
“Rus Evi” Krizi: Azerbaycan-Rusya ilişkilerinde yeni bir kırılma dönemi mi?
Azerbaycan’da bulunan Rus Evi’nin kapatılması, Azerbaycan ve Rusya arasındaki ilişkiyi nasıl etkileyecek? İki ülkenin dış politika dinamikleri bu karar ile birlikte yeni bir kırılma mı yaşayacak? Gelin, bu sorulara birlikte cevap arayalım.
Son dönem küresel ve bölgesel siyasette krizli alanların sayısı git gide artarken, çok da olumlu yorumlanamayacak yeni bir haber bu defa, zaten bir süredir belirli bir gerginliğin hâkim olduğu Azerbaycan-Rusya hattından geldi. Buna göre, Rusya’nın, aralarında Türkiye’nin de olduğu çoğu ülkede etkin kamu diplomasisi aygıtlarından kısa adıyla “Russkiy Dom” (Rus Evi) olarak bilinen kültür merkezlerine ait Bakü’deki ofisinin, “yasal statüsündeki uygunsuzluk” gerekçe gösterilerek ivedi surette faaliyetlerini durdurmasının ve kapatılmasının Azerbaycan hükûmetince talep edildiği, bu yönde 3 Şubat itibariyle Rus Dış İşleri Bakanlığı yetkililerine bir nota iletildiği uluslararası basın ajanslarına ulaştı.
Anılan haber, 25 Aralık 2024 tarihinde sivil bir Azerbaycan uçağının Rus hava sahasında “sehven” vurulması ve Kazakistan’ın Aktau şehrinde düşmesi sonucu pek çok sivilin hayatını kaybetmesinin ertesinde olumsuz bir gidişat izleyen ancak geçmişten bu yana farklı düzlemlerde itidalli ve yakın bir siyaset tarzı takip etmeye özen gösteren iki kritik ülke arasındaki ilişkilere, Diplomasi ve Bölge Çalışmaları perspektifinden yeniden odaklanmanın zorunlu olduğunu bize göstermektedir.
Rus kamu diplomasisi birleşeni olarak “Rossotrudnichestvo”
Sovyetler Birliği’nin 1991 yılında yıkılmasının ertesinde yönünü arayan Rusya Federasyonu’nda, mevcut Başkan Vladimir Putin’in resmî surette devlet gücünü eline aldığı 2000’li yılların ilk dönemi ayrı bir önem arz eder. Gerek iç politik gerek dış politik yapıda önemli değişimleri beraberinde getiren Putin Rusya’sı, diplomasi alanında da klasik siyasal ve geleneksel diplomasi yöntemleri yanında hızla yükselen kültürel ve kamu diplomasisi araçlarını da bu dönemde işler hâle getirmeye başladı.
Tam ismi, “Yurt Dışında Yaşayan Vatandaşlar ve Uluslararası İnsani İş Birliği İçin Federal Ajans” olan kurum (Rossotrudnichestvo/Россотрудничество, resmî web sitesi için; https://rs.gov.ru/), Rusya Dış İşleri Bakanlığı bünyesinde bu surette 2008 yılında hizmete girmiştir. Hâlen başkanlığını, bir dönem önemli bir Rus siyasetçi ve diplomat olan babasıyla aynı ismi taşıyan ve aynı zamanda gazetecilik yapmış Yevgeni Primakov’un yaptığı bu kurum, kurulduğu dönem anayasal çerçevede Putin’in Devlet Başkanlığı’nı kısa süre devrettiği Dmitri Medvedev'in başkanlık kararnamesiyle faaliyete başlamış, büyükelçiliklere bağlı surette yurt dışında organize olmuş, görünürlük ve bilinirlik oranını artırmak açısından çoğunlukla ofislerine daha kolay akılda kalabilen “Rus Evi” adını vermişti.
