Avrupa’nın bekleme odasındaki ülke: Kosova
Haberin Eklenme Tarihi: 15.09.2025 13:21:00 - Güncelleme Tarihi: 15.09.2025 14:38:00Balkanlar’ın kalbinde küçük bir ülke Kosova. Bugün çoğu göz için Avrupa’nın “bekleme odasında” unutulmuş gibi dursa da, Türk okuru için bu topraklar yalnızca güncel siyasal meselelerin ötesinde, derin bir tarihsel geçmişe sahip. Çünkü Kosova, Osmanlı’nın Balkanlarda beş asrı aşan varlığının canlı bir parçası. Priştine’nin sokaklarından Prizren’in taş köprülerine uzanan hatıralar, yalnızca geçmişin izleri değil, bugünle bağ kuran canlı miraslar.
Kosova, Balkanlar’ın en genç ülkesi olmasına rağmen siyaset, ekonomi ve dış politikada uzun süredir çözülmeyen sorunlarla boğuşuyor. Uluslararası düzende “tanınma” ve meşruiyet sorunuyla boğuşan ve çoğu zaman “unutulan” Kosova, aslında Avrupa’nın tam kalbinde yaşanan kırılganlıkları, göçle derinleşen sosyal yaraları ve tıkanmış kurumsal yapılarıyla kıtanın geleceği hakkında fikir veriyor.
2008’de Batı desteğiyle Sırbistan’dan -tek taraflı- bağımsızlık ilan ettikten sonra uluslararası tanınma mücadelesine girişen Kosova, geçen yıllar içinde Avrupa Birliği (AB) ve NATO’ya entegrasyon hedeflerini korusa da içerideki siyasi kutuplaşmalar, gençlerin artan güvensizliği ve diaspora kaynaklı toplumsal dönüşüm, ülkeyi sürekli bir belirsizlik içinde bırakıyor. Bu belirsizlik yalnızca Kosova’nın kendi geleceğini değil, Balkanların batısındaki istikrar dengelerini de şekillendiriyor.
Bugün, genç nüfusun siyasete yabancılaşmasından ekonomideki kırılganlığa, AB fonlarının bloke edilmesinden dış politikada duraklamaya kadar birçok başlık aynı anda gündemde. Bu dosyada, Kosova’nın geleceğini farklı açılardan değerlendiren dört uzmanla konuştuk. Onların gözünden hem Kosova’nın siyasi ve toplumsal dinamiklerini hem de bölgesel dengeleri anlamaya çalıştık.
Türkiye’nin “lobi desteği”
Ulusal Demokratik Enstitü (NDI) Kosova Direktörü Artan Alijaj, bağımsızlığın ilanından sonra dış politikanın temel hedefi uluslararası tanınma olduğunu ancak bu sürecin yıllar içinde ciddi biçimde yavaşladığını belirtti.
Alijaj, bu durumu şöyle anlatıyor:
“Bağımsızlığın ilanından sonra dış politika önceliği hem devletlerden hem de uluslararası örgütlerden tanınma sağlamaktı. İlk yıllarda tanınmalar hızlı ilerledi, ama son 10 yılda bu süreç belirgin şekilde yavaşladı. Kosova bugün, ABD, Türkiye ve İngiltere gibi kilit müttefiklerin lobi çabalarına büyük ölçüde bağımlı hale geldi. Son beş yılda yalnızca üç yeni tanınma geldi: 2020’de Washington Anlaşması kapsamında İsrail, 2025’te Türkiye Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın doğrudan girişimiyle Sudan ve eski Dışişleri Bakanı Behxhet Pacolli’nin çabalarıyla Kenya. Son dönemde ise odak, bireysel tanınmalardan uluslararası örgütlere kaydı. 2024’te Avrupa Konseyi Parlamenterler Meclisi üyelik için onay verdi fakat süreç Bakanlar Komitesi’nde tıkandı, Fransa ve Almanya bu karara karşı çıktı.”
