
ŞİÖ: Dünya için “alternatif”, Ankara için “vitrin”
Tianjin’deki 25. zirvesiyle ŞİÖ hem Batı’ya meydan okuyan mesajları hem de Çin’in sunduğu yeni finansal araçlarla örgütün iddiasını artırıyor. Diyalog ortağı Türkiye ise Avrasya’daki görünürlüğünü artırmaya, ticaret ilişkilerini çeşitlendirmeye odaklanıyor.
31 Ağustos–1 Eylül 2025 tarihlerinde Çin’in Tianjin kentinde gerçekleştirilen 25. Şanghay İşbirliği Örgütü (ŞİÖ) Zirvesi örgütün tarihindeki en kapsamlı buluşmalardan biri oldu. Ev sahibi Çin, “SCO Kalkınma Bankası” girişimini ve yerel paraların kullanımını teşvik eden bir finansal mimariyi gündeme taşıdı. “Elektro-yuan” olarak adlandırılan dijital yuan bazlı enerji ticareti sistemi, özellikle Orta Asya’da güneş ve rüzgâr enerjisi projelerine yönlendirilecek yatırımlarla destekleneceği için öne çıktı. Pekin ayrıca 2 milyar yuanlık fon taahhüdünde bulunarak bu vizyonun ekonomik temelini pekiştirdi.
Zirvenin politik boyutu da dikkat çekiciydi. Çin Devlet Başkanı Xi Jinping, Batı’nın “soğuk savaş zihniyetini” eleştirerek çok taraflı bir dünya düzeni için çağrıda bulundu. Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin, Ukrayna savaşındaki sorumluluğu Batı’ya yüklemeyi sürdürürken, Hindistan Başbakanı Narendra Modi’nin Xi ve Putin’le aynı karede görünmesi “Rusya-Hindistan-Çin Üçlüsü”nün yeniden yakınlaştığı izlenimi yarattı. Bu tablo, Batı dışı bir bloklaşmanın siyasi sahneye yansıması olarak okundu. Nitekim New York Times’ta -daha önce ABD ve Çin arasında Washington’a eğilimli bir denge unsuru olarak öne çıkan- Hindistan’ın ABD Başkanı Donald Trump’ın agresif gümrük vergisi politikaları neticesinde “kaybedildiği” yönünde bir eleştiri yazısı kaleme alındı.
Örgütün diyalog ortağı Türkiye de zirvede önemli bir profil sergiledi. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Xi Jinping’le yaptığı görüşmede ikili ticareti derinleştirme iradesini ortaya koydu, Putin’le buluşmasında ise Ukrayna krizinde “adil ve kalıcı barış” vurgusunu yineledi. Türkiye’nin ŞİÖ’de diyalog ortağı sıfatıyla yer alması hem örgütün genişleyen coğrafi alanını hem de Ankara’nın çok yönlü dış politika çizgisini yansıtıyordu. Böylece Türkiye, Batı ittifakından kopmadan Avrasya jeopolitiğinde görünürlüğünü artırma stratejisini bu platform üzerinden güncellemiş oldu.
ŞİÖ gerçek bir “alternatif” mi?
ŞİÖ’nün kuruluşundan bu yana dile getirdiği en iddialı tez, Batı merkezli tek kutupluluğa alternatif bir düzen arayışı oldu. Nüfus, enerji kaynakları ve coğrafi yayılım bakımından ciddi bir potansiyeli barındıran örgüt, Tianjin Zirvesi’nde de 2035’e kadar uzanan bir strateji belgesi kabul ederek iddiasını kurumsallaştırmaya çalıştı. Bu çerçevede finans, dijitalleşme ve enerji alanında derinleşme hedefleri gündeme geldi. Ancak örgütün güvenlik boyutunda kolektif savunma taahhüdü getirmemesi, NATO benzeri bağlayıcı bir yapının oluşmasını engelliyor. Öyle ki NATO’nun Hint-Pasifik ve özellikle de Güneydoğu Asya alt bölgesine Japonya ve Güney Kore gibi ortaklarını kullanarak girme girişimleri, Çin dışında herhangi bir ŞİÖ ülkesinin tehdit hissiyatını çok fazla tetiklemiyor ve ortak bir tavır alınmasının önüne geçiyor. Şimdilik post-Sovyet coğrafyasının büyük bir bölümü -daha önce Kazakistan’daki ayaklanmaların bastırılmasında başarıyla sınandığı üzere- Rusya’nın liderlik ettiği Kolektif Güvenlik Antlaşması Örgütü’nün (KGAÖ) kontrol sahası olarak görülebilse de ŞİÖ’nün böyle bir güvenlik mekanizması bulunmuyor.
