12 Mayıs 2025

Keşmir sorununa BRICS’ten bakmak

Hindistan ve Pakistan arasındaki gerilim git gide büyüyor. Sıcak çatışmalar ile alevlenen Keşmir sorunu, BRICS ülkeleri tarafından nasıl değerlendiriliyor? İki ülke arasındaki sorunun uluslararası boyutu ne yönde olacak?

Keşmir uzun bir aradan sonra tekrar dünyanın gündemine oturmuş durumda. Orta Asya’nın kritik bir noktasında bulunan Keşmir, Çin, Hindistan, Pakistan gibi önemli ülkelerin kesiştiği, doğal güzellikleriyle bilinen, paylaşılamayan bir çatışma sahası. 1947’deki bağımsızlıklardan itibaren başlayan sorun, günümüzde terör saldırılarıyla tekrar alevlendi. Ancak tarihî geçmişinden farklı olarak sorunun tarafları; ekonomik, siyasi ve askerî olarak çok daha güçlü. Ayrıca kriz, Pakistan ve Hindistan’ın nükleer güçler olması sebebiyle nükleer felaket riski de doğuruyor. Çatışmalar, Pakistan ve Hindistan arasında cereyan etse de Pakistan’ın destekçisi Çin ve Hindistan’ın müttefiki ABD’nin soğuk savaşı Keşmir’i farklı bir noktaya taşıyabilir. Ekonomik olarak da önemli bir nokta olan Keşmir, tarafların BRICS’te kesişmesi sebebiyle de platformun geleceği için bazı soruları akla getiriyor. Bu savaşı, bölgesel yükselen güçlerin örgütü olan BRICS ile birlikte okuyalım.

Donmuş çatışmadan sıcak çatışmaya

22 Nisan’da Hindistan idaresindeki Keşmir’de gerçekleşen terör saldırısı 26 Hindu ve 1’i Nepalli olmak üzere 27 kişinin ölümüyle sonuçlandı. Ayrıca bu saldırı bir süredir Pakistan ve Hindistan arasındaki devam eden iyi ilişkileri sonra erdirip, çatışmanın fitilini ateşledi. Hindistan hükûmeti saldırıyı gerçekleştiren grubun Leşker-i Tayyip (TRF) isimli cihatçı bir terör örgütü olduğunu ve Pakistan tarafından desteklendiğini iddia ederken; Pakistan örgütle herhangi bir bağlarının olmadığını ifade ediyor. Keşmir’in Pahalgam Vadisi’nde gerçekleşen saldırıdan sonra Hindistan, misilleme olarak Pakistan’ın kontrol ettiği Azad Keşmir’de 9 hava saldırısı gerçekleştirdi ve gerginlik daha da tırmanmış oldu.

Leşker-i Tayyip’e bağlı Direniş Cephesi ise gerçekleştirdikleri saldırıyı, Hindistan’ın tartışmalı Keşmir bölgesindeki politikalarının bir karşılığı olarak görüyor. Pakistan’ın yönetimindeki Keşmir, özel bir statüye sahipken; Hindistan yönetimindeki Cammu Keşmir, Madde 370’in kaldırılmasıyla özel statüsünü kaybetti ve doğrudan merkezî hükûmet bölgedeki etkisi arttırdı. Hindistan Anayasası’ndaki 370. Madde, Cammu Keşmir bölgesi için bölge dışından insanların mülk edinmesini zorlaştıran, eyaletin kendi yasalarını yapabilmesine olanak tanıyan bazı haklar içeriyordu. 2019 yılında Hindistan’ın, Cumhurbaşkanlığı Kararnamesi ile bu yasayı yürürlükten kaldırması, bölgenin demografisinin değişeceğini düşünen Pakistan yönetimi tarafından hoş karşılanmadı. Hindistan aynı zamanda bölgeyi turizm için bir cazibe merkezi hâline getirerek Cemmu Keşmir’deki Müslüman nüfusun ağırlığını kırmaya çalışıyor.

Saldırıdan bir gün sonra kontrol hattı boyunca çatışmalar yaşanırken, Hindistan hem Pakistanlı diplomatları sınır dışı ettiğini hem de İndus Suları Anlaşması’ndan (IWT) çekildiğini duyurdu. İndus Suları Anlaşması; Pakistan için kritik bir öneme sahip olan, su kaynaklarının paylaşılmasına dair 1960 yılında iki taraf arasında imzalanan bir anlaşmaydı. Pakistan’daki tarımın çok büyük bir bölümü bu su kaynağına bağımlı olması sebebiyle faaliyetleri akamete uğrayabilir.

