14 Ağustos 2025

Ateş çemberinde Türkiye: 12 Gün Savaşı’ndan çıkarılan hayati dersler

Haziran 2025’teki 12 Gün Savaşı, Türkiye için stratejik derslerle dolu bir dönüm noktası. Siber savaşın belirleyici rolü Türkiye'nin savunma, teknoloji ve diplomasi alanındaki adımlarını yeniden şekillendiriyor. Millî İstihbarat Akademisi’nin (MİA) raporu, güvenlik dinamiklerine ışık tutuyor.

Haziran 2025’te İsrail ve İran arasında yaşanan ve “12 Gün Savaşı” olarak anılan çatışma, Orta Doğu'nun jeopolitik dengelerini sarsan, modern savaş dinamiklerini yeniden tanımlayan bir olay oldu. Bu kısa ama yıkıcı savaş; yalnızca taraflar için değil, ateş çemberiyle çevrili Türkiye için de hayati öneme sahip dersler sundu. Millî İstihbarat Akademisi'nin (MİA) hazırladığı rapor; bu savaşın Türkiye'nin savunma, teknoloji ve stratejik planlamasına dair önemli ipuçları taşıdığını gösteriyor.

Savaşın gündemi ve teknolojinin belirleyiciliği

12 Gün Savaşı, Rusya-Ukrayna Savaşı’ndan sonra modern savaş ve istihbarat teknolojilerinin yoğun bir şekilde kullanıldığı bir diğer örnek oldu. Savaş, İsrail’in baskın hava saldırıları ve üst düzey İranlı yetkililere yönelik suikastlarla başladı. Bu saldırılar, ABD'nin İran nükleer tesislerini bombalamasıyla sona erdi. Savaşın en dikkat çekici yönü, hava unsurlarının çatışmanın sonucunu belirlemedeki kritik rolü oldu. İsrail, gelişmiş hava kuvvetleri ve teknolojileriyle İran üzerinde net bir üstünlük kurdu. İsrail Hava Kuvvetleri’nin (İHK) 1967’deki 6 Gün Savaşı’nda Mısır Hava Kuvvetleri’ne uyguladığı sürpriz baskın taktiği, bu savaşta da devam etti. İHK envanterindeki 340’a yakın muharip uçağın neredeyse tamamı, harekâtın ilk gününde kullanıldı. Bu durum, İsrail’in bakım-onarım süreçlerinde ulaştığı yüksek standartları ve uçaklarının harbe hazırlık seviyesini gözler önüne serdi.

Savaş, konvansiyonel savaşın yanı sıra siber ve elektronik harp (EH) cephesinde de eş zamanlı olarak yürütüldü. İsrail, siber ve EH sistemlerini hava saldırılarıyla bütünleşik olarak kullandı. Bu, elektromanyetik spektrumun artık kara, deniz ve uzayla birlikte ana harp sahalarından biri hâline geldiğini gösterdi. İsrail’in, İran’ın iletişim ve komuta-kontrol ağlarına sızarak yanlış bilgiler yayması, halkta panik yaratmayı hedeflemesi, bilgi ve iletişim teknolojilerinin savaşın seyrini nasıl etkilediğinin somut örnekleri oldu.

Türkiye için kritik dersler

Savaşın Türkiye için taşıdığı en önemli derslerden biri, Türk Hava Kuvvetleri’nin modernizasyon sürecinin ne kadar kritik olduğudur. İnsanlı ve insansız sistemlerin entegrasyonu, Türkiye'nin savunma kapasitesini artırmak için hayati önem taşıyor. Ayrıca savaş boyunca çok katmanlı ve yaygın bir hava savunma sisteminin önemi bir kez daha ortaya çıktı. İsrail’in tüm ittifak desteğine rağmen İran’dan fırlatılan gelişmiş hipersonik füzeleri tamamen engelleyememesi, Türkiye’nin bu alandaki girişimlere daha güçlü bir şekilde odaklanması gerektiğini gösteriyor.

