}
21 Ekim 2025

Kübra Kuruali: “Gazze her defasında küllerinden doğuyor”

“Anka Kuşu Gazze” belgeseli, savaşın ortasında yeniden doğan bir halkın hikâyesini anlatıyor. Yapımcı ve Yönetmen Kübra Kuruali ile belgeselin ortaya çıkış sürecini, yaşanan zorlukları ve Gazze’nin Anka misali direnişini konuştuk.

“Anka Kuşu Gazze” fikri ilk olarak nasıl doğdu? Hamed Ashour ve köpeği Garib’in hikâyesiyle karşılaştığınızda sizi en çok etkileyen ne oldu ve bu hikâyeyi bir belgesel formunda anlatmaya karar vermenizde ne belirleyici oldu?

Ben bu hikâyeyi Arap medyasında görmüştüm ve beni çok sarsmıştı. “Söylenecek her şeyin bittiği bir yerdeyiz” hissini vermişti. Bu olay üzerine bir şey yapmak ilk etapta aklımda yoktu. Gazze’yle ilgili yapmayı planladığım başka bir belgesel var. Onun üzerine çalışıyordum. O günlerde Yapım Koordinatörüm Rabia Şenol ile; İnsan İzi Derneği Genel Başkanı Umut Sarıkaya ile başka bir proje konuşmak için bir araya geldik. Umut bize Hamed’in hikâyesinden çok etkilendiğini ve 7 Ekim’e yetişebilecek bir belgesel yapmak istediğini söyledi. O gün Gazze’den tahliye edilen eşekler mevzusunu da konuştuk. Hamed’e ulaşmaya ve bu iki olayı hem kendisine hem de ulaşabileceğimiz Gazzelilere sormak istedik.

“Biz merhamet istemiyoruz, adalet istiyoruz”
Belgeselde insanlar konuşulmazken hayvanlar üzerinden gündem yaratılması dikkat çekici bir tema. Siz bu belgeselle aslında hangi sessizlikleri kırmak, hangi çarpık bakış açılarını sorgulamak istediniz?

Dünyadaki bazı insanlar için özellikle günümüzde trend olan şeylerden biri insanların hakkını göz ardı ederek, merkeze “hayvan haklarını” almak. Hamed ve köpeğinin başına gelen olay da Gazze’den tahliye edilen eşekler mevzuu da bunun en iyi örneklerinden. İki yıldır dünyanın gözü önünde devam eden bir soykırım var; söylenmesi gereken her şey söylendi… Ama yapılması gereken hiçbir şey yapılmadı. Ateşkes döneminde bile İşgalci İsrail canının her istediğini yapan şımarık bir çocuk gibi hareket etmeye devam ediyor. Bu belgesel dünyadaki pek çok kurumun ve karar merciinin iki yüzlülüğünü ortaya koyuyor.

Oysa Gazze halkı toprağını, suyunu, bitkisini ve hayvanını hepimizden daha çok seviyor ve daha çok sahipleniyor. Biz bu iki haber üzerinden onların mesajlarını daha da görünür yapmak istedik. Hamed Aşur’un tüm Gazzeliler adına verdiği mesajını hatırlayalım: “Bu enkazın altında sizin gibi sıradan bir gün yaşamayı dileyen insanlar var. Biz merhamet istemiyoruz, adalet istiyoruz. Tekrarlanan trajik manşetler olmak istemiyoruz. Onurlu ve umutlu bir şekilde, sizinle bu dünyada var olmak istiyoruz.”

Gazze gibi erişimi zor, travmanın hâlâ yaşandığı bir bölgede böyle bir belgeseli üretmek hiç kolay olmasa gerek. Çekim ve iletişim süreçlerinde ne tür zorluklarla karşılaştınız? Bu koşullar yapım sürecinizi nasıl etkiledi?

Yapım Koordinatörüm Rabia Şenol sürekli sahayla iletişimdeydi. Kendisi zaten gazeteci ve sahaya hâkim. Bu bizim için büyük avantaj oldu. Yine de zorlandık. Onların günlük rutinlerini kaybetmiş olduklarını, hiçbir yerin onlar için güvenli olmadığını çok daha iyi anladık. Hamed'le ekibin buluşacağı gün Mevasi bölgesi bombardıman altında kaldı. Kendisinden günlerce haber alamadık. İnternet imkânı sınırlı olduğu için çekilmiş görüntülerin bize ulaşması epey zaman aldı. Bazen sorularımızı cevaplayacak kişilerle iletişimimiz tamamen koptu. Bazılarından gelen görüntülerde sorduğumuz soruların bir kısmının cevabı vardı. Sürekli göç hâlinde ve güvenli bölge ararken takdir edersiniz ki zihinlerini toparlamaları oldukça zor. Biz ne gelirse razıyız diye düşünüp, kendimize A, B ve C planları yaparak ilerledik.

