
Avrupa’daki 3 bin Türk’ü esaretten kurtaran adam
2. Dünya Savaşı’nın ardından Avrupa’daki kamplarda savaş mağduru olan Türklerin kurtulması için canla başla mücadele eden, Osmanlı’dan Cumhuriyet’e basın tarihimizde önemli ve öncü roller üstelenen bir isim Ziyad Ebüzziya. Peki, bu mücadele nasıl gerçekleşti? Ziyad Ebüzziya, Türkleri nasıl kurtardı?
“1946 yılında İtalya’da göğsüm su dolu, iki ciğerim verem ve günde 3 saatten fazla gazete okumam yasak olduğu hâlde gittim. Tam istirahat etmem istenirken bir üstü açık jeep ile 15 gün kamp kamp dolaşıp Türkleri toplayıp Türkiye’ye göndermeye çalışıyordum.”
Bu cümleler, II. Dünya Savaşı’nın ardından Avrupa’daki kamplarda savaş mağduru olan Türklerin kurtulması için canla başla mücadele eden Osmanlı’dan Cumhuriyet’e basın tarihimizde önemli ve öncü roller üstelenen bir ailenin temsilcisine ait…
“İyi ama Türkiye bu savaşa katılmadı ki” dediğinizi duyar gibiyim. Evet, Türkiye katılmadı ama Türkiye Cumhuriyeti dışında yaşayan dünyanın dört bir yanındaki Türkler bu savaştan yoğun şekilde etkilendi. Nasıl mı?
23 Temmuz 1941’de Almanya yaptığı anlaşmayı bozarak Sovyetler Birliği’ne saldırdı. Nazi Almanya’sına karşı Sovyetler Birliği sınırları içinde bulunan Azerbaycan Türklerinden Kazaklara, Kırgızlardan Özbeklere, Türkmenlerden Ahıska Türklerine, Karaçay-Balkarlardan Kazan ve Kırım Tatarlarına, Başkurtlardan Çuvaşlara, Sibirya Türklerinden Gagavuzlara Türkler ön safta savaştılar.
Bu arada pek çok Sovyet vatandaşı Türk de Sovyetlerin çökeceği ve böylece bağımsızlık elde edecekleri düşüncesiyle Alman saflarında mücadele etti. Sovyetler Birliği dışında Kıbrıs, Yunanistan, Bulgaristan, Yugoslavya ve Romanya’daki Türkler ve Doğu Avrupa’daki Türk halklarının da bulundukları ülkelerin ordularında savaşa dahil oldukları hatırlanmalı…
Avrupa kamplarında Türkler
2 Eylül 1945’te savaşın resmen sona ermesiyle acı bilanço ortaya çıktı: 80 milyondan fazla insan hayatını kaybetmişti. Yaşayanlar için de durum pek parlak sayılmazdı.
II. Dünya Savaşı’nda savaşan Türkler Avrupa’ya dağılmıştı. Ya mülteci kamplarında ya da Avrupa şehirlerinin kenar mahallerinde yardım kuruluşlarının destekleriyle ayakta kalmaya çalışıyorlardı. Milletlerarası anlaşmalarla mülteci ve esir iadesi durdurulmuştu ama Sovyetler Birliği’nden gelen heyetler savaş suçlusu kabul ettikleri Türkleri SSCB’ye götürüyorlardı.
Türklerin Avrupa’da bin bir güçlük içinde yaşadıkları mülteci kamplarındaki hayatlarını kolaylaştırmak, mümkün olursa da onları bu kamplardan kurtarıp Türkiye’ye getirmek için uğraşıp didinenlerden biri de Ziyad Ebüzziya idi.
Kim bu Ebüzziya?
Köklü bir Osmanlı ailesine mensup olan Ziyad Ebüzziya’nın dedesi, ünlü şair Şinasi’nin vefatından sonra “Tasvir-i Efkâr” gazetesini çıkaran, yayın ve matbaacılık alanında öncü işler yapan Ebüzziya Mehmed Tevfik’ti. Babası Talha Bey’in erken vefatıyla Ziyad Ebüzziya, amcasıyla birlikte önce “Zaman”, ardından “Tasvir-i Efkar”ı yayımlamıştı. Amcasının ölümünden sonra da gazeteci ve politikacı Cihat Baban ile birlikte gazeteyi “Tasvir” adıyla çıkaran Ziyad Ebüzziya siyasete atılmış, 1950 seçimlerinde Demokrat Parti’den Konya milletvekili olmuştu.
Ebüzziya bu meseleyi toplumsal meselelere duyarlı bir gazeteci ve siyasetçi olmasının yanı sıra ailevi bir sorumluluk ile de takip ediyordu. Çünkü eşi 1918’de kurulan Azerbaycan Müstakil Devleti Maliye Nazırı Abdül Ali Emircan’ın kızı Vâlâ Emircan’dı. Kayınbiraderi gazeteci Fuat Erimcan da sürgündeki Azerbaycan komitelerinin önde gelenlerindendi.
