27 Aralık 2025

21. yüzyılın ilk çeyreğinde spor: Hesaplaşmalar, kırılmalar ve unutulmaz figürler

Bu çeyrek yüzyıl; devlet destekli dopingden küresel yolsuzluklara, mutlak otoritelerin sarsılmasından sporun yönünü değiştiren ikonlara uzanan büyük hesaplaşmalara sahne oldu. Spor, ilk kez bu kadar açık biçimde hukuk, etik ve kamu vicdanıyla yüzleşti.

21. yüzyılın ilk çeyreği, sporun yalnızca “iyi olanın kazandığı” romantik bir alan olmadığını; gücün, denetimin ve etik sınırların sürekli sınandığı sert bir mücadele sahası olduğunu da açık biçimde gösterdi. Bu dönem, spor tarihinin belki de en büyük hesaplaşmalarına tanıklık etti. Devletlerin, federasyonların, yıldızların ve sistemlerin dokunulmaz olmadığı gerçeği ilk kez bu kadar net ve küresel ölçekte ortaya çıktı.

Bu bölümde yer alan başlıklar, sporun karanlık ve aydınlık yüzlerinin iç içe geçtiği kırılma anlarını bir araya getiriyor. Bir ülkenin sistematik şekilde spordan dışlanması, dünyanın en güçlü federasyonunun hukuk önünde diz çökmesi ya da “kusursuz” görünen yapıların birer birer sorgulanması… Tüm bunlar, sporun artık yalnızca sahada değil; mahkeme salonlarında, raporlarda ve kamu vicdanında da oynandığını gösterdi.

Ancak bu çeyrek asır yalnızca skandalların ve cezaların hikâyesi değil. Aynı zamanda sınırları zorlayan ikonların, sporun estetiğini ve kültürünü dönüştüren figürlerin, bir vuruşla, bir geçişle ya da bir duruşla tarihin akışını değiştiren anların da dönemiydi. İster karlı pistlerde ister yeşil sahalarda ister sessiz bir snooker masasının başında olsun; bazı isimler, bu çağın ruhunu tek başına temsil etmeyi başardı.

Liste ilerledikçe görülecek ki 21. yüzyılın ilk çeyreğinde spor hem en büyük itibar kayıplarını hem de en saf ilham anlarını aynı potada yaşadı. Kuralların yeniden yazıldığı, otoritelerin sarsıldığı ve bireyin etkisinin hiç olmadığı kadar büyüdüğü bu dönem, modern spor tarihinin en sert ama en öğretici sayfalarından biri olarak hafızalara kazındı.

50- Rusya’nın spordan men edilmesi

Rusya’nın spor dünyasını sarsan doping skandalı, 2014 Soçi Kış Olimpiyatları sonrası ortaya çıkan ve devlet eliyle yürütülen sistematik bir sahtecilik operasyonuna dayanmaktadır. WADA tarafından yayımlanan McLaren Raporu, Rusya Spor Bakanlığı ve istihbarat servislerinin (FSB) binlerce sporcunun pozitif çıkan doping numunelerini gizlice temiz numunelerle değiştirdiğini belgelemiştir. Bu ağır ihlaller sonucunda Dünya Anti-Doping Ajansı (WADA), Rusya’yı Olimpiyatlar ve Dünya Kupası gibi büyük organizasyonlardan men etmiş; ülkenin bayrak, marş ve resmî isim kullanımı yasaklanmıştır. Temiz olduğu kanıtlanan Rus sporcular ise uzun bir süre boyunca "tarafsız atlet" statüsünde yarışmak zorunda kalmışlardır. Bu süreç, dünya spor tarihinin en büyük kurumsal yolsuzluk ve itibar kaybı vakalarından biri olarak şimdilik tarihe geçmiştir.