Kuzey Kosova’daki sorunlar
Kosova’nın dış politikasını etkileyen en büyük iç siyasi sorunun Kuzey Kosova’daki durum ve Sırbistan’la diyaloğun tıkanması olduğunu vurgulayan Alijaj, gelişmeleri şöyle aktardı:
“En acil siyasi sorun, kuzeydeki durum ve Sırbistan’la kesilen diyalogdur. Hükümet, Sırp paralel yapılar ve organize suç karşısında kuzeydeki dört belediyede tek taraflı operasyonlarla kontrol sağlamaya çalıştı. Operasyonlar halktan büyük destek görse de AB bunları ‘koordinasyonsuz ve istikrarsızlaştırıcı’ olarak değerlendirdi ve yaptırım uyguladı. ABD, bu operasyonların ikili ilişkileri zedelediğini söyleyerek eleştiride bulundu ancak hükümet geri adım atmadı. Bu tek taraflı adımlar, Sırbistan’ın başlangıçta kabul edip sonra reddettiği Ohrid Anlaşması’nın ardından geldi. Belgrad anlaşmadan çekildi, ama AB ve ABD Kosova’ya yükümlülükleri yerine getirmesi için baskı yapmaya devam ediyor. Kosova ise bunun ancak Sırbistan anlaşmayı resmi olarak imzalarsa uygulanabileceğini savunuyor. Diyalog bu nedenle durma noktasında. Ayrıca siyasi partiler arasındaki uzlaşmazlık, dış politikada ortak bir yaklaşım geliştirilmesini engelliyor. Muhalefet, hükümetin AB ve ABD ile daha koordineli çalışmasını isterken, Ohrid Anlaşması’nı ülke için olumsuz görüyor.”
“AB ve NATO’ya üyelik askıda”
Kosova’nın Avrupa yolunda karşılaştığı diplomatik engeller hakkında da değerlendirmelerde bulunan Alijaj, şunları aktardı:
“Kosova’nın AB’ye katılım yolu, beş AB üyesinin -Yunanistan, Güney Kıbrıs Rum Yönetimi (GKRY), Romanya, Slovakya ve İspanya- tanımaması nedeniyle özellikle tıkanmış durumda. Son yıllarda hükümetin çabalarıyla İspanya pasaportları tanıdı, Yunanistan pratikte tam destek verir hale geldi ama tam tanıma gerçekleşmedi. Romanya, Slovakya ve GKRY ise kesinlikle karşı durmaya devam ediyor. Bu ülkelerin tanımaması, NATO üyeliği için de engel. Şu anda hükümet, Avrupa entegrasyonu askıya alınsa da önceliği ülkenin egemenliğini korumak ve ülke genelinde hukukun üstünlüğünü sağlamak olarak belirledi.”
Alijaj’a göre Kosova’nın dış politikası kritik bir eşikte:
“Kosova’nın dış politikası şu anda kritik bir noktada. Sırbistan’la diyalogda ilerleme olmaması ve Ohrid Anlaşması’nın unsurlarını uygulamama, entegrasyon çabalarını dondurdu, uluslararası örgütlere üyelikleri engelledi ve kilit müttefiklerle ilişkileri gerdi. Bu alanlarda ciddi bir ilerleme sağlanmadıkça, özellikle Sırbistan’la ilişkilerin normalleşmesi gerçekleşmedikçe, Kosova’nın daha geniş tanınma, AB üyeliği ve NATO üyeliği hedefleri belirsiz bir süre için askıda kalacak.”
“Genç işsizliği çok yüksek”
Kosova merkezli Riinvest Enstitüsü Direktörü Alban Hashani, ülke ekonomisinin kırılgan yapısını ve geleceğe dair riskleri dile getiriyor. Ona göre en hassas alanlar, işgücü piyasasındaki yapısal sorunlar ve dışa bağımlılık.
