08 Eylül 2025

Seul'de militarizm, siyaseti yenecek mi?

Güney Kore’nin geleneksel militarist kaygıları Demokrat Partili Cumhurbaşkanı Lee’nin vadettiği “Kuzey’le diyalog” ve “ılımlı” siyaset çizgisini bastırıyor.

Şanghay İşbirliği Örgütü (ŞİÖ) 25. Zirvesi’nin düzenlendiği bugünlerde Kore Yarımadası’ndan bölgede gerginliği artırıcı bir haber geldi. Güney Kore’nin 2026 savunma bütçesini %8,2 artırmayı hedeflediği bildirildi. Hava savunma, füze ve savaş sistemleri araştırmalarına odaklanan bu bütçe artışı teklifi kapsamında, Savunma Bakanlığı meclisten -47,6 milyar dolar değerinde- 66,3 trilyon won talep etti.

2019’daki %8,2’lik artıştan sonra son yedi yılın en büyük bütçe artışı olacak bu bütçe düzenlemesi özellikle hava ve füze savunma kapasitesini güçlendirmek için 8,9 trilyon won kaynak ayrılmasını öngörüyor. Yüksek irtifadan gelen balistik füzeleri durdurabilen deniz konuşlu SM-3 sistemlerinin tedarik edilmesinin de yer aldığı teklifte, KF-21 savaş uçaklarında kullanılabilecek uzun menzilli havadan havaya füzelerin geliştirilmesine kaynak ayrılması de planlanıyor.

Yapay zekâ tabanlı savaş sistemlerine ayrılan bütçe ise yeni bütçede 191,5 milyar won’dan 340,2 milyar won’a çıkarılacak. Savunma araştırma ve geliştirme (AR-GE) programlarına da %19,2’lik artışla 5,9 trilyon won ayrılacak.

Artışın sebebi ne?

Bir “kapalı kutu” olduğundan düzenli olarak hakkında asparagas haberler çıkan ve bir stadyumda aslanlara yem edilen muhalifler, gizlice Batılı web sitelerine girdiği için top namlusunun ucuna konulan gençler gibi hikayelerle karikatürize edilen ülke Kuzey Kore olsa da aslında Güney Kore de sanıldığının aksine “düşman” kuzey topraklarına göre daha sağlıklı bir demokrasi kültürüne sahip değil. Onlarca yıl ABD’nin desteklediği askeri cuntalar tarafından yönetilen ve seçim tarihi çok da gerilere gitmeyen Güney Kore, siyaset bilimine göre Güney Kore bağımsız bir ülke bile değil. Öyle ki şu an ülkenin askeri-operasyonel komuta yetkisi (OPCON) Washington’da bulunuyor. Yani bir devletin devlet olarak kabul edilmesinin başlıca şartlarından biri olan egemenliği kullanma tekeli kalıcı olarak Güney Kore’nin elinde değil, bir kriz ve savaş durumunda ABD bunu devralıyor. Bunun Seul’e devredilmesi için de Güney Kore hükümetleri sürekli olarak askeri harcamalarını artırıyor, “caydırıcılık” konusunda müttefiki ABD’yi ikna etmeye çalışıyor.

Kuzey Kore tehlikeli mi?

Peki Kuzey Kore gerçekten bu kadar “tehlikeli” mi?

Evet, Kuzey Kore sahip olduğu kıtalararası ve orta-kısa menzilli nükleer balistik füzeleri, anayasalarına göre Kore’nin “barışçıl” olarak birleştirilmesini öngören doktrini, bir devlet dinine dönüşmüş Juche ve Juche’nin kurucusu olarak görülen (ancak Marksist olan) ilk Devlet Başkanı Kim Il-Sung’a duydukları Tanrısal saygı ve tapınma hali, hiçbir muhalefeti olmayan siyaseti, konsolide toplumu ve Güney Kore’nin en büyük dayanağı ABD’yi nükleer silahlarla vurmayı göze alacak “adanmış” psikolojisiyle gerçekten Güney Kore için gerçek bir tehdit.

Güney Kore’nin aksine Kuzey Kore’nin iki müttefiyle -Rusya ve Çin- sınırı bulunuyor ve olası bir kara savaşı durumunda cephe gerisini deniz değil, bu iki ülke oluşturuyor. Ek olarak Kuzey Kore’nin yakın zamanda Rusya-Ukrayna Savaşı’nın Kursk cephesinde askeri tecrübesi de bulunuyor.

Bunlarla birlikte Kuzey Kore sürekli olarak yeni silahlarını test ediyor ve askeri tatbikatlar düzenliyor. Çoğunun ABD’nin Güney Kore ve zaman zaman da Japonya’yla düzenlediği askeri tatbikatlara “cevap” olarak düzenlendiği açıklansa da nicelik ve nitelik olarak Kuzey Kore’nin askeri tatbikatları çok daha fazla ve “kışkırtıcı”. Özellikle 2021-2023’te çoğu nükleer-balistik 41 test gerçekleştiren Kuzey Kore, 2023 nisanında ilk kez Hwasong-18 katı yakıtlı kıtalararası balistik füze testini gerçekleştirmiş, aynı yılın temmuz ve aralık aylarında bu testi iki kez daha tekrarlayarak panik yaratmıştı.

