03 Kasım 2025

Rusya-Ukrayna Savaşı’nın enerji cephesinde ne oluyor?

Rusya için gelir kaynağı, Ukrayna için “hedef”, Batı içinse stratejik bir baskı unsuru hâline gelen enerji, küresel ekonomiyi ve ittifak dengelerini sessizce şekillendiriyor.

Ukrayna’daki savaş dördüncü yılına girerken, cephe yalnızca Donbass’ta ya da Karadeniz kıyılarında değil, boru hatlarının, rafinerilerin ve enerji piyasalarının derinliklerinde de şekilleniyor. Artık bu savaş sadece topyekûn bir askeri mücadele değil, enerji akışının, ekonomik dayanıklılığın ve jeopolitik yönelimlerin savaşı. Enerji, Rusya için hem silah hem gelir kaynağı, Ukrayna içinse direnişin hedef aldığı en stratejik altyapı.

Yıpratma stratejisinin parçası

Savaşın başlamasından bu yana iki taraf da birçok kez düşmanının enerji altyapısını doğrudan hedef aldı. Ukrayna drone saldırılarıyla Rusya’nın rafineri kapasitesinin yaklaşık yüzde 17’sini (geçici ve kalıcı) devre dışı bıraktı. Bu, Rusya’nın işlenmiş petrol ürünlerinden elde ettiği geliri düşüren kritik bir darbe oldu. Moskova ise buna karşılık Ukrayna’nın elektrik üretim tesislerini, gaz istasyonlarını ve ısıtma hatlarını çoğunlukla Kalibr füzeleri ve testleri Ukrayna savaşında gerçekleşen hipersonik Zirkon, Kinjal’lerle hedef aldı. Sık sık İran menşeli kamikaze drone’ları da kullandı ve bu saldırılarda ülkenin sivil altyapısını felç etmeyi amaçladı. Artık enerji, cephe gerisinde yürütülen yıpratma stratejisinin en etkin unsuru. Bu durum yalnızca iki ülke arasında değil, küresel enerji akışında da derin bir kırılma yarattı.

AB’nin kopuşu, ABD’nin yükselişi

Avrupa, savaş öncesinde enerji ihtiyacının yarısını Rusya’dan karşılıyordu. Ancak işgalin ardından Moskova’dan yapılan ithalat neredeyse tamamen durduruldu. Bu boşluğu ABD’nin sıvılaştırılmış doğalgaz (LNG) sevkiyatları doldurdu. 2022-2023 kışında Avrupa’nın enerji krizine sürüklenmemesini sağlayan, Washington’un hızla devreye giren enerji arzı oldu. Böylece ABD, hem Avrupa Birliği’ni (AB) “kurtaran” tedarikçi hem de küresel enerji piyasasında yeni fiyat belirleyicisi konumuna yükseldi. Bu tablo, ABD’nin uzun vadeli enerji stratejisinde arzuladığı dönüşümün fiilen gerçekleşmesi anlamına geliyor: AB’yi Rusya’dan koparmak ve Washington’a daha fazla bağlamak.

ABD’nin Rusya’ya karşı uyguladığı yaptırımlar da bu denklemin tamamlayıcı parçası oldu. Rosneft ve Lukoil gibi dev petrol şirketlerine getirilen yeni kısıtlamalar, Moskova’nın Asya pazarlarında ham petrolünü daha yüksek iskontoyla satmasına neden oldu. Buna rağmen enerji akışı tamamen durmadı, çünkü petrol hâlâ dünya ekonomisinin damarlarında dolaşan bir kan gibi, her koşulda alıcısını buluyor. Yine de Rusya, her varilde gelir kaybı yaşıyor.

Rusya’nın Asya yönelimi

AB kapısının kapanmasıyla Moskova’nın yönü doğuya döndü. Çin, Hindistan ve Türkiye, Rus enerjisinin yeni adresleri haline geldi. Ancak bu yönelim, basit bir pazar değişimi değil, pahalı bir “yeniden yapılanma” olarak değerlendirilebilir. Yeni boru hatları, uzun deniz rotaları ve “gölge filo” olarak adlandırılan tanker ağları Rusya için yüksek maliyet anlamına geliyor. Üstelik bu satışlar, Batı pazarındaki kâr marjının çok altında gerçekleşiyor.

Çin bu süreçte hem enerji alıcısı hem de teknoloji tedarikçisi konumuna yükseldi. Batı’nın yaptırımları nedeniyle rafineri ekipmanlarını, boru hattı sistemlerini ve elektronik bileşenleri artık büyük ölçüde Çin sağlıyor. Bu da Rusya’nın enerji bağımsızlığını koruma iddiasını zayıflatıyor. Moskova’nın Batı’ya bağımlılıktan kurtulma çabası, onu Pekin’e daha sıkı bağlayan yeni bir ekonomik ve stratejik zincire dönüştü. Çin’in enerji teknolojisinde ulaştığı seviye, Rusya’nın Batı olmadan da üretim ve onarım kapasitesini sürdürebilmesini sağlasa da bu ilişki, uzun vadede Rus ekonomisinin yönünü belirleyecek kadar asimetrik hale geliyor.