Hashani, yapısal zayıflıkları şöyle anlatıyor:
“Kosova ekonomisi, yapısal işgücü piyasası zayıflıkları ve dışa bağımlılık nedeniyle oldukça kırılgan. Genç işsizliği hâlâ çok yüksek, kadınların işgücüne katılımı Avrupa’nın en düşük seviyelerinde ve genel katılım da sınırlı. Bu da büyük bir potansiyelin atıl kalmasına yol açıyor. Büyüme büyük ölçüde tüketime dayanıyor, ihracat ise dardır ve ithalatın sadece küçük bir kısmını karşılayabiliyor. Yatırımlar yüksek olsa da verimlilik düşük, çünkü fonlar çoğu zaman inovasyon, teknoloji ya da beceri geliştirmek yerine daha az üretken alanlara yönlendiriliyor. Riinvest’in son analizine göre, Kosova orta gelir tuzağına yakalanma riski taşıyor, büyüme mütevazı seviyelerde sıkışabilir. Bundan çıkışın yolu, tüketime dayalı modelden rekabet, verimlilik ve inovasyon temelli bir modele geçmek, bunu da daha iyi yönetişim ve insan sermayesine, araştırmaya daha stratejik yatırımlarla desteklemektir.”
Beyin göçü artıyor
Kosova’nın geleceğini tehdit eden en önemli unsurlardan birinin gençlerin kitlesel göçü olduğunu vurgulayan Hashani, bu tabloyu şu sözlerle ifade ediyor:
“Genç göçü, Kosova’nın gelecekteki kalkınması için en ciddi risklerden biri. Genç ve eğitimli işçilerin kaybı işgücünü azaltıyor, yaşlanmayı hızlandırıyor ve büyüme için hayati olan becerileri tüketiyor. Göçmenlerin gönderdiği para transferleri haneleri ayakta tutsa da uzun vadeli maliyeti üretkenlik artışının yavaşlaması ve inovasyon kapasitesinin zayıflamasıdır. Kaliteli işler yaratacak, becerileri geliştirecek ve diasporayla daha güçlü bağlar kuracak politikalar olmadan, Kosova insan potansiyelinin büyük bölümünü kaybetme riski taşıyor.”
Hashani, Kosova’nın geleceğe nasıl hazırlanması gerektiğini ise şöyle özetliyor:
“Merkezi ders şu: Kanıta dayalı politika üretimi şart. Büyüme sadece harcama ile olmaz, verimli yatırım ve iyi yönetişim gerekir. Uzun vadeli büyüme, tüketimden değil, rekabetçilikten ve ihracattan gelmeli. Riinvest’in çalışmaları, gençlerin ve kadınların katılımını artırmanın ekonomik dönüşüm için kritik olduğunu gösteriyor. Özel sektörle ortaklıklar ve AB’ye uyumlu reformlar ise daha kalıcı ve ölçeklenebilir sonuçlar üretiyor.”
“Kurumlara güven düşük”
Kosova Parlamentosu eski Milletvekili ve eski Roma Büyükelçisi Dr. Alma Lama, Kosova’daki toplumsal ve siyasal dönüşümleri dört ana başlıkta değerlendiriyor. Ona göre en yakıcı sorun, gençlerin demokrasiye ve kurumlara olan güven kaybı.
Lama, gençlerin siyasete yaklaşımını şöyle anlatıyor:
“Dışarıdan bakıldığında, gençlerin siyasete ve demokratik kurumlara duyduğu güvenin oldukça düşük olduğu görülüyor. Sosyal medyadaki gözlemler, siyasi çatışmaların bu güveni aşındırdığını, manipülasyonun yaygın olduğunu gösteriyor. Birçok genç, demokrasinin özünü -kuvvetler ayrılığı, ifade ve basın özgürlüğü, hukukun üstünlüğü- anlamakta zorlanıyor. Güven eksikliği, sınırlı siyasi katılımda da görülüyor. Gençlerin sadece %2’si ulusal siyasette çıkarlarının temsil edildiğini düşünüyor. Yerel kurumlara güven düşük ve pek çok genç kendi siyasi yönelimini tanımlamakta zorlanıyor.”
