20 Ağustos 2025

Çevrim içi mi, yüz yüze terapi mi daha etkili?

Yüz yüze terapinin yerini alamasa da çevrim içi terapi önemli bir alternatif. Araştırmalar, çevrim içi seansların birçok ruh sağlığı rahatsızlığının tedavisinde en az yüz yüze terapi kadar etkili olduğunu gösteriyor. Peki psikologlar ve psikiyatristler neler söylüyor?

Karolinska Enstitüsü’nden Klinik Sinirbilim Bölümü’nden Dr. Fabian Lenhard, 8 Temmuz 2025’te The Conversation’da bir araştırma sonucu yayımladı: Kendisinin de araştırmacılar içinde bulunduğu çalışmada, çevrim içi görüşmelerin yüz yüze görüşmeden psikoz haricindeki bazı hastalıkların tedavisi konusunda çok da fark yaratmadığı ortaya konuluyor.

Journal of Psychiatric Reasarch dergisinde yayımlanan “Remote mental healthcare before and during the COVID-19 Pandemic: A retrospective observational study using routine outcome measurements” (COVID-19 Pandemisi Öncesi ve Sırasında Uzaktan Ruh Sağlığı: Rutin Sonuç Ölçümlerini Kullanan Retrospektif Bir Gözlemsel Çalışma) adlı bu araştırma; COVID-19 pandemisi sırasında çevrim içi sunulan ruh sağlığı hizmetlerinin etkinliğini, pandemi öncesi döneme kıyasla inceleyen geriye dönük bir gözlemsel çalışmayı ele alıyor; ruh sağlığı hizmetlerinde meydana gelen büyük aksaklıklara rağmen, tedavi sonuçlarının korunup korunamadığını değerlendirmeyi amaçlıyor. Araştırma esnasında İsveç’in kamu ruh sağlığı sisteminde tedavi gören 2290 hastanın, pandemiden üç yıl önce ve pandemi sırasında üç yıldaki (2017-2019 / 2020-2022) süreçleri takip ediliyor; depresyon, anksiyete, travma sonrası stres bozukluğu ve obsesif kompulsif bozukluğu gibi yaygın rahatsızlıkların sonuçları izleniyor, hastaların yüz yüze ve çevrim içi tedavi sonuçları karşılaştırılıyor.

Araştırma için hastalardan, tedavi sürecinde depresyon ve anksiyete semptomlarını ölçen standart ruh sağlığı değerlendirmelerini kullanarak ilerlemeleri takip etmek için düzenli anket (PHQ-9, GAD-7, vb.) doldurmaları isteniyor ve sonuçlar değerlendirmeye alınıyor. Elde edilen bulgularda pandemi döneminde uzaktan (çevrim içi) ziyaretlerin oranında önemli bir artış olduğu saptanıyor (oran %4,4’ten %71,6’ya çıkıyor); bu çevrim içi görüşmelerde depresyon hastalarının %38’inin, yaygın anksiyete bozukluğu hastalarının %56’sının, obsesif kompulsif bozukluğu hastalarının %46’sının ve travma sonrası stres bozukluğu hastalarının %59’nun iyileştiği ortaya çıkıyor. Bu iyileşme oranları pandemi öncesi ve sırasında neredeyse aynıydı.

Dr. Lenhard “Çalışmamız, yüz yüze veya çevrim içi bakımın çok da fark yaratmadığını gösteriyor”

Zaten çalışmanın en önemli bulgusu, herhangi bir ruhsal bozukluk için tedavi sonuçlarında istatistiksel olarak anlamlı bir fark bulunmaması. Yani pandemi öncesi dönemde elde edilen tedavi etkinliği ve iyileşme oranları, pandeminin yarattığı aksaklıklara ve uzaktan hizmetlerin artmasına rağmen korunduğunu gösteriyor.

