Celladıma Gülümserken: İsmet Özel
İsmet Özel’e göre İstiklâl Marşı, bir milletin varlık iddiasının kaydıdır. 1918’de terk edilen Türk bayrağı, savaşla güvenin adresi olur. Türklük, onun düşüncesinde etnik değil; tarihsel bir direniş ve sorumluluk hâlidir.
“-Üstüne basa basa söylüyorum- bugün bütün dünyada insanların hüviyet olarak benimseyebilecekleri iki biçim var: Ya Türk olacaksınız veyahut Amerikalı. Dünyada başka bir milliyet ve din kalmadı. ‘Türk diyeceğine Müslüman desene’ diyorlar. Müslümanlığın Allah indinde din olmaktan çıkarılmasına hizmet edenlerin Müslüman kabul edildikleri bir ortamda, bir atmosferde Türk adını tercih etmenin hususî bir yeri var. Bunun Türkiye’deki etnik meselelerle falan filan alakası yok. İstiklâl Marşı’nın hayatımızdaki yerini anlayabilmek için Türkiye’de yaşayan insanların hayatlarının ne olduğunu bilmemiz lâzım (...) 1. Cihan Harbi bittiği zaman 1918 yılında bu topraklarda -Niğde de dâhil olmak üzere- can ve mal emniyeti bakımından en tehlikeli yer, en güvensiz yer Türk bayrağının altıydı. Onun için insanlar İngiliz, Fransız, Yunan, İtalyan ve eğer bulabildilerse bayıla bayıla Amerikan bayrağı altında güvenlik arıyorlardı. Canlarını ve mallarını teminat altına alabilmek için Türk bayrağı dışındaki bayrakları tercih ediyorlardı. Ama bu eğilime, bu gevşekliğe Türk ordusu direnerek cevap verdi. Bütün müesseselerimizin iflas etmesi karşısında Türk ordusu direnmeyi üzerine aldı ve biz İstiklâl Harbi vermek suretiyle bu yaşadığımız topraklarda can ve mal emniyeti itibariyle en güvenilir yerin Türk bayrağı altı olduğunu temin ettik. Birkaç sene önce altında bulunmanın en tehlikeli olduğu yer İstiklâl Harbi’nin sonunda en güvenilir yer haline geldi.”
Yukarıdaki metin İsmet Özel’in 12 Mart 2011 tarihinde Niğde’de verdiği “İstiklâl Marşı’nın Hayatımızdaki Yeri” başlıklı konuşmasından alınmıştır. [1]
İsmet Özel’in özgeçmişine değinelim. Şiir ve fikirleriyle Türk kültürünü derinden etkileyen şair ve fikir adamıdır. Sökeli bir ailenin, polis memuru Ahmet Bey ile Sıdıka Hanım’ın çocuğu olarak 19 Eylül 1944 tarihinde Kayseri’de dünyaya geldi. 1955 yılında Kastamonu Abdülhak Hamit İlkokulu’ndan mezun oldu. Ortaokulu Çankırı’da okuduktan sonra, tahsiline Ankara Gazi Lisesi’nde devam etti ve buradan 1962 yılında mezun oldu. Aynı yıl Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi’ne girdi. Fakülte öğrencileri tarafından kurulan ve kuruluşunda kendisinin de öncü olduğu Fikir Kulübü’nün yönetim kurulunda önce sekreterlik, daha sonra ast başkanlık yaptı. 1963 yılında Türkiye İşçi Partisi’ne kaydoldu. 1966’da Siyasal Bilgiler Fakültesi’ndeki tahsiline son verdi. 1967-1969 yılları arasında Sivas, Konya, Elâzığ ve Muş’ta askerlik vazifesini yerine getirdi. 1970’de bir grup arkadaşıyla birlikte Halkın Dostları dergisini yayımlamaya başladı. Aynı yıl Türkiye Mühendislik Haberleri Dergisi’nde işe girdi. Halkın Dostları, 12 Mart muhtırasından sonra sıkıyönetim tarafından kapatıldı. 1972 yılında Hacettepe Üniversitesi Fransız Dili ve Edebiyatı bölümünde okumaya başladı. Türkiye Mühendislik Haberleri Dergisi’ndeki işinden ayrıldı. Fikrî bir inzivanın sonunda Müslüman olduğunu idrak etti, hidayete erdi. 1976 yılında evlendi, Ticaret Bakanlığı’nda çalışmaya başladı. 