Trump'ın barış planı: Moskova'nın zaferi, Kiev'in yenilgisi

Haberin Eklenme Tarihi: 22.11.2025 17:14:00 - Güncelleme Tarihi: 22.11.2025 18:00:00

Ukrayna savaşının üçüncü yılında uluslararası diplomasi trafiği yeniden hız kazanırken ABD Başkanı Donald Trump'ın arabuluculuğunda ortaya çıkan 28 maddelik barış taslağı gündemin en sıcak maddesi hâline geldi. Taslak, yüzeyde kapsamlı bir barış çerçevesi sunuyormuş gibi görünse de detaylarına bakıldığında Ukrayna’nın toprak bütünlüğü ve güvenlik mimarisi açısından kritik geri adımlar içerdiği, buna karşın Rusya’nın hem sahadaki kazanımlarını hem de uzun vadeli güvenlik hedeflerini önemli ölçüde garanti altına aldığı görülüyor.

"Egemenlik" değil bölünme

Planın en kritik unsuru, Ukrayna’nın resmî olarak “egemen ve bağımsız devlet” olarak tanınmaya devam etmesi fakat bu egemenliğin 2014 öncesi sınırlar değil, savaş sonrası fiili cephe hattı üzerinden tanımlanması. France 24 ve Al Jazeera'nin paylaştığı anlaşmanın taslak metnine göre olası bir barış Ukrayna’dan işgal altındaki bölgelerdeki -başta Kırım, Donbass bölgesi ile Zaporojye ve Herson- Rus hakimiyetini fiilen kabul etmesini ve bu toprakların Kiev tarafından “geri alınması" hedefinden vazgeçilmesini talep ediyor.

Buna eşlik eden ikinci büyük sütun ise Ukrayna’nın NATO üyeliği talebinin tamamen bırakılması ve ülkenin uzun vadeli bir “tarafsızlık” statüsüne oturtulması. Taslak, Ukrayna’nın NATO’ya katılmayacağına dair taahhüt vermesini, bunun karşılığında da çok taraflı bir saldırmazlık ve güvenlik garantisi mekanizmasına dahil edilmesini öneriyor. Teorik düzeyde bu, “Rusya için NATO tehdidinin ortadan kaldırılması” söylemiyle meşrulaştırılıyor, pratikte ise Moskova’nın 2008’den beri masaya koyduğu temel güvenlik talebinin Washington imzasıyla kayıt altına alınması anlamına geliyor.

Üçüncü eksen, Ukrayna ordusunun büyüklüğü ve silah sistemleri üzerine getirilen sınırlamalar. Plan, Kiev’in uzun menzilli füze, ağır topçu ve bazı hava savunma sistemleri kapasitesini düşürmesini, buna karşılık Rusya’nın da belirli bölgelerde “geri çekilme ve yoğunluğu azaltma” taahhüdünde bulunmasını öngörüyor. Ancak sahadaki gerçeklik, Ukrayna’nın savaş sonrası dönemde yeniden inşa edeceği savunma gücünün daha en baştan tırpanlanacağı ve ülkenin fiilen zayıflatılmış bir tampon devlete dönüştürüleceğini gösteriyor.

Kremlin'in stratejik bilançosu

Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin’in planı “barış için temel alınabilir” diye nitelemesi tesadüf değil. Reuters ve Guardian'ın aktardığına göre Putin, özellikle cephede Kupyansk hattında ilerleme sağlandığını vurgulayarak Kiev planı reddederse Rus ordusunun “ilerlemeye devam edeceği” uyarısında bulunuyor. Moskova, sahadaki askeri momentumunu diplomatik masada koza çevirebilmiş durumda ve bu 28 maddelik çerçeveyi, kendi taleplerinin Batı nezdinde tanımlanması için bir fırsat olarak görüyor.

Stratejik tablodan bakıldığında plan, Rusya’ya 2014’ten bu yana adım adım ilerlettiği toprak ilhaklarının uluslararası düzeyde fiilen tanınması, Ukrayna’nın NATO’ya girme ihtimalinin uzun vadeli olarak ortadan kalkması, Kiev’in askerî kapasitesinin kalıcı biçimde sınırlanması ve Rusya’nın çevresinde bir “güvenlik tamponu” oluşması, Batı’nın, özellikle Avrupa’nın “savaş yorgunluğu” üzerinden Moskova’nın taleplerini sindirerek kabul etmesi kazanımlarını sunuyor.

Kyiv Post’ta yayımlanan “Trump Colludes with Putin” başlıklı görüş yazısı bu nedenle planı “Ukrayna’yı fiilen ortadan kaldıran, Rusya’ya ise istediği her şeyi veren” bir metin olarak tanımlıyor. Kiev’in sadece savaş öncesi statükoyu değil, 2014 sonrası varoluş mücadelesini de kaybettiği, buna karşılık Rusya’nın hem Sovyet sonrası alanın yeniden tanımlanmasında hem de NATO’yu geriletme hedefinde ciddi bir zafer elde ettiği bir çerçeve söz konusu.