Esasen Rus Evleri, pek çok Batılı ülkenin de 20. yüzyılın ikinci yarısından sonra yaptığı gibi kültürel diplomasi faaliyetlerini; öğrencilere burs verme, konser/sergi/konferans vb. faaliyetler düzenleme ve diasporaları için birleştirici organizasyonlarda bulunma gibi benzer etkinliklerle pekiştirmek amacıyla kuruldu. Ancak kâğıt üstünde Rus diplomasinin “insani yüzü” veya “yumuşak gücü” olarak faaliyete geçen bu kurumun çehresi ve uluslararası imajı her geçen yıl biraz daha yara aldı. Bu süreçte, bilhassa 2008 yılında önce Gürcistan ve diğer eski SSCB alanlarında baş gösteren çoğunlukla iç olaylar ve buna karşı gelişen çoğunlukla askerî temelli Rus refleksi ve müdahaleciliği, özellikle 2014 yılından sonra Ukrayna’da şiddetlenen ve hâlen devam eden Avrasya’daki çatışma ortamı, önemli rol oynar.
“Yumuşak güç” kurumlarının açmazları
Rus Evleri, salt kültürel emeller yerine “Rus propagandası” yaptıkları gerekçesiyle ve oldukça olumsuz bir imajla -bilhassa Ukrayna kriziyle paralel surette akademi ve diplomasi çevrelerinde uzun dönemdir sıkça eleştirilse de- şüphesiz ABD’deki yeni Trump yönetiminin kapatma kararı aldığı diplomatik “yumuşak güç” kurumu olan USAID (Amerikan Uluslararası Kalkınma Ajansı) özelinde son günlerde yoğunlaşan farklı fikirler de konuya alternatif ve belki daha genel bir çerçeveden yaklaşılmasını da zorunlu kılıyor. Zira USAID için de dile getirilen geleneksel diplomasi yöntemlerinin ötesinde belli ülkelerin “iç işlerine karışma”, hatta “ülkeleri içten karıştırma” suçlaması Rusya tarafından kurulan Rus Evleri başta olmak üzere diğer ülkelere ait benzeri yumuşak güç kurumları için son 50 yıllık dönemde sıklıkla dile getirildi.
Ancak sistematik ve kurumsal temelleri 18-19. yüzyıl Fransız ve İngiliz diplomasileriyle atıldığı bilinen anılan kamu ve kültürel diplomasi araç ve taktikleri, artık aralarında ülkemizin de olduğu Çin, Japonya, İtalya, İspanya gibi pek çok Doğulu ve Batılı ülke tarafından etkin şekilde kullanılmaya çalışılıyor. Öte yandan, Rus diplomasisinin Soğuk Savaş yıllarından bu yana istihbarat yöntemleriyle iç içe ve ayrılmaz şekilde algılanması tabiatıyla “Rus yumuşak gücü” derken; diğer ülke kurumlarına nazaran, daha kuşkucu bir tavır takınılmasını beraberinde getiriyor. Hatta tam da 1990 yılında, Soğuk Savaş’ın bitmesine bir yıl kala belki de ayrı bir kültürel diplomasi taktiğiyle Amerika’da seyirciyle buluşan ve John Le Carré'nin aynı adlı, Soğuk Savaş dönemi istihbarat savaşlarını konu alan romanından uyarlanan ABD yapımı “Russian House” (Rus Evi) isimli filmde, 60 ve 70’lerde meşhur James Bond karakterine de vücut veren Sean Connery, bu defa daha “masum” bir İngiliz kültür insanı (yayıncı) rolünde başrolde oynamıştı.
Yazımıza konu Rus kamu diplomasisi kurumunun kuruluşundan 18 sene önce bu yönde, söz konusu kurumla aynı adla bir filmin yarattığı kamusal algıda da görüleceği üzere genel olarak “yumuşak güç” tartışmalarına konu olan ancak Rusya örneğinde daha da belirginleşen “güvensizlik” algısı, çoğu zaman -belki de Rus İmparatorluk veya Sovyetler geleneğinin de verdiği özgüvenle- Rus diplomasisi tarafından da tamamıyla bertaraf edilmemişti. Hatta bu tür yumuşak güç unsurlarının çoğu ülke arasında süren rekabetçi çıkar savaşlarının bir gereği olduğu farklı vesilelerle ima edilmiş, bu yönde en önemli dayanağın ise ülkeler arasındaki belirli bir hukuki arka plan ve diplomatik teamüller olması gerektiği vurgulamıştı. İşte tam da bu noktada Azerbaycan, geçtiğimiz günlerde gerek hukuki gerek diplomatik olarak Bakü’deki Rus Evi’nin dayanıksızlığından bahsederek kapatılması kararını Rusya’ya iletti.