1977’de Hacettepe Üniversitesi Fransız Dili ve Edebiyatı bölümünden mezun oldu. Yeni Devir gazetesinde köşe yazarlığı yapmaya başladı. Ticaret Bakanlığı’ndaki görevinden ayrıldı. 1979’da ara verdikten sonra 1981 yılında Yeni Devir’de yazmaya devam etti. Mimar Sinan Üniversitesi Devlet Konservatuarı’nda Fransızca okutmanı olarak çalışmaya başladı. 1985 yılından itibaren Millî Gazete’de yazmaya başladı. 1988’de Çıdam Yayınları’nı kurdu ve 1995’e kadar yönetti. 1996’da Yeni Şafak gazetesinde de yazmaya başladı. 2001’de Yeni Şafak’ta yazmayı bıraktı, Gerçek Hayat dergisinde yazmaya başladı. 1998’de Mimar Sinan Üniversitesi’ndeki görevinden emekli oldu. 2003’de Millî Gazete’deki ve Gerçek Hayat dergisindeki yazılarına son verdi. Bundan sonra yazıları ve şiirleri kendi adına kurulan bir internet sitesinde yayımlandı. 2007 yılında İstiklal Marşı Derneği’ni kurdu ve bu derneğin genel başkanı oldu. Yazı ve şiirleri bu tarihten itibaren İstiklal Marşı derneğinin resmî sitesinde yayımlandı. 2014-2015 yıllarında İstiklâl Marşı Derneği tarafından yayımlanan Çelimli Çalım dergisinde, 2016-207 yıllarında İstiklal Marşı Derneği Konya Şubesi tarafından yayımlanan Hanyalı Konya Dergisi’nde yazdı. 2013 yılında şiir yazmayı bıraktığını açıkladı. 2016 yılında İstiklal Marşı Derneği başkanlığından ayrıldı. Hâlihazırda İstiklal Marşı Derneği’nin fahri genel başkanıdır. [2]
İsmet Özel’in şiirlerine değinecek olursak, şiirlerinde modern zihniyet ve yaşama tarzının eleştirisi çok önemli bir yer tutar. Bu zihniyet ve yaşama biçiminin kendisini en açık şekilde gösterdiği alan olması sebebiyle Özel, şehri ve şehri imgeleyen unsurları şiirlerinde sıkça kullanır. İsmet Özel’in birçok şiirinde ve hatta düz yazılarında varoluşçuluk (egzistansiyalizm) felsefesinin etkilerini görmek mümkündür. Bu sebeple onun eserlerini anlamada varoluşçuluğun özellikle de Heidegger’in önemli bir yeri olduğunu düşünüyoruz. Özel’in şehri ve şehir hayatını ele aldığı bazı şiirlerinde, Heidegger bağlamında, varoluşçu kavramların ve etkilerinin yansımasını anlama çabasıdır. İsmet Özel için (modern) şehir ahalisi kayıtsız, sıradan, sahip olduklarıyla mutlu, edilgen, konformist, ortak bir aldanış içinde, varlığını anlamaya yönelmekten kaçınan ve yaşıyormuş gibi yapan ikiyüzlülerdir. Özel, gençliğinden bu yana gerek şiirlerinde gerek düz yazılarında bu hayat tarzını eleştirmektedir. Bu eleştirilerinde zaman zaman varoluşçu felsefesinin yaklaşımlarından ve kavramlarından faydalanmıştır. Fakat buna rağmen eklektisizme düşmemiş ve kendi özgünlüğünü koruyabilmiştir. [3]
Logos, ethos ve pathos arasında bir şair
İsmet Özel, 1960 sonrası Türk edebiyatının en müessir şairlerindendir. Genç yaşta kendi şiir yatağını oluşturduğu gibi sonraki dönemlerde de birçok şair için yol gösterici olmuştur. İdeoloji ve gençlik duygularıyla harmanlanmış ilk şiirlerinde yoğun imgeye dayalı ifade şekilleriyle dikkati çeker. Geceleyin Bir Koşu, Evet İsyan, Cinayetler Kitabı ve Celladıma Gülümserken adlı kitapları şiirinin farklı dönemlerini temsil eden metinlerini barındırır.
