Kültür ve Sanat Büyük Ödülleri: Hafıza, estetik ve vicdanın portresi

Haberin Eklenme Tarihi: 31.10.2025 12:32:00 - Güncelleme Tarihi: 31.10.2025 12:40:00

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan tarafından 29 Ekim Özel Programı'nda açıklanan 2025 Yılı Cumhurbaşkanlığı Kültür ve Sanat Büyük Ödülleri ile Atatürk Uluslararası Barış Ödülü'nün sahipleri, Türkiye'nin kültürel önceliklerini, diplomatik duruşunu ve toplumsal hafızaya verdiği değeri yansıtan sembolik bir seçki olarak öne çıkıyor. Bu yılki tercihler, akademik derinlikten Anadolu estetiğine, sahadaki vicdani duruştan uluslararası diplomasiye uzanan geniş bir yelpazeyi kapsıyor.

Ödüllerin ardındaki temel motivasyon, "yerli" ve "milli" olanın altını çizerken, evrensel değerlerle de bağ kurma çabasını gösteriyor. “Bilim ve Kültür” dalında Prof. Dr. Süleyman Seyfi Öğün'ün seçilmesi, sosyal bilimler ve felsefi düşünce alanına, özellikle de Türkiye'nin modernleşme ve siyaset teorileri üzerine kafa yoran akademik birikimine verilen önemi vurguluyor. Benzer bir vurgu, "Anadolu Arkeolojisi" gibi özel bir başlıkta Prof. Dr. Fahri Işık'a verilen ödülde de görülüyor. Işık'ın, Batı medeniyetinin köklerini Anadolu'da arayan ve Patara gibi projelerle bunu somutlaştıran çalışmaları, kültürel kimliğin derin tarihsel köklerine sahip çıkma politikasının bir yansımasıdır.

Sanat alanındaki tercihler ise “Anadolu estetiği” olarak tanımlanabilecek bir anlayışı öne çıkarıyor. Resim dalında Yalçın Gökçebağ, naif ve pastoral üslubuyla Anadolu kırsalını, toprağın bereketini ve köy yaşamının saflığını tuvallerine taşıyan bir usta olarak taltif ediliyor. Müzik dalında ise Yalçın Tura'nın ödüllendirilmesi hem birikimsel bir saygı duruşu hem de kültürel senteze verilen bir değerin ifadesi. Tura, geleneksel Türk müziği makamlarını Batı formlarıyla ustaca harmanlayarak opera, oda müziği ve film müzikleriyle geniş kitlelerin hafızasında yer etmiş bir bestecidir.

Bu yılki seçkide en güncel ve sembolik anlamı ağır basan ödül ise şüphesiz “Fotoğraf” dalında, Gazze'deki göreviyle Ali Jadallah'a verilen ödüldür. Bu tercih, sadece bir foto muhabirinin cesaretini değil, aynı zamanda Türkiye'nin Filistin meselesindeki duruşunu ve bölgede yaşanan insani dramın “hakikat şahitliğini” yapan gazetecileri onurlandırma iradesini ortaya koyuyor.

Uluslararası alanda ise Atatürk Uluslararası Barış Ödülü'nün Birleşmiş Milletler Genel Sekreteri Antonio Guterres'e verilmesi, Türkiye'nin çok taraflı diplomasiye ve uluslararası kurumlara verdiği önemin bir göstergesidir. Guterres'in özellikle Tahıl Koridoru Anlaşması ve küresel krizlerdeki ara buluculuk rolü, bu seçimin arkasındaki ana motivasyonu oluşturuyor.

Ödüle layık görülen bu isimlerin kariyerleri, yapılan tercihlerin gerekçelerini daha da netleştiriyor. Kültürümüze, insani meselelere ve barışçıl diplomasiye katkıları önem arz eden, ödül sahibi isimlere gelin daha yakından bakalım.

Estetik, bilim ve kültür çerçevesinde toplumsal fayda

“Bilim ve Kültür” alanında ödül alan Prof. Dr. Süleyman Seyfi Öğün, 1959 Muğla doğumlu bir siyaset bilimcidir. Bursa Uludağ Üniversitesi’nde İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi’nde 1982 yılında mezun olduktan sonra İstanbul Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi’nde yüksek lisans yapar. 1991’de Uludağ Üniversitesi’nde siyaset alanında doktorasını tamamlar; 1993’te doçent, 1998’de ise profesör olur. Bu yıllar itibarıyla da uzun zaman boyunca Uludağ, Maltepe ve İstanbul Ticaret Üniversitelerinde akademisyenlik yapar. Başlıca çalışma alanları olan siyaset sosyolojisi, Türk siyasal hayatı ve modernleşme teorileri üzerine yaptığı analizlerle tanınan Öğün; aynı zamanda köşe yazarı ve siyasi yorumcu kimliğiyle de kamuoyunda bilinirliğe sahiptir.

