Rota gökte birleşti: Eurofighter'da Türk-İngiliz iş birliği
Türkiye’nin 8 milyar sterlinlik Eurofighter Typhoon alımı, Ankara’nın hava gücünü modernize etme hedefiyle İngiltere’nin post-Brexit dönemde küresel savunma ihracatında yeniden merkez olma stratejisini aynı denklemde buluşturdu.
Türkiye ve İngiltere arasında imzalanan 8 milyar sterlin değerindeki Eurofighter Typhoon anlaşması, Ankara’nın uzun süredir gündeminde olan savaş uçağı tedarik arayışına son noktayı koydu. Anlaşma, 20 adet dördüncü nesil Eurofighter Typhoon savaş uçağının Türkiye’ye teslimini öngörüyor. İngiltere Başbakanı Keir Starmer’ın Ankara ziyareti sırasında imzalanan mutabakat, Almanya’nın da ihracat izni vermesiyle resmiyet kazandı.
Taraflar, anlaşmayı “NATO dayanışmasının güçlenmesi” olarak tanımladı. İngiliz hükümeti bu adımı post-Brexit dönemde Avrupa dışı pazarlarla savunma iş birliğini genişletme stratejisinin bir parçası olarak görürken Türkiye açısından ise bu alımı, yerli KAAN projesi olgunlaşana kadar Türk Hava Kuvvetleri’ni modernize etmek için geçici bir adım niteliğinde değerlendiriyor, nitekim F-16 filosunun yaşlanmasıyla birlikte Ege ve Doğu Akdeniz’de bölgesel güvenlik risklerinin artması, bu ihtiyacı acil hâle getirmişti.
Batı blokunun ABD’den sonra en önemli ve güçlü ülkesi İngiltere’yle varılan bu anlaşma elbette yalnızca güvenlik perspektifinden okunamaz. Arka planında, Ankara’nın NATO için artan önemi ve güçlenen bölgesel rolü, son beş yılda sessiz ve istikrarlı biçimde gelişen Türkiye–İngiltere ilişkileri ve savunmadan ticarete uzanan bir stratejik çerçeve yatıyor.
“NATO uyumu” gözetildi
Eurofighter Typhoon, Avrupa’nın ortak mühendislik ürünü. İngiltere, Almanya, İtalya ve İspanya’nın birlikte geliştirdiği ve NATO’nun omurgasında yer alan bu çok rollü savaş uçağı, hava üstünlüğü ve kara saldırısı görevlerini aynı anda yürütebiliyor. 2000’lerin başından bu yana İngiltere ve Almanya hava kuvvetlerinin göz bebeği konumundaki Eurofighter’lar, Türkiye için hava kuvvetlerinin caydırıcılığının yeniden sağlanması anlamına geliyor. Üstelik bu, ABD’ye doğrudan bağımlılık azaltılırken “NATO uyumlu” bir formülle başarılıyor.
Eurofighter, klasik savaş uçaklarından farklı olarak sadece hız ya da silah gücüyle değil, elektronik üstünlüğüyle de öne çıkıyor. Aktif elektronik taramalı CAPTOR-E radarı, 200 kilometre ötedeki hedefleri tespit edebiliyor. Uçak, çift EJ200 motoruyla “Mach 2” hızına ulaşabiliyor. Art yakıcı kullanmadan ses-üstü uçuş yapabilmesi ise savaşta hem yakıt hem de tepki avantajı sağlıyor. Özellikle Meteor havadan havaya füzelerle entegre kullanıldığında Eurofighter’lar “öldürücü” bir güç hâline geliyor.
Bu teknolojik kabiliyet, Türkiye’nin elindeki mevcut sistemlere göre oldukça büyük bir sıçrama demek. Nitekim hava kuvvetlerinin on yıllardır kullandığı F-16’ların modernizasyonu için Washington’la bir anlaşma sağlanabilseydi bile Typhoon’ların radar iz düşümü, reaksiyon süresi ve silah entegrasyonunu yakalaması mümkün olamayacaktı.