Pakistan yönetimi, İndus Suları Antlaşması’nın askıya alınmasından sonra 1972 tarihinde imzalanan Şimla Anlaşması’ndan çekildiğini, misilleme olarak ifade etti. Şimla Anlaşması ise iki taraf arasındaki sorunların diplomatik ve barışçıl yollarla çözülmesini öngören bir barış anlaşmasıydı. Bu adımlar çatışmayı tırmandırdı ve 6 Mayıs’ta Hindistan’ın Sindoor Harekâtı adını verdiği operasyonda füzeler ateşlendi. Pakistan yönetimindeki Azad Keşmir’i vuran Hindistan’ın saldırıları 31 kişinin ölümüne yol açtı. Hindistan Hava Kuvvetleri’ne ait savaş uçaklarının Pakistan tarafından düşürülmesi ve İHA savaşları ise çatışmanın diğer detaylarını oluşturuyor. Çatışmalara diğer ülkelerden itidal ve diyalog çağrısı yapılırken, çatışmalar artarak sürüyor. Ancak bu aşamaya geçmeden Keşmir’in tartışmalı tarihine ışık tutmakta yarar var.

Bağımsızlıktan itibaren Keşmir paylaşılamadı

Dekolonizayon süreci ve ülkelerin bağımsızlıklarını ardı ardına kazanmaları, insanlığın birçok sorunla yüzleşmesini sağladı: Az gelişmişlik ve bölgesel çatışmalar. Bu çatışmaların yaşandığı yerlerden biri de eşsiz doğasıyla ve jeopolitik önemiyle Keşmir oldu.

1946 yılında Britanya Hindistanı’nın bağımsızlığını kazanmasıyla birlikte Müslüman nüfus Pakistan’ı oluştururken, Hindular da Hindistan’ın sahibi oldular. Keşmir’i yöneten prens ise nüfusun çoğunluğunun Müslüman olmasına karşın bir Hindu’ydu. Hindistan’a bağlanmayı seçmesiyle birlikte ayaklanan Müslümanlar, prensin Hindistan’a kaçmasına sebep oldu ve 1947’de Hindistan-Pakistan Savaşı başladı. Birleşmiş Milletler ve diğer ülkelerin savaşı bitirme çabaları kısa süreli sonuç verse de BM’nin önerdiği plebisit, Keşmir’de hiçbir zaman gerçekleştirilmedi. Bu sebeple Keşmir, Pakistan’ın işgal ettiği, Azad Keşmir ve Gilgit-Balistan, Hindistan’ın yönettiği Cemmu Keşmir olarak ikiye bölündü ve kontrol hattı fiilî sınır olarak kaldı. 1962’de Hindistan-Çin Savaşı’na yol açan Tibet’in işgali ile birlikte Aksai Şin bölgesi de Çin idaresine girerek soruna dâhil oldu ve Keşmir çok taraflı bir denklem hâline geldi. 1965, 1971 Hindistan-Pakistan Savaşları’nın ardından 1999’daki Kargil Savaşı diğerlerinden farklı olarak iki nükleer gücün kapışması niteliği taşıyordu. Bu savaştan sonra 2025 yılına gelene kadar küçük çaplı anlaşmazlıklar olsa da ilişkiler ekonomik kalkınma endeksli olarak pozitif yönde ilerliyordu.

BRICS ve Keşmir

Hem Hindistan hem de Çin, Keşmir’in tarihinde karşı karşıya gelmelerinden bu yana köklü değişimler geçirdiler ve dünyanın en büyük güçleri olmayı başardılar. Hindistan geçtiğimiz yıl Çin’i geçerek dünyanın en kalabalık ülkesi olurken iki ülke de teknoloji ve sanayide atılımlar yaptı. Bununla beraber Pakistan da iç siyasetteki çalkantılara rağmen askerî ve nükleer alanda güç kazandı. Çin’in ve Hindistan’ın, Batı hegemonyasını kırmak amacıyla oluşturdukları BRICS platformu da bu sorundan etkilenebilir.

BRICS; Brezilya, Rusya, Hindistan, Çin ve Güney Afrika’nın bir araya gelerek oluşturdukları, ekonomik kalkınmayı önceleyen bir platformdu. Daha sonra geçtiğimiz yıl, genişleyerek üye sayısını 10 devlete yükseltti. 2023’te Pakistan’ın da üyeliğe başvurmasına rağmen katılımı gerçekleşmemişti. BRICS, kendisiyle karşılaştırılan birçok ekonomik, askerî ve iş birliği örgütlerine göre oldukça gevşek bağlara sahip bir yapı. Öncelikle devletin iç işlere karışmama ilkesini benimsemeleri ve ekonomik kalkınmaya odaklanmaları, siyasi ve askerî problemleri örgüte yansıtmama veya onların uluslararası alanda tartışılmasını önleme amacı taşıyor. Hatta örgütün, ülkelere hak ve ödevler yüklediği bir kuruluş antlaşması bile bulunmuyor. Bu sebeple Keşmir’in BRICS’te çözülmesinin beklenmesi pek olası değil. Ancak yine de hiçbir ülkenin dış politikası ve stratejileri bölünemeyeceğinden ve bir bütünlük arz ettiğinden BRICS’i etkileme kapasitesi olduğu söylenebilir. Ülkelerin Keşmir’e dair tutumlarını incelemek bu konuda fikir verebilir.