Kiev’in açmazı ne?

Ukrayna açısından planın yarattığı baskı iki katmanlı. Birincisi, ülke topraklarının yaklaşık beşte birine denk gelen işgal altı bölgelerden vazgeçilmesi talebi, ikincisi ise bu tavizin, ABD desteğinin devamıyla ilişkilendirilmesi. Financial Times'ın haberine göre, Trump yönetimi Kiev’e planı “perşembe gününe kadar” kabul etmesi yönünde ciddi bir siyasi baskı uyguluyor, planın reddi halinde ABD’nin askerî ve mali desteğinin sınırlanabileceği iması da Ukrayna Devlet Başkanı Volodimir Zelenski yönetimini tarihî bir ikilemin ortasına bırakıyor.

Zelenski bu çerçeveyi “özgürlük ve onurdan vazgeçme pahasına savaşın sonlandırılması” olarak niteliyor ve Ukrayna’nın bu şekilde bir barışa zorlanmasının ülkenin sadece bugünkü değil, gelecekteki güvenliğini de riske atacağını söylüyor. Kiev’deki temel kaygı, bir kez işgal altındaki bölgeleri ve NATO hedefini terk ettikten sonra Rusya’nın gerçekten durup durmayacağı. Zira Moskova’nın 2014’ten beri izlediği model, her ateşkes ve “donmuş çatışma” döneminin, ileride yeni saldırılar için zemin olarak kullanılması şeklinde işledi.

Bu nedenle Ukrayna için mesele sadece toprak kaybı değil, ülkenin uluslararası sisteme nasıl entegre olacağı, ne tür güvenlik garantilerine sahip olacağı ve gelecekte yeniden saldırıya uğrayıp uğramayacağı. Trump planı, bu sorulara Ukrayna lehine güven verici bir yanıt üretmediği için Kiev’de geniş kesimlerce “teslimiyet belgesi” olarak görülüyor.

Batı cephesinde çatlak

Bu plan, Batı ittifakı içinde ciddi bir fay hattı yaratmış durumda. G20 marjında Johannesburg’da bir araya gelen Almanya, Fransa, İngiltere, Japonya, Avustralya ve Kanada dahil 14 ülkenin liderleri, ABD–Rusya arasında şekillenen metnin “daha fazla istişare ve revizyon” gerektirdiğini, aksi halde bunun Ukrayna’yı zor durumda bırakacağını dile getirdi. 

Avrupalı liderlerin temel kaygısı şu: Eğer Ukrayna, Batı’nın gözü önünde bu şartları kabul etmeye zorlanırsa, sadece Kiev değil, Avrupa güvenlik mimarisinin tamamı zedelenmiş olacak. Bu, Rusya’ya sadece Ukrayna’da değil, Moldova’dan Gürcistan’a kadar geniş bir alanda yeni “güç denemeleri” için teşvik anlamına gelebilir. Aynı zamanda, Çin ve diğer revizyonist aktörler için de “zor kullanarak toprak kazanmanın sonunda ödüllendirilebileceği” mesajını verebilir.

Öte yandan Avrupa, Washington’a açık bir meydan okuma görüntüsü vermekten de kaçınıyor. Almanya Başbakanı Merz, Fransa Cumhurbaşkanı Macron ve İngiltere Başbakanı Starmer, Trump’ı doğrudan hedef almadan, “Ukrayna’nın egemenliğine saygılı, adil bir barış” vurgusunu öne çıkarıyor. Bu da aslında Batı içinde, hem Rusya'yla savaşın nasıl biteceği hem de trans-Atlantik ittifakın gelecekte nasıl yönetileceği konusunda derin bir strateji tartışmasının yaşandığını gösteriyor.

"Psikolojik üstünlük" söylemi

Putin, “Rusya’yı yenmenin bir yanılsama olduğunu” söyleyerek Trump planını kendi anlatısının doğal sonucu olarak sunuyor. Kremlin’in stratejisi açık. Batı kamuoyuna “Ukrayna zaten kazanamaz, en rasyonel seçenek masadaki planı kabul etmektir” mesajı veriliyor. Rus lider, sahadaki taktik kazanımları -örneğin Kupyansk'ın ele geçirilmesini- diplomatik pazarlıkta manivela olarak kullanırken, aynı zamanda Batı içinde savaş yorgunluğunu ve iç siyasi bölünmeleri derinleştirmeye çalışıyor.

Stratejik açıdan bakıldığında, bu planın kabulü Moskova’ya şunu söyleme imkânı verecek: “NATO’nun genişlemesini durdurduk, Rusya’yı tehdit eden bir cepheyi gerilettik ve zor kullanarak ele geçirdiğimiz toprakları hukuken olmasa da fiilen tescil ettirdik.” Bu da Kremlin’in iç kamuoyuna “tarihi zafer” anlatısı kurması için yeterli malzemeyi sunuyor.

