
Otrovert: Ait olmadan var olmak
Otrovert, ne tam içe ne de tam dışa dönük olan, Dr. Kaminski'nin tanımladığı bir kişilik tipi. Bu bireyler, grup aidiyeti hissetmez ve normlarını benimsemez. Enerjilerini sosyal onaydan değil, kendilerinden alır. Frida Kahlo, Kafka ve Einstein gibilerin ortak özelliği, bu “ait olamama” hâlidir.
Tarihe damgasını vuran yaratıcı şahsiyetlerin ortak noktası, çoğu zaman erken yaşta maruz kaldıkları norm dışı deneyimler ve bu deneyimlerin onları içine ittiği psikolojik alandır. Kaminski, otrovert kişilik tiplerine örnek olarak Frida Kahlo, Franz Kafka, Albert Einstein, George Orwell ve Virginia Woolf gibi bireyleri gösterir. Bu kişiler, grup aidiyetinden bağımsızlık ihtiyacı ve özgün düşünce üretebilme bakımından ortak bir zeminde duruyorlar. Bahsi geçen şahsiyetlerin mizaçsal yatkınlıklarından muaf olarak biyografilerine bakıldığı zaman, erken yaşta norm dışı deneyimlere maruz kalmış oldukları gözlemlenebilir. Frida Kahlo'nun çocuklukta geçirdiği çocuk felci, Kafka'nın babasıyla olan çatışmalı ilişkisi, Einstein'ın okul otoritesi tarafından reddi ve Woolf'un maruz kaldığı cinsiyet ayrımcılığı gibi faktörler göze çarpıyor. İngiliz psikanalist Donald Winnicott, yaratıcılığın “potential space” (olasılık alanı) denilen özel bir psikolojik alanda meydana geldiğini belirtir. Bu alan, kişilerin hem güvende hissettikleri ve kendileri gibi var olmaktan suçluluk duymadıkları hem de dış dünyayla -başka bir kişiyle ya da nesnelerle- bağlantıda oldukları bir ara alandır. Ne tamamen iç dünya (hayal, fantezi), ne tamamen dış dünya (gerçeklik) -ikisi arasında oluşan üçüncü bir bölgedir. Bu alanda deney yapılabilir, yanılınabilir, oynanabilir. Winnicott'un söylemiyle, bu alan tutulma/güvende hissettirme ama müdahale edilmeme durumunu gerektirir: Güvendesin ama özgürsün.
Otrovert, psikiyatrist Dr. Rami Kaminski'nin “The Gift of Not Belonging” (Ait Olmama Armağanı) isimli kitabında tanımladığı yeni bir kişilik tiplemesidir. Bu kavram, ne tam olarak içe dönüklük ne de dışa dönüklük kategorilerine uyan bir kişilik örüntüsünü betimlemek için geliştirilmiştir. Bu kişilik örüntüsünün şimdi adlandırılması, otrovertliğin modern çağın getirdiği yeni bir durum mu, yoksa tarih boyunca var olmuş ancak şimdi tanımlanabilmiş bir kişilik yapısı mı olduğu sorusunu da beraberinde getiriyor.
Kişilik yapısı değerlendirilirken, enerji yöneliminin kaynağı önemli bir değişkendir. İçe dönükler çeşitli sosyal etkileşimlerden sonra kendi kendilerine kalarak enerjilerini geri kazanırken, dışa dönükler çeşitli grup aktiviteleri içinde bulunarak enerjilerini artırmaya daha yatkındırlar. Kaminski'nin önerdiği otrovert kavramı ise farklı bir anlayışı dâhil ediyor: İçe dönükler ve dışa dönükler, enerji yönelimlerindeki farklılığa ragmen (enerjisinin içsel ya da dışsal eğilimli olması), her iki yapıda “toplumsal” kişilerden oluşur -daha büyük bir grubun parçası olarak konumlanırlar, grup dinamiklerini içselleştirirler. Otrovertler ise sosyal olabilir ancak toplumsal değildir; grup aidiyeti hissetmez ve grup normlarını rehber edinmezler. Kaminski'ye göre, otrovertler kendi düşüncelerinden enerji alırlar. İçe dönüklerden farklı olarak, sosyal ortamlarda bulunmak onları tüketmez, çünkü gruba katılsalar bile grup dinamiğinin gerektirdiği şekilde “uyma” veya “eşleşme” zorunluluğu hissetmezler.
