
Teminat milletindir
Ahmet Kabaklı 20 Eylül 1980’de Tercüman’da yayımlanan yazısında, milletin rızasının her devrimin ve hareketin tek meşruiyet kaynağı olduğunu vurguluyor. 12 Eylül’ün hemen ardından yazdığı bu yazısında 27 Mayıs 1960’ı da anan Kabaklı, gerçek tarihin ancak milletin vicdanında yazıldığını ifade ediyor.
Yapılan her “devrim” ve hareket için dünya kuruldu kurulalı bir tek meşruiyet ve haklılık kaynağı olmuştur: O da milletlerin rızası, hoşnutluğu ve tasdikidir. Bunun dışında her teminat, her zırh, her korunma boş zahmettir.
Milletin %65’ini karşılarına alarak 8o zamanki muhalefet adına darbe yapıp) meşru iktidarı, idam sehpalarına kadar götüren 27 Mayısçılar, işbu haklılığa ve halkın rızası desteğine sahip olmadıkları için kat kat kanun ve anayasa siperlerine sığınmalarına rağmen, millet teminatını kazanamadılar:
Zorla yaptırdıkları anayasa, milletin ve devletin başına bela kesildiği için 12 Mart ve 12 Eylül’de resmen mahkûm edildi. Milletten zorla alıp başka bir partiye verdikleri iktidar ve o iktidarı detekleyen şer kuvvetleri yıkıldı. Zaman içinde birbirlerini yediler. “Ölünceye kadar senatörlük” imtiyazı, onları kurtarmak değil, küçük düşürdü. Bazıları, anarşistlerle aynı derekeye geldiler. Bugün “demokratik cumhuriyeti korumak ve kollamak” zorunda kalan “el koyma” hareketi, onların bir kısmını göz altına aldı.
Buna karşılık tomar tomar evraklar, rezil rezil nutuklar, aylar-yıllar süren iftiralar ile karalayıp sonra da canına kıydıkları merhum Menderes, milletin kalbinde yaşıyor. Haklı ve iyi olduğundan daha haklı ve iyi olarak millî vicdanda taht kurmuştur. Asıl tarih o vicdandır. Hiçbir propaganda veya zorbalık, asıl tarihî değiştirememiştir.
*
Savaş zamanında ne yapılır? Bütün güçler, araçlar, imkânlar ve sivil otoriteler, “Kumanda zinciri içindeki” askerî makamların emrine verilir. İç savaş, bugünkü savaşların en çetini, dünyada harbin aldığı son şekildir.
Biz, bir iç savaş tehlikesi değil, düpedüz iç savaş geçirdik. Üç yılda eşkıyaya verdiğimiz kurban sayısı, Sakarya Muharebesi’nde Yunanlıya verdiğimizden fazla. Üstelik Türk millet ve devletini topyekûn imhaya hazırlanıyorlardı:
Yalnız gizli örgütler, kızıl sendikalar, dernekler değil, bazı partilerin mensupları, devletin polisleri ve öğretmenleri bile Ermeni-Rum-Azınlık Irkçısı-Mezhepçi (düşman) cephede yer almışlardı. Öz çocuklarımız dahi milletle savaşan “gerilla ordusu”na para, kadın tuzağı ile veya aldatılarak gönüllü-mecburi asker yazdırılmışlardı.
Birçok belediyeler, karakollar, devlet daireleri, hatta bakanlıklar, içimizdeki düşman cephenin karargâhı, beslenme, barınma yerleriydi. Esnaftan, vatandaştan (sendikalar yoluyla) işçiden, bankadan, memur maaşlarından, kuyumcu dükkânlarından ve evlerden düpedüz vergi alıyorlardı vergi…
Çok yerde mütegallibe ağaları, aşiret reisleri, silah ve esrar kaçakçıları ve bunları kollayan memurlar ile iş birliği hâlinde, uçak ve (belki) tank hariç, bütün modern silahlarla donanmışlar. Polisle değil, ordu ile dahi savaşa koyulmuşlardı.
İşçiye baskı yapıyorlar: Memleketin can damarı kesimlerde istihsal duruyor, işçi aç, memleket yokluk içinde… Esnafa buyruk dağıtıyorlar! Dükkânlar kapanıyor. Devletin giremediği “kurtarılmış” yani Türkiye Cumhuriyeti’nden koparılmış şehirler, kasabalar, mahalleler vardı. Canileri, soyguncuları bilip görüp de haber veremeyen, hatta onları mecburen barındıran vatandaşlar kan ağlıyordu.
Geçtiğimiz devre, en felaketli bir savaş değil de ne idi?
Öyle ise ordunun, Cumhuriyet’i kurtarmak üzere el koyması, bir kanun borcu… yani haklı.
Gidişlerinin de haklı olacağına dair beyanatlar verdiler, basın toplantısı yaptılar, antlar içtiler.
Şimdi, devlete karşı ağır suç işleyenlerden başka hiçbir fert, parti ve zümrenin burnunu kanatmadan seçimleri yaptırıp demokrasiyi de kurtardıkları zaman, milletin kalbinde taht kurmuş olacaklar. Hiçbir dil onlara uzanamayacak, çünkü teminat millettir.

Sesler ve Ezgiler
“Sesler ve Ezgiler” adlı podcast serimizde hayatımıza eşlik eden melodiler üzerine sohbet ediyor; müziğin yapısına, türlerine, tarihine, kültürel dinamiklerine değiniyoruz. Müzikologlar, sosyologlar, müzisyenler ile her bölümü şenlendiriyor; müziğin farklı veçhelerine birlikte bakıyoruz. Melodilerin akışında notaların derinliğine iniyoruz.

Darbeler, İhanetler ve İsyanlar
Osmanlı Devleti'nden Türkiye Cumhuriyetine miras kalan darbeci zihniyete odaklanarak tarihi seyir içerisinde meydana gelen darbeleri, ihanetleri ve isyanları Doç. Dr. Hasan Taner Kerimoğlu rehberliğinde değerlendiriyoruz.