Bir diğer zorluk ise üyelerin farklı siyasi ve jeopolitik yönelimlere sahip olması. Himalayaların birbirinden uzak tuttuğu iki dev Hindistan ve Çin’in geleneksel rekabeti ve yakın zamanda birbirlerini nükleer silahlarla tehdit eden Hindistan ve Pakistan arasındaki gerilim, örgütün karar alma süreçlerini zorlaştırıyor. Yeni Delhi’nin kimi dönemlerde ortak bildirilerde imzadan kaçınması, bu kırılganlığı açıkça gösteriyor. Ayrıca Belarus ve özellikle de İran gibi adına hala “uluslararası toplum” denilen- Batılı devletler –tarafından yaptırımlarla tecrit edilmiş aktörlerin üyeliği, örgütün uluslararası meşruiyet algısını tartışmalı hale getiriyor. Bu durum, ŞİÖ’yü ekonomik iş birliği araçlarını daha yeknesak kullanabilen BRICS’ten ayrıştırıyor.
Buna rağmen ŞİÖ’nün sağladığı avantajlar elbette küçümsenemez. Öncelikle ABD’nin ardından ekonomik süper güç olarak kendisini kabul ettiren Çin’in varlığı ŞİÖ’ye büyük bir motor güç sağlıyor. Çin ve örgüt üyeleri arasındaki ticaret hacmi 2024’te 512 milyar doları aşmış bulunuyor. Dolar dışı finansal araçlar, özellikle yaptırımların baskısı altındaki ülkeler için bir “ekonomik egemenlik” zemini yaratıyor. Ayrıca örgütün yerel para birimleriyle ticareti teşvik etmesi Rusya, Belarus ve Orta Asya’daki post-Sovyet ülkelerle yapılan ticaret için oldukça önemli. Örgütün esnek bir yapıya sahip olması, üyelerin kendi kırmızı çizgilerini koruyarak iş birliği yapabilmesine imkân tanıyor.
Ankara’nın ŞİÖ’ye bakışı
Türkiye’nin ŞİÖ’ye ilgisi, Batı ittifakındaki konumunu değiştirmekten ziyade Avrasya jeopolitiğinde görünürlüğünü artırma isteğiyle yakından ilgili. Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın zirvede hem Xi hem de Putin’le görüşmesi, Türkiye’nin doğuya dönük diplomasi hatlarını canlı tuttuğunu bir kez daha Batılı ülkelere gösterdi. Başlangıçta Türkiye’nin bu hamleleri ABD ve AB’de “eksen kayması” gibi bir kaygı oluştursa da Rusya ve Ukrayna arasındaki barış görüşmelerinde Ankara’nın her iki tarafla da görüşebilme kabiliyetini göstermesi Türkiye’nin çok kutupluluk içerisindeki güçlü varlığının Batı’da da kabullenilmesini sağladı. Nitekim Türkiye açısından ŞİÖ, bir “alternatif eksen” değil, bölgesel güçlerle eşgüdüm sağlayacak çok taraflı bir platform işlevi görüyor.
Ekonomik veriler ŞİÖ’nün önemini gösteriyor
Türkiye’nin ŞİÖ üyelerine ihracatı 2019’da 14,1 milyar dolardan 2023’te 26,1 milyar dolara çıkarak %85 artış gösterdi. İthalatı ise 55,6 milyar dolardan 106,3 milyar dolara çıkarak neredeyse ikiye katlandı. 2023’te ŞİÖ’nün Türkiye ihracatındaki payı yaklaşık %10, ithalattaki payı %29 oldu. Elbette örgütle ticarette ağırlığı Rusya ve Çin çekti. Rusya’yla ticaret, Ukrayna işgali sonrası 68 milyar dolarlık hacimle zirve yaptı. Türkiye, Rusya’dan ithalatında ham petrol ürünleri ve doğal gazın payını artırdı, birçok ödemesini de ertelemeyi başardı. Bununla birlikte özellikle bankacılıktaki yaptırım baskıları nedeniyle Türkiye’nin Rusya’ya ihracatı %33 yavaşladı.