Kaminski bu “eşleşme” baskısını "bluetooth fenomeni” kavramı üzerinden açıklıyor. Bu fenomen, insanların bir grup içinde duygusal olarak birbiriyle senkronize olup aynı duygusal düzleme gelmesi olarak tanımlanabilir. Dışa dönük biri, sosyal ortam içinde kolaylıkla bu bağlantı üzerinden ötekilerden enerji alabilirken, içe dönük biri bunun sonucunda yorulup tükenmiş hissedebiliyor. Otrovertler ise ne tam olarak bu eşleşmeye dâhil oluyor ne de bunun sonucunda yorulup geri çekiliyorlar. Yoğun ikili ilişkilere ve küçük çevrelere, takımlardan ve kulüplerden daha fazla değer verirken, birebir etkileşimlerde uzun süre kalabilir ve derin bağlar geliştirme kapasitesine sahip olabilirler.
Otrovertler grup içindeki personalara karşılar
Bağ kurma kapasitesine sahip bu kişiler, ikili ilişkilerdeki yoğunluğu tolere edebilirken gruba karşı aidiyetten kaçınma eğilimi içindelerdir. Bu durum otrovertlerin aynı anda hem bağ kurma hem de özerkliklerini koruyabilme ihtiyacı içinde olduklarını gösteriyor. Kaminski’nin aktardığına göre otrovertler gruplara, öğrenme ya da katkı sağlama gibi amaçlarla dâhil olsalar bile grup beklentileri keskinleştiği anda kaçınma eğilimi gösterirler. Bu bakımdan katılımın görev odaklı olduğu, amaçlar doğrultusunda oluşmuş gruplarda daha rahat olabilirken, kimlikleri ön plana çıkaran ve uyum talep eden sosyal amaçlı oluşmuş gruplarda daha rahatsız hissedebilirler. Katıldıkları sosyal bağlamları daha seçici bir gözle elerler. Genellikle grup içinde fiziksel olarak varlıklarını korusalar bile, kenara çekilmiş tek bir kişiyle derinlikli sohbetin içine girme potansiyellerinin daha fazla olduğu belirtilir. Otrovertler için asıl gerilim, grubun bir araç olmaktan çıkıp kimlik hâline geldiği anlarda ortaya çıkar. Grup “Biz X grubuyuz, Y'ye inanırız” demeye başladığında, otrovert bireyselliğinin tehdit altında olduğunu hisseder. Winnicott'un olasılık alanı kavramı üzerinden düşünüldüğünde bu tarz gruplarda ben olarak kalma ve yaratabilme kapasitesi biz olarak uyma beklentisiyle yer değiştirir. Bu bağlamda otrovertlerin grup içinde edinilmesi şart koşulan personalara karşı oldukları düşünülebilir.
Frida Kahlo'nun grup ilişkileri, otrovertlerin seçici katılım örüntüsünü destekliyor gibi görünüyor. Kahlo, Diego Rivera ve birkaç arkadaşıyla atölye ortamında bulunurken eserler yaratabiliyordu. Komünist Parti üyesiydi ancak parti disiplinine uygun düşmeyen davranışları vardı. Sürrealist grup kendisini üye saydığında "Ben sürrealist değilim" diyerek reddetmişti. Sosyal toplantılara katılıyor ama merkez figür olmaya çalışmıyordu.
İnsan hem özerk bir birey hem de sosyal bir varlık olabilir mi?
Otrovertliğin gelişimsel kökleri henüz sistematik olarak araştırılmamış olmakla birlikte Kaminski de özelliğin gelişimsel kökenlerini belirlemek için daha fazla araştırma yapılması gerektiğinin altını çizmiştir. Spekülatif bir model olarak hem mizaçsal hem de çevresel faktörleri dâhil eden bir yaklaşım kurgulanabilir. Örneğin, yüksek bir uyarılma ve hassasiyet düzeyine sahip bir çocuk -grup ortamının sosyal beklentileri karşısında fazla uyarılma hissedebilirken, ikili etkileşimi optimal bulan- uygun çevresel koşullarda otrovert bir yetişkin hâline gelebilir. Ancak bu henüz test edilmemiş bir hipotezdir.