49 - FIFA yolsuzluğu

FIFA yolsuzluk davası (FIFA Gate), spor dünyasının tarihindeki en büyük hukuk ve etik operasyonlarından biridir. 2015 yılında Zürih'te bir otelde düzenlenen şafak operasyonuyla başlayan süreç; onlarca üst düzey yöneticinin rüşvet, kara para aklama ve dolandırıcılıkla suçlanmasıyla küresel bir krize dönüşmüştür. BD Adalet Bakanlığı (DOJ) ve FBI tarafından yürütülen soruşturmada, FIFA yöneticilerinin 24 yıl boyunca toplam 150 milyon doları aşan rüşvet ağları kurduğu ortaya konmuştur. 2018 (Rusya) ve 2022 (Katar) Dünya Kupası ev sahipliği seçimlerinde oyların satın alınması, televizyon yayın hakları ve sponsorluk anlaşmalarında usulsüzlük yapılması gibi suçlarla FIFA Başkanı Sepp Blatter ve UEFA Başkanı Michel Platini gibi dev isimler futboldan men edilmiş; Chuck Blazer gibi "köstebek" isimlerin itiraflarıyla düzinelerce yetkili tutuklanmıştır. Spor dünyasındaki "dokunulmazlık" efsanesini yıkarak uluslararası federasyonların hukuk üstü olmadığını tüm dünyaya kanıtlamıştır. FIFA'nın kapalı kutu yapısının şeffaflaşmasına, görev süresi sınırlandırmaları gibi köklü yönetim reformlarının yapılmasına ve etik kuralların sertleşmesine doğrudan zemin hazırlamıştır. Sporun devasa ekonomik gücünün ancak sıkı denetim ve "iyi yönetişim" ilkeleriyle korunabileceğini göstermiştir. Sponsorların ve kamuoyunun etik beklentilerini en üst seviyeye taşıyan skandal, yolsuzluğa karşı küresel bir "sıfır tolerans" standardı oluşturmuştur.

48 – Zidane, kafa ve maç bitti

98 Dünya Kupası ve 2000 Avrupa Şampiyonluğu sonrası, hayal kırıklığı 2002 ve moral bozan bir 2004 sonrası Zidane artık millî takım kariyerini noktalıyordu. Onunla beraber tarihi kadrodan birçok isim de bıraktıklarını açıklıyordu. 2006 elemelerine 6 maçta 9 puanla başlayınca çağrılara direnemeyip 2005 senesinde millî takıma geri dönen Zidane’ı Henry şu sözle karşılıyordu: “Evet Tanrı var ve yeniden Fransa Millî Takımı’nda.” Zorlansa da İrlanda ve İsrail önünde 2 puan farkla kupaya gitmeyi başaran Fransa’da Zidane asıl burada baş rolü alacak ve takımının vasat grup maçları performansından sonra gümbür gümbür finale gitmesinde 1 numaralı sebep olacaktı. 98 dünya kupasında da sinirine hâkim olmakta zorlandığını gördüğümüz Zidane’nın bu zaafına gidebilecek ustalıkta Materazzi’nin olduğu İtalya ile olan final maçı ise hepimizin malumu. Spor tarihinin en ironik iki fotoğrafı aynı maçta çıkıyordu. Zidane’nın kafası ve hüzünle kupanın yanından geçerek oyunu terk etmesi. Büyük insanların her hareketi büyük etki eder. O gün sahada olan diğer 21 oyuncudan biri o kafayı atsaydı hepimiz biliyoruz ki bu listeye girmeyecekti.

