
Engelli bireyler ve istihdam
Engelli bireylerin çalışma hayatına katılımı, toplumsal ve fırsat eşitliği açısından büyük bir ehemmiyete sahip. Peki, 2025 dünyasında işverenlerin engelli bireylere yaklaşımı nasıl? Engelli bireylerin istihdam sorunsalına birlikte bakmaya ne dersiniz?
Anayasamızın 49. Maddesi’ne göre çalışmak, herkesin hakkı ve ödevidir. İnsanoğlu doğar, büyür, çalışır ve vakti geldiğinde bu dünyadan göçüp gider. Hayatımızın ilk 20-25 yılı genelde eğitim hayatıyla geçer ve ailemizin yanında onların şartlarına uygun bir yaşam sürdürürüz. Sonrasında her insan gibi kendi yaşantımızı ayaklarımızın üstünde sürdürmek isteriz. Bazen bir aile kurar, bazen de tek başımıza yaşarız. Ama bunu yaparken tek ve mutlak bir gerçek var ki, çalışmak zorundayız. Para kazanarak kendimize veya ailemize bakmak, geçimlerini sağlamak zorundayız.
Bazen fiziksel becerimize, yapabilirliğimize, okuduğumuz okula veya öğrendiklerimize göre iş dallarında çalışırız. Kimilerimiz şanslıdır, yapmak istediği mesleği seçer, hem para kazanır, hem de mutlu bir çalışma ortamı vardır. Bazılarımız ise çok şanslı olmayız, hayalini kurduğumuz meslek yerine hayatın bizi sürüklediği bir dalda sadece yaşamak için çalışırız, belki çok büyük kazançlar elde ederiz ama mutlu olur muyuz bilemiyorum.
Peki, engelli bireyler için durum nedir? Engel durumuna göre tüm vücut fonksiyon kayıplarının en az %40’ından yoksun olduklarını, yetkili sağlık kuruluşlarından alacakları engelli sağlık kurulu raporu ile belgeleyen vatandaşlarımız “engelli” statüsünde çalışabilirler.
Engelli çalıştırma konusunda 4857 sayılı İş Kanununun 30. Maddesi’nde öngörülen kota sistemi kapsamında;
• 50 veya daha fazla işçi (tarım ve orman işletmelerinde 51 veya daha fazla) çalıştırdıkları;
• Özel sektör işyerlerinde % 3 engelli,
• Kamu işyerlerinde ise % 4 engelli işçiyi meslek, beden ve ruhi durumlarına uygun işlerde çalıştırmakla yükümlüdürler.
Ülkemizde birçok iş yeri mimari kolaylığa sahip değil
İlgili kanun maddesi böyle söylüyor, peki kâğıt üzerinde olanın hayata yansımasına geldiğimizde işyerleri kanun gereğince engelli bireyleri işyerlerinde çalışmaları için verdikleri ilanlar veya İŞKUR aracığıyla bulup uygun olan bölümlere yerleştirmek isterler. İstemesine isterler, engelli birey de çalışıp para kazanmak ister ancak ülkemizde birçok iş yeri mimari anlamda yeterliliğe ve kolaylığa sahip değil. Hatta işyerlerinin içinde çalışan engelli için bir engelli tuvaleti veya fiziksel uygunluk sağlanamaz. Ben hep şanslı olduğumu düşündüm. Uzun yıllardır Lig Radyo’da çalışıyorum, gerçi mesleğim gereği çoğu zaman maçlara, basın tribünlerine, antrenman sahalarına gidiyorum. Şirketimde mimari anlamda gereksinim duyduğum her bir kolaylık sağlanıyor.
Fakat, bir stada gidip basın tribününe girmek istediğimde maalesef zor şartlar önüme çıkıyor. Mesela, yıllardan bu yana akıllı stat olarak yapılan Beşiktaş Tüpraş stadyumu basın tribünü defalarca talepte bulunmama rağmen halen mimari olarak bir engelli veya yaşı ilerlemiş gazeteci için zorluklar içeriyor.
