Türkiye’de ilk hükûmet buhranı başlamak üzere
Türkiye’de ilk koalisyon hükûmeti, 1961 yılında kuruldu. 27 Mayıs 1960 darbesi sonrası yapılan ilk genel seçimlerde hiçbir parti tek başına çoğunluğu sağlayamayınca, Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) ile Adalet Partisi (AP) arasında bir koalisyon hükûmeti kuruldu. Bu hükümet, İsmet İnönü başkanlığında 20 Kasım 1961’de göreve başladı ve Türkiye’nin çok partili siyasal yaşama geçiş sürecinde yeni bir dönemin kapısını araladı. Farklı ideolojik temellere sahip iki partinin bir araya gelmesi hem uzlaşma kültürünün hem de siyasal rekabetin demokratik sınırlar içinde yürütülmesi bakımından önemli bir deneyim oldu. Ancak hükûmetin ömrü uzun sürmedi. 1962’de yaşanan görüş ayrılıkları ve artan toplumsal gerilimler, koalisyonun dağılmasına yol açtı. Yine de bu ilk koalisyon, Türkiye’de siyasetin tek parti çoğunlukları dışında da sürdürülebileceğini gösteren kritik bir dönüm noktası olarak tarihe geçti. Peki, bu ilk koalisyon hükûmeti nasıl kurulmuştu, süreç nasıl başladı? 21 Ekim 1961 gününe gidelim. Tercüman gazetesinin 21 Ekim 1961’deki manşeti krizin ilk sinyallerini veriyordu: “Türkiye’de ilk hükûmet buhranı başlamak üzere: AP MİLLÎ KOALİSYONA GİRMİYOR.” Devamında ise “CHP kendileri dışında yapılacak bir koalisyonu da destekleyecek. AP’nin dünkü Merkez İdare Kurulu toplantısında CKMP ve YTP ile temas kararı alındı. Toplantının seyri hakkında Gümüşpala Sıtkı Ula’ya sık sık bilgi verdi” ifadesi yer alıyordu. Detaylara bakalım: “Adalet Partisi Genel Merkezi’nin bugün yaptığı açıklamadan sonra dört partinin millî bir koalisyon hükûmeti teşkil etmesi fikri üzerinde birleşmek temayülü gösterdiği hâlde bu fikri açıkça reddeden ilk parti AP olmuştur. AP’nin CHP’nin iştirakı bulunacak bir kalisyona kati şekilde katılmama kararı alması memleketi ciddi bir siyasi buhranın içine sokmaktadır. AP Genel Merkezi, bu kararı ile 24 Ekim’de yapılacak olan grup toplantısını da bağlamak istemektedir. Bugün koalisyon hükûmeti teşkil konusunda bir temas olmamıştır. CHP Meclisi ile CKMP ve YTP Genel İdare Kurulları yarın (bugün) toplanarak seçim sonrası meselelerini müzakere edecek koalisyon konusunda çıkar yol arayacaktır. Yine bu toplantılarda partiler grup meseleleri tespit edecekler ve Cumhurbaşkanlığı adayı üzerinde duracaklardır.” Komitenin tutumu ise “Komite siyasi partilerin arasını bulmak istiyor” şeklinde ifade edilirken toplantıya dair detaylar şu şekilde aktarılıyordu: “Devlet ve Hükûmet Başkanı Org. Cemal Gürsel, bu sabah Başbakanlıkta on bir Millî Birlik Komitesi üyesi ile bir toplantı yapmıştır. Bir saat kadar devam eden toplantı hakkında hiçbir açıklama yapılmamıştır. Bununla beraber ‘ortaklaşa hükûmet konusunda parti liderleri ve ileri gelenleri ile temas eden komite üyelerinin bu görüşmeden elde ettikleri intibaları Başkan Gürsel’e naklettikleri tahmin edilmektedir…”
