
Suriye’den “Rusya kartı”: Şimdi ne olacak?
Şam-SDG krizi ve İsrail destekli Dürzi silahlı grupların provokasyonlarının yeni bir kırılma noktasına sürüklediği Suriye’de hükûmetin, güneydeki sınırları korumak için Rus askerlerini davet ettiği iddia edildi.
Şam ile terör örgütü PKK'nın Suriye’deki uzantısı Suriye Demokratik Güçleri (SDG) arasında çözülemeyen anayasa ve “entegrasyon” krizi ve İsrail destekli Hikmet el-Hicri’nin Dürzi silahlı gruplarının artan provokasyonlarıyla Suriye’deki yönetim krizi büyüyor.
Türkiye’nin SDG’ye yönelik sert açıklamaları ve Geçici Cumhurbaşkanı Ahmed el-Şara’nın federatif çözümlere kesin olarak kapıları kapatması, süreçte yeni bir eşiğe gelindiğini gösteriyor. Nitekim yeni görevine atandığından beri Ankara’nın Suriye politikasına verdiği şaşırtıcı destek ve SDG’ye koyduğu mesafeyle oldukça dikkat çeken ABD’nin Suriye Özel Temsilcisi ve Ankara Büyükelçisi Tom Barrack, “Merkezî bir devlet modeli yerine, herkesin kendi kültürünü koruyabileceği bir yapı düşünülmeli” diyerek yeni bir aşamaya gelindiği doğrulamış oldu.
Barrack’tan yeni öneri: “Federasyona yakın…”
Washington Post, Barrack’ın fikir değişikliğinin Süveyda’daki “kanlı gelişmeler” sonrasında yaşandığını belirtse de bu birkaç 100 kilometre güneyde yaşanan, çok daha “kanlı gelişmeler” karşısındaki Amerikan tepkisizliği düşünüldüğünde pek makul bir açıklama değil. Barrack, “Herkesin kendi kimliğini, kültürünü ve dilini korumasına imkân veren, aynı zamanda İslamcılık tehdidi barındırmayan bir model” ifadesini kullanmış, mevcut yaklaşımın sürdürülemez olduğunu öne sürmüş, bununla birlikte “Bu bir federasyon olmasa da federasyona yakın, makul bir yol bulunmalı” şerhini düşmüştü.
ABD ve Şam arasında ipler henüz kopma noktasına elbette gelmedi. Şam hükûmetinin Türkiye’yle ilişkilerini Washington’la ilişkilerine kıyasla daha fazla gözetmesi, ABD’de “alternatif” partnerlerin yeniden düşünülmesine sebep olmuş görünüyor. Ancak Şam da alternatifsiz değil.
İsrail'in istikrarsızlaştırıcı provakosyanlarını önleme çabası
Devrimin ilk günlerinden beri siyasi ve ekonomik olarak en büyük destekçisi konumundaki Ankara’yla sürdürdüğü yakın ilişkilere ek olarak Şam, bazı gazetelerin iddiasına göre Rusya’nın -henüz terk etmediği Tartus ve Kamışlı’daki üslerin yanı sıra- ülkenin “istikrarsız” güney sınırına da konuşlanmasını talep etti.
Bu, Şam’ın ABD karşısında sadece bir “pazarlık” kozu elde etmek için attığı bir adım olarak değerlendirilemez. Suriye’nin bu adımı ülkede açıkça “istikrarsızlaştırıcı” rol oynayan İsrail’e karşı düzeni sağlama amacı güdüyor. Nitekim Şara hükûmeti, devrimin ilk gününden beri ABD ve diğer Batılı ülkelerle yakın ilişkiler kurma çabasında olsa da bu ülkeler şu ana kadar Suriye’nin -çokça sözü edilen “kurallara dayalı, liberal uluslararası düzen” çerçevesinde- egemenlik hakkını koruyabilmesini sağlamış değiller.
İsrail hiçbir cezai yaptırıma uğramayacağını bilerek devrik Cumhurbaşkanı Beşşar Esed sonrası dönemde de ülkeyi bombalayabildi, güney kesimdeki Dürzi silahlı grupları bir ayrılıkçı unsur olarak kullanarak egemen bir ülkenin iç işlerine müdahil olabildi. Bu, Şam için ciddi bir problem.
“Rusya merkeziyetçi bir düzeni savunuyor”
Londra merkezli Suudi Arabistan dergisi Al Majalla’da çıkan konuyla ilgili bir analiz yazısında Rusya’nın “ülkeye dönüş” ihtimali bu çerçevede “Rusya’nın yeniden devreye girmesi bölgede istikrarı güçlendirebilir ancak bu, ABD’nin stratejik hedeflerini sekteye uğratma potansiyeli de taşıyor. ABD, ademimerkeziyetçi bir yapılanmayı ‘temel’ görürken Rusya, rejime yakın ve merkeziyetçi bir düzeni savunuyor” ifadesiyle değerlendirdi.
Şam’ın hedefi kuşkusuz “Esed tipi” bir merkezî otorite tesis etmek değil ancak terör örgütü PKK’nın Suriye’deki yapılanması SDG’nin Suriye ordusuna entegre olmamakta diretmesi, Süveyda krizinin büyümesi ve -ajanslara yansıdığı kadarıyla- 15 Dürzi silahlı grubunun bir çatı yapı altında toplanmasıyla geri dönüşü zor olan bir çıkmaza sürüklenmesi, Şam hükûmetini bu modeli düşünmeye zorlayabilir.