Bakü’deki “Rus Evi”nin kapanışına giden süreç
Peki ne oldu da Bakü’de, 80’i aşkın ülkede yaptığı gibi bir süredir aktif olarak faaliyet gösteren ve farklı sosyal medya hesaplarından da halka açık pek çok sosyal ve kültürel etkinliğini duyurmaya devam ettiği görülen Rus Evi için kapatılma kararı alındı? Esasen sivil Azerbaycan uçağının düşürülmesi hadisesi ertesinde Putin’in Aliyev’e “özür telefonu”na karşı Rusya’nın olayı tam olarak uluslararası alanda sahiplenmemesi, olası tazminat vb. hususları dillendirmemesi gibi nedenlerle Azerbaycan’ın Rusya’ya karşı bazı yaptırımlar uygulamaya hazırlandığı son haftalarda sıkça konuşuluyordu.
Nitekim geçtiğimiz dönemde elde ettiği “Karabağ zaferleri” ertesinde kazandığı ulusal birliktelik ruhunun da etkisiyle Başkan Aliyev; Rusya-Ermenistan arasında geçmişten bu yana mevcut derin ilişkileri hatırda tutarak, sivil ve masum vatandaşlarını kaybettiği böyle bir olumsuz hadise karşısında iyiden iyiye ülkesinde de olumsuz bir kamuoyu baskısıyla karşı karşıya kalmış ve Rusya tarafına bunu farklı vesilelerle aktarmaya çalışmıştı. Bu surette alınan ilk önlemlerden birinde örneğin, Azerbaycan aleyhinde sert söylemlerde bulunan bazı Rus siyasetçilerin “istenmeyen kişi” ilan edildiği ve ülkedeki Ruslar ve Rusya’dan yeni gelecekler için Azerbaycan’daki ikamet ve göç kurallarında sıkılaştırılmaya gidildiği de basına yansımıştı. Ancak geldiğimiz noktada sonucun Rus diplomasisi için önemli bir resmî aygıtın ve kurumun kapatılması yönünde olacağını pek çok uzman dahi geçtiğimiz haftaya kadar tahmin edemeyebilirdi.
İşi daha da ilginç kılan ise Azerbaycan Dış İşleri Bakanlığı’nın aynı anda, ABD’nin benzeri kurumu USAID’in de Azerbaycan’daki faaliyetinin durdurulması için Trump’ın bu kurumu tamamıyla kapatma kararı öncesinde başlayan girişimlerini Amerikan tarafına nihai surette iletmesi ve bu kurumun Rus Evi ile aynı gerekçeyle, yani “yasal kayıt eksikliği” nedeniyle faaliyetlerini geçtiğimiz hafta durdurma kararı vermesi olmuştu.
Azerbaycan Dış İşleri Bakanlığı Basın Sözcüsü Ayhan Hacızade ise konuya ilişkin yaptığı açıklamada, “Bu tür kuruluşların Azerbaycan Cumhuriyeti topraklarındaki faaliyetleri, ulusal mevzuat, ülkeler arasındaki karşılıklılık ilkesi ve ikili düzeyde varılan anlaşmaların gerekleri uyarınca düzenleniyor. Rossotrudniçestvo’nun Azerbaycan’daki temsilciliğini yapan Rus Bilgi ve Kültür Merkezi – Rus Evi’nin tüzel kişilik olarak kayıtlı olmadığı ve kuruluşun Azerbaycan mevzuatını ciddi şekilde ihlal ettiği Rus tarafına bildirildikten sonra, “3 Şubat 2025 tarihinde Rus Evi’nin faaliyetlerinin durdurulması yönünde Rus tarafına bir nota gönderildi” şeklinde resmî beyanatta bulundu. Ardından anılan kurum ofisi, tabelaları da indirilerek 12 Şubat itibariyle tamamen boşaltılmıştı.