İki gün sonra, yani 23 Ekim 1961’de Tercüman’da bir anket açıldı: “Koalisyon kabinesini nasıl kuralım? 1. Reisicumhur kim olmalıdır? 2. Başbakan kim olmalıdır?” Halka açılan bu anketin gerçek sonuçları mı açıklandı daha sonra bilinmez ama yapılacak netice ilanı sadece bir meşruiyet sağlamayacaktı, var olan gerilimin sadece bir yansıması olacaktı. Gerilim herkesin üzerindeydi. Bu durumu özetler nitelikte Tercüman da manşeti “Ankara’da oteller, gazinolar birer siyasi parti merkezi hâlinde” şeklinde atmıştı. Liderler arasında da bir ateş hattı söz konusuydu: “3 PARTİ CHP’ye CEPHE ALDI”… “Gümüşpala Cumhurbaşkanlığı şansını gittikçe kaybediyor. CKMP’yi ziyaret eden YTP’liler çok neşeli ayrıldılar”… “Gümüşpala’nın istifa tehdidi parti içinde mühimsenmiyor”… “CHP Meclisi bir tebliğ yayınladı”… “Başgil dün akşam gelmedi”… Manşetlerin ardında yaşananlar şöyleydi: AP, YTP ve CKMP arasında üçlü koalisyon hükûmeti kurulması için o sabahtan itibaren hummalı bir kulis faaliyetine başlandığı ifade ediliyordu. Bu faaliyetin daha ziyade her üç partinin yeni seçilen milletvekili ve senatörleri tarafından yapıldığı, görüşmelerin CHP’yi muhalefette bırakacak bir üçlü koalisyona gidilmesi üzerine güdüldüğü söyleniyordu. Ayrıca CHP’nin iki gün süren toplantısı da o gün bitmiş ve ardından bildiri yayınlamışlardı. Bildiri şöyle başlıyordu: “Şimdi siyasi patilere ve siyaset adamlarına düşen birinci görev, yeni Anayasa’nın ışığı ve teminatı altında demokratik düzenin bir an önce işler hâle gelmesini kolaylaştırmak ve vatandaşlar arasında iyi münasebetleri memlekette huzuru gerçekleştirmektir.” Ve elbette Haldun Taner’in “KOALİSYON” adlı baş makalesi oldukça dikkat çekiciydi: “Bugün ulusça çözmek zorunda olduğumuz üç büyük güçlük var” diyordu: “1. Cumhurbaşkanı seçimi 2. Başvekilin tesbiti, kabinenin kurulması, 3. Ve en önemlisi, kurulacak kabinenin devam edebilmesi.” Maalesef 3. madde gerçekleşemedi.
25 Ekim 1961 gününe Tercüman yeni bir haber ile başladı: “3. Kuvvet Kumandanı liderlerle görüştükten sonra PARTİLER ORDU İLE ANLAŞTI”.. Vurgular dikkat çekici: “YASSIADA MAHKÛMLARI İÇİN BİR ‘AF’ DÜŞÜNÜLMEYECEK”, “Siyasi partiler Cumhurbaşkanlığı’na aday göstermeyeceklerini kabul ettiler”, “Ordu mensupları hakkında inkılap hükûmetlerinin ve inkılap idaresinin çıkardığı kanunlar ve aldığı kararlar tadil olunmayacak”… Haberin detaylarına bakalım: “Dört parti lideri ile Genel kurmay Başkanı, Kuvvetler Kumandanları, Kuvvet Kumandanlıklarının Kurmay Başkanları bugün saat 9’dan sonra Çankaya Cumhurbaşkanlığı Köşkü’nde Başkan Gürsel’in riyasetinde toplanmışlardır. Bu toplantıda siyasi partilerin liderleri ile ordu temsilcileri arasında tam bir mutabakata varılmıştır. Bu mutabakatın esası ihtilalin tabii neticesi olan mevzuatla siyasi partilerin herhangi bir değişiklik talebinde bulunmamasıdır. Bunun yanında yarın başlayacak olan B.M. Meclisi faaliyetinin tamamen demokratik esaslara ve meri bulunan yeni Anayasa’nın prensiplerine uygun şekilde yürütülmesi hususu da tabii bir durum olarak mütalaa edilmiştir.” Öte yandan Ali Fuat Başgil ile İsmet İnönü arasındaki gerilim ön plana çıkıyordu: “Başgil, İnönü’nün tuttuğu yolu tasvip etmem diyor”du, “Senatör ve milletvekilleri milletin arzusu istikametinde yürümelidir.” Samsun Senatörü Ord. Prof. Ali Fuat Başgil, basın mensuplarına o gün verdiği beyanatta ayrıca “Cumhurbaşkanlığına adaylığını koyacağını” açıkladıktan sonra “Ben hayatımda hiçbir vazifeye ve makama talip olmadım. Daima layık görüldüm ve çağırıldım” demişti. Yandaki haberde keza meclis ve senatonun toplantısının bugün, Reisicumhur seçiminin de yarın yapılacağı duyuruluyordu.
