
Gölgenin dansı: Ezoterik akıl ve jeopolitik sahne
Binyamin Netanyahu’nun “Yükselen Aslan Operasyonu”, sadece askerî bir hamle mi? “Aslan” sembolünün ardında mitolojik, askerî, ezoterik ve Kabalistik derinlikler var mı? Antik kehanetler ve kozmik hizalanmalar modern jeopolitikanın görünmez iplerini mi çekiyor?
Dünya sahnesinde perdenin kalktığına ve ışıkların Binyamin Netanyahu’nun “Yükselen Aslan Operasyonu”na odaklandığına şahit oluyoruz. Ancak bu sadece bilindik bir jeopolitik hamle mi, yoksa arkasında daha derin, gözden kaçan bir akıl mı var? İnsanlık tarihi boyunca devlet liderlerinin aldığı kararların, stratejik hamlelerin ve ulusal anlatıların, sadece rasyonel hesaplamalarla açıklanamayan katmanlara sahip olduğu hep fısıldanmıştır. Acaba modern dünyada da gizemli bir el, ipleri görünmezden mi çekiyor? Biz de Netanyahu’nun İran'a yönelik operasyonunda kullandığı “yükselen aslan” sembolünün sadece askerî bir retorikten ibaret olmadığını; aksine mitolojik, askerî, ezoterik ve Kabalistik boyutlarda kök salmış çok katmanlı bir sembolizmi barındırdığını ortaya koyacağız.
Netanyahu’nun “Yükselen Aslan”ı kullanması, buzdağının görünen yüzünün altında yatan derin bir sembolik denizin varlığını işaret ediyor. Bu sembol, bir isimlendirmenin ötesinde farklı hedef kitlelere yönelik tasarlanmış çoklu bir iletişim stratejisinin anahtarını sunuyor:
Mitolojik yankı: Gücün evrensel arketipi
Aslan, insanlık tarihinde on binlerce yıldır güç, cesaret, krallık ve ilahi korumanın evrensel bir sembolü olmuştur. Antik Yakın Doğu’dan Mısır, Mezopotamya ve Hitit mitolojilerine kadar aslan; kaosu yenme, düzeni sağlama ve ilahi gücü temsil etme arketipini taşır. “Yükselen” yönü ise ister avdan yükselen genç bir aslan (Yaratılış 49:9) ister büyük bir aslan gibi kalkan bir halk (Sayılar 23:24) olsun, bir kırılganlık veya bastırılma durumundan yeniden dirilme ve üstünlük iddia etme dinamik sürecini ima eder. Netanyahu’nun bu arketipi seçmesi, mesajının geniş bir kültürel yelpazede yankı bulmasını sağlayarak, sembolün ikna edici gücünü artırıyor.
Askerî meşruiyet: Tarihin kılıcı
Aslan, yüzyıllardır askerî gücün, cesaretin ve adaletin simgesi olarak kullanılmıştır. Vikinglerden İngiliz ve Fransız ordularına kadar aslan motifleri, krallıkların ve askerî birimlerin armalarında yer almıştır. Bu; operasyona sadece modern bir çatışma değil, aynı zamanda ulusal gücün ve cesaretin zamansız bir gösterisi olarak tarihsel bir meşruiyet katıyor. Netanyahu’nun “güç yoluyla barış” doktriniyle birleşen “yükselen aslan”; kararlı, iddialı ve hatta agresif bir duruşu ifade ediyor. Bu, İsrail’in bölgesel dinamikleri tek taraflı eylemlerle yeniden şekillendirebilen, durdurulamaz, yeniden dirilen bir güç imajı yansıtmasını amaçlıyor.
Ezoterik güçlendirme: Gizli enerjilerin dansı
Sembolizmin en merak uyandıran katmanlarından biri, “yükselen aslan”ın ezoterik yorumlarıdır. Ezoterik geleneklerde aslan; ruhsal büyüme, derin dönüşüm ve bireylerin içsel güçlerini ortaya çıkarma çağrısını ifade eder. Her yıl 8 Ağustos’ta zirveye ulaşan ve ruhsal büyüme için güçlü bir enerji getirdiğine inanılan “Aslan Kapısı Portalı” gibi kozmik hizalanmalar, bu sembolizmin daha derin katmanlarına işaret ediyor. Kükreyen bir aslanın kendini ifade etme ihtiyacını veya bir durumu kararlı bir şekilde kontrol altına alma çağrısını simgelemesi; liderlik seviyesinde alınacak kararların sadece siyasi değil, aynı zamanda “kozmik” bir amaca hizmet ettiği fikrini çağrıştırıyor. Bu katman, olayların daha derin, neredeyse kaderin bir parçası olan bir şekilde geliştiğini düşündürmekte, ulusun sadece bir askerî planı uygulamakla kalmayıp, tam potansiyeline ve ilahi amacına “uyanmakta” olduğu izlenimini vermektedir.