Bir diğer bulgu ise uzaktan yapılan ziyaretlerin toplam tedavi sonuçları üzerindeki oranının, tedavi sonuçlarını etkilememiş olması. Bu bulgu, uzaktan sunulan ruh sağlığı hizmetlerinin, yüz yüze tedaviler kadar etkili olabileceği hipotezini destekliyor. Dr. Fabian Lenhard’a göre iyi bir terapinin en önemli unsurlarının (hasta ve terapist arasında güven oluşturma, kanıta dayalı tedaviler kullanma ve düzenli takip gibi) çevrim içi olarak da gerçekleşebilmesi bunun bir nedeni olabilir. Lenhard’ın belirttiği üzere ayrıca çevrim içi bakım, günlük zorlukların üstesinde gelemeye de yardımcı olur; zira uzakta yaşayan, ulaşım sorunu yaşayan veya yoğun programları olan kişiler için evden yardım almak daha kolay. Bu yüzden tedavi sürecinde geride kalmaktansa, doğru yolda hastanın ilerlemesini sağlamak oldukça önemli.

Her çalışmada olduğu gibi bu araştırmanın da sınırlı kaldığı hususlar var. Öncelikle veriler, İsveç gibi belirli bir kültürel ve coğrafi bağlamdan geliyor ve doğal olarak çıkan bulgular diğer ülkeler için geçerli olmayabilir. Ayrıca çalışma çocukları, akut psikiyatrik kriz geçiren ve ciddi psikotik bozuklukları olan kişileri kapsamıyor. Söz konusu gruplar için hâlâ yüz yüze bakım elzem olabilir. Ayrıca araştırma deneysel bir kontrol grubu yerine doğal bir ortamda yürütüldüğü için nedensellik hakkında kesin sonuçlar söz konusu değil.

Yine de çevrim içi ruh sağlığı bakımı, geçici bir çözüm olmaktan çıkıp sistemin temel bir parçası hâline geldi; keza bu çalışma, pandemi sonrası pratikleşen bu yöntemin terapilerde ne kadar işe yaradığını açıkça gösteriyor. Peki, çalışmanın sınırlarını genişletip odağımızı İsveç’ten Türkiye’ye çevirdiğimizde ne gibi sonuçlarla karşılıyoruz? Gelin, Türk psikologlarından ve psikiyatristlerinden dinleyelim. Söz şimdi, Tercüman’a konuşan klinik psikolog ve psikiyatristlerde…

“Artık terapi süreçleri pratik olarak neredeyse %50 çevrim içi, %50 yüz yüze ilerliyor”

Klinik Psikolog İclal Aydın, Covid-19 öncesi ve sonrası çevrim içi terapinin kullanımına dair kendi gözlemlerini şöyle aktarıyor: “Pandemiden önce de çevrim içi terapi yapılıyordu ama şimdiye kıyasla daha azdı. Pandemi başladığında çok fazla bir artık yaşanmadı, daha sonra azar azar artmaya başladı. Yüz yüze görüştüğüm bazı danışanlarım önce ‘Bekleyelim’ dediler, bazıları da ara vermek istedi. Ama pandemi devam edince birkaç ay içinde online olarak terapiye katılan danışan sayısında artış oldu. O noktadan sonra online terapinin kapısı açılmış oldu. Bugün artık terapi süreçleri pratik olarak neredeyse %50 çevrim içi, %50 yüz yüze ilerliyor diyebilirim.”