Toplantı gerçekleşmişti, 26 Ekim 1961…. Manşet şöyle atıldı Tercüman’da: “2. CUMHURİYET’İN İLK BÜYÜK MİLLET MECLİSİ TOPLANDI”… “Gürsel’e mebus ve senatörler büyük tezahürat yaptılar”… “Melahat Gedik ve Neriman Ağaoğlu alkışa iştirak etmediler. İnönü’yü yalnız CHP’liler, Bölükbaşı’yı ise bütün partililer alkışladı.” Detaylar şu şekilde: “İkinci Cumhuriyet’in Birinci Büyük Millet Meclisi dün saat 15’te yapılan bir törenden sonra çalışmalarına başladı. Devlet Başkanı Orgeneral Cemal Gürsel tarafından bir konuşma ile açılan bu ilk toplantıya CHP Genel Başkanı İsmet İnönü, Millet Meclisi’nin en yaşlı üyesi sıfatı ile başkanlık etti. Devlet Başkanı Cemal Gürsel toplantıyı açmak için kürsüye geldiğinde milletvekili ve senatörlerin ayakta sürekli alkışları ile karşılandı. Gürsel açış konuşmasında ‘Biz ihtilalin ilk gününden itibaren vatandaş hak ve hürriyetlerine eşit muamele ve her türlü vatandaşlık hakkına saygı göstermeyi vazife bildik’ demişti.” Tabii komitenin hukuki varlığı da sona ermişti. Cumhurbaşkanı ise nihayet bugün seçilecekti. Başgil’in dünkü açıklamadan sonra senatörlükten istifa etmesi de oldukça dikkat çekiciydi. Çünkü artık Cumhurbaşkanlığı için en kuvvetli aday Cemal Gürsel hâline gelmişti. Ertesi günün manşeti şimdiden belliydi.
Millet Meclisi’nde 620 mevcudun 434 oyu ile GÜRSEL REİSİCUMHUR”… Tercüman 27 Ekim 1961 sabahı yeni Cumhurbaşkanı Cemal Gürsel’in fotoğrafıyla birlikte bu coşkulu haberi böyle duyuruyordu: “13 kişi seçime iştirak etmedi, 173 kişi de müstenkif kaldı. Başkan, yemin ettikten hemen sonra Anıt Kabir’e giderek Ata’nın manevi huzurunda saygı duruşunda bulundu.” Gürsel, senatör seçimlerine daha dünden başlamışken bu kararın ardından bu seçimlere devam etmiş, Tercüman da bu senatörleri hemen bu haberin altında duyurmaya başlamıştı. Aynı zamanda Tercüman’ın bir diğer başlığı “3 parti mecliste CHP’ye ilk defa cephe aldılar“ da dikkat çekiciydi. Haberin detayına bakalım: “Millet Meclisi’nin bugün yaptığı ilk toplantı partiler arasında ilk çekişmeye vesile oldu. Yeni Anayasa’nın Meclis Başkanlık Divanı’nın seçimi ile ilgili 84’üncü maddesinin garklı şekilde anlaşılmasından doğan tartışmada partiler birbirlerini üstü kapalı tarizlere muhatap tuttular. CHP karşısında müştereken vazife alan AP, CKMP ve YTP mebusları tezlerini kabul ettirdilerse de seçimlerin neticelerini almaya muvaffak olmadılar. Başkanlık divanı seçimi yarın (bugün) yapılacaktır.” Süreç bu gerilimlerle, tartışmalarla ve açılmaya çalışılan meşruiyet alanlarıyla geçecek, nihayet 20 Kasım 1961’de İsmet İnönü başkanlığında, CHP ile AP arasında kurulan koalisyon hükûmeti göreve başlayacaktı. Ömrü çok uzun sürmese de Türkiye siyasi tarihine ilk koalisyon hükûmeti olarak kazınacaktı.