Resim dalında ödüle layık görülen Yalçın Gökçebağ, 1944 Denizli doğumlu olup, Türk resminde pastoral üslubun en önemli temsilcilerindendir. Önce Gönen İlk Öğretmen Okulu’nda, ardından İstanbul Çapa İlk Öğretmen Okulu’na giden sanatçı, mezun olduktan sonra Denizli’de resim öğretmenliği yapar. Öğretmenlik yıllarından kısa bir süre sonra 1963’te Gazi Eğitim Enstitüsü’nün Resim Bölümü’ne girer; Turan Erol, Refik Epikman, Adnan Turani ve Nevide Gökaydın gibi dönemin önemli isimlerin öğrencisi olur. Resim öğretmenliğinin yanında 1972’de TRT’de kameraman olarak da çalışan Yalçın Gökçebay gönül verdiği sanatı ressamlığa her daim devam eder; birbirinden değerli eserler üretir. İlerleyen yıllarda (1990’da) Orta Doğu Teknik Üniversitesi’nde öğretim görevlisi olarak kariyerini akademide ilerletir. Eserlerinde Anadolu'nun kırsal yaşamını, köy manzaralarını ve doğayı parlak renklerle, naif ve sevgi dolu bir perspektifle işler. Onun sanatı, toprağa ve yerel kültüre dayalı bir estetik anlayışın taltifidir.

Müziğin yaşayan ustalarından Yalçın Tura (1934, İstanbul), Türk müziğinin en saygın bestecilerinden biridir. Galatasaray Lisesi ve İstanbul Üniversitesi Felsefe Bölümü'nün ardından Seyfettin Asal’dan keman, Demirhan Altuğ ve Cemal Reşit Rey’den ise müzik teorisi ve armoni dersleri alır. Bu büyük isimlerden aldığı temelle 1955-1976 yılları arasında bağımsız bir besteci olarak film ve sahne müzikleri besteler. “Aşk-ı Memnû” (1975, Halit Refiğ), “Keşanlı Ali Destanı” (1964, Atıf Yılmaz), “Yılanların Öcü” (1962, Metin Erksan), “Toprak Ana” (1973, Memduh Ün) ve “Umutsuzlar” (1971, Yılmaz Güney) gibi klasikleşmiş filmlere yaptığı müzikler, onun geniş kitlelerce tanınmasını sağlar. Ama sadece bu alanda da sınırlı kalmaz eserleri. Geleneksel Türk müziği birikimini Batı müziği teknikleriyle birleştirdiği özgün eserleri, orkestra parçalarından oda müziğine uzanır. Tura, aynı zamanda 1976’da İstanbul Devlet Türk Müziği Konservatuarı’nda eğitimci kadrosunda yer alır ve 1982’de İstanbul Teknik Üniversitesi’ne bağlanan bu kurumda Müzikoloji Bölümü’nü kurar, 1988’de ise bölümün başkanı olarak görev yapar. 1997’den emekli olduğu 2001 yılına kadar konservatuarın müdürlüğünü de yürüten Tura; aynı zamanda Fransa’da yer alan Société des Auteurs, Compositeurs et Éditeurs de Musique SACEM’in icra komitesi üyeliğini, Türkiye Musikî Eseri Sahipleri Meslek Birliği’nin bilim kurulu başkanlığını, Türkiye Radyo Televizyon Kurumu’nda jüri ve danışman kurulu üyeliğini, Beşinci Beş Yıllık Kalkınma Planı Hazırlık Komitesi’nin danışmanlığını yapar. Türk müziği tarihinde önemli bir yere sahip olan 18. yüzyıl bestekârlarından Dimitri Kantemiroğlu’nun “Kitab-ı İlmi’il-Musiki alâ Vechi’il-Hurufat” adlı çalışmasını bugünkü Türkçeye çevirir ve aslıyla birlikte Batı notasıyla Yapı Kredi Yayınları’nın ortaklığıyla yayımlar. Böylelikle Yalçın Tura; sadece müzik üretiminde bulunmaz, aynı zamanda müzik tarihinde ve teorisinde önemli bir yere ışık tutar.