İç ekonomik etkiler

Kiev’in drone saldırıları sadece Rusya’nın enerji üretim kapasitesini azaltmakla kalmadı, iç piyasada da zincirleme etkiler yarattı. Rafinerilerin devre dışı kalması, benzin ve dizel fiyatlarında dalgalanmalara yol açtı. Bazı bölgelerde akaryakıt sıkıntısı yaşandı, bu da lojistik ve tarım sektörlerindeki maliyetleri artırdı. Kremlin bu durumu “geçici aksaklık” olarak nitelendirse de, ekonomideki yavaşlamayı gizleyemiyor.

Savaşın başında çökeceği öngörülen Rus ekonomisi, devlet müdahaleleriyle ayakta tutuldu. Ancak büyüme ivmesini kaybetti. 2023-2024’teki yüzde 4’lük büyümeden sonra 2025’e girerken ekonomi belirgin biçimde yavaşladı. Yüksek faiz oranları, özel sektör yatırımlarını baskılarken hükümetin önceliği bütçenin büyük kısmını yutan savunma harcamaları oldu.

Kremlin, kamuoyuna “ekonomik dayanıklılık” mesajları vermeye devam ediyor. Ancak yönetim içindeki teknokratlar, yüksek harcama ve azalan döviz gelirlerinin birkaç yıl içinde sürdürülemez hale geleceğini biliyor. Savaş uzadıkça bütçe açığı genişliyor, ihracat gelirleri azalıyor, teknoloji ithalatındaki kısıtlamalar üretkenliği düşürüyor. Kısacası, görünürde istikrar sürse de sistemin iç dengeleri giderek kırılganlaşıyor.

Enerji savaşının kaybedeni: AB

Bu savaşın enerji boyutunda birkaç net kazanan var.

ABD, hem Avrupa pazarını ele geçirdi hem de kendi üretim fazlasını kârlı biçimde ihraç ederek tarihinin en büyük enerji ihracatçısı konumuna geldi. Çin, Rusya’dan aldığı ucuz enerjiyle hem sanayisini besliyor hem de teknoloji tedarikiyle siyasi nüfuzunu artırıyor. Orta Doğu ülkeleri -özellikle Katar, Suudi Arabistan ve Birleşik Arap Emirlikleri (BAE)- tarafsız imajlarını koruyarak güvenilir tedarikçi rolünü güçlendirdi. AB ise bu tablonun en büyük kaybedeni konumunda: Ucuz Rus enerjisini kaybederek üretim maliyetlerini artırdı, rekabet gücünü zayıflattı ve rüzgâr, güneş ve nükleer yatırımları bu açığı kapatmaya yetmiyor.

Rusya açısından ise tablo karışık... Enerji akışını durdurmadan sürdürmesi, bütçe gelirlerini asgari düzeyde korumasını sağladı. Ancak itibarı, teknoloji erişimi ve Batı pazarındaki ağırlığı geri dönülmez biçimde zedelendi. Avrupa boru hatlarının yeniden açılması olasılığı neredeyse sıfır, çünkü güven krizi teknik sorunlardan çok daha derin. Rusya artık enerji ihracatında Batı’ya değil, doğuya bağlı bir ülke. Yani Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin’in ve Petersburg’lu Sloviki ekibini ısrarla altını çizdiği gibi “Rusya, Batılı değildir ancak Avrupalıdır” anlayışı, en azından enerji rotasında eksenin net bir şekilde kaymasıyla ciddi ölçüde yara almış oldu.

Yeni enerji düzeni

Savaş, küresel enerji düzeninde de kalıcı bir dönüşüm yarattı.

Petrol ve gaz artık sadece ekonomik mallar değil, diplomatik araçlar ve siyasi kozlar. Avrupa’nın Rusya’dan kopuşu, ABD’nin tedarik gücünü, Çin’in ise alıcı gücünü artırdı. Orta vadede bu tablo, enerji arzının coğrafi değil, siyasi olarak kümelendiği yeni bir bloklaşmayı doğuruyor. Nitekim Ukrayna’daki savaş bitse bile “enerji savaşı” bitmeyecek. Çünkü bu mücadele, ABD’nin üretim stratejisi, Çin’in tedarik zinciri politikası, AB’nin yeşil dönüşümü ve Rusya’nın varlık mücadelesi arasında süren küresel bir hesaplaşma.

Reuters'ın 29 Ekim 2025 tarihli "Energy War" podcast'inden yararlanılmıştır.

Podcast

19 December 2023
Doç. Dr. Hasan T. Kerimoğlu
Darbeler, İhanetler ve İsyanlar
28:19
0:01

Url kopyalanmıştır...