37. yıl dönümünde

Haberin Eklenme Tarihi: 27.10.2025 22:12:00 - Güncelleme Tarihi: 28.10.2025 09:39:00

Otuz yedi sene önce bugün Türkiye’de Cumhuriyet ilan edilmişti. Otuz yedi seneden beri inkılap diye andığımız hadiseler arasında inkılap kelimesinin manasına uyan tek hadise Cumhuriyetin ilanından ibarettir, diğer hadiseleri inkılap değil, sadece ıslahattır, çünkü inkılap bir kalıptan başka bir kalıba girmektir, daha açık bir anlatımla, kötü ve elverişsiz bir şekilden iyi ve elverişli bir şekle girmektir.

Otuz yedi sene önce milletimizin ve milletimizi idare sorumluluğunu yüklenecek durumda olanların Cumhuriyet şeklinde idare için yeter derecede hazırlıklı bulundukları iddia edilemez.

Demokrasi demek mutlaka Cumhuriyet demek değildir, çünkü mesela İngiltere, Danimarka, İsveç ve Norveç krallıktır ama birçok Cumhuriyetlerden ziyade demokrattırlar, o kadar ki Cumhuriyet olmayan İngiltere dünyanın en mükemmel ve en gerçek demokrasisine örnek gösterilebilir.

Fakat Cumhuriyet mutlaka demokrasi demektir. Demokrasinin tam olmadığı bir memlekette bir cumhurbaşkanının, bir millet meclisinin bulunması meşru olmayanı meşru göstermekten başka işe yaramaz. Nitekim bazı orta ve güney Amerika Devletleri ile Rusya ve Çin böyledirler, Cumhuriyet o memleketlerde sadece bir isimden ibarettir, çünkü oralarda millî irade değil hükûmeti eline geçiren bir kuvvet veya parti hâkimdir.

Gerçek Cumhuriyet, demokrasinin tam manasıyla yürürlükte olmasıyla yani milletin kaderine ancak bizzat milletin hâkim olmasıyla mümkündür.

Bizim otuz yedi senelik Cumhuriyet devrimiz demokrasi bakımından birçok buhranlarla çalkanıp durmuştur. Sağlam bir anayasa yoktu, millet iradesinin seçimle tahakkuk ettiği nadir olmuştur. Çok zaman Millet Meclisleri hükûmetin murakıbı olmaktan çıkmış, cumhurbaşkanının ve hükûmet başkanının arzu ettikleri kanunları kabul ve tescil eden bir topluluk hâlinde çalışmıştır. Yalnız anayasaya aykırı kanunlar yapmakla kalınmamış, akıl ve mantıkla ilgisi olmayan, hatta millet için yararlı kanunlar çıkarılmıştır. Bunlar arasında insan haklarını kısan, zulme vasfa olan, ahlaksızlığı koruyan (basına ispat hakkı vermeyen kanun gibi) kanunlar bile vardı. Vatandaşların bazılarına üstün haklar tanımak, idarecileri sorumsuz parti teşekküllerinin baskısı altında tutmak, ehliyetsiz gözdeleri en mühim işlerin başına getirmek, muhaliflere söz hakkı vermemek, basına tenkit ve serbestçe haber verme hakkı tanımamak, devlet radyolarını parti malı gibi kullanmak bir gelenek hâline gelmişti. İdare şeklinin Cumhuriyet olduğu iddia edilen bir memlekette bu gibi hâllerin görülmesinden milletin değil iktidardakilerin utanmaları gerekirdi. Zira millet ancak aldatılan durumda idi, suç ise aldatanındı.

Cumhuriyet demek fazilet demektir; doğruluk, adalet eşitlik, fedakârlık, feragat, haklara ve hürriyetlere saygı demektir. Bunlar olmayınca Cumhuriyet ancak sözde var fakat gerçekte yok demektir.

Evet, biz otuz yedi sene önce bugün Cumhuriyet’i ilan ettik fakat sağlam temeller üzerine kuramadık, çektiklerimizin başlıca sebebi budur.

Bizi idare edenlerin hepsi Cumhuriyet’in ruhuna sadık kalsalardı 27 Mayıs ihtilaline lüzum kalmazdı.

Birinci Cumhuriyet’in şerefli safhaları var fakat az. İkinci Cumhuriyet’in çok sağlam temeller üzerine kurulmasını dileyelim. Öyle ki bu millet artık siyaset madrabazlarıyla uğraşmasın, Cumhuriyet’in gerçek havasında emniyet ve huzur içinde refah ve saadete doğru ilerlesin; memlekette demokrasi gerçekleşsin ve millî irade gerçekten hâkim olsun.

Hoşça kalınız.