2024’e hidrojen bombası taşıyabilen, bin kilometreden fazla menzili olan, katı yakıtlı hipersonik füzesini test ederek giren Kuzey Kore, bu yıl henüz bu çapta bir test gerçekleştirmese de birçok kısa menzilli füze fırlatmış bulunuyor.

Dolayısıyla Güney Kore, askeri bütçe teklifinde de belirtildiği üzere saldırı silahlarından daha çok savunma silahlarına ağırlık vermek istiyor ancak bu OPCON’un Washington’dan Seul’a devredilmesi için pek de “caydırıcı” bir güç oluşturmuyor.

Güney Kore’nin askerî gücü

Savunma odaklı stratejisini geliştiren Güney Kore’nin 450 bin aktif askeri personeli var. Gayrısafi yurtiçi hasılasının (GSYİH) %2,3’ünü oluşturan savunma bütçesi, ABD Başkanı Donald Trump’ın NATO üyelerine yaptığı %5’lik çağrı baz alınırsa bir jeopolitik kriz için yetersiz görülebilir ancak Kuzey Kore’nin Sovyetler Birliği’nin desteğiyle geliştirilmeye başlanan ve bugün de Rusya’nın teknoloji transferi yaptığı düşünülen nükleer füze teknolojisindeki üstünlüğü dışında Güney Kore’nin askeri teknolojisinin gerisinde kaldığı rahatlıkla belirtilebilir. Güney Kore, teknik üstünlüğü kabul görmüş bin civarında K2 Black Panther ve K1A1 ana muharebe tankına sahip. Kuzey Kore’nin ise çoğu eski Sovyet ve Çin ana muharebe tankından oluşan yetersiz bir zırhlı filosu var.

Yine Kuzey Kore’nin kıyı savunmasından ileri gidemeyecek fırkateyn sınıfından da ufak deniz kuvvetleri ile eski Sovyet ve Çin modeli hava kuvvetleriyle Güney Kore’nin onlarca Chang Bogo-class, Son Won-II-class ve Dosan Ahn Chang-ho-class’lardan oluşan gelişkin deniz kuvvetlerine ve KF-16 ile KF-21’lerden oluşan hava filosuna karşı oldukça kötü bir pozisyonda.

Ayrıca Güney Kore bir NATO ülkesi olmasa da bazı analistlerin yakın gelecekte kurulacağını düşündükleri “Asya NATO’sunun” ilk aday ülkesi. ABD askerleriyle omuz omuza savaşma deneyimi olan Güney Kore, 2006’dan beri NATO’yla resmi diyalog içerisinde ve Japonya, Avustralya ve Yeni Zelanda’yla birlikte “AP4” olarak adlandırılan NATO Asya-Pasifik Ortakları’nın bir üyesi. Bununla birlikte Kuzey Kore’nin ise başta belirtildiği üzere sınırdaş olduğu Rusya ve Çin’in her ikisiyle de -Soğuk Savaş’ta kurulamayan- yakın ilişkileri ve Rusya’yla imzaladığı, içeriği muğlak -bu sebeple de “tehlikeli”- bir askeri iş birliği anlaşması var.

Siyasetten esen “ılımlı” rüzgâr

Tüm bu askeri hesaplamalar bir yana, Güney Kore son Devlet Başkanı Yoon Suk-Yeol’un başarısız sıkıyönetim girişiminin ardınan görevden el çektirilmesiyle öncekinden farklı bir siyasi çizgi izleyebileceği işaretini de veriyor nitekim Yoon Suk-Yeol’un destekçisi ve bugünün muhalefeti aşırı sağcı Halkın Gücü Partisi (PPP) bu süreçte epey itibar kaybı yaşadı.

3 Haziran’da göreve seçilen iktidardaki Demokrat Partisi’nin desteklediği Cumhurbaşkanı Lee Jae-Myung’un ve 7 Temmuz’da atanan Başbakan Kim Min-seok’un Kuzey Kore’yle diyalog ve ABD’yle daha dengeli ilişkilerden yana olduğu biliniyor.

Ancak Kore Yarımadası’nda geleneksel olarak hâkim olan militarist bakış bu “ılımlı” rüzgarları hızla soğutma konusunda bugüne kadar hep başarılı oldu. Bunda Kuzey Kore’nin Seul’a hiç “yardımcı olmaması” kadar, ABD’yle kurulan OPCON mekanizmasının ulusal çıkarları değil Washington’un çıkarlarını öncelemesinin de büyük bir rolü var.

Kuzey Kore Devlet Başkanı Kim Jong-Un’un ŞİÖ 25. Zirvesi’nin yapıldığı günlerde Çin’in II. Dünya Savaşı’nda Japonya’yı mağlup edişinin yıldönümünde düzenlenen askerî geçit töreni için Çin’in başkenti Pekin’e gitmesi ve ilk kez bu kadar çok devlet liderinin olduğu bir ortamda öne çıkması kimilerince “dışarı açılmanın” ilk adımı olarak görüldü. Belki “Güneyli kardeşleri” de militarist sınırların dışına çıkarak bu adıma bir cevap verir.

Podcast

19 December 2023
Doç. Dr. Hasan T. Kerimoğlu
Darbeler, İhanetler ve İsyanlar
28:19
0:01

Url kopyalanmıştır...