Çevrim içi ve yüz yüze terapinin danışan üzerindeki etkisinin birçok konuda aynı olduğuna vurgu yapan Aydın, bu etkinin sağlanabilmesi için çevrim içi terapi için gerekli altyapının sağlanması gerektiğinin de altını çiziyor: “Standartlar yakalandığında aslında anksiyete, travma sonrası stres bozuklukları, kişilik problemleri gibi birçok problemle çalışabiliyoruz. Ama altyapı sorunları yaşanıyorsa elbette yüz yüze terapideki gibi bir etki görünmesi zor.” Aydın, aynı zamanda çevrim içi terapinin sınırlılıklarını dile getiriyor; bazı durumlarda yüz yüze terapinin tercih edildiğini belirtiyor: “Dikkat edilmesi gereken hususlardan biri ağır depresyon vakaları. Hafif veya orta düzey depresyon üzerine çevrim içi çalışılabilir. Ama ağır depresyon yaşayan danışanların haftada bir terapi merkezine gelmesini isteyebiliyoruz. Danışan böylelikle hem evde hapsolduğu yerden çıkmak için bir imkân buluyor hem de takip açısından yüz yüze daha efektif sonuç alabiliyoruz. İntihar girişimi-düşüncesi, baygınlık, disosiyete gibi durumlarda da yine hastaneye yönlendirmek, psikiyatrist eşliğinde yüz yüze terapi tercih etmek gerekebiliyor. Bir de çocuk danışanlar (özellikle 12 yaş altı) ile yüz yüze terapi tercih ediliyor; hem çocukların dikkat süresi açısından hem de oyuncak gibi materyallerin kullanılması açısından yüz yüze terapi daha uygun görülebiliyor.”

Danışan-terapist arası ilişkinin kurulması noktasında çevrim içi terapinin yüz yüzeden çok da farklı olmadığını belirten İclal Aydın, bazı anlarda yine de dikkat edilmesi gerektiğini söylüyor: “Danışan bir şey söylediğinde terapist olarak eğer siz duymadıysanız ve geç dönüş sağladıysanız danışan onu dinlemediğinizi, önemsemediğinizi düşünebilir. Böyle zamanlarda geri bildirim vermeye çalışıyorum ben. Eğer gözlerinin dolduğunu fark ettiysem ‘Şu an bir şey oldu sanki, doğru mu görüyorum?’ diyorum ya da aşağıya baktığım zamanlarda aslında not tutmakta olduğumu ve onu dinlemeye devam ettiğimi belirtiyorum. Bu tür bildirimlerle yüz yüzedeki efektif etkiyi sağlamayı çalışıyorum.” Çevrim içi terapinin zorluklarına ise şu sözlerle değiniyor: “Çevrim içi terapinin en büyük zorluğu gerçekleştiği mekânın kişi için rahat olup olmamasıyla yaşanabiliyor. Danışan görüşmeyi evde yapıyorsa ve evde birileri varsa fısıltıyla konuşmak zorunda kalabiliyor ya da içeriye biri girebiliyor, alternatif bir yer ve zaman bulmakta zorluk yaşayabiliyor. Kişi eğer kendini rahat hissetmiyorsa elbette yüz yüze terapideki etkiyi alamıyoruz. Böyle durumda başka imkânlar yaratmaya çalışıyoruz. Evde kimsenin bulunmayacağı bir an, mesai sonrası boş ofis ya da aracı varsa araç içinde dahi görüşmeyi sağlayabiliyoruz.”

“Çevrim içi terapinin teknik açıdan yüz yüzeden pek de farkı yok”

Covid-19 pandemisinin çevrim içi terapi için bir geçiş süreci olduğunu belirten Klinik Psikolog Mehmet Emin Sağan ise bu süreci şöyle anlatıyor: “Covid-19 pandemisi her şeyin biraz belirsiz olduğu bir zamandı. O süreçte süpervizyon grupları içerisinde görüşmelerin nasıl bir çerçeve içerisinde yürütülmesi ve nelere dikkat etmemiz gerektiği ile alakalı görüşmeler yaptık. Pandemi o yüzden çevrim içi görüşme talep etmeleri durumunda çerçevenin nasıl olacağı, yani gizliliğin nasıl korunabileceği, nasıl bir ortamda terapi sürecinin devam edebileceğiyle alakalı bilgilendirmelere başladığımız bir süreç oldu. Pandeminin yıpratıcı ve zorlayıcı atmosferinde zaten güncel yakınmaları olan kişiler, ekstra stres faktörüyle birlikte psikolojik yardıma çok daha ihtiyaç duyan bir pozisyonda olmaya başladılar, bu noktada çevrim içi bir imkân sunmak onlar için bir destek kaynağı oldu. Pandeminin sona ermesiyle birlikte çevrim içi terapi biraz daha hayatımızın içine girmeye başladı. Terapiyi kolaylaştırıcı bir faktör olduğu için danışanlar ‘Çevrim içi görüşme yapıyor musunuz?’ sorusunu sık sık yöneltmeye başladılar. Biz de kullanabileceğimiz platformları, uygulamaları terapi seansına uygun olup olamayacağını değerlendirdikten sonra o aplikasyonlar yoluyla çevrim içi terapiye geçiş sürecini yürütmüş olduk.”