Belki de otrovert kavramının en önemli katkısı, kişilik tiplemelerinin ötesinde daha derin bir varoluşsal soruya işaret ediyor olmasıdır; insan hem özerk bir birey hem de sosyal bir varlık olmak arasındaki gerilimi nasıl çözümlemektedir? Çoğu insan bu çelişkiyi grup aidiyeti vasıtasıyla çözer -özerkliğin bir kısmını aidiyet ve güvenle takas eder. Otrovertler ise farklı bir denklem kuruyor gibi gözükmektedir: Grup güvenliğini reddederek özerkliği seçiyor ama bağ ihtiyaçlarını seçici ve derin ilişki dinamiklerinde karşılıyor olarak görünmektedirler. Kaminski'nin kitap başlığındaki "armağan" ifadesi ise grup aidiyeti olmadan var olabilmeyi bir eksiklik olarak değil, bir güç olarak tasvir ediyor.
Modern yaşam geleneksel aidiyet modellerini dönüştürüyor
Otrovert kavramının günümüzde kategorilendirilmesi tesadüf olmayabilir. Modern yaşam koşulları -sosyal medya, uzaktan çalışma, geleneksel aidiyet modellerini dönüştürmektedir. Artık fiziksel olarak bir gruba dâhil olmadan sosyal bağlantılar elde edebiliyoruz. Küçük, seçilmiş topluluklar oluşturabiliyoruz. Anonimliği koruyarak fikir paylaşabiliyoruz. Bu durum, otrovert mizaca sahip insanlara yeni imkânlar sunuyor olabilir. Tarihsel olarak, bir otrovert ya gruba dâhil olacak ve bunun sonucu olarak benliğini törpülemesi gerekecek ya da gruptan tecrit edilecekti. Şimdi ise üçüncü bir yol var: küçük, seçici, dinamik bağlantılar. Dijital iletişimin sağladığı olanaklarla dünyanın öteki ucundaki bir insanla derin tartışmalar yapabilir, düşünce paylaşabilir, bir podcast dinleyicisiyle birebir kontağa girilebilir -bunların hiçbiri “grup aidiyeti” gerektirmez ama hepsi bağlantı sağlar. Bununla birlikte günümüzde artık “grup dışı/norm dışı” olmakta bir grup aidiyeti yaratabilmektedir. Hatta “otrovert” terimi bile bir kimlik etiketi hâline gelebilir -insanlar “otrovertim” diyerek bu kategoriye dâhil olduklarını ifade edebilirler. Bu ise kavramın kendisini tehdit eden bir paradoks gibi durmaktadır: “Ben hiçbir gruba ait değilim” diyen insanlar, aynı deneyimi paylaşan diğerleriyle bir topluluk ve kimlik aidiyeti oluşturabilirler. Eskiden marjinal ve muhtemelen grup dışı olarak daha fazla zorluğa maruz kalmış olan bir kişilik yapısı, şimdi kendi başına geçerli ve hatta avantajlı bir yol olarak görülebilir.

Sesler ve Ezgiler
“Sesler ve Ezgiler” adlı podcast serimizde hayatımıza eşlik eden melodiler üzerine sohbet ediyor; müziğin yapısına, türlerine, tarihine, kültürel dinamiklerine değiniyoruz. Müzikologlar, sosyologlar, müzisyenler ile her bölümü şenlendiriyor; müziğin farklı veçhelerine birlikte bakıyoruz. Melodilerin akışında notaların derinliğine iniyoruz.

Darbeler, İhanetler ve İsyanlar
Osmanlı Devleti'nden Türkiye Cumhuriyetine miras kalan darbeci zihniyete odaklanarak tarihi seyir içerisinde meydana gelen darbeleri, ihanetleri ve isyanları Doç. Dr. Hasan Taner Kerimoğlu rehberliğinde değerlendiriyoruz.