Çin’le ticarette ise asimetrik bir durum söz konusu. 2023’te Çin’den ithalat 45 milyar dolar seviyesindeyken Çin’e ihracat 3,3 milyar dolar olarak gerçekleşti. Ankara, bu makası daraltmak için tarım/gıda ihracatı başta olmak üzere kota ve erişim başlıklarını Pekin’le gündeme getirdi.
Kazakistan, Özbekistan gibi ŞİÖ üyesi Orta Asya ülkelerine ihracat oldukça çeşitlenmiş durumda. Türkiye’nin bölgeye satışlarında makine/teçhizat, beyaz eşya–elektrikli cihazlar, inşaat malzemeleri ve tüketim ürünleri öne çıkıyor.
Güney Asya’ya inildiğinde ise Türkiye’nin Hindistan’la 2023’te ikili ticaretinin 9,5 milyar dolar olduğu görülüyor. Bununla birlikte Çin’le olduğu gibi Hindistan’la ithalatta ihracata göre belirgin bir fazlalık söz konusu (1,6 milyar dolar ihracata karşılık 7,9 milyar dolar ithalat) ve Ankara dengeyi sağlamak için çalışıyor. Pakistan’la ticari hacim şimdilik bir milyar dolar düzeyinde.
Kısacası 2019–2023’te ŞİÖ’yle ticaret niceliksel olarak büyürken, niteliksel olarak üç eksen belirginleşti: Türkiye’nin henüz ithalat açığı yaşadığı Çin-Hindistan rotası, dengeli seyreden Rusya rotası ve Orta Asya’ya uzanan güçlü, çeşitlendirilmiş ihracat rotası.
“Doğu’ya açılan pencere”
Tianjin Zirvesi, ŞİÖ’nün artık sadece söylem üreten değil, aynı zamanda kurumsal araçlar geliştiren bir aktör olma yolunda adım attığını gösteriyor. Kalkınma bankası, yerel para birimiyle ticaret sistemleri ve 2035’e uzanan strateji belgesi, örgütün jeopolitik bir blok olarak ciddiye alınması gerektiğini ortaya koyuyor. Bununla birlikte güvenlik boyutundaki eksiklikler ve üyeler arasındaki siyasi farklılıklar, örgütün tek kutupluluğa gerçek bir alternatif olma iddiasını sınırlıyor.
Türkiye açısından bakıldığında, ŞİÖ “Doğu’ya açılan bir pencere” işlevi görüyor. Artan ticaret hacmi, enerji bağımlılığı ve Avrasya’daki jeopolitik hareketlilik, Ankara’nın bu platforma ilgisini rasyonel kılıyor. Erdoğan’ın Tianjin’deki temasları ve zirveden önce Çin’in resmi gazetesi People’s Daily’de kaleme aldığı kapsamlı makale, Türkiye’nin bu örgütü fazlasıyla önemsediğini teyit eden somut göstergelerdi.
Gelecek dönemde ŞİÖ’nün başarısı, Çin’in sunduğu finansal araçların uygulanabilirliğine ve örgütün iç gerilimleri ne ölçüde yönetebileceğine bağlı olacak. Türkiye içinse mesele, Batı’yla bağlarını korurken Avrasya’da daha aktif bir rol oynayabilmek. Dolayısıyla ŞİÖ, Ankara’nın “çok yönlü dış politika” vizyonunda tamamlayıcı bir unsur olmaya devam edecek.

Sesler ve Ezgiler
“Sesler ve Ezgiler” adlı podcast serimizde hayatımıza eşlik eden melodiler üzerine sohbet ediyor; müziğin yapısına, türlerine, tarihine, kültürel dinamiklerine değiniyoruz. Müzikologlar, sosyologlar, müzisyenler ile her bölümü şenlendiriyor; müziğin farklı veçhelerine birlikte bakıyoruz. Melodilerin akışında notaların derinliğine iniyoruz.

Darbeler, İhanetler ve İsyanlar
Osmanlı Devleti'nden Türkiye Cumhuriyetine miras kalan darbeci zihniyete odaklanarak tarihi seyir içerisinde meydana gelen darbeleri, ihanetleri ve isyanları Doç. Dr. Hasan Taner Kerimoğlu rehberliğinde değerlendiriyoruz.