47 - Lindsey Vonn

Kış sporlarının kendi içerisinde çıkarttığı onlarca yıldız içerisinde bambaşka, çok özel bir yeri olan kadın. Allah vergisi yeteneğini neredeyse yürümeyle kaymayı aynı anda öğrenerek göstermeye başlamıştı Lindsey. Çocukluk kahramanının mentörlüğünde tarihin en büyüleyici kariyerinin adımlarına başlamıştı. Sosyal yanının güçlülüğü, muhteşem yeteneği ve güzelliğiyle birlikte Amerika Sweet Heart’ını bu sefer karlı tepelerde bulmuştu. 4 olimpiyat katılımı (2026 Cortina’yı eklemeden). Ayakta bazı yarışlarda gelenek olarak verilen galibiyet ödülü olan inek ve keçilerden bi çiftlik kurma, totalde 82 dünya kupası zaferi, alp disiplininin tüm kategorilerinde zafere ulaşan 6 kadından biri olma, olimpiyat şampiyonluğu, dünya şampiyonluğu vs. 2 kez diz ameliyatı geçirip ikisinde de geri dönmeyi başaran Lindsay 2019’da Dünya Şampiyonası tarihinde madalya alan en yaşlı (34) sporcu olduktan 5 sene sonra ikinci sakatlığı atlatıp yeniden kaymaya başladığında 41 yaşında elde ettiği Dünya Kupası zaferi  kariyerin 83. zaferi oluyordu. Ufak bir öneri; tarihin en zor pisti kabul edilen Kitzbuchel-Streif pistinden kayan ilk kadın olduğu özel gece kayışını izleyin. Ne kadar özel bir ismi seyrettiğinizi göreceksiniz.

46- Snowboard’un devrimcisi Shaun White

Bir insan bir sporun kültürdeki yerini bu kadar değiştirip, geliştirebilir. Bahsettiğimiz adam sadece bir şampiyon değil, bir devrimci. Tony Hawk kay-kay için neyse Shaun White da snowboard için o. Snowboard gibi niş görülen bir aksiyon sporunu ana akımın merkezine taşıması, onu çağdaş spor tarihinde istisnai bir konuma yerleştirir. Üç Olimpiyat altın madalyası (2006, 2010, 2018) ve X Games tarihinin en çok madalya kazanan sporcusu ve özellikle de halfpipe disiplininde yaptığı teknik devrim, literatüre kattığı yeni hareketler. X-Games’in kış sporları versiyonunun ana akımın gözüne takılmasının da sponsorların buraya doğru başlarını çevirmesinin de ana sebeplerinden bir tanesi, bu spor uğruna çenesini bile kıran, Shaun White: Nam-ı diğer “Uçan Domates.”

45 -  The Rocket

Türkiye’de sessiz sedasız en sevilen sporlardan biri olmayı başaran snooker’da bunu biraz da Ronnie O’sullivan’ın varlığı tetikledi dersek herhâlde yanlış olmaz. Ronnie O'Sullivan, 21. yüzyılın ilk çeyreğinde snooker denildiğinde akla gelen tartışmasız merkez figürdür. Olağanüstü doğal yeteneği, oyunu algılama hızı, snooker’ı âdeta yeniden tanımlamıştır. Hem sağ hem sol eliyle üst düzey oynayabilmesi, saniyeler içinde pozisyon planlayabilmesi ve rekor sürede yaptığı 147’lik seriler, onu yalnızca kazanan değil, oyunun sınırlarını zorlayan bir sanatçıya dönüştürmüştür. Bu çeyrek yüzyılda oynadığı 8 Dünya Şampiyonası finalinin 7’sini kazanan “The Rocket” 20. yüzyılın efsanelerinden Hendry’i de yakalamış oldu. Ama onu sadece istatistiklerle anlatmak yetmez. Onu eşsiz kılan yalnızca kupaları değildir. Kariyeri boyunca yaşadığı inişli çıkışlı ruh hâli, depresyonla mücadelesi ve sisteme karşı mesafeli duruşu, onu kusursuz bir ikon değil, gerçek ve kırılgan bir figür hâline getirmiştir. Zaman zaman turnuvalardan çekilmesi, sert açıklamaları ve kendiyle çatışması, snooker dünyasında tartışma yaratsa da aynı zamanda sporun insanî yönünü görünür kılmış, maçların daha hızlı, daha agresif ve izleyici dostu oynanabileceğini kanıtlamıştır.