Kabalistik yetki: İlahi planın parçası mı?
Netanyahu’nun Ağlama Duvarı’nda Sayılar 23:24 ayetini (“İşte, halk büyük bir aslan gibi kalkacak ve genç bir aslan gibi kendisini yükseltecek”) açıkça zikretmesi, operasyonu derin Kabalistik ve Yahudi mistik düşüncesine dayandırıyor. Kabala’da aslan (Aryeh), hem Hesed (nezaket, koşulsuz sevgi) hem de Gevura (yargı, disiplin) Sefirot’uyla ilişkilidir. Bu, askerî operasyonun bir güç gösterisinin ötesinde daha yüksek, gizli bir bilgelik tarafından yönlendirilen disiplinli, amaçlı bir gücün tezahürü olduğuna dair derin bir inancı ima ediyor. En çarpıcı Kabalistik yorumlardan biri, yıkımın yeniden yapılanmaya ve kurtuluşa yol açtığı döngüsel anlayıştır. Av (Aslan) ayında her iki tapınağın yıkılmasının yas günü olan Tişa BeAv’ın, paradoksal olarak Mesih’in doğum günü olarak kabul edilmesi, askerî eylemi nihai restorasyon ve İsrail’in güçlenmesi için gerekli ancak acı verici bir adım olarak çerçeveliyor. Bu, Netanyahu’nun eylemlerinin, ilahi bir planın parçası olarak, “gizli bir iyiliği” ortaya çıkarmayı amaçladığı yorumunu güçlendiriyor.
Ağlama duvarı: Ağıttan dirilişe dönüşümün sahnesi
Netanyahu’nun “Yükselen Aslan Operasyonu”ndan hemen önce Ağlama Duvarı’na bir İncil ayeti bırakması, siyasi bir jestten çok daha öteye geçiyor. Ağlama Duvarı, Yahudilikte en kutsal yerlerden biri olarak, ilahi varlığın ikamet ettiğine inanılan bir “cennet kapısı” kabul edilir. Bu kutsal bağlantı noktasında “yükselen aslan”ı çağırmak, askerî operasyona derin bir ilahi görev ve tarihsel kader duygusu aşılıyor.
Daha da önemlisi, Ağlama Duvarı, tarihsel olarak tapınakların yıkılması ve Yahudi egemenliğinin uzun süreli kaybı üzerine derin yas ve ağıtla ilişkilendirilmiştir. Netanyahu’nun “İşte, ulus yükseldi-İsrail halkı yaşıyor” diyen ikinci notu, bu tarihî keder ve pasif acı anlatısına doğrudan ve güçlü bir şekilde karşı çıkıyor. Bu, yeri tarihî bir şikâyet ve yas yerinden, aktif bir diriliş ve iddialı gücün bir sembolüne dönüştürüyor. Bu, pasif ağıt zamanının sona erdiğini ve kararlı, proaktif eylem zamanının geldiğini, güçlü bir sembolik eylemle “bir daha asla” ruhunu somutlaştırdığını işaret ediyor. Bu eylem, ulusal morali ve kararlılığı derinden güçlendirmekte; ulusun daha büyük, kutsal bir plana uygun hareket ettiğini düşündürmekte, böylece savaşın fedakarlıklarını ve risklerini daha kabul edilebilir ve anlamlı hâle getirebilir.
Hedef kitle ve etki: Gölgedeki strateji
Netanyahu’nun “yükselen aslan” retoriği, farklı hedef kitlelere yönelik incelikli bir iletişim stratejisinin parçasıdır:
- Yurt içi (İsrail): Temel amaç, kamu desteğini toplamak, parçalanmış bir toplumda ulusal birliği teşvik etmek ve özellikle son zorluklardan sonra liderliğe olan güveni yeniden tesis etmektir. Çatışmayı ilahi destek ve tarihsel kaçınılmazlıkla varoluşsal bir mücadele olarak çerçeveleyerek, derinlemesine yerleşik dini ve milliyetçi duygulara hitap ediyor.