Rusya-Ukrayna Savaşı’nda olduğu gibi 12 Gün Savaşı da teknolojik üstünlüğün yanı sıra envanter hacminin de ne kadar önemli olduğunu gösterdi. Türkiye açısından son yıllarda üretilen gelişmiş askerî sistemlerin seri üretim hızı ve kapasitesi, büyük bir öneme sahip. Savaş, aynı zamanda askerî amaçlarla kullanılabilecek sivil teknolojilerin denetlenmesi, mümkünse yerli alternatiflerin geliştirilmesi ve yaygınlaştırılması gerektiğini de vurguladı. Özellikle kritik devlet kurumları ve personeli için yerli yazılım ve donanımların zorunlu hâle getirilmesi gerektiği belirtiliyor.

İstihbarat ve sivil savunma

İsrail’in savaşta elde ettiği başarıda, İran içinde kurduğu istihbari ve operasyonel ağın büyük bir payı olduğu görüldü. Savaşın ilk saatlerinde, uzun yıllardır faaliyet gösteren bu hücreler, İran’ın önemli tesislerini ve stratejik personelini etkisiz hâle getirdi. İran basınında, bazı Hint diplomatların ve bilişim şirketlerinin İsrail’e bilgi sağladığı yönünde haberler yer aldı. Bu durum, Türkiye'deki yabancı ve hatta yerli teknolojik şirketlerin ilişkilerinin dikkatli bir şekilde incelenmesi gerektiğini ortaya koydu.

İran’ın istihbarat alanındaki zaafları, ülkedeki ideolojik bezginlik, ekonomik sorunlar ve yabancı istihbarat servislerinin eleman devşirmesini kolaylaştıran toplumsal ayrışmalarla yakından ilişkiliydi. Türkiye için bu durum, millî birlik ve kardeşlik duygularını güçlendirme, ekonomik sorunların yol açabileceği istihbarat zaaflarına karşı önlemler geliştirme ve toplumsal uzlaşıyı kapsayıcı hâle getirme gerekliliğini gösterdi. Ayrıca sivil savunma unsurlarının önemi de savaşta net bir şekilde ortaya çıktı. İsrail’in aksine, gelişmiş bir erken uyarı sistemi ve yaygın sığınaklara sahip olmayan İran'da, özellikle başkent Tahran’da yüzlerce sivil hayatını kaybetti. Bu eksiklik, Türkiye’nin de sivil savunma alanındaki hazırlık ve kapasitesini ciddi seviyelere çıkarması gerektiğini gösteriyor. Bütün ülkeyi kapsayacak erken uyarı sistemleri kurulmalı, büyük şehirlerde sığınaklar inşa edilmeli ve olası bir çatışma durumunda sivil kayıpları en aza indirecek tedbirler alınmalıdır.

Diplomasi ve ittifakların gücü

Savaş, ittifak ilişkilerinin önemini de bir kez daha gözler önüne serdi. İsrail’in ABD, İngiltere, Fransa ve hatta Ürdün gibi ülkelerden aldığı silah, istihbarat ve lojistik desteği, benzer bir desteği göremeyen İran’ın yıkıcı darbeler almasına neden oldu. Bu durum, somut güvenlik mekanizmalarına sahip olmayan BRICS ve Şangay İş Birliği Teşkilatı gibi oluşumların zafiyetini de gösterdi. Rusya ve Çin gibi İran’ın yakın ilişki kurduğu ülkeler, çatışmaya müdahil olmaktan kaçındı. Bu örnek, tarafsız kalmaya çalışan ülkelerin “sahipsiz” kalabileceğini ve daha kolay hedef alınabileceğini gösterdi. Bu bağlamda, Türkiye’nin geleneksel ittifak ilişkilerini onarma ve NATO ile ilişkilerini sürdürme adımları daha da anlam kazandı. Aynı zamanda, Pakistan, Suriye, Katar ve Azerbaycan gibi ülkelerle kendi güvenlik ittifakını oluşturmaya yönelik adımlar da önem kazandı.