İsmet Özel, Tanzimat sonrası yeni Türk şiirinin doğuşunu veya kuruluşunu Aristo’nun Retorik’indeki üç kavramı kullanarak izah eder: Logos, ethos ve pathos. Ethos çizgisi; “yeri, zamanı, insanı yoğurmayı gözet”en; ahlak, vazife sorumluluk gibi kavramlarla ilişkilendirilebilecek bir yoldur. Tevfik Fikret, Mehmet Akif ve Nazım Hikmet ethos yolunu takip ederek şiire ulaşmıştır. Pathos ise Cenab Şahabettin, Yahya Kemal ve Ahmet Haşim’in takip ettikleri çizgidir, “estetik yapı dildeki içkin özelliklerde aranır. Dilin zamanı yaratabileceğine, insanların dilde mukim oluşlarının meseleyi çözebileceğine inanır (…) Devlete giden bir şiir değildir onlarınki, devletten gelen bir şiirdir.” İsmet Özel, bu tasnifinden uzun bir zaman sonra bir konuşmasında "logos" “ethos” ve “pathos” meselesine yeniden temas eder ve konu hakkındaki düşüncelerini yine Aritotales’ten ödünç alıp “ikna etmek” ve “doğruluğa ulaşmak” fiilleriyle somutlaştırdığı iki farazi hedef üzerinden açıklar: “Logos”, “ethos” ve “pathos” ile “biz birilerini bir şeye ikna edebiliriz" veya “bir şeyin doğruluğuna ulaşabiliriz.” Logos Yunancada akıl ve söz manasına geldiğinden akıl ve söz ile “ikna etmek” ve “doğrulamak” mümkündür. İkinci olarak ethos ile “doğruluğa ulaş”ılabilir ki bu da söz sahibinin “karakteri, seciyesi, ahlâkı” ile yakından ilgilidir; “çünkü ethos kelimesi, bir yandan ‘etik’e, bir yandan da belki de ‘etno’ya gider.” İkna etmek veya doğrulamak fiillerinin icrasında takip edilecek “bir de pathos yolu vardır. Bir insanı ikna etmek için müşterek duygulanımlar alanını kullanırız.” İsmet Özel'in pathos için kullanılan ifadelerinden anlaşılıyor ki bu yol duygu ağırlıklıdır, hissiyatı esas alır.
Tanzimat’tan sonra başlayan Batılılaşma hareketiyle birlikte edebiyatta da yeni bir temayül oluşmuş ve bu temayül, şair ve yazarlar arasında edebî metin oluşturmada klasikten kopup Batılı tür ve şekillere yönelmek olarak tezahür etmiştir. İsmet Özel’e göre Tanzimat aydınlarının, klasik şiirden kopup Batılı şiire yöneldiklerinde taklitten öteye geçip yeni bir ses, anlayış, kavrayış ve düşünceyle yeni bir şiir kurma hedefi koymalarının mühim bir sebebi vardı: “millet olarak varlığımızı devam ettir”mek üzere “yeni bir kültür üretmek.” Ayrıca Batı karşısında millet olarak mevcudiyetini devam ettirmenin yolu; kendi dinamikleri olan, estetik duyuş ve düşünce dünyasına sahip fertlerden teşekkül etmiş bir millet olabilmesi için şiirin büyük bir rolü olduğunu vurgular. Benzeri durum günümüz Türk şiirinde de mevcuttur ve şiir millet olarak varlığını sürdürmek için gerekli olan vasıtaların başında gelmektedir. Bu ve benzeri düşüncelerden hareketle İsmet Özel’in “ethos” ağırlıklı şiir yolunu tercih ettiği anlaşılmaktadır. Geceleyin Bir Koşu haricindeki kitaplarında mevcut olan şiirleri “ethos” ağırlıklı yolun tercih edildiğinin göstergesidir. [4]
Türklük kavramı, düşüncesi…
İsmet Özel, Kalın Türk'te (Nisan 1993 İzmir Konferansı) Türkiye’nin İslam homojenizasyonunun Cumhuriyet sayesinde tesis edildiğini ileri sürmüştür:
“Bunun birinci aşaması mübadele ile oldu. Mübadele Türk Hristiyanların Yunanistan'a verilip, Türk olmayan Müslümanların Yunanistan'dan alınması ile oldu. Yani Türkiye Cumhuriyeti etnik İslamcılık (!) yaptı mübadele ile.” Kitabın önsözünde “Türkiye olarak adlandırılan ülke, Türkiyeliğinde ısrarlı mı? Bu soru bizi acilen millet meselesine götürür. Oysa Türkiye’de ‘millet’ tarifi yapılmamış, çerçeveden mahrum bırakılmış, muhteviyatı kasıtlı bir biçimde çarpıklaştırılmıştır” demekte ve küresel sermaye sisteminin Türkiye’de yaşayan insanları emri altına aldığına işaret etmektedir. “Dünya sisteminin gündemindeki Türkiye ile kendi gündemini oluşturmuş bir Türkiye, aynı şey değil. Birincisi için millete ihtiyaç yok, ikincisini ise sadece millet tesis edebilir. Millet meselesine eğilmek, gözü kapalı sistem karşıtlığı yapılamayacağı gerçeğini yakalamanın ön şartıdır” der.