Belgeselde şairlerden gazetecilere, müzisyenlerden veterinerlere kadar farklı tanıklıklara yer veriyorsunuz. Bu isimleri seçerken nasıl bir denge kurdunuz? Hangi seslerin hikâyeyi en iyi taşıyacağına nasıl karar verdiniz?

Hamed’in şair olduğunu kendi sesinden hikâyesi gelene kadar biz de bilmiyorduk. Diğer konuşmacıların her birini kendi alanında zaten takip ediyorduk. Sadece gazetecilerden oluşan bir ekip de kurabilirdik. Biz farklı meslek gruplarından özellikle sanat alanında Gazze ve Filistin için bir şeyler söyleyen, söylemeye devam edecek olan insanların da bu konu hakkında yorum yapmasını istedik. Açıkçası iletişimde olduğumuz ama görüşünü bize ulaştıramayan isimler de oldu. Bunların bazıları psikolojik olarak kendilerini iyi hissetmediğini söyledi. Mesela sahada oldukça aktif bir gazeteci olan ve geçtiğimiz günlerde şehit düşen Saleh Al-Jafarawi, konuyla ilgili çekim yaptığını ilk fırsatta bize ulaştıracağını Rabia Şenol’a yazmıştı. Kendi çektiği bazı görüntüleri belgeselde kullandık. Ama görüşünü bize ulaştırması nasip olmadı. Belgeselin galasından bir hafta sonra da şehit haberi geldi. Normalde her saha değişkendir ama Gazze bu değişkenliğin çok ötesinde… Planlı ilerlemeniz pek mümkün değil. 

“Anka Kuşu metaforunun bugün en anlamlı olduğu toprak Gazze!”
Hamed’in hikâyesinde hem bir insan hem de bir hayvanın “hayatta kalma” mücadelesi var. Sizce bu hikâye Gazze’nin bugününe dair nasıl bir simge taşıyor? “Anka Kuşu” metaforu sizin için ne ifade ediyor?

Ben bu projeyi yazarken “Gazze'den Dünyaya” demiştim. Çünkü onlar bizim aracılığımızla dünyaya bir mesaj vermek istiyorlar. Röportajda Fares Anbar, Gazze belediyesinin simgesinin Anka Kuşu olduğunu anlattı. “Anka’nın küllerinden yeniden doğması gibi biz de her daim ölüp diriliyoruz” dedi. Fares'i dinledikten sonra artık belgeselin adının “Anka Kuşu Gazze” olması gerektiğini düşündüm. Çünkü; Hamed, Fares, Abdurrahman, Hani, Nadra, Sawsan ve diğerleri birer Anka… Ataları, aileleri ve çocukluklarından itibaren kendileri defalarca küllerinden yeniden doğdular. Doğmaya da devam edecekler. Anka Kuşu metaforunun bugün en anlamlı olduğu toprak Gazze!

“Anka Kuşu Gazze” sizce hem Gazze hem de dünya üzerinden bugünün toplumuna hangi soruyu yeniden sordurmalı?

Hanzala’nın bir karikatür olmadığını Nekbe’den beri yaşayan bir gerçek olduğunu bu belgeselle bir kez de biz hatırlatmış olduk. Son iki yıldır neredeyse canlı olarak telefonlarımızdan seyrettiğimiz bir soykırıma şahit oluyoruz. Bu çağın yükü üzerine düşünmeliyiz. Gözlerimizin önünde gerçekleşen hiçbir şeye dur denilmemesi üzerine düşünmeliyiz. Hamed ile gösterim sonrası mesajlaştığımızda “Sevgili Kübra, sen kendi alanında yapabileceğin en iyi şeylerden birini yaptın. Sesimizi çoğalttın” demişti. Hepimiz kendimize hem Gazze için hem de dünyanın dört bir yanında devam eden zulümler için kendi alanlarımızda ne yapabiliriz diye sormalıyız.

 
 
 
 
 
 
 

Podcast

19 December 2023
Doç. Dr. Hasan T. Kerimoğlu
Darbeler, İhanetler ve İsyanlar
28:19
0:01

Url kopyalanmıştır...