Kadın görünürlüğü artıyor
Kadın sorununa da değinen Lama, kadınların kamusal hayatta daha görünür hale geldiğini vurguluyor ve bu alandaki kazanımları özetliyor:
“Savaş sonrası dönemden bu yana, kadınların kamu yaşamındaki varlığı önemli ölçüde ilerledi. Parlamentodaki cinsiyet kotası, her yasama döneminde kadınların en az yüzde 30’unu garanti altına aldı. Daha önemlisi, kota olmadan seçilen kadınların sayısı giderek arttı, bu da toplumsal bakış açısını değiştirdi ve kadınların siyasi rollerini daha kabul edilebilir hale getirdi. Kadınların hükümet kabinelerinde ve kilit pozisyonlarda temsili büyüyor. Kosova’nın gelişmiş bir cinsiyet eşitliği yasası var, kadınlar düzenli olarak siyasi ve toplumsal tartışmalara katılıyor, medyada güçlü şekilde görünür oluyor. Ancak kamu yönetimindeki liderlik pozisyonlarının yalnızca yüzde 23’ü kadınlara ait ve genel istihdam oranı yüzde 28 civarında. Kazanımlara rağmen, zorluklar sürüyor. Kadınlar siyasette çoğu zaman toplumsal cinsiyet temelli saldırılar ve sosyal medyada sistematik itibarsızlaştırmalarla karşılaşıyor. Bu durum, kamusal hayata katılımlarını daha da zorlaştırıyor.”
“Toplumsal dinamikler dönüşüyor”
Kosova’daki toplumsal yapının, savaş sonrası büyük bir dönüşüm sürecinden geçtiğini hatırlatan Lama, kentleşme ve göçün etkisini ise şöyle yorumluyor:
“Avrupa’daki muadilleriyle karşılaştırıldığında Kosova hâlâ geleneksel yapısını koruyor. Ancak savaş sonrası yaşanan büyük demografik kaymalar, kentleşme ve sosyal medyanın etkisi, toplumsal dinamikleri hızla dönüştürdü. Kırsalda ya da şehirde yaşayan gençler giderek daha bütünleşiyor. Elverişli coğrafya ve kısa mesafeler, kırsal ve kentsel gençlik arasındaki farkı ortadan kaldırıyor. Kosova toplumu evriliyor ve giderek Avrupa normlarına yaklaşıyor. Büyük diaspora da değerleri ve beklentileri şekillendirmede hayati bir rol oynuyor. İşgücü piyasası, başkent ve büyük şehirler etrafında yoğunlaşıyor, bu da nüfusun kent yaşamına entegrasyonunu hızlandırıyor, topluluk yapısını ve sosyal ilişkileri dönüştürüyor.”
Gazetecilere “ajanlık” suçlaması
Lama medya alanında ise görece olumlu ama kırılgan bir tablo çiziyor:
“Kosova, nispeten istikrarlı bir medya çoğulculuğuna ve genel olarak yüksek bir basın özgürlüğüne sahip. Balkan ülkelerinin çoğunda medya siyasi çıkarların hizmetindeyken, Kosova’da medya büyük ölçüde iktidara karşı denge unsuru olarak işliyor. Ancak hükümet, eleştirel medyayı itibarsızlaştırmaya yönelik propaganda ve karalama kampanyalarına başvurdu. Son dönemde bazı gazeteciler, Sırbistan’la iş birliği yapmakla suçlandı, bu son derece yıkıcı ve kutuplaştırıcı bir söylem. Mevcut hükümetin kurumsal şeffaflığı azaltması bilgiye erişimi zorlaştırdı. Buna rağmen birçok medya kuruluşu yolsuzluk ve yasa dışı faaliyetlere dair haberler yayımlamaya devam ediyor. Televizyon tartışmaları hâlâ çeşitli, ancak büyük partilerin son seçim kampanyasında bu programları boykot etmesi, Kosova’nın Freedom House medya özgürlüğü endeksindeki sıralamasını düşürdü. Hükümetin medyayı itibarsızlaştırma taktikleri kamuoyunu etkiledi, ama elektronik ve çevrimiçi medya büyük ölçüde direndi ve iktidarı denetlemeyi sürdürdü. Ancak gazetecilikte daha fazla profesyonelliğe ihtiyaç var: Tartışmaları daha nitelikli ele almak, dezenformasyonla mücadele etmek ve doğrulama pratiklerini güçlendirmek zorundayız.”