44 - Arsenal Invincibles

Arsenal’in 2003-2004 sezonunda ulaştığı "Invincibles" (Yenilmezler) unvanı, sadece İngiliz futbolunun değil, dünya spor tarihinin en ikonik başarılarından biri olarak kabul edilir. Arsene Wegner yönetimindeki Arsenal, 38 maçlık Premier Lig maratonunu 0 mağlubiyetle (26 galibiyet, 12 beraberlik) tamamlayarak şampiyon oldu. Daha önce 1888-89 sezonunda Preston North End bunu başarmıştı; ancak o dönemde lig sadece 22 maçtan oluşuyordu. Modern futbolun fiziksel ve taktiksel zorluk seviyesinde bu başarıya ulaşmak, imkânsıza yakın bir başarı olarak görülür. Bu kadro sadece sonuç odaklı değil, izlemesi büyüleyici bir futbol oynuyordu. Arsène Wenger’in vizyonuyla; Thierry Henry, Dennis Bergkamp, Robert Pires ve Patrick Vieira gibi isimler, hızı ve tekniği birleştiren akıcı bir oyun sergiledi "Wengerball". Savunmada Sol Campbell ve Kolo Toure’nin sertliği ile hücumdaki zarafet, takımı komple bir makine hâline getirmişti. Yenilmezlik serisi sadece o sezonla sınırlı kalmadı; bir önceki sezonun sonundan bir sonraki sezonun başına kadar toplamda 49 maçlık bir yenilmezlik serisine ulaştılar. Premier Lig yönetimi, bu benzersiz başarıyı onurlandırmak adına Arsenal’e özel, altın renkli bir Premier Lig kupası hediye etti. Normalde gümüş olan kupanın bu altın versiyonu, dünyada sadece Arsenal müzesinde bulunmaktadır ve bu durum başarının tarihteki tekilliğini simgeler. "Invincibles", futbol dünyasında scouting (gözlemcilik), beslenme düzeni ve modern antrenman tekniklerinin nasıl kökten değiştirebileceğinin en somut kanıtı olarak tarihe geçti.

43 – E-bilet uygulaması

Türk futbolunda 2014 yılından bu yana uygulanan e-bilet (Passolig) sistemi, spor dünyasında dijitalleşme ve güvenlik adına atılmış en büyük adımlardan biridir. 2025 yılı itibarıyla bu sistem, artık sadece tek bir kurumun (Passolig) tekelinde olmaktan çıkarak kulüplerin kendi biletleme firmalarıyla anlaşabildiği ve T.C. kimlik kartlarının bilet olarak kullanılabildiği daha sözde esnek bir yapıya evrilmektedir. Eskiden uygulanan "toplu tribün kapatma" cezaları yerine, suçu işleyen şahsın "bireysel olarak" men edilmesi imkânını sağlaması için devreye sokulan sistem verimli çalışmadığı için blok kapatma cezaları devam etmektedir. Maç günü yapılan kontrollerin yetersiz kalması veya fotoğraf eşleştirmesinin tam yapılmaması, sistemin güvenlik vaadini zaman zaman boşa çıkarabilmektedir. Fiziki kâğıt bilet devrini kapatan bu sistem, biletlerin el altından fahiş fiyatlara satılmasını sözde zorlaştırmıştır. İnternet üzerinden saniyeler içinde bilet almayı ve maça sadece telefon veya kart okutarak girmeyi sağlar. Biletin kaybolma riski yoktur. Teknolojiye mesafeli yaşlı taraftarlar veya turistler için sisteme kayıt olma ve kart aktivasyon süreçleri zahmetli olduğundan maça bilet almak bazı kesimler için zorlaşmış oldu. Kulüpler, statlarına kimlerin geldiğini net bir şekilde analiz edebilir ve bilet gelirlerini doğrudan, kayıtlı bir şekilde kasalarına koyarlar. Sistem işletim ücretleri (yıllık vize bedelleri) taraftarın üzerinde ek bir mali yük oluşturur. Bu durum, özellikle alt liglerde taraftarın maça gitme motivasyonunu düşürebilmektedir.