İsmet Özel, 2000’li yıllarla birlikte “Türklük” meselesini fikir dünyasının temel kavramı hâline getirmiş ve bu Türklüğü de İstiklal Marşı’nın içindeki “ideoloji”den hareketle savunmuştur.
İsmet Özel'in düşüncesinde bir ferdin “Ben Müslümanım” ifadesi tarihsel bir rol oynamamaktadır. Çünkü “Ben Müslümanım” ifadesi bir “millet varlığı” oluşturmamaktadır. İsmet Özel tefekküründe kavimler de “millet” değildir ve temelde “millet” hâlinden bir sapmadır. Çünkü böyle bir yaklaşım “gavurların yanında gavurlara karşı savaşmak” gibi bir hezimete neden olmaktadır. İsmet Özel'e göre Türk olmak, hars ve soy üzerinden Müslümanlığa geçmekle ilişkili değildir. Bu paradigmada bir kişi veya topluluğun Müslümanlık iddiası, onları din ile ilişkili kılsa dahi “Türk” yapmamaktadır:
“Biz Türk’üz. Çünkü Türklük bu topraklarda doğmuş bir şeydir. Ve Türklük bu topraklarda gayr-ı müslim dünyanın geriletilmesi suretiyle doğmuş bir şeydir. Yani Türklük bu topraklarda gayr-i müslim dünyanın geri adım atması, gayr-i müslim dünyanın etkinlikten mahrum bırakılması suretiyle ortaya çıkmıştır. Timur Türk müdür, değil midir? Kesinlikle hayır! Timur Türklük muarızı bir zattır. En azından Mutezile olması sebebiyle Türk'e muarızdır.” [5]
Notlar
[1] Lütfi Bergen, İsmet Özel’in Türk Şiirindeki Yeri, 2019, Millî Mecmûa, 10. sayı [Türk Şiiri], s. 112.
[2] https://islamdusunceatlasi.org/ismet-ozel-/7118
[3] Engin Çağman, İsmet Özel’in Şehir İmgeleminde Bazı Varoluşçu Unsurlar, İstanbul, 2016, Dil ve Edebiyat Araştırmaları Dergisi = Journal of Language and Literature Studies, 13. sayı, s. 7.
[4] Mustafa Balcı, İsmet Özel Şiirinde Servet-i Fünûn İzleri = Impressions of Servet-i Fünûn in Ismet Ozel’s Poetry, İstanbul, 2020. Türkiyat Mecmuası = Journal of Turkology, XXX. cilt, 2. sayı, s. 375, 379-380.
[5] Lütfi Bergen, İsmet Özel ile Ziya Gökalp’ın “Türk” Kavramı, 2019. Millî Mecmûa, 6. sayı [Ziya Gökalp], s. 144-145.

Sesler ve Ezgiler
“Sesler ve Ezgiler” adlı podcast serimizde hayatımıza eşlik eden melodiler üzerine sohbet ediyor; müziğin yapısına, türlerine, tarihine, kültürel dinamiklerine değiniyoruz. Müzikologlar, sosyologlar, müzisyenler ile her bölümü şenlendiriyor; müziğin farklı veçhelerine birlikte bakıyoruz. Melodilerin akışında notaların derinliğine iniyoruz.

Darbeler, İhanetler ve İsyanlar
Osmanlı Devleti'nden Türkiye Cumhuriyetine miras kalan darbeci zihniyete odaklanarak tarihi seyir içerisinde meydana gelen darbeleri, ihanetleri ve isyanları Doç. Dr. Hasan Taner Kerimoğlu rehberliğinde değerlendiriyoruz.