Sadece bir engelli bireyi işe almak yeterli değil, para kazanmak, hayatına devam etmek, ailesine bakmak zorunda olan engelli birey için o iş yerinin mimari şartları da çok önemli. Birçok engelli birey işe girdikten sonra veya giremeden o iş yerine gidip gelemediği için işten ayrılmak zorunda kalıyor. Elbette işveren için ekstra bir masraf olarak görülüyor. Geçmiş yıllarda sadece ceza yememek için engelli bireyleri göstermelik olarak işe alıp, sadece maaşını banka hesaplarına yatırıp gelmelerini istemeyen şirketler olduğunu duymuştum. Bu hem engelli bireye hakarettir.
Şirketler engelli bireyi işe alırken cezadan kurtulmayı düşünüyorlar
İşveren engelli bireyi işe alırken genellikle önce cezadan kurtulmayı düşünür. Birçok şirketin insan kaynakları engelli statüsünde çalışacak eleman aranıyor ilanı verir. Hiçbir zaman muhasebe bölümünde çalışacak engelli aranıyor demez.
Yanılmıyorsam 1999 yılıydı. Büyük bir inşaat firması Pazarlama Müdürü arıyordu. O dönem medyaya kısa bir süre ara vermiştim. Özgeçmişimi yolladığımda hemen cevap geldi ve şirketin sahibi benimle görüşmek istedi. Tam vaktinde gidip odasına girdiğimde bana bakarak “Haluk ama sen sakatmışsın, bu işi nasıl yapacaksın” dedi. Bunu yazmamın nedeni ise diğer bir sorun İşyerlerinde patron veya üst düzey yöneticiler. Engelli bireyler adına karar vermeyi düşünüyorlar. Onların neyi yapıp yapamayacağına kendilerince karar verip hangi departmanda, hangi mevkide çalışacaklarını söyleyip buna razı gelinmesi gerektiğini, nasıl olsa engelli çalışması bile yeterli düşüncesini doğru buluyorlar. Elbette tüm bunlar herkes için geçerli değil. Benim gibi şanslı olanlar olduğu gibi, ne yazık ki bu olumsuzlukları yaşayan binlerce engelli birey var.
Fakat madalyonun diğer tarafına bakmadan bu konu tam olmaz. Engelli bireyler tarafından baktığımızda, “Biz engelliyiz, nasıl olsa yasada zorunluluk var öğrenmek, gelişmek zorunda değiliz, hatta çalışmak bile zorunda değiliz” diyen bir kitle de mevcut. Bu nedenle bu sarmal devam ediyor, bunu yapan engelli bireyler, engelli bireyleri yapabilir, başarabilir görmeyen işveren veya müdürler.
Bu sarmaldan çıkmanın tek çaresi ise engelli olarak değil, muhasebeci, gazeteci, grafik tasarımcısı, yönetmen, yazar, müşteri temsilcisi, sigortacı, bankacı olarak işe alınmak veya bu konularda eğitimi tamamlayıp kendini göstermek. Siz inanır ve başarı gösterirseniz sizi de kabullenmek durumunda kalırlar.

Sesler ve Ezgiler
“Sesler ve Ezgiler” adlı podcast serimizde hayatımıza eşlik eden melodiler üzerine sohbet ediyor; müziğin yapısına, türlerine, tarihine, kültürel dinamiklerine değiniyoruz. Müzikologlar, sosyologlar, müzisyenler ile her bölümü şenlendiriyor; müziğin farklı veçhelerine birlikte bakıyoruz. Melodilerin akışında notaların derinliğine iniyoruz.

Darbeler, İhanetler ve İsyanlar
Osmanlı Devleti'nden Türkiye Cumhuriyetine miras kalan darbeci zihniyete odaklanarak tarihi seyir içerisinde meydana gelen darbeleri, ihanetleri ve isyanları Doç. Dr. Hasan Taner Kerimoğlu rehberliğinde değerlendiriyoruz.