02 Ekim 2025

18. İstanbul Bienali durakları: Eski Fransız Yetimhanesi bahçesi

İstanbul Bienali’nin “Üç Ayaklı Kedi” temasıyla buluştuğumuz Eski Fransız Yetimhanesi, geçmişin hüzünlü ama umut dolu izlerini bugünün sanat diliyle harmanlıyor. Khalil Rabah’ın yerleştirmesiyle hafıza, aidiyet ve direncin izinde yeni bir anlam katmanı kazanıyor.

18. İstanbul Bienali, "Üç Ayaklı Kedi" temasıyla şehrin farklı noktalarına yayılırken, ziyaretçilerini İstanbul'un katmanlı tarihinde bir yolculuğa çıkarıyor. Zihni Han'ın ardından Elhamra Han'da geçmişin izlerini sürdüğümüz yazı dizimizin üçüncü durağı, Beyoğlu'nun kalbinde, Tomtom Mahallesi'nde yer alan tarihî Eski Fransız Yetimhanesi. Hem hüzünlü hem de umut dolu bir geçmişe sahip bu mekân, bienal kapsamında Filistinli sanatçı Khalil Rabah'ın yerleştirmesine ev sahipliği yaparak sanat ve tarih arasında güçlü bir köprü kuruyor. Bienalin konumlandığı nokta; “ayakta kalma” sanatının hem fiziki hem de manevi yansıması olan bu yapının yolculuğuna, ruhuna, şu anda ev sahipliği yaptığı köksel dokunuşa şahit tutuyor konuğunu.

Peki, bu Eski Fransız Yetimhanesi’nin öyküsü nasıl başlıyor, niçin inşa ediliyor, sonra nasıl bir dönüşüme uğruyor; hayatın gerçeklerde saklı acı akışında, aydınlık ve karanlığın birbirine karıştığı doğanın içindeki düzlemde neler yaşıyor, bize neler öğretiyor? Bu sorulara bienalin izleğinde cevap ararken, farklı perspektiflerde buluyoruz kendimizi. Gelin, baştan başlayalım. Bir yanı yalnızlıkla dökülmüş bu metruk binanın bahçesine birlikte girelim.

Daughters of Charity of Saint Vincent de Paul’dan kartonpiyer atölyesine

Eski Fransız Yetimhanesi'nin hikâyesi, 19. yüzyılın ikinci yarısına, Sultan Abdülaziz dönemine uzanıyor. 1869 yılında Sultan Abdülaziz; Aziz Vincent de Paul'un Hayırsever Kızları (Daughters of Charity of Saint Vincent de Paul) cemiyetine, yetimhane olarak kullanılması şartıyla bu araziyi tahsis eder. Saint-Joseph Fransız Yetimhanesi adıyla hizmete giren yapı, uzun yıllar boyunca kimsesiz çocuklara yuva olur.

Ancak zamanla şehrin ve ihtiyaçların değişmesiyle yetimhane 1957'de Bebek'e taşınır. Bina, bir süre tütün deposu olarak kullanıldıktan sonra, İstanbul'un birçok tarihî ve önemli yapısının kartonpiyer işçiliğinin yapıldığı bir atölyeye dönüşür. Kayserili kartonpiyer ustası Parseh Cezayirliyan ve ardından Cinbiz ailesi, bu mekânda zanaatlarını icra ederler. Yıldız Sarayı, Malta Köşkü, Vilayet Binası, Beyoğlu Belediye Binası, Pera Palas, Emek Sineması, Huber Köşkü, Adile Sultan Sarayı, Sait Halim Paşa Konağı, Fuat Paşa Yalısı, Süreyya Sineması, Türkiye Büyük Millet Meclisi binası, Eminönü’ndeki İş Bankası Müzesi ve Karaköy’deki eski Holland Bank Müzesi’nin kartonpiyer kalıpları bu atölyenin imalatından geçer.