Araştırma sonucunun şaşırtıcı olmadığı belirten Sağan, gözlemledikleri etkinin akademik bir çalışmayla desteklenmesini güzel bir gelişme olarak değerlendirirken çevrim içi terapinin önemine de “Özellikle depresyonun kendi içerisindeki klinik görünümüne baktığımız zaman bazen insanlar o psikolojik yardıma ulaşmak için bile harekete geçmek konusunda motivasyonsuzluk yaşayabiliyor. Ya da motivasyon için bir kaynak bulsa bile harekete geçebilecek enerji düzeyinde olamayabiliyorlar. İşte bu noktada bu çevrim içi terapi uygulamaları, belki evinden bile çıkmakta güçlük çeken ya da sadece mecbur olduğu için işe gidip gelmeye enerji yettiren kişilerin bir psikolojik destek kaynağı olarak terapiye başlayabilmelerine bir imkân oluşturmuş oldu” sözleriyle değiniyor.

Klinik Psikolog İclal Aydın gibi ağır depresyon vakalarında daha dikkatli olunması gerektiğinin de altını çizen Sağan, çevrim içi terapinin sınırlılıkları ile ilgili olarak Tercüman’a verdiği röportajda şu detaylara yer veriyor: “Özellikle depresyon durumunda değerlendirmenin çok kritik bir şekilde, doğru yapılması gerekiyor. Çünkü eğer ağır bir depresyon tablosuyla karşı karşıyaysak ve danışanın kendine zarar verme düşünceleri, intihar düşünceleri varsa çevrim içi terapi konusu biraz daha sıkıntılı olabiliyor. Çünkü bununla ilgili henüz yasal çerçevenin de olmaması, danışanın bu isteğini ya da bu düşüncesini belirttiğinde izlenmesi gereken yol ya da o anda görüşme anında bununla ilgili bir girişimde bulunması derhâl profesyonel olarak terapistin herhangi bir şeyi yapamıyor oluşu biraz daha sınırlılıklar içerisine giriyor. O nedenle eğer bir çevrim içi terapi yürütülecekse burada uzmanın özellikle depresyon yakınmalarında durumu doğru bir şekilde değerlendirme yapıp özellikle kendine zarar verme ve intihar konularını ciddi bir şekilde netleştirdikten sonra bu sürece başlaması gerekiyor.”

Teknik hususlarda ise Klinik Psikolog Mehmet Emin Sağan, iki yöntem arasında çok da fark bulunmadığını belirtirken yine de oluşabilecek aksaklıkları şu sözlerle ifade ediyor: “Genellikle çevrim içi terapide ilk görüşmeler başlandığında karşılıklı olarak bazen konuşmaların ve sözlerin bölünmesi durumu ortaya çıkabiliyor. Bunu egale edebilmek adına hem stabil bir internet bağlantısına hem de o konuşma uyumunu yakalamak için bir vakit tanımak gerekiyor. Bu nedenle aslında zaten çevrim içi terapi yüz yüzeden çok ciddi bir şekilde ayrışmıyor. Sadece stabil bir belki internet bağlantısının olma işi bazen büyük bir sorun oluşturabiliyor. Birbirimizi duymakta ya da sesimizi duyurmakta, görüntümüzün ulaşmasında sıkıntılar yaşanabiliyor. Bazen bazı danışanlar bir ekran karşısında bu sürecin yürütülmesi nedeniyle o terapatik ittifakın kurulması konusunda endişeleri olabiliyor. Bu noktada danışanlara bu kısmı da açıklıyoruz. Sürecin çevrim içi yürümesinin yüz yüzeden herhangi bir farkının var olmadığını kendi deneyimiyle alakalı her konuyu, her an bizimle konuşabileceğini belirtmemiz, danışanları çok rahatlatıyor. Bazen yüz yüze terapi talebi olan danışanlar çevrim içi olarak başlarsa ‘Bu şekilde yürütmek bana iyi gelmiyor’ diyebiliyor. Burada yüz yüze terapi sürecine dönüş yaşanabilir ya da farklı bir terapiste tercih durumu ortaya çıkabilir. Ama benim yaptığım görüşmelerde tekniklerin uygulanması konusunda online ile yüz yüze terapi arasında çok fazla bir fark olmadığını söyleyebilirim. Aynı odanın içerisinde var olmak bazı konularda tabii ki daha arzuladığımız bir şey ama bu çevrim içide olamayacağı anlamına gelmiyor.”