Güney sınırındaki tehdit: İsrail
Ülkenin güneyinde ciddi bir İsrail saldırısı tehdidi de var. Böyle bir saldırı karşısında teşkilatlanmasını hâlâ tamamlayamamış yeni Suriye ordusunun çok büyük bir mağlubiyet yaşama olasılığı bulunuyor. Analiz de böyle bir felaket senaryosuna karşı Suriye’nin Rus askerlerini çağırmasının gerekçesini “Rusya, yalnızca yerel topluluklar arasında dengeyi sağlamak için değil, aynı zamanda İsrail’in saldırılarını önleyebilmek amacıyla da askerî polis birliklerini yeniden Suriye’nin güneyine konuşlandırmayı planlıyor” şeklinde açıklıyor.
Eğer Rus askerleri ülkeye geri dönerse “2018 düzenlemesi” de yürürlüğe girecek. 2018 düzenlemesi, Suriye ordusuyla Dera çevresinde kontrolü sağlayan Rus askerlerinin Süveyda’daki Dürzi ileri gelenlerle uzlaşıya varıp rejimin varlığını kabul ettirmesini ancak, silahlı gruplara “öz savunma özerkliği” tanınmasını içeriyor. Şu anki durumdan farkı, rejimin varlığının bu milisler tarafından sınandığı bir durumda devreye -şu ana kadar bu görevde başarısız olan- ABD’nin değil, Rusya’nın girecek olması.
Rusya’nın “ikili” oynaması ve Dürzi silahlı grupları desteklemesi ise İsrail’e yakın bir noktada bulunan, son derece stratejik bir üsse sahip olmaktan vazgeçmesi anlamına gelecek ve bu da Şam’ın “güvencesi” anlamına geliyor.
NATO standartlarında teşkilatlanma zor
Suriye için Rusya’nın bölgedeki varlığının başka “artıları” da bulunuyor. Öncelikle Şara’nın “Geçici Cumhurbaşkanı” statüsünün devamı Birleşmiş Milletler (BM) onayına bağlı ve BM Güvenlik Konseyi (BMGK) üyesi Rusya’nın “yeni” ortağına vereceği destek, Suriye için çok önemli.
Suriye ve Rusya ilişkisi sadece Esed’le kurulan “ABD karşıtı” koalisyona dayanmıyor. Suriye’deki enerji rafineleri ve trafoları, ağır sanayi tesislerindeki ekipmanlar, su şebekeleri Sovyet yapımı ve Suriye’nin Batı standardında bir “yeniden imar” sürecine girmesi ekonomik olarak pek mümkün gözükmediğinden var olanların yenilenmesi şimdilik daha makul bir seçenek olarak öne çıkıyor.
Ayrıca Suriye ordusunun yeniden teşkilatlandırılması da büyük bir sorun olarak Şam hükûmetinin önünde duruyor. İsrail’in silah depolarını imha etmesi nedeniyle büyük bir envanter açığı yaşanıyor ve zaten Arap aşiretlerin desteği olmadan ayrılıkçı gruplarla baş edemeyecek kadar zayıf bir kuvvet dağılımı var. Her ne kadar devrim öncesi Sovyet/Rus silahlarıyla donatılmış Suriye ordusunun devrim sonrası NATO standartlarıyla sil baştan yetiştirilip donatılacağı düşünülse de bu -yine ekonomik nedenlerle- çok zor görünüyor. Gazetenin, Şam hükûmetinden bazı isimlerin, devrimden sonra Rusya’ya kaçan bazı komutanlarla temas kurarak destek istediği iddiası da bu eğilimi doğruluyor.
Şam, İsrail tehdidini bertaraf etmek ve ülkede bir düzen oturtabilmek için “Rusya kartını” çekse de bunun taktiksel bir adım olduğu düşünülebilir. ABD ve Batılı devletlerle ilişkileri sürdürürken Rusya ya da Çin’le de yakınlaşabilmek, günümüz çok kutuplu uluslararası siyasetinin bir alametifarikası. Nitekim bir NATO üyesi olan Türkiye’ye sırtını dayadığı düşünülürse Şam’ın stratejik olarak Batı’dan uzaklaşması söz konusu değil.

Sesler ve Ezgiler
“Sesler ve Ezgiler” adlı podcast serimizde hayatımıza eşlik eden melodiler üzerine sohbet ediyor; müziğin yapısına, türlerine, tarihine, kültürel dinamiklerine değiniyoruz. Müzikologlar, sosyologlar, müzisyenler ile her bölümü şenlendiriyor; müziğin farklı veçhelerine birlikte bakıyoruz. Melodilerin akışında notaların derinliğine iniyoruz.

Darbeler, İhanetler ve İsyanlar
Osmanlı Devleti'nden Türkiye Cumhuriyetine miras kalan darbeci zihniyete odaklanarak tarihi seyir içerisinde meydana gelen darbeleri, ihanetleri ve isyanları Doç. Dr. Hasan Taner Kerimoğlu rehberliğinde değerlendiriyoruz.