Hatta atölye olarak kullanılan bu binanın bir katı, dünyanın ilk kartonpiyer müzesi olarak da hizmet verir ve 2015'te 14. İstanbul Bienali'ne de konu olur. Bugün hâlâ bu efsane işçiliklerle donatılmış kartonpiyerler binanın bahçesinde kendisini seyrettirir, göz doldurur.

Yıllar içinde metruk hâle gelen ve mülkiyetine ilişkin hukuki süreçler yaşayan bina, 2022'de Beyoğlu Belediyesi tarafından devralınır. Yapının geniş bahçesi ise "Tophane Mekân" adıyla kamusal bir sosyal tesis olarak yeniden hayat bulur. Tarih ise kırılan camların ardından, tuğlalardan sızan anlatılardan bize unutulan tarihini anlatır.

Bugünün "Tophane Mekânı" ve 18. İstanbul Bienali

Bugün Eski Fransız Yetimhanesi'nin bahçesi, "Tophane Mekân" adıyla Tophane'nin hareketli dokusu içinde bir hafıza mekânı olarak kapılarını açıyor. Tarihî ağaçların gölgesindeki bu sakin bahçe, 18. İstanbul Bienali kapsamında sanatseverleri ağırlıyor. Küratör Christine Tohmé'nin "Üç Ayaklı Kedi" başlığı altında kurguladığı bienalin bu durağında, Filistinli sanatçı Khalil Rabah'ın eseriyle karşılaşıyoruz.

Rabah'ın yerleştirmesi; mekân fikrinin geçmişiyle ve bugünüyle diyalog kurarak aidiyet, yerinden edilme ve hafıza gibi temaları sorguluyor. Yetimhanenin bir zamanlar çocuklara yuva olmuş, sonra zanaatla yoğrulmuş, bugün ise kamusal bir alana dönüşmüş bahçesi de bu sorgulamayla Rabah'ın eseriyle birlikte yeni bir anlam katmanı kazanıyor. Ziyaretçiler, bir yandan mekânın tarihini düşünürken, diğer yandan da sanatçının güncel meselelere dair sorduğu sorularla yüzleşiyor.

Yetimhanenin bahçesinde Rabah’ın yerleştirmesiyle kırmızı variller içinde birçok meyve ağacı ile karşı karşıya kalıyoruz. Khalil Rabah, eserine “Kırmızı Rotavesait” (Red Navigapparate) adını vermiş; Filistin’de verdiği toprak mücadelesine, tehcire atıfta bulunarak. Bu anlam, yetimhanenin bir sığınak alanı olarak inşa edilen tarihine de açılıyor. Variller arasında birçok dar su kanalı bulunuyor, sabit kırmızı bir boru hattı ise alanı hem bölüyor hem birleştiriyor. Bu hat sınırları, “iklimi” ve “jeopolitik baskıyı” sorgular hâlde dizayn ediliyor. Endüstriyel variller ile doğanın birleşimi ise bugünün dünyası içinde yaşadığımız çelişkilere vurgu yapıyor. Meyveler ortaya çıkıyor, yapraklar yeşeriyor, umut yine her zamanki gibi var oluyor.

Hem geçmişe hem bugüne dair sorgulamalarla gerçekleşecek bir durak olarak Eski Fransız Yetimhanesi’nin bahçesi; 18. İstanbul Bienali'nin bir sergi mekânı değil sadece. Şehrin hafızasını sanatla buluşturan, geçmişin hikâyelerini bugünün diliyle yeniden anlatan bir tanık aynı zamanda. Bienal rotanızda bu tarihî mekâna uğrayarak hem Beyoğlu'nun gizli kalmış bir köşesini keşfedebilir hem de sanatın mekânla kurduğu o büyülü ilişkiye katılabilirsiniz.

Podcast

19 December 2023
Doç. Dr. Hasan T. Kerimoğlu
Darbeler, İhanetler ve İsyanlar
28:19
0:01

Url kopyalanmıştır...