“Devamlılığı sağlama konusunda çevrim içi terapi daha başarılı”

Covid-19 pandemisinin çevrim içi terapiye olan etkisi konusunda İclal Aydın ve Mehmet Emin Sağan ile hemfikir olan Klinik Psikolog Esra Özsoy, telapatik süreçlerde de sorun yaşamadığını belirtiyor. Hatta devamlılık konusunda çevrim içi terapinin daha başarılı öne sürüyor. Fakat belli hususlarda yüz yüze çalışmayı daha uygun bulduğunu ekleyip sözlerini şöyle sürdürüyor: “Ben ergenlerle, yetişkinlerle ve çiftlerle çalışıyorum. Çocuklarla çalışmıyorum. Çocuklarla bildiğim kadarıyla yüz yüze terapi çok daha etkili. Ergenlerle çalışırken de çevrim içi terapi biraz daha zorlayıcı olabiliyor. Çünkü dikkati sürdürmeyle ilgili daha zorlayıcı olabiliyor, sıkılabiliyorlar. Yetişkin de olsa ergen de olsa dikkat eksikliği olan danışanlarımda zorlanabiliyorum. Yüz yüze daha odaklanabildiklerini fark ediyorum. Aynı şekilde, bedensel semptomu yoğun olan ağır travmatik durumlarda yüz yüzeyi daha çok tercih ediyorum. Çünkü anında bedensel bir gevşeme egzersizi yapabiliyoruz. Daha terapistin kontrolünde ilerleyebiliyor süreç. O yüzden böyle yüksek semptomu olan travma danışanlarında da ben yüz yüzeyi tercih ediyorum.”

Teknik farklılıklara da değinen Özsoy, kendi deneyimlerini “Telepatik ilişki anlamında yüz yüze ve çevrim içi seanslarda aynı başarıyı yakalıyorum. Eğer materyal kullanacaksam, bir görsel üzerinden çalışmam gerekiyorsa ya da kutu metaforu kullanacaksam çevrim içi terapide bu biraz daha zor olabiliyor” sözleriyle aktarıyor.

“Psikiyatri için bazı durumlarda yüz yüze görüşmek daha önemli olabiliyor”

Üsküdar Üniversitesi'nden Prof. Dr. Gül Eryılmaz ise psikiyatri üzerinden görüşlerini Tercüman’a iletirken çevrim içi terapinin yüz yüze kadar etkin olduğunu belirtiyor fakat sınırlılıkları ve zorlukları üzerinde de durulması gerektiğinin altını çiziyor: “Pratik olarak yaşadığımız bazı zorluklar var. Öncelikle bazı danışanlar çevrim içi terapiye çok alışık değiller. Kişilerin alışkanlıklarını bazen yıkmak zor oluyor. Yüz yüze geldiği zaman daha etkin olacağını düşünen bir grup da var. Ayrıca psikiyatri için bazı durumlarda yüz yüze görüşmek daha önemli olabiliyor. Mimikler, halet-i ruhiye, davranış gibi fiziksel gözlemler konusunda psikiyatri için yüz yüze görüşme daha avantajlı. Hatta bazı durumlarda aileyi de görmek isteyebiliyoruz. Genellikle çevrim içi olunca aileye pek ulaşamıyoruz” diyen Prof. Dr. Eryılmaz, “Anksiyete gibi durumlarda çevrim içi görüşmelerde efektif sonuç alınabiliyorken aynı sonuç travmalarda ve depresyonlarda sağlanamayabilir. Özellikle depresyon hastalarının terapi merkezlerine ya da kliniğe gelmesi bile hastaya iyi gelebilir, bu yüzden yüz yüze daha iyi bir sonuç alınabilir” sözleriyle yüz yüze terapinin bazı durumlarda daha önemli olacağının altını çiziyor.