Londra’nın post-Brexit stratejisi
İngiltere açısından bu anlaşma, Brexit sonrası dönemin en somut ekonomik-diplomatik başarılarından biri olarak görülüyor. Avrupa Birliği’nden (AB) ayrıldıktan sonra Londra, kendisini “küresel savunma ihracatçısı” olarak yeniden konumlandırmaya çalışıyor. Türkiye’yle yapılan 8 milyar sterlinlik bu satış, bu yönde atılmış çok önemli bir adım.
Londra, Türkiye’yi yalnızca bir alıcı değil, Orta Doğu, Kafkasya ve Orta Asya’ya açılan bir “güvenlik koridoru” olarak görüyor. Türkiye’nin jeostratejik konumu, İngiltere’nin enerji güvenliği ve bölgesel istihbarat mimarisi açısından oldukça kritik. Dolayısıyla bu satış, yalnızca bir ticaret hamlesinden çok, jeopolitik bir yatırım olarak da okunmalı.
İstikrarlı müttefik: İngiltere
Son yıllarda Ankara ve Washington arasında yaşanan S-400 krizi, F-35 programından çıkarılma ve yaptırım tehditleri, Türkiye’nin Batı blokundaki konumunu tartışmalı hâle getirse de İngiltere’yle ilişkiler istikrarlı bir şekilde gelişmeye devam etti.
Türkiye-İngiltere ilişkileri özellikle son beş yılda ivme kazanırken 2021’de yürürlüğe giren Serbest Ticaret Anlaşması da iki ülke arasındaki ticaret hacmini 2024’te 19 milyar dolara taşıdı. İngiltere, Türkiye’nin Avrupa dışındaki en büyük ikinci ihracat pazarı hâline geldi. Londra, Türk ekonomisinin yenilenebilir enerji, savunma sanayisi ve dijitalleşme sektörlerindeki yapısal dönüşüme her yıl artan doğrudan yatırımlarıyla eşlik ediyor. İngiltere merkezli savunma sanayisi şirketi BAE Systems’in KAAN projesine teknik danışmanlık desteği vermesi, bu güvenin en somut göstergelerinden. Türk savunma şirketleri de şimdiden İngiliz tedarik zincirlerinde yer bulmaya başladı.
Bu tablo, iki ülkenin ideolojik olmasa da çıkar temelli bir uyum yakaladığını gösteriyor.
Yeni “güvenlik mimarisi”
Türkiye’nin İngiltere’yle yaptığı Eurofighter anlaşması, her iki ülke için de bir uçak ticaretinin ötesinde “stratejik yön belirleme” hamlesi. Bu hamleyle Ankara, ABD’ye olan bağımlılığını azaltmakla birlikte Batı ekseniyle yeni bir güvenlik mimarisi inşa etmeye çalışıyor. Londra ise Brexit sonrası kaybettiği etki alanını yeniden inşa etmeye çalışıyor.
Sonuç olarak iki ülke, farklı motivasyonlarla ortak bir çıkar çizgisinde buluşuyor: İngiltere üretmek, Türkiye güçlenmek istiyor.

Sesler ve Ezgiler
“Sesler ve Ezgiler” adlı podcast serimizde hayatımıza eşlik eden melodiler üzerine sohbet ediyor; müziğin yapısına, türlerine, tarihine, kültürel dinamiklerine değiniyoruz. Müzikologlar, sosyologlar, müzisyenler ile her bölümü şenlendiriyor; müziğin farklı veçhelerine birlikte bakıyoruz. Melodilerin akışında notaların derinliğine iniyoruz.

Darbeler, İhanetler ve İsyanlar
Osmanlı Devleti'nden Türkiye Cumhuriyetine miras kalan darbeci zihniyete odaklanarak tarihi seyir içerisinde meydana gelen darbeleri, ihanetleri ve isyanları Doç. Dr. Hasan Taner Kerimoğlu rehberliğinde değerlendiriyoruz.