Hindistan’ın Keşmir’i izole etme çabası

Hindistan yönetimi, Keşmir sorununun uluslararasılaşmasından memnuniyetsizlik duyuyor ve bu sorunun BRICS ve BM gibi platformlarda tartışılmasını istemiyor. Keşmir’in ikili ilişkiler ile çözülmesini isteyen Hindistan, asimetrik gücüyle bu yöntemle daha avantajlı olduğunu düşünüyor. Pakistan yönetimi ise tam aksine, Birleşmiş Milletler gibi örgütlerde Keşmir sorununu dile getirerek Hindistan üzerinde baskı oluşturmayı hedefliyor. BRICS’in konsensüs ile karar alan bir platform ve bu Hindistan’ın veto yoluyla elini güçlendirirken Pakistan’ın adaylığının önündeki en büyük engel olduğunu söylenebilir. Aynı zamanda Hindistan hem askerî hem ekonomik alanda Çin ile rekabet hâlinde olmasından dolayı ABD’nin de doğrudan desteğini alıyor. Hindistan’ın ABD ve İngiltere’deki diasporası da kendisine önemli bir yumuşak güç sağlıyor. Ayrıca Hindistan, Çin’in Asya’daki hegemonyasını engellemek için ABD, Rusya ve Endonezya gibi ülkelerle askerî ittifaklara girişiyor. BRICS’in diğer süper gücü Rusya ise Hindistan’a daha yakın olsa da Pakistan ile iyi ilişkiler kurma çabasından dolayı tarafsız kalmayı tercih ediyor ve diplomasi yoluyla çözüm çağrısında bulunuyor. Hindistan’a verilen bu desteklerin asıl hedefindeki ülke, yükselen bir güç olan Çin.

Pakistan sırtını Çin’e yaslıyor

Çin, BRICS’in şüphesiz en önemli ülkesi ve belki de finansman kaynağı. Kalkınma Bankası ve Kuşak Yol gibi projelerle başta Asya olmak üzere, dünyadaki nüfuzunu arttıran bir ülke olmasının yanı sıra uluslararası sistemde de bir kutup hâlini aldı. Çin Pakistan’a, Hindistan karşı rekabetinde doğrudan destek veriyor ve ekonomik anlamda ciddi yatırımlar yapıyor. Bu yatırımlardan en büyüğü, Pakistan kontrolündeki Keşmir’den geçen ve 60 milyar dolardan fazla maliyete sahip olan Çin-Pakistan Ekonomik Koridoru (CPEC). Bu koridor hem Keşmir’in stratejik konumunu hem de Çin-Pakistan ilişkilerini seviyesini göstermesi açısından değerli. Ayrıca Çin, Keşmir’in %20’sini elinde bulundurduğu Aksai Şin bölgesi için hukuken Tayvan sorunuyla çatışmaması için statükonun korunmasını öngörüyor ve dikkatli bir politika izlemeye çalışıyor. Ayrıca Pakistan, Çin’in askerî ürünlerinin en büyük müşterilerinden biri ve en gelişmiş savaş uçaklarına bu sayede sahip olabiliyor.

BRICS’in en önemli ülkelerinden biri olan Çin, 2016’nın Ekim ayında BRICS’in yayımladığı açıklamalarda Hindistan’ın Pakistan’a yakın bazı grupları terör örgütü olarak nitelendirilmesini önlemişti. Bu durum her ne kadar üyelerin, BRICS’in siyasi bir platform olarak çalışmasını istemese de ülkelerin dış politikalarının topluluğa sirayet edebileceğini gösteriyor.

BRICS’in diğer bir kurucu üyesi Brezilya ise sadece ekonomik iş birliğine odaklanmış durumda ve bu konuda taraf tutmaktan kaçınıyor. Güney Afrika da benzer şekilde terör saldırılarını kınamak ve iş birliği çağrısı yapmakla yetiniyor. İçişlerine karışmama ilkesinin BRICS’in ana ilkelerinden olduğunu hatırlatmakta yarar var.

Keşmir sorunu nereye evriliyor?

Keşmir sorunu yalnızca stratejik bir alana sahip olma mücadelesi olarak algılanamaz. Aynı zamanda tarihsel ve toplumsal olarak kökleştiğini söylemek gerekiyor. Bu yüzden, Keşmir sorunun kısa vadede çözülmeyeceğini ve çatışmaların yer yer kendini hatırlatacağını söylemek mümkün. Ayrıca iki tarafın da nükleer güç olmaları bu sorunun askerî güçle ve kaba kuvvet kullanarak da çözülmesinin zor olduğunu gösteriyor. Ancak yine de iki ülkenin ekonomik hedeflerinin olması, Hindistan’ın dünya siyasetinde etkisini arttırmak istemesi, Pakistan’ın iç politikasındaki istikrarsızlıklar, savaşın büyümesini önleyebilir ve statükonun korunması için iki tarafı diplomasi masasında buluşturabilir.

Podcast

19 December 2023
Doç. Dr. Hasan T. Kerimoğlu
Darbeler, İhanetler ve İsyanlar
28:19
0:01

Url kopyalanmıştır...