruz. Ama aynı zamanda gururluyuz. Şu an kendim hakkında konuşuyorum ve dürüst olmak gerekirse geceleri uyuyamıyorum. İnsanlarımı, ailemi, çocuklarımı ve orada olan sevdiklerimin çocuklarını düşünüyorum. Aynı zamanda mantıken 75 yıl boyunca bir grup insana baskı uygularsanız ve topraklarını işgal ederseniz, bu gibi bir olayın eninde sonunda patlak vermesini beklersiniz. Bu normal bir şey ve insanlar işgalcilerine direnmelidir.

Dalal Bajes: Kadın erkek fark etmeksizin insanlar, Filistinlilerden çok şey bekliyor. Düşünmüyorlar. Bizi destekleyenler bile bizi insan olarak görmüyor. Filistinliler olarak oradayız. Dolayısıyla her gün bir mücadele ve okula gitmek de öyle. Buraya gelmek için dört günümü yolda geçirdim ki bu bir delilik.

Siham Fayyad: Normalde sadece iki saat sürecek bir yolculuk.

"İnsanların masaya oturma zamanı geldiğinde Filistinli kadınlar orada olacak"
Gerek savaşın getirdiği zorlu koşullar gerekse ataerkil toplum yapısı karşısında kadınlar iş dünyasında, siyasette kendilerine bir yer bulmakta zorluk yaşıyorlar mı? Mesela en çok hangi alanlarda çalışabiliyorlar?

Dalal Bajes: İşgalden öncesine baktığımızda ya da işgalle beraber her aktivizm alanı, özellikle kadın hakları, kadın katılım hakları veya kadının bulunduğu her alan ötekileştirildi. Yani eğer kadın haklarından bahsederseniz size “Ülkemizi özgürleştirmemiz gerek. Biliyorsun ki önemli olan bu değil. Sen de bununla uğraşmayı bırak. Tüm kadınların kocalarından boşanmasını istiyorsun” derler. Bu bir “Kapa çeneni!” yaklaşımıdır. Dini kullanırlar. Örneğin, bir yıl önce belediye seçimleri yapıldı. Kadınların fotoğraflarını seçim kâğıtlarına koymalarına izin verilmedi. O zamanlar cemaat imamı, seçimlere katılan kadınların kocaları tarafından boşandıracaklarını söyledi. Toplu boşanma gibi… İşte sizi bir kenara atmaları bu kadar kolay. Her acıda ve her zorlukta ortak olmamıza rağmen kadın hakları hakkında bir noktaya değinmek işte bu kadar zor.

Birey olarak hepimiz savaşçıyız. Anneyiz, kız kardeşiz ve savaşçıların kızlarıyız. Ama bize “Artık savaşçı olmayı bırakın, şimdi Oslo'da bir vatandaşsınız” dediklerinde ne yapacağımızı bilmiyoruz. Çünkü bize nasıl yapılacağını öğretmediler. Toplumsal sözleşmeyi -ister devlet ister halk olsun- herkesin hakka sahip olduğu bir yere yerleştirmediler. Kotalarımız var. Cinsiyeti her yere imzaladık. Kadınlar için asıl karar alma pozisyonlarını göremezsiniz. Bu da organizasyonun amacının bir parçası. Ben de siyasi eğitim ve farkındalık üzerine çalışıyorum.

İnsanların masaya oturma zamanı geldiğinde, Filistinli kadınlar orada olacak. Eğitimli, bilgili, kendini ifade edebilen kadınlar olarak... Kendilerini, toplumlarını, feminist çıkarlarını ve çatışmayı çözmek için feminist yaklaşımlarını temsil edebilecekler. Hazır olacaklar. Kimse masaya oturacak nitelikli kadınlarımız olmadığını söyleme iddiasında bulunamaz. Kadınlar olarak gücümüzle o masada oturmaya hazır olmak istiyoruz.

Siham Fayyad: Sadece biraz ekleme yapacağım. İstatistiklere göre, Filistin'deki yüksek eğitimli insanların %60'ı kadın. Orduların %35'inden fazlası kadın. Ama politika yapma ve karar alma söz konusu olduğunda bu oran sadece %5 ila %10 arasındadır. Mesela milletvekili seçimlerinde kotayı zorluyoruz. Çünkü kota sadece %20. Fedakârlıktan bahsettiğimiz zaman kadınlar da erkekler kadar, hatta daha da fazla fedakârlık yapıyor. Ama konu politika yapmak olduğunda tamamen farklı bir tabloyla karşı karşıyayız. Yani evet, bu konuda sizinle aynı fikirdeyim ama seçimler, kadınların fotoğrafları vs. düşünüldüğünde bu her şeyden çok kültürel bir sorundur. Bunun dinî bir sorun olduğunu kabul edemem. Kültürel bir meseledir ve bunun hakkında kanıtlar da sunabilirim. Filistin'deki solculardan, sekülerlerden ve İslami hareketlerden bahsederken üçünün de kadınlar hakkında aynı ideolojiye sahip olduğunu belirtmek gerekir. Bu dinî bir mesele değil, kültürel bir meseledir.

