
NATO Zirvesi'nde gözler Türkiye'nin üzerinde
Son NATO Zirvesi, küresel dengelerin değiştiği bir döneme damga vurdu. Rusya-Ukrayna Savaşı, Çin'in yükselişi ve Avrupa savunması ana gündem maddeleriydi. Ancak tüm gözler, kritik rolüyle Türkiye’nin üzerindeydi.
Geçtiğimiz günlerde gerçekleştirilen NATO Zirvesi, yalnızca klasik bir diplomatik buluşma olmanın ötesinde, küresel dengelerin yeniden şekillendiği bir döneme denk gelmesiyle tarihe not düşülecek gelişmelere sahne oldu. Zirvede Rusya-Ukrayna Savaşı’nın gölgesi, Asya-Pasifik’te Çin’in artan etkisi ve Avrupa savunma politikalarının geleceği tartışılırken, dikkatler özellikle bir aktörün üzerinde toplandı: Türkiye.
Türkiye, bu zirveye sadece bir üye ülke olarak değil; aynı zamanda denge kurucu, arabulucu ve zaman zaman oyun kurucu bir rol üstlenerek katıldı. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın liderliğindeki Türk heyeti hem güvenlik endişeleri hem de diplomatik fırsatlar üzerinden çok boyutlu hamlelerde bulundu.
İsveç'in NATO üyeliği sürecinde yaşananlar, Türkiye'nin ittifak içinde sadece bir coğrafi köprü değil, aynı zamanda stratejik bir kilit ülke olduğunu bir kez daha gösterdi. Ankara, terörle mücadele konusunda taleplerini kararlılıkla sürdürerek sadece bir “hayır” demekle kalmadı, aynı zamanda yeni bir diplomatik kart olarak bunu kullandı. Türkiye, bu pozisyonunu savunma sanayi iş birlikleri, F-16 satışları ve AB ile ilişkilerin yeniden canlandırılması gibi alanlarda pazarlık unsuru olarak değerlendirdi.
Yeni güvenlik paradigması
Zirvede öne çıkan başlıklar arasında; NATO’nun doğuya genişlemesi, siber güvenlik, enerji güvenliği ve Asya-Pasifik ile ilişkiler vardı. Türkiye, bu konularda da kendi ulusal çıkarlarını açıkça ortaya koydu. Özellikle Karadeniz güvenliği bağlamında, Romanya ve Bulgaristan’la artan iş birliği, Ankara’nın bölgedeki aktif rolünü vurguladı.
Ayrıca Ukrayna’ya NATO yolunun açılması yönünde verilen sinyallere rağmen, Türkiye temkinli bir tutum sergileyerek hem Moskova ile ilişkilerini zedelememeye çalıştı hem de Batı’ya olan yükümlülüklerini dengeledi. Bu, çok yönlü dış politikanın tipik bir örneği olarak değerlendirilebilir.
Savunma sanayii ve Türkiye’nin askerî rolü
Zirvede öne çıkan başlıklardan biri de üye ülkelerin savunma harcamalarını artırmasıydı. Türkiye, bu noktada elini daha güçlü hissediyor. Bayraktar TB2, ANKA, HİSAR gibi yerli ve millî savunma teknolojileriyle NATO’nun dikkatini çeken Türkiye, bu teknolojileri artık bir diplomasi aracı olarak da kullanıyor.
Ayrıca NATO’nun doğu kanadındaki misyonlara Türk askerinin katılımı; Türkiye’nin sadece politik değil, operasyonel olarak da vazgeçilmez bir müttefik olduğunu gösteriyor.
Türkiye ne kazandı?
Bu zirvede Türkiye;
- İsveç'in NATO üyeliğine şartlı onay vererek siyasi kazanım elde etti,
- ABD ile F-16 modernizasyon sürecinde ilerleme sağladı,
- Avrupa Birliği ile donmuş ilişkileri yeniden masaya taşıdı,
- Savunma sanayii ihracatında prestij kazandı,
- Bölgesel güvenlik meselelerinde daha fazla söz hakkı elde etti.
Satrançta taş değil, oyun kurucu
Türkiye’nin NATO içindeki rolü artık pasif bir taş değil; hamleleri etkileyen, denge kuran bir oyuncu seviyesine evrilmiş durumda. Bu yılki zirvede atılan hamleler, sadece bugünü değil, önümüzdeki on yılın güvenlik mimarisini de şekillendirecek türden. Türkiye hem Doğu ile Batı arasında hem de kuzey ile güney arasında eşsiz konumunu ustalıkla değerlendiriyor.
Zaman, Türkiye'nin bu kazanımları ne kadar istikrarlı şekilde kalıcı kılabileceğini gösterecek. Ancak şu kesin: NATO satrancında, Türkiye artık sadece oynayan değil, oyun kuranlardan biri.

Sesler ve Ezgiler
“Sesler ve Ezgiler” adlı podcast serimizde hayatımıza eşlik eden melodiler üzerine sohbet ediyor; müziğin yapısına, türlerine, tarihine, kültürel dinamiklerine değiniyoruz. Müzikologlar, sosyologlar, müzisyenler ile her bölümü şenlendiriyor; müziğin farklı veçhelerine birlikte bakıyoruz. Melodilerin akışında notaların derinliğine iniyoruz.

Darbeler, İhanetler ve İsyanlar
Osmanlı Devleti'nden Türkiye Cumhuriyetine miras kalan darbeci zihniyete odaklanarak tarihi seyir içerisinde meydana gelen darbeleri, ihanetleri ve isyanları Doç. Dr. Hasan Taner Kerimoğlu rehberliğinde değerlendiriyoruz.