- Bölgesel (İran, Arap ulusları): Düşmanlara karşı ezici bir güç, sarsılmaz kararlılık ve proaktif yetenek imajı yansıtmaktır. Özellikle İran ile ilgili olarak, Pers kültüründe de önemli olan ve muhalif gruplar tarafından benimsenen aslan sembolünün kullanılması, devrim öncesi milliyetçi sembollere başvurarak iç muhalefeti teşvik etme girişimi olabilir. Arap ulusları için ise İsrail’in “güç”ünü “barış” için bir ön koşul olarak sergilemekte, İbrahim Anlaşmaları ruhuyla uyum sağlamaktadır.
- Uluslararası (ABD, Avrupa): Agresif askerî eylemi, ulusal varlığın gerekli, ilahi destekli bir savunması olarak haklı çıkarmak ve sürekli uluslararası destek ve meşruiyet sağlamaktır. Aslanın tanıdık Batı heraldik sembolizminin kullanılması, mesajı daha geniş bir uluslararası kitle için erişilebilir ve anlaşılır kılmaktadır.
Netanyahu’nun retoriği, İran ile olan çatışmayı sürekli olarak varoluşsal bir mücadele olarak çerçeveliyor. “Yükselen aslan” sembolü, kaosun üstesinden gelme, egemenliği iddia etme ve alanı koruma konusundaki derin mitolojik kökleriyle bu çerçeveyi güçlü bir şekilde pekiştiriyor. Bu bilişsel çerçeveleme, yurt içi desteği mobilize etmek, agresif eylemleri küresel bir kitleye haklı çıkarmak ve çatışmanın genel anlatısını İsrail lehine şekillendirmek için çok önemli.
Ezoterik akıl, kader ve gelecek
Binyamin Netanyahu’nun “yükselen aslan” sembolünü kullanması, modern jeopolitik söylemde derinlemesine yerleşik kültürel ve dinî arketiplerin nasıl stratejik olarak mobilize edilebileceğine dair güçlü ve örnek teşkil eden bir vakadır. Bu sembol, aynı anda ham gücü, ilahi yetkiyi, ulusal dirilişi ve algılanan tehditlere karşı proaktif, boyun eğmez bir duruşu ileten çok değerli bir sembol olarak işlev görmektedir.
Peki, tüm bunlar bize küresel olayların arkasında bir “ezoterik akıl”ın olup olmadığı sorusu hakkında ne söylüyor? Kararların rasyonel hesaplamalarla açıklanamayacağını; mitolojik, dinî ve hatta mistik boyutların da etkili olduğunu gösteriyor. Liderlerin retoriklerinde kullandıkları semboller, yüzeyde görünen anlamları taşımakla kalmıyor; bilinçaltı düzeyde derin etkiler yaratıyor, ulusal kimlikleri yeniden şekillendiriyor ve kolektif duyguları harekete geçiriyor.
“Yükselen aslan” gibi sembollerin ulusal anlatıları şekillendirmede, kamu davranışını etkilemede ve uluslararası ilişkilerde devlet eylemlerini meşrulaştırmada kalıcı ve derin gücü, kültürel ve dinî bağlamların nüanslı ve disiplinler arası bir şekilde anlaşılmasının kritik önemini vurgulamaktadır. Jeopolitik gerilimler devam ettikçe ve bilgi savaşı daha sofistike hâle geldikçe, bu tür arketipsel imgelerin stratejik olarak kullanılması ve yorumlanması, devlet yönetiminin ve uluslararası iletişimin önemli ancak sıkça göz ardı edilen bir yönü olmaya devam edecektir. Belki de “ezoterik akıl”, doğrudan bir kontrol mekanizması olmasa da liderlerin ve halkların ortak bilinçaltına hitap eden güçlü semboller aracılığıyla jeopolitik sahneyi etkilemeye devam eden bir gölge gücüdür. Bu bağlamda “yükselen aslan” bir operasyon olmanın çok daha ötesinde tarihin derinliklerinden gelen inançların modern dönemde yeniden tarih sahnesine çıkışını anlatıyor olabilir.

Sesler ve Ezgiler
“Sesler ve Ezgiler” adlı podcast serimizde hayatımıza eşlik eden melodiler üzerine sohbet ediyor; müziğin yapısına, türlerine, tarihine, kültürel dinamiklerine değiniyoruz. Müzikologlar, sosyologlar, müzisyenler ile her bölümü şenlendiriyor; müziğin farklı veçhelerine birlikte bakıyoruz. Melodilerin akışında notaların derinliğine iniyoruz.

Darbeler, İhanetler ve İsyanlar
Osmanlı Devleti'nden Türkiye Cumhuriyetine miras kalan darbeci zihniyete odaklanarak tarihi seyir içerisinde meydana gelen darbeleri, ihanetleri ve isyanları Doç. Dr. Hasan Taner Kerimoğlu rehberliğinde değerlendiriyoruz.