Ekonomik ve teknolojik kırılganlıklar

12 Gün Savaşı, ekonomik ve teknolojik hazırlık seviyeleri açısından iki farklı yaklaşımı ortaya koydu. İsrail’in kullandığı gelişmiş ve pahalı sistemler, sınırlı envanteri ve kamuoyunun kayıplar konusundaki hassasiyeti, İsrail’in yumuşak karnını gösterdi. Savaşın İsrail'e olan maliyeti yaklaşık 10 milyar dolar oldu. Diğer yandan, ekonomik yaptırımlar altında yaşayan ve demokratik tepkilerin siyasi sistem üzerindeki etkisinin azaldığı İran'ın direnç katsayısı daha yüksek oldu. Savaş, aynı zamanda sivil teknolojilerin askerî sonuçlarını da ortaya koydu. Hizbullah’a yönelik çağrı cihazı operasyonları ve İran’daki komutanların evlerinde hedef alınması, gelişmiş teknolojik araç ve uygulamaların savaşın her alanına sızdığını gösterdi. Bu durum, Türkiye’nin gelişmiş teknolojilere yaptığı yatırımın millî güvenliğe yatırım olarak değerlendirilmesi gerektiğini vurguladı.

Muhtemel senaryolar ve Türkiye’nin rolü

Rapor, savaş sonrası üç muhtemel senaryo üzerinde duruyor: İran-ABD arasında müzakerelerin yeniden başlaması, diplomatik girişimlerin sonuçsuz kalması ve gerginliğin sürmesi ve savaşın yeniden başlaması. Türkiye için en risksiz senaryo, ilk senaryonun gerçekleşmesi ve İran’ın nükleer faaliyetlerinde taviz vererek bölgesel politikalarını yeniden gözden geçirmesidir. Bu durumda Türkiye, ABD ve İran arasındaki arabulucu rolünü sürdürmeli, İran ile yapıcı diyaloğunu derinleştirmeye çalışmalıdır. Batı ile normalleşen bir İran’ın, bölgesel ve küresel enerji piyasalarına dönmesi, Türkiye’nin enerji güvenliğini tahkim etmesine ve İran doğal gaz ve petrolünün Türkiye üzerinden taşınmasına olanak sağlayabilir.

En kötü senaryo olan savaşın yeniden başlaması durumunda ise Türkiye’nin kendi millî çıkarlarını korumaya yönelik temel adımları atması gerekecek. Bu durumda İran sınırlarında güvenlik boşluğu oluşması muhtemel. Türkiye, terör örgütlerinin bölgede etkinlik kazanmasından, kitlesel göç riskine kadar birçok tehdide karşı hazırlıklı olmalı. Irak ve Lübnan'daki istikrarın bozulması da muhtemel olduğundan, Türkiye’nin hem Bağdat hem de Erbil ile irtibatını sıkılaştırması ve Irak'ın bir çatışma alanına dönüşmemesi için gerekli desteği vermesi gerekiyor.

12 Gün Savaşı, 21. yüzyıl savaş ortamının siber, elektronik ve bilişsel harp unsurlarının entegre olduğu birleşik harekât planlaması gerektirdiğini gösterdi. Savaş, savunma sanayisinin sürekli güncellenmesi, teknolojik üstünlüğün korunması ve sivil teknolojilerin askerî amaçlarla kullanılmasının yarattığı risklere karşı tedbir alınması gerektiğini ortaya koydu. Türkiye için bu savaş, yalnızca askerî değil, aynı zamanda diplomatik, ekonomik ve sosyal alanlarda da kapsamlı bir hazırlık yapılması gerektiğini vurgulayan bir uyarı niteliği taşıyor. Geleceğin harp sahasında başarılı olmak için elektromanyetik üstünlük, siber güvenlik ve stratejik iletişimin birleşik bir şekilde ele alınması gerekiyor.

Podcast

19 December 2023
Doç. Dr. Hasan T. Kerimoğlu
Darbeler, İhanetler ve İsyanlar
28:19
0:01

Url kopyalanmıştır...