08 Ağustos 2025

İnsanlık kaç defa ölür?

Gazze'de 7 Ekim 2023'ten bu yana yaşanan insanlık dramı tüm insanlığın ortak yarası. Peki, insanlık bu acıları kaç defa yaşadı? Ve her seferinde biraz daha ölmedi mi? Cevap tarihin tozlu sayfalarında değil, bugün Gazze'nin enkazında saklı.

7 Ekim 2023’ten beri Gazze’nin gökyüzü; yıldızların değil, patlamaların ışığıyla aydınlanıyor. Çocukların kahkahaları, enkaz altında kalan sessizliğe karışıyor. Kütüphaneler, hastaneler, evler… Her biri, insanoğlunun binlerce yıllık medeniyet birikiminin birer nişanıydı. Şimdi ise bu nişanlar, gri bir toz bulutunun altında, paramparça birer hatıraya dönüşüyor. Bu Gazze'de yaşanan bir dramdan ibaret değil, insanlığın vicdanında açılan derin bir yara. Peki insanlık, bu yaranın açılışına kaç defa tanıklık etti? Ve her seferinde biraz daha ölmedi mi?

Bu soru, bizi son birkaç ayın olaylarına değil, yazılı tarihin acı sayfalarına götürüyor. Sofokles’in Antigone’sinde, gömülmeyi bekleyen bir cesedin dramı üzerinden adalet ve vicdan çatışmasını okuruz. Bugün ise Gazze’de binlerce ceset, gömülmeyi bekleyen bir adalet arayışının sembolü hâline geliyor. Belki de Antigone’nin çığlığı, asırlar sonra bile yankılanmaya devam ediyor; sadece bu kez yankılandığı yer, Akdeniz’in o kıyısı.

Tarih, bu tür dramlarla dolu. İnsanlık, bu acıları, bu kayıpları ve bu ihanetleri defalarca yaşadı. Hristiyanlığın ve İslam'ın kutsal mekânı Kudüs, Haçlı Seferleri sırasında nasıl bir mezbahaya dönüştürülmüştü? Katledilen siviller, yakılan şehirler… O dönemde de vicdanlar, kılıçların gölgesinde kalmıştı. William Shakespeare’in Kral Lear’ında, tahtın ve gücün hırsıyla babasına ihanet eden kızlar, belki de bugünün dünyasındaki çıkarlar uğruna insanlık değerlerini bir kenara bırakan liderlerin birer yansıması. Gücün şehveti; insanlığı, evlatlarını dahi feda edebilecek bir körlüğe sürüklüyor.

Gazze'deki durum, bir coğrafi çatışmanın çok ötesinde insanlığın ortak hafızasına saplanan bir hançer. V. V. Mayakovski, “Yaşamak değil, sadece acı çekmek için yaratılmışım” derken, belki de bugün Gazze’de hayatta kalmaya çalışan çocukların hislerini dillendiriyordu. Her bir bombalama, her bir yıkım, insanlığın ortak vicdanından bir parça daha koparıyor.

Katliamlar arasında yiten insanlık

Bu katliamlar ve insanlık dramları, yalnızca modern çağın sorunu da değil. 20. yüzyılın ortalarında Hiroşima ve Nagasaki’ye atılan atom bombaları, insanlığın kendini yok edebilme potansiyelini gözler önüne sermişti. Masum siviller, bir anda, tarihin en büyük silahlı deneyinin kurbanı olmuşlardı. Bugün Gazze'deki enkaz yığınları, o günlerin acılarını, belki de daha sessiz, daha kanıksanmış bir biçimde yineliyor.

Birinci Dünya Savaşı’nın siperlerinde, siyanür gazı altında boğulan askerlerin çığlıkları, Wilfred Owen’ın “Dulce et Decorum Est” şiirinde, vatan aşkının ne kadar boş bir slogan olabileceğini gösterir. Gazze’de de benzer bir tablo var. O vatan, şimdi bir enkaz yığını. O masum insanlar, siyasi çıkarların ve ideolojik körlüğün kurbanı. Vatan, bu acıyla ne kadar kutsal kalabilir?

Tüm bu acılar, aslında birbirine bağlı bir zincirin halkaları. Orta Çağ'daki veba salgınlarının getirdiği yıkım, insanın kendi doğasıyla yüzleşmesine neden olmuştu. Bugün Gazze’de de benzer bir yüzleşme var. Sadece açlık, hastalık değil; savaşın ve yokluğun getirdiği bir yüzleşme. Bu, modern dünyanın teknolojisiyle de çözülemeyen, aksine daha da derinleşen bir sorun.

Ne zaman bir anne, çocuğunun cansız bedenini kucağına alsa, insanlık bir defa daha ölür. Ne zaman bir çocuk, ailesinin yok oluşuna tanıklık etse, insanlık bir defa daha ölür. Her defasında vicdanlarımızdan bir parça daha kopar, her defasında umutlarımız biraz daha sönükleşir.

Bugün Gazze’de tanık olduğumuz bu trajedi, bir coğrafyanın kaderi olmamalı. Tüm insanlık ortak drama karşı sesini yükseltmeli.  Bu dram, bize yeniden soruyor: İnsanlık kaç defa ölür? Ve biz bu sorunun cevabını ararken, yeni bir mezar daha kazılıyor Gazze’de. Bu mezar, tüm insanlığın vicdanını gömüyor. Her bombalama sesiyle birlikte, insanlık, biraz daha derine gömülüyor. Bu döngü, bizler bu acıya sessiz kaldıkça, maalesef ki devam edecek.

Podcast

19 December 2023
Doç. Dr. Hasan T. Kerimoğlu
Darbeler, İhanetler ve İsyanlar
28:19
0:01

Url kopyalanmıştır...