42 - Verstappen’nin son turda Hamilton’ı geçişi

2021 Abu Dhabi Grand Prix’sinin son turunda Max Verstappen’in Lewis Hamilton’ı geçmesi, sadece bir yarış galibiyeti değil, Formula 1 ve dünya spor tarihinin en ikonik ve tartışmalı anlarından biridir. Lewis Hamilton'ın 2014’ten beri süregelen mutlak dominasyonu bu geçişle sona erdi. Hamilton, Michael Schumacher’in 7 şampiyonluk rekorunu kırıp "tarihin en çok şampiyon olan pilotu" unvanını tek başına ele geçirmeye çok yaklaşmışken, bu geçiş Mercedes çağını kapattı ve Red Bull-Verstappen dönemini resmen başlattı -ki rakibin tüm bir sezon boyunca kafa kafaya mücadele edip son yarışa tamamen eşit puanla girmesi spor tarihinde nadir görülen bir durumdur. Şampiyonun damalı bayrağa sadece birkaç viraj kala, yani sezonun toplamda 1297. turunda değişmiş olması, bu anı bir "Hollywood senaryosu" kadar dramatik ve unutulmaz kıldı. Yarış Direktörü Michael Masi’nin Güvenlik Aracı periyodundaki kuralları uygulama biçimi (sadece aradaki tur bindirilmiş araçların geçmesine izin vermesi), sporun adaletini ve yönetim biçimini tartışmaya açtı. Bu olay, Formula 1’de kural değişikliklerine ve yönetim kademesinde ciddi revizyonlara (Masi'nin görevden alınması gibi) yol açtı. Verstappen’in geçişi, sporu sadece teknik bir yarış olmaktan çıkarıp, tüm dünyanın konuştuğu bir "popüler kültür" olayına dönüştürerek yeni nesil bir taraftar kitlesi oluşturdu.

41 - Cüneyt Çakır Şampiyonlar Ligi finalinde düdük çaldı...

Cüneyt Çakır, geride bıraktığımız çeyrek yüzyılda Türk hakemliğine damga vurmayı başarmıştır. Özellikle Türkiye'de yönettiği maçlarda, Süper Lig'de zaman zaman eleştiri oklarının hedefi olsa da Avrupa arenasında gösterdiği performansla dikkatleri üzerine çekmiştir. Bu dönemde ekibiyle birlikte UEFA ve FIFA organizasyonlarından sık sık maç daveti almıştır. 2014 Dünya Kupası'nda Hollanda - Arjantin yarı finalinde düdük çalan Çakır, 2018 Dünya Kupası yarı finalinde de Hırvatistan - İngiltere maçını yönetmiştir. Başarılı hakemimiz böylece iki farklı Dünya Kupası'nda düdük çalmıştır. Çakır ayrıca Avrupa Şampiyonası maçlarında da birçok kez görev almayı başarmıştır. Gelelim Cüneyt Çakır'ın bizleri gururlandıran en büyük başarısına... Tarihler 6 Haziran 2015 yılını gösterdiğinde, Berlin Olimpiyat Stadı'nda Barcelona ile Juventus arasında oynanan Şampiyonlar Ligi final mücadelesinde düdük çalan ilk Türk hakem olmuştur. Maçta Çakır'ın yardımcılıklarını ise Bahattin Duran ve Tarık Ongun yapmıştır. Bu final Cüneyt Çakır'ın uluslararası arenada yönettiği en büyük karşılaşma olarak tarihe geçmiştir.

 
 
 
 
 
 
 
 
 
 

Podcast

19 December 2023
Doç. Dr. Hasan T. Kerimoğlu
Darbeler, İhanetler ve İsyanlar
28:19
0:01

Url kopyalanmıştır...