Krizin takip edebileceği sürece dair
Şüphesiz bir önceki maddelerde de açıklamaya çalıştığımız üzere, eski Sovyet Bloku’nun önemli bir durağı olan Bakü ve Azerbaycan, bilhassa Kafkaslardan Orta Doğu’ya pek çok ihtilafın ve gelişmenin hız kesmediği bir dönemde Rus diplomasisinin ve temsilcilerinin çekilmek isteyeceği bir alan olamaz. Hele ki Ermenistan-Rusya-Azerbaycan arasındaki münasebetler her geçen gün farklı biçimde tartışılırken ve gerek Trump yönetimindeki ABD gerek farklı politikalar geliştirme uğraşındaki AB ve pasif genişlemecilik emelleri her geçen gün daha da dillendirilen Çin’in küresel ve bölgesel manalarda diplomasi atakları sürerken; Rusya’nın da Putin gibi hâlen aktif kalmaya çalışan bir lider altında, Suriye gibi daha uzak bölgelerden sonra, “yakın çevre” olarak 2007 yılından bu yana özel önem verdiği eski SSCB alanında iyiden iyiye sıkışması Rus diplomasisi için en son tercih edilecek seçeneklerden biri görülmelidir.
Bu manada akla iki unsur gelmektedir: İlki Putin’in Aliyev’e uçak hadisesinden sonra açtığı özür telefonundan da görüleceği üzere, Rusya’nın bilerek veya bilmeyerek düştüğü çıkmazların farkında olduğu ve kendine, aynı yakın zamanda Suriye’de Esad sonrası yeni rejimle ivedi surette kurduğu pozitif ilişkilere benzer surette, geniş Avrasya’da da yeni manevra alanları açmaya hazır olduğudur. Bu bakımdan Azerbaycan’ın tek taraflı olarak aldığı Rus Evi’ni kapatma kararı esasen diplomatik açıdan ağır bir karar olarak düşünülebilecekse de Rusya, “yakın çevre”sinde müttefik olarak görmeye devam etmek isteyeceği Azerbaycan’a karşı, hâlihazırda geçerli diplomasideki meşhur mütekabiliyet unsurlarıyla cevap vermeyi tercih etmeyebilecek, diğer bir deyişle Rusya’da yerleşik benzeri bir Azerbaycan kurumuna karşı bu tür sert bir önlemi almaktan kaçınabilecektir.
Yukarıda bahsedilen hareket tarzı, başta BRICS ile başlayan ve Azerbaycan’ın da dâhil olduğu pek çok yeni “tam” veya “partner üye”yi arasına katmaya devam eden uluslararası arka planda da Rusya’nın mevcut gücünü korumasına destek verecektir. Zira devam eden Ukrayna krizi ve yakın zamanda yoğunlaşması beklenen Trump-Putin müzakerelerinde Rusya’nın, coğrafyasındaki krizli alanların sayısını en aza indirgemek emelinde olması beklenebilecektir.
Azerbaycan içinse belirttiğimiz üzere, toprak bütünlüğü, ekonomik kalkınma ve Türk dünyası yönünde çalışmalarla ulusal bilincin ve bağımsız diplomasi anlayışının git gide pekiştiği bu dönemde akıllıca bir denge siyaseti izlemek fikri ön plana çıkar. Bu bağlamda Trump dönemi artması beklenen ABD dış politikasındaki değişim ve belirsizliğe ve tabiatıyla Putin Rusya’sının manevra alanlarına Azerbaycan’ın nasıl tepki vermeye devam edeceği ise aralarında kardeş Türkiye’nin de olduğu bölgesel denklemde atacağı iş birliği ve yıkıcı olmaktan öte yapıcı ve bağımsız diplomasiye yönelik hamlelerle daha net şekillenebilecektir.

Sesler ve Ezgiler
“Sesler ve Ezgiler” adlı podcast serimizde hayatımıza eşlik eden melodiler üzerine sohbet ediyor; müziğin yapısına, türlerine, tarihine, kültürel dinamiklerine değiniyoruz. Müzikologlar, sosyologlar, müzisyenler ile her bölümü şenlendiriyor; müziğin farklı veçhelerine birlikte bakıyoruz. Melodilerin akışında notaların derinliğine iniyoruz.

Darbeler, İhanetler ve İsyanlar
Osmanlı Devleti'nden Türkiye Cumhuriyetine miras kalan darbeci zihniyete odaklanarak tarihi seyir içerisinde meydana gelen darbeleri, ihanetleri ve isyanları Doç. Dr. Hasan Taner Kerimoğlu rehberliğinde değerlendiriyoruz.