"Barış için toprak” tuzağı

Ukraynalı ve Doğu Avrupalı analistlerin önemli bir kısmı, 28 maddelik planı 1938 Münih Anlaşması’yla karşılaştırıyor. O dönemde de “barış için taviz” mantığıyla Nazi Almanyası’na verilen tavizler, kısa vadede çatışmayı durdurmuş gibi görünse de orta vadede çok daha büyük bir savaşa kapı aralamıştı. Bugün Kiev’den ve bölgedeki birçok başkentten yükselen ses, “toprak karşılığı barış” formülünün, saldırganı değil, saldırıya uğrayanı cezalandırdığı yönünde.

Kyiv Independent’ın değerlendirmesi, planın “Rusya’ya her şeyini, Ukrayna’ya ise çok azını veren bir çerçeve” olduğunu vurguluyor. Zubrin ve benzeri yorumcular daha da ileri giderek, Trump yönetiminin bu planla Moskova ile “ortak çıkar” paydasında Ukrayna’nın aleyhine bir anlaşmaya yöneldiğini savunuyor. Bu tarihi analoji, özellikle Doğu Avrupa’da, planın sadece Ukrayna’nın değil, tüm bölgenin geleceğini ipotek altına alabileceği yönünde bir alarm işlevi görüyor.

Rusya’nın stratejik zaferi

Eğer 28 maddelik plan Ukrayna tarafından kabul edilir ve Batı tarafından da desteklenirse, Rusya’nın elde edeceği stratejik zaferi birkaç başlıkta özetlemek mümkün. Birincisi, toprak kazanımı kalıcılaşacak. 2014’ten beri süren ilhak süreci fiilen meşrulaşacak ve Rusya, Karadeniz’den Donbass’a uzanan bir kara köprüsünü resmen olmasa bile uluslararası statüko içinde koruyacak. İkincisi, NATO’nun doğuya genişlemesi duracak. Ukrayna’nın NATO üyeliği defteri kapandığında, Moskova yıllardır dile getirdiği “NATO tehdidini geri itme” hedefinde önemli bir adım atmış olacak. Üçüncüsü, Ukrayna zayıflatılmış tampon devlet olacak. Kiev’in askerî kapasitesine getirilen sınırlamalar ve uzun vadeli tarafsızlık baskısı, ülkeyi savunmasız bir tampon alana dönüştürecek. Ve dördüncüsü, Batı’nın kırılganlığı ifşa olacak. ABD ile Avrupa’nın Ukrayna konusunda aynı çizgiyi koruyamadığı, savaş yorgunluğunun ve iç siyasi hesapların stratejik kararlılığın önüne geçtiği algısı güçlenecek.

Bu tablo, sadece Rusya’nın zaferi değil, aynı zamanda Batı’nın caydırıcılık kapasitesinde bir gedik anlamına geliyor. Çünkü saldırgan, zor kullanarak elde ettiklerinin önemli kısmını korumayı başarıyor; buna karşılık kurallara dayalı uluslararası düzen, bir kez daha “fiili durumun hukuka üstün geldiği” bir örnekle zedeleniyor.

Ukrayna için teslimiyet

Trump’ın 28 maddelik Ukrayna barış planı, kâğıt üzerinde “savaşa son verme” ve “ateşkes” vaadi taşısa da içeriği itibarıyla daha çok Rusya’nın sahada elde ettiği kazanımların siyasi ve jeopolitik tescili gibi görünüyor. Ukrayna’ya dayatılan seçim, klasik anlamda bir barış ve savaş arasında değil, toprak ve egemenlikten vazgeçerek Batı desteğini korumak ve direnerek hem savaş riskini hem de destek kaybını göğüslemek arasında.

Bu nedenle, Kiev ve Doğu Avrupa başkentlerinde plan bir “barış anlaşması”ndan çok, saldırganın ödüllendirildiği, kurbanın ise cezalandırıldığı bir düzenleme olarak algılanıyor. Rusya açısından bakıldığında ise, 28 maddelik taslak, 2014’ten beri adım adım inşa edilen -NATO'nun genişlemesinin durdurulması başta olmak üzere- tüm stratejik hedeflerin ABD imzasıyla teyit edilmesi demek.

Kaynakça

1. France 24. (2025, 21 Kasım). What is the US-backed, 28-point peace plan for Ukraine?.

2. Shamim, S. (2025, 21 Kasım). Trump’s 28-point Ukraine plan in full: What it means, could it work?. Al Jazeera.

3. Bobrova, M. ve Kolodyazhnyy, A. (2025, 21 Kasım). Putin says U.S. peace plan can be the basis for peace in Ukraine. Reuters.

4. Zubrin, R. (2025, 20 Kasım). Trump Colludes with Putin. Kyiv Post.

5. Foy, H. ve Gross, A. (2025, 22 Kasım). Kyiv’s allies insist more work is needed on US-Russian peace plan. Financial Times.

6. Zadorozhnyy, T. (2025, 22 Kasım). Everything we know about Trump’s 28-point peace plan for Ukraine. Kyiv Independent.