Türkleri kurtarma mücadelesi
Ziyad Ebüzziya öncelikle bu insanların nerelerde bulunduklarını tespit etmek için bütün kampları dolaşıyor ve bu insanların sahipsiz olmadıklarını, Türkiye ile irtibatları bulunduğunu ispat etmeye çalışıyordu. Bir taraftan şahsi ilişkileriyle siyasi çevrelerle temas kuruyor bir taraftan da gazetesinde kamplardaki Türklerin Türkiye’ye getirilmeleri için kamuoyu oluşturup yetkililerin dikkatini çekmeye çabalıyordu.
Ziyad Ebüzziya, 1994’teki vefatından önce Avrupa’daki Türkleri kurtarma mücadelesini “II. Dünya Savaşı’nda Türkler: Savaş, Esaret, İltica” kitabının (Timaş Yayınları) yazarı Prof. Dr. Ali Satan’a bütün ayrıntılarıyla anlatmıştı. Bu destansı maceranın ilk cümleleri şöyleydi: “1946 yılında İtalya’da göğsüm su dolu, iki ciğerim verem ve günde 3 saatten fazla gazete okumam yasak olduğu hâlde gittim. Tam istirahat etmem istenirken bir üstü açık jeep ile 15 gün kamp kamp dolaşıp Türkleri toplayıp Türkiye’ye göndermeye çalışıyordum.”
Bir Türk anasının mektubu: “Benim bahtsız oğlum yine okulsuz kaldı”
Ali Satan’ın Türkiye Diyanet Vakfı İslam Araştırmaları Merkezi (İSAM) Kütüphanesi’ndeki “Ebüzziya Ailesi Evrakı” arasında bulunan ve ilk kez bu kitapta gün ışığına çıkardığı mektuplar Avrupa’da kamplarda kalan Türk mülteciler ile Ziyad Ebüzziya arasındaki ilişkinin boyutlarına gözler önüne seriyor.
İşte Alioğlu imzasıyla 1 Nisan 1947’de İtalya’dan “çok çok selam” ile başlayan bir mektup: “Size çok çok selam yazarak sizin sağlığınızı isterim. Roma’da bulunduğum zaman lazım olan kâğıtların düzelmesi hakkında çalışarak yardım etmenize karşı teşekkür ederim. Elbette sizin biz vatandaşlara ettiğiniz yardımı hiç kes unutmayıp size bir zaman gelecek işlerinizde muvaffakiyet [başarı] dileyecek. Sizin de bizleri unutmayıp, tez bir zamanda bir memlekete gitmemiz hakkında yine de çalışarak muvaffak olacağınıza eminiz.”
Oğluyla birlikte Türkiye’ye gelebilmek için “bir Türk anası” olarak Ebüzziya’dan yardım talep eden bir diğer mektup ise şöyle: “Şimdi Türkiye’de okullar açıldı, benim bahtsız oğlum yine okulsuz kaldı. Kime yüz tutacak ve yardım dileyeceğimi bilmiyorum. Yolumu şaşırmış bir durumda kaldığımı, bu zamanda, son ümit kaynağı olarak Hızır Peygamberimiz tanıdığım zatıalinize yazmağı son çıkış yolu buldum. İsteğim şudur: Türkiye’ye ne vakit geleceğimiz belli değildir. Türkiye’ye gelmemize yardımı dokunacak kişiler ise siz ve Türkiye’deki akrabalarımızdır.”
Bir diğer mektup şöyle: “Her geçen gün kamptaki durum daha da rahatsız edici ve üzücü bir hâl aşıyor. İnsanlar giderek Türk kardeşlerimizden ve diğer Müslüman kardeşlerimizden gelecek yardımlara ve desteğe dair ümitlerini yitiriyor. (…) Erzak durumumuz çok kötü hâlde ve bunu iyileştirecek durumda değiliz, zira hiçbir yardım alamadık. Dahası, başka ihtiyaçlar da mevcut.”
Daha pek çok mektubu ve ayrıntıyı Ali Satan’ın “II. Dünya Savaşı’nda Türkler: Savaş, Esaret, İltica” kitabından okuyabilirsiniz ama ben size işin sonunu yazayım:
1950’ye kadar gazeteci, 1950 sonrası ise Demokrat Parti milletvekili sıfatıyla bu konuyu ısrarlı bir şekilde takip eden Ziyad Ebüzziya, Avrupa’daki kamplardan 3000 kadar Türkü Türkiye’ye getirmeyi başarmıştı.

Sesler ve Ezgiler
“Sesler ve Ezgiler” adlı podcast serimizde hayatımıza eşlik eden melodiler üzerine sohbet ediyor; müziğin yapısına, türlerine, tarihine, kültürel dinamiklerine değiniyoruz. Müzikologlar, sosyologlar, müzisyenler ile her bölümü şenlendiriyor; müziğin farklı veçhelerine birlikte bakıyoruz. Melodilerin akışında notaların derinliğine iniyoruz.

Darbeler, İhanetler ve İsyanlar
Osmanlı Devleti'nden Türkiye Cumhuriyetine miras kalan darbeci zihniyete odaklanarak tarihi seyir içerisinde meydana gelen darbeleri, ihanetleri ve isyanları Doç. Dr. Hasan Taner Kerimoğlu rehberliğinde değerlendiriyoruz.