Türkiye, bölgenin enerji kalbine dönüşüyor…
Haberin Eklenme Tarihi: 9.09.2025 11:53:00 - Güncelleme Tarihi: 9.09.2025 11:58:00Günümüz dünyasında yeni enerji dengeleri kurulurken, gözler artık sadece petrol zengini Ortadoğu’ya değil, enerji köprüleri kuran ülkelere çevriliyor. Bu noktada Türkiye, sadece bir geçiş güzergâhı değil, artık bir enerji merkezi – yani bir "hub" olma yolunda emin adımlarla ilerliyor.
Neden Türkiye?
Türkiye’nin eşsiz coğrafi konumu, onu doğu ile batı arasında sadece kültürel değil, enerji açısından da stratejik bir bağ haline getiriyor. Doğusunda enerji kaynakları, batısında ise bu kaynaklara ihtiyaç duyan büyük Avrupa pazarı bulunmaktadır. Türkiye ise tüm bu kıtalar arasında adeta bir “anahtar” gibi duruyor.
Avrupa Birliği’nin (AB) önceliği kendi arz güvenliğinin temini için Türkiye üzerinden Hazar ve Orta Doğu kaynaklarına erişimi sağlamak, bir başka değişle Türkiye köprüsü üzerinden bu kaynakları AB’ye ulaştırmaktır. Bu strateji Türkiye’nin de çıkarları ile örtüşmektedir. Bu politikalar doğrultusunda Bakü-Tiflis-Ceyhan ve Güney Kafkas doğal gaz boru hatları gerçekleşmiş, Türkiye-Yunanistan ve Türkiye-İtalya doğal gaz boru hatları projelerine başlanmış ve Samsun-Ceyhan gibi projeler ise yatırımcıların ilgisini çekmeye başlamıştır. Özellikle Azerbaycan gazını Türkiye üzerinden Avrupa’ya taşıyan TANAP ve Rusya gazını Avrupa’ya taşıyan Türk Akım’ın hayata geçirilmesi, Türkiye’nin stratejik öneminin daha da ön plana çıkmasını sağlamıştır.
Böylece Türkiye’nin transit koridor rolü, kendi arz güvenliğinin temini için de avantajlar sağlamıştır. Türkiye artık bu hatların geçtiği bir ülke değil, bu enerjiyi yöneten, fiyatlayan ve dağıtan bir elektrik ticaret üssü haline gelmektedir.
Enerjide “hub” olmak
Enerjide hub olmak, yalnızca enerji üretmek anlamına gelmemekte, aynı zamanda bu enerjiyi depolamak, yönlendirmek, ticaretini yapmak ve fiyatlandırmak anlamına da gelmektedir. Avrupa’daki örneklere baktığımızda, Almanya'nın Leipzig kenti veya Hollanda'nın TTF (Title Transfer Facility) doğal gaz piyasası bu merkezlerden sayılmaktadır.
Ülkemizde de Trakya Bölgesi’nin Avrupa kıtası ile Asya kıtası arasında bir doğal gaz merkezi olması hususunda ciddi çalışmalar başlatılmıştır. Bunun yanı sıra Ceyhan’a inecek ham petrol kapasitesi, Türkiye’nin doğal gaz köprüsü konumu ve iç-dış pazar dinamikleri, Ceyhan’ı özellikli bir konuma getirmiştir. Bu bölge; rafineri, petrokimya ve LNG doğal gaz sıvılaştırma tesislerini içerecek bir kompleks yapı ve bir enerji merkezi haline gelmiş durumdadır.
Önemli enerji kaynaklarına sahip olan Azerbaycan başta olmak üzere tüm Orta Asya ülkeleri ile hem Türkiye hem de Batı ülkelerinin kesintisiz kara ve demir yolları bağlantısı yanı sıra transit enerji koridorunu temin edecek olan Zengezur Koridoru da önümüzdeki süreçte ön plana çıkacak konuların başında gelmektedir. Koridorun açılmasıyla Türkiye’nin Hazar Denizi üzerinde ve Kafkasya’da geliştirebileceği projelerle doğu-batı, güney-kuzey koridoru ve enerji transiti tartışmalarında merkezi konuma gelmesi kaçınılmaz olacaktır.
Yenilenebilir enerjide büyük atılım
Türkiye; enerji ve doğal kaynaklar bakımından zengin ve verimli bir yer olmasa da bu alanda güçlü olan yanları vardır. Bunlar; yetişmiş insan gücü ile genç ve dinamik nüfusu, enerji kaynaklarının çeşitliliği ve özellikle temiz ve yenilenebilir enerji potansiyelinin varlığı gibi özellikleridir. Bugün Türkiye, güneş, rüzgâr, hidroelektrik ve jeotermal kaynaklarda Avrupa’nın en hızlı büyüyen ülkeleri arasındadır.
Toplam kurulu gücün %55’i yenilenebilir kaynaklardan karşılanmaktadır. 2025 yılı sonuna kadar güneş ve rüzgârda 10 GW ek kapasite hedeflenmiştir. Bunların yanı sıra, yerli ekipman üretiminde ciddi bir sanayileşme başarısı bulunmaktadır. Bu da Türkiye’yi sadece bir tüketici ya da aktarıcı değil, aynı zamanda üreten ve sürdürülebilir enerjiyi destekleyen bir güç haline getirmektedir.
Enerji gücü, diplomatik güç demek
Enerji, artık sadece bir ekonomik değer değil; aynı zamanda bir dış politika enstrümanıdır. Türkiye’nin enerji hatlarını yöneten, kendi fiyatlarını belirleyen bir merkez olması; bölgesel ve küresel arenada jeopolitik kartlarını güçlendirmesi anlamına gelmektedir.
Türkiye, son yıllarda büyük maden projeleri, YEKA güneş ve rüzgâr projeleri, LNG için yüzer gemi ile büyük kapasiteli doğal gaz ve petrol depolama tesisleri gibi yatırımları gerçekleştirmiştir. Böylece jeostratejik konumunu kullanarak komşu ülkeler ve AB ülkelerinin arz güvenliği için de önemli bir rol üstlenmiştir. Doğu Akdeniz’deki enerji aramaları, Karadeniz doğal gaz keşfi ve enerji diplomasisiyle örülü yeni dış politika hamleleri de Türkiye’yi bu alanda sadece takip eden değil, oyun kuran bir ülke yapmıştır.
Enerjide liderlik vakti
Günümüzde enerji kaynaklarını elinde tutan veya transit koridor rolünü sağlayıp, ithalatçı ülkelere iletmeyi başaran ülkeler, ekonomik zenginliğe kavuşmuş ve dünyada söz sahibi olmuş ülkelerdir.
Bugün Türkiye, enerjide yalnızca bağımlılığı azaltmak değil, enerjiyi yöneten bir ülke olmak istiyor. Enerjide hub olma vizyonu, Türkiye’yi enerji alanında “oyun tahtasının ortasında” konumlandırıyor. Bu vizyon; yatırımcı için bir fırsat, vatandaş için daha ucuz ve sürdürülebilir enerji, devlet için ise güç ve itibar demektir.
Enerji kaynakları yönünden zengin coğrafyalara yakınlığı ile bölgede önemli bir aktör olan Türkiye, bu avantajını değişmez ve sürekli görmemeli; hem iktisadi anlamda dış ticaret açığının düşürülmesinde hem de enerji arz güvenliği bağlamında geliştirmeye çalışmalıdır.