
“Bi’ milyoncu” entelektüeller ve çağımızın bilgi kaosu
Her alanda ahkâm kesen “bi' milyoncu” profesörler çağında yaşıyoruz. Uzmanlık alanı ne olursa olsun, her konuda konuşanlar popülerleşirken, bilgi kirliliği ve itibarsızlığın ortasında gerçek bilgelik kayboluyor.
Her dönem, kendi “makul”unu ve saçmalıklarını oluşturmakta hiç yorulmuyor. Bir karambol var. Bu toz dumandan nefes alabilen, başını kurtaran akıllı adam. Gündemi kaçırma korkusu, yığınla benzer duygularda buluşma hevesi gibi aslı astarı olmayan sabun köpüğü ıstıraplarından ötürü kurtaramıyoruz kendimizi bu hengameden. Hengâme, kargaşa, kaos. Hepsi kalabalıklar için, kalabalıklar da galebe çalıyor elbette.
Eskiden ne sattığı belli dükkânlar olurdu. Peynirciden peynire, berberden tıraşa, kasaptan da ete ulaşırdık. Herkes herkesten ne alacağını bilirdi. Bi’ milyoncular oluştu sonra. Bi’ milyon, yani bi’ liralık, yani aslında üç paralık anlamındaki dükkânlar. Ne ararsan bulunur, o denli nicelikli, envaiçeşit malın sunulduğu, her şeyin olabileceği ama olamayacağı dükkân modeli. Yani çakmak gazı rafının altında yakın okuma gözlüğü yer alırken, bakır çaydanlıkların hemen üstünde de ağrı kesici olduğuna inanılan kaplanlı merhemler satılabiliyor. Her biri birkaç kuruşluk mal. Al-tüket-at! Mal ama itibarsız.
Güzel ülkemin Übermensch’leri
Böyle bir dükkândan, hani iki üç kez işime yarar diye aldığım birkaç mal ile ofise döndüm. YouTube’u açtım ve karşıma kıyafetleri, aksesuarları karikatür gibi dizayn edildiği belli, üzerinde çalışıldığı aşikâr biri çıktı. Celal Şengör’müş ismi. Tarihçiymiş galiba, tarih anlattı çünkü. Sonra sıradaki video gelince din anlatımını dinledim, hata etmişim, ilahiyatçıymış. Ardından felsefe videosu aktı. Akabinde de ekonomi, antropoloji, sosyoloji gibi konuları da izah etti. Belden aşağı küfürlü düşük seviyeli videolarını da gördüm. Aslında ne iş yaptığını sorgulama ihtiyacı dahi hissetmedim. Jeologmuş.
Bu ulema sınıfının hikmetinden sual olunmaz diyerek başka video açtım. Müzikten giriyor bir adam, felsefeden çıkıyor, hayatı anlama üzerine mutantan konuşmalar yapıp muhteşem ahkâmlar kesiyor. Nietzsche mezarında ters dönsün, gelsin görsün güzel ülkemin Übermensch’lerini. İslam’ın kelam, akait, şeriat her nevi dehlizlerine giriyor, neye ve nasıl inanmamız iman etmemiz gerektiğini öğretiyordu. Gençler ağzı açık dinliyor, psikologlardan daha üst mertebede bakışla, bir diyetisyen hassaslığı ile ruh alemine ve beslenme üzerine nutuklar atıyordu. Deizm, agnostizm, ne bulduysa üstüne konuşulacak entelektüelitede bir zat, maşallah suphanallah. Küpe taktıktan sonra gelen her hududu açabilen bir yeşil pasaport özgüveni sanırım bu rahatlık. Ne güzel bir ülkemiz var. Herkese açık, her fikre açık. Kimse de demiyor ki “Aslanım sen necisin, ne iş yaparsın…” Bu hazret de Sinan Canan isminde bir üstinsanmış, Celal gibi. Kendisi biyologmuş. Bize üniversite seçimi öncesi biyoloji bölümünün bu maharetlerini anlatmamışlardı, jeoloji de böylesi “kutsal kâse”ymiş meğer.
Dükkânda satılan bilim
Aç YouTube’u, aç televizyonu al sana bi’ milyoncu, ne ararsan bulunur derde devadan gayrı. Bu zevat, nasıl popülermiş ki İslam akaidini bir biyologdan, Orta Çağ tarihini jeologdan öğrenebiliyormuşuz. Bence mahsuru yok. Arz talep. Öyle saça böyle tarak.
Normalde herhangi bir ismi muhatap alarak yazmazdım. Ama berberden mücevher, futbolcudan pilotluk, ayakkabı boyacısından fetva, aşçıdan ön çapraz bağ ameliyatı hizmeti bekleyen ve üşüşen insanları görünce dayanamadım. Bi’ milyoncu profesörlerin zerre itibarı yoktur nazarımda, hem de hiçbirinin. Hayır diyeceğim ki: Koyunun olmadığı yerde keçiye Abdurrahman Çelebi derler ama öyle de değil. Hemen yandaki muteber dükkânlarda ne güzide eserler arz-ı endam ederken, niçin üç para etmez malların peşinde gitsin ki müşteri?
Ruhsati bir nefesinde şöyle diyor: “Herkes yarasına derman arıyor / Deva belli değil dert belli değil / Dünyanın gidişi acayip oldu / Koyun belli değil kurt belli değil”

Sesler ve Ezgiler
“Sesler ve Ezgiler” adlı podcast serimizde hayatımıza eşlik eden melodiler üzerine sohbet ediyor; müziğin yapısına, türlerine, tarihine, kültürel dinamiklerine değiniyoruz. Müzikologlar, sosyologlar, müzisyenler ile her bölümü şenlendiriyor; müziğin farklı veçhelerine birlikte bakıyoruz. Melodilerin akışında notaların derinliğine iniyoruz.

Darbeler, İhanetler ve İsyanlar
Osmanlı Devleti'nden Türkiye Cumhuriyetine miras kalan darbeci zihniyete odaklanarak tarihi seyir içerisinde meydana gelen darbeleri, ihanetleri ve isyanları Doç. Dr. Hasan Taner Kerimoğlu rehberliğinde değerlendiriyoruz.