Bilhassa elektrik veya internet kesintisinin ya da bağlanılan mekânın uygun olmaması gibi durumlarda da çevrim içi terapinin aksayabileceğini belirten Prof. Dr. Eryılmaz, teknolojiye hâkim olmayan danışanların ayrıca zorluk yaşayabildiklerini de ifade ediyor: “Görüşmeyi evde yapıyorsa danışan birden eşi ya da çocuğu içeriye girebiliyor ya da birileri kapıyı çalabiliyor. Veya içeriden birinden bağlantı hakkında yardım isteyebiliyor. Bazen de danışanlar ekran filtrelemesi kullanabiliyorlar. Bu faktörler görüşmeyi ya da şeffaflığı aksatabiliyor.”

Ayrıca Prof. Dr. Eryılmaz çevrim içi terapinin yasal dezavantajına da değiniyor ve bu konuda dikkat edilmesi gerektiğinin altını çiziyor: “Yasal açısından çevrim içi terapinin dezavantajları söz konusu olabiliyor. Aslında danışan ve terapist olarak iki tarafın da yasal sorumlukları var. Bu sorumluluklar kurum devreye girdiğinde daha iyi gözetiliyor. Kurum, her iki tarafın haklarını koruyor. Ama o kadar çok klinik var ki çevrim içi terapi ilanı veren. Özellikle de Instagram gibi platformlara reklam verilerek kontrolsüzce terapi ilanları yayılıyor. O yüzden hukuki açıdan dikkat edilmeli.”

Peki ya sonuç?

Ez cümle; tüm bu bulgular ve uzman görüşleri ışığında, çevrim içi terapinin yüz yüze terapinin yerini tamamen alan bir çözümden ziyade, onu tamamlayan ve erişimi kolaylaştıran güçlü bir araç olduğu sonucuna varılabilir. Pandemi ile birlikte kaçınılmaz bir gerekliliğe dönüşen bu yöntem, özellikle hafif ve orta düzeydeki vakalarda yüz yüze terapi kadar etkili olabileceğini kanıtlıyor.

Ancak ağır depresyon, psikotik bozukluklar, intihar riski ve çocuk terapileri gibi durumlarda yüz yüze görüşmenin sağladığı gözlem ve müdahale imkânları hâlâ kritik önem taşıyor. Bu nedenle hem danışanların hem de terapistlerin çevrim içi terapinin avantajlarını ve sınırlılıklarını doğru değerlendirerek, en uygun tedavi modelini belirlemesi büyük önem taşıyor. İlerleyen süreçte teknolojinin daha da gelişmesi ve yasal düzenlemelerin netleşmesiyle birlikte çevrim içi ruh sağlığı hizmetlerinin daha da yaygınlaşacağı ve terapi süreçlerinin daha esnek ve ulaşılabilir hâle geleceği öngörülüyor.

Kaynaklar

Fabian Lenhard. “Online therapy as effective as in-person therapy, finds large study”. The Conversation. 08/07/2025.

Fabian Lenhard, Lisa Wahlström Amneus, Ida Viklund, Tove Hultstand, vd. “Remote mental healthcare before and during the COVID-19 Pandemic: A retrospective observational study using routine outcome measurements”. Journal of Psychiatric Reasarch (2025): 26-32.

Podcast

19 December 2023
Doç. Dr. Hasan T. Kerimoğlu
Darbeler, İhanetler ve İsyanlar
28:19
0:01

Url kopyalanmıştır...