“Anadolu Arkeolojisi” dalında ödül alan Prof. Dr. Fahri Işık, Atatürk Üniversitesi Arkeoloji Bölümü’nün kurucularındandır. 1944, Malatya doğumlu Işık, 1965 yılında Ankara Üniversitesi Dil ve Tarih Coğrafya Fakültesi Klasik Arkeoloji ve Çağdaşı Anadolu Arkeolojisi Kürsüsü’nde lisans eğitimini tamamlar. 1966’da ise Millî Eğitim Bakanlığı bursu ile Almanya’daki Rhein Friedrich Wilhelm Üniversitesitesi Arkeoloji Enstitüsü’nde doktora çalışmasına başlar ve 1970’de doktorasını alarak Türkiye’ye döner. 1973’te Erzurum Atatürk Üniversitesi’nde göreve başlar ve üniversitede Arkeoloji Bölümü’nün kurulmasını sağlar. 1990 yılına kadar Atatürk Üniversitesi bünyesinde yürüttüğü çalışmalar neticesinde 1976’da doçent, 1983’te profesör unvanlarını alır. Kariyerini Anadolu uygarlıklarına, özellikle Likya ve Karya bölgelerine adamıştır. 1988'de başladığı ve 20 yılını verdiği Patara Antik Kenti kazıları, Likya Meclis Binası'nın restorasyonu gibi önemli projelerle Anadolu tarihine ışık tutan çalışmalara imza atar. 1990’da ise bu sefer, Akdeniz Üniversitesi’nde Arkeoloji Bölümü’nü, 1992’de de üniversite bünyesindeki Likya Uygarlıkları Araştırmaları Merkezi’ni kurar. Çalışmalarını sadece Türkiye ile de sınırlı tutmaz. Almanya'da Berlin, Münster, Marburg şehirlerinde, İtalya'da Roma'da, ayrıca Yunanistan ve Girit'te bilimsel araştırma ve çalışmalar yapar. 2011’de Akdeniz Üniversitesi’nden emekli olduktan sonra ise Burdur Mehmet Akif Ersoy Üniversitesi’nin Arkeoloji Bölümü’nde dersler verir, böylelikle yaptığı kazı çalışmalarının yanı sıra alanda nitelikli arkeologların yetişmesinde önemli katkıları olur.

Barışın izinde…

“Fotoğraf” dalındaki ödülün sahibi Filistinli foto muhabiri Ali Jadallah ise Anadolu Ajansı (AA) bünyesinde Gazze Şeridi'nde görev yapıyor. Uzun yıllardır bölgedeki çatışmaları, insani krizleri ve abluka altındaki yaşam mücadelesini belgeleyen Jadallah, özellikle 7 Ekim sonrası süreçte yaşadığı kişisel kayıplara rağmen görevine devam ederek savaşın sivil halk üzerindeki etkisini dünyaya aktaran cesur gazetecilerden biridir.

Son olarak, Atatürk Uluslararası Barış Ödülü'nü alan Antonio Guterres (1949, Portekiz), küresel diplomasinin zirvesindeki isimdir. Portekiz Başbakanlığı (1995-2002) yaptıktan sonra, Suriye ve Irak gibi büyük mülteci krizlerinin yaşandığı bir dönemde BM Mülteciler Yüksek Komiseri (2005-2015) olarak görev yapar. 2017'den bu yana BM Genel Sekreteri olan Guterres; iklim değişikliğiyle mücadele, Ukrayna savaşındaki Tahıl Koridoru Anlaşması ve Gazze'deki ateşkes çağrıları gibi konularda yürüttüğü diplomatik çabalarla öne çıkıyor.

2025 yılı Kültür ve Sanat Büyük Ödülleri, Türkiye'nin kültürel ve siyasi vizyonunu yansıtan bütüncül bir tablo sunmaktadır. Bu seçki; bir yandan Prof. Dr. Fahri Işık ve Prof. Dr. Süleyman Seyfi Öğün gibi isimlerle Anadolu'nun derin tarihi ve entelektüel mirasına; Yalçın Gökçebağ ve Yalçın Tura ile de bu mirasın sanatsal estetiğine güçlü bir vurgu yapıyor. Diğer yandan, Ali Jadallah'ın şahsında sahadaki vicdani duruşa ve hakikat mücadelesine verilen önemle güncel dünyaya duyarlılık çağrısı yapılıyor; Antonio Guterres'e verilen ödülle ise Türkiye'nin küresel barış ve diplomasi çabalarındaki çok taraflı rolü teyit ediliyor.

Bu ödüller; sadece yapılanları devlet nezdinde onaylamaktan ibaret değil. Hepimize bir çağrı olmalı; kendimize, içinde yaşadığımız dünyaya ve topluma karşı sorumluluklarımıza yönelik bir çağrı. Bu ödüllerin varlığı köklerimize, değerlerimize dair kolektif çalışmaları daha da artırmalı, hem ulusal hem küresel olarak sosyal sorumluluklarımızın bilincinde olmamızda öz farkındalık sağlamalı.