“Farkındalığa odaklanıyoruz”
Derneğinize başvuran kadınlar ne gibi sorunlarla kapınızı çalıyor? Filistin yönetimi kadına yönelik şiddete karşı ne gibi önlemler alıyor?

Dalal Bajes: Sorunlar ve hedef kitle, vakfın hedef kitlesinden farklı. Bu yüzden ilgilendiğimiz eğitimli kadınlar genelde fonlama için gelir. Yüksek öğrenimlerine devam etmek için yeterli maddi imkânları yoktur veya eğitimlerine devam edebilmeleri için daha çok fona ihtiyaçları vardır. Çünkü her zaman kadınlar ailelerini, çocuklarını ve eşlerini göz önünde bulundurmalıdır. Ancak erkekler yüksek öğrenimine devam etmek istiyorlarsa böyle bir durumla karşılaşmazlar. Bu yüzden ailenin finansmanı ve bakımı önce gelir.

Serbest çalışmadan bahsedecek olursak kadınlar, özellikle Gazze'de sanal işlerini geliştirmeye çalışıyorlar. Çünkü çok fazla iş fırsatına sahip değiller. Böylece sanal çalışmalarını, serbest çalışmalarını geliştiriyorlar. Bu yüzden karşılaştıkları en büyük sorun bu konuda yeterli altyapıya sahip olmamalarıdır. Dizüstü bilgisayarlar, telefonlar, elektrik, bazen internet gibi kendi işlerini kurmalarını sağlayacak malzemelere sahip değiller. Bu yüzden onlara kaynak sağlamamız gerekiyor. Sonrasında onlar için uygun kurslar vermeye başladık. Vakfımızda yaptığımız şey bu. Asıl soru, eğer kadınlarla ilgili bir problem olursa ne yapılabileceği. Polisin müdahale edebileceği bölümler, kadınların gidebileceği kurumlar var.

Sorun şu ki bir kadın bu kurumlara gider mi? Çünkü ifşanın birçok boyutu vardır ve dövülmekten çok daha tehlikelidir.  Bunu söylediğim için üzgünüm. Bu, onun öldürülmesine yol açabilir. Bu bir lekedir. Hayatının geri kalanında o lekeyle yaşamasına yol açacak bir eylem. Bu yüzden bazen daha kötüsü yerine kötü bir durumu seçer. Bunu söylemek gerçekten üzücü. Dolayısıyla farkındalığa çok odaklanıyoruz. Ama kadınları zorlamıyoruz. Zarar vermeme fikri; kadınların zor durumlardan kurtulması için fırsatlar yaratılması, ancak daha iyi bir durum için güvenli şekilde, masumiyetle pazarlık yaparken yaralanmaması veya ölmemesidir.

Siham Fayyad: Evet, son istatistiklerde Filistinli kadınların %59'unun bir tür şiddete maruz kaldığını ancak bu %59'un yalnızca %2'sinin devletten yardım istediğini belirtmekte fayda var.

Dalal Bajes: Evet, işgalle bağlantı kurmak zorundayız. Demek istediğim; bir erkeğin evdeki rolü koruyucu, bakıcı ve evi geçindiren olmasıdır. Yani temelde evin direğidir. Şimdiyse işgalle karşı karşıya. Geliri yok. Bir şeyleri değiştirmeye, çocuklarını askerlerden korumaya gücü yok ve kendini de korumaya gücü yok. Sürekli haysiyetine meydan okuyan biri tarafından kontrol ediliyor. Kendini bir yerde bir erkek olarak kanıtlamak isteyebiliyor, bu da şiddete neden olabiliyor. Kendisinden daha güçsüz olan birine tepki verebiliyor. Bazen bu çocuklarıdır, bazen de eşi. Aynı zamanda işgal altında olmanın belirtilerinden biridir.

Podcast

19 December 2023
Doç. Dr. Hasan T. Kerimoğlu
Darbeler, İhanetler ve İsyanlar
28:19
0:01

Url kopyalanmıştır...