Kosovalılar AB’ye tepkili
Kosova iç siyasetini takip eden Araştırmacı Behar Zogiani, ülkenin son seçimlerden bu yana içine girdiği siyasi tıkanıklığın AB’yle ilişkiler üzerindeki yıkıcı etkilerine dikkat çekiyor.
Kosovalıların çoğunun hâlâ AB yanlısı olsa da eskisi gibi bir destekten söz edilemeyeceğinin altını çizen Zogiani, şunları kaydediyor:
“İlk büyük hayal kırıklığı beş AB üyesinin Kosova’yı tanımamasıydı. Uluslararası Adalet Divanı, bağımsızlık ilanının uluslararası hukuka aykırı olmadığını açıkça belirtmişti. Buna rağmen AB hâlâ Kosova’yla iletişimde ‘dipnot’ kullanıyor. Ortalama bir Kosovalı, AB’nin yaptırımlarını ve koşullu yardımlarını ‘Sırbistan’a taviz’ olarak görüyor. Oysa Sırbistan, Rusya’nın en yakın dostu, AB değerlerine uymuyor, bölgede istikrarsızlık yaratıyor. Bosna, Karadağ, Hırvatistan ve Makedonya’da AB çıkarlarına karşı hareket ediyor. Aynı zamanda kendi ülkesinde de Arnavutları sistematik biçimde ayrımcılığa uğratıyor. Kosovalılar, “Rusya’nın kuklası’ olarak gördükleri Sırbistan’ın AB’nin tüm değerlerine karşı savaşsa da AB’den fon alabildiğini görüyor.”
“Sorunu Trump çözebilir”
Kosova–Sırbistan diyaloğunun geleceği konusunda Zogiani oldukça karamsar:
“Maalesef hiçbir aktör -ne Kosova ne Sırbistan, ne de AB- gerçek bir diyalogla ilgilenmiyor. İmzalanan anlaşmaların çok azı uygulandı. Hatta Sırp yetkililer, Brüksel’de anlaşma imzaladıktan sonra resmi olarak bunları uygulamayacaklarını açıkladılar ve AB’den hiçbir tepki gelmedi! Balkan tarihinin de gösterdiği gibi, Sırbistan ancak askeri güçle tehdit edildiğinde uzlaşmaya yanaşıyor. Kosovalılar, yüzyılı aşkın süredir devam eden bu krizin ancak ABD Başkanı Donald Trump’ın sert bir kararıyla sona erebileceğine inanıyor. Aksi kriz, Batı Balkanlar’ın geneline yayılacak.”
Kosova’nın geleceğini tartışan bu dört farklı perspektif, aslında aynı noktada buluşuyor: Ülke, içeride ve dışarıda derin bir güven ve temsil krizi yaşıyor. Avrupa’nın en genç nüfusuna sahip ülkesi AB’nin “bekleme odasında” tutuluyor. Bir yandan potansiyelini gerçekleştirmek isteyen Kosova, diğer yandan siyaset, ekonomi ve dış ilişkilerdeki çıkmazlar nedeniyle bu potansiyeli kaybetme riski altında.