
Çin'in 15. beş yıllık planı: Ejderhanın yeni yol haritası
Çin, yeni beş yıllık planıyla artık sadece büyümeyi değil, kendi geleceğini yeniden tanımlamayı hedefliyor. 2026-2030 dönemini kapsayacak bu plan, teknolojik bağımsızlık, iç tüketime dayalı kalkınma ve küresel liderlik iddiasını aynı çatı altında topluyor.
Her şeyden önce, bir ulusun kaderini belirli bir zaman dilimine sığdırmak, âdeta dev bir nehrin akışını kontrol etmeye çalışmak gibidir. Çin, yetmiş yılı aşkın bir süredir bu iddialı girişimi, her biri bir öncekinin üzerine titizlikle inşa edilmiş bir dizi beş yıllık plan ile başarıyor. Tıpkı bir mimarın kentin gelecekteki siluetini çizen kapsamlı planları gibi, bu belgeler de Çin'in nerede duracağını, nereye yöneleceğini ve nasıl bir dünya figürü olacağını belirliyor.
Şimdi ise sahne, 2026-2030 yıllarını kapsayacak olan 15. beş yıllık plan için kuruluyor. Ancak bu kez durum, daha önceki planlardan oldukça farklı. Bir zamanlar Batı’nın izinden giden, onu yakalamaya çalışan bir öğrenciyken; bugün Çin, kendi yolunu aydınlatan bir meşale tutuyor. Bu, bir taklitçinin değil, bir liderin planı. Ancak liderlik, aynı zamanda daha önce hiç karşılaşılmamış zorlukları da beraberinde getiriyor.
Geçmişin kırılma noktaları
Çin'in beş yıllık plan geleneği, tarihin tozlu sayfalarında değil, ülkenin DNA'sında yer alıyor. İlk planlar, 1950'lerin ortalarında, sanayileşmeyi ve altyapı inşasını hedefleyen Sovyet modelinden ilham alınarak hazırlanmıştı. O dönemde Çin, savaş sonrası yıkımın ve kırsal yoksulluğun pençesindeydi. Planlar, devasa hidroelektrik santralleri, çelik fabrikaları ve demiryolu ağları inşa ederek ülkeyi modern dünyaya taşımayı amaçlıyordu. Bu planlar, bir milletin kolektif iradesini ve azmini simgeliyordu.
1978'deki reform ve dışa açılma dönemi, planlama yaklaşımında bir kırılmaya yol açtı. Artık katı, merkeziyetçi hedefler yerine, piyasa ekonomisinin dinamikleriyle uyumlu, daha esnek planlar oluşturuluyordu. Bu, Çin'in bir komuta ekonomisinden, hükûmetin rehberliğindeki karma bir sisteme geçişinin işaretiydi. Bu dönemdeki planlar, yabancı yatırımı çekmeyi, özel sektörü teşvik etmeyi ve küresel ticarete entegre olmayı önceliklendiriyordu. İşte bu stratejik değişim, Çin'in dünyanın fabrikasına dönüşmesinin yolunu açtı.
Ancak son yıllarda, özellikle ABD ile artan gerilimler ve küresel tedarik zincirlerindeki kırılmalar, Çin'i yeniden kendi ayakları üzerinde durmaya itti. Pandemi ve dış ticaret savaşları, “kendine güvenen” bir ekonominin ne kadar hayati olduğunu gösterdi. İşte 15. beş yıllık plan, bu yeni dönemin ruhunu yansıtıyor. Bu plan, sadece ekonomik hedefleri değil, aynı zamanda ulusal güvenliği, teknolojik bağımsızlığı ve sosyal istikrarı da merkeze alıyor.
Bu planın temelinde, 2035 yılına kadar kişi başına düşen GSYİH'yi iki katına çıkararak ülkeyi “orta derecede” gelişmiş bir seviyeye taşıma gibi iddialı bir hedef yatıyor. Bu hedef; 2049’da, Çin Halk Cumhuriyeti'nin kuruluşunun yüzüncü yıl dönümünde tam anlamıyla “modern sosyalist bir ülke” olma rüyasının ilk basamağı. Ancak bu rüya, dışarıdan esen sert rüzgârlarla ve içeriden gelen fırtınalarla sınanıyor.
Dünya, beklenmedik dalgalanmalarla dolu. Küresel jeopolitik gerilimler, ticaret savaşları ve teknoloji ambargoları, Çin'in bu yolculuğunu pürüzsüz olmaktan çıkarıyor. Dahası, ülke kendi içinde de bir dizi sorunla boğuşuyor: zayıflayan iç talep, yavaşlayan büyüme ve hızla yaşlanan bir nüfus. Tüm bu karmaşa içinde, 15. plan, sadece rakamlardan ibaret olamaz. O, bir esneklik ve uyum belgesi olmak zorunda. Uzmanların da belirttiği gibi, katı niceliksel hedefler yerine, daha esnek niteliksel hedeflere odaklanmak, yolculuğu güvence altına almak için hayati önem taşıyor.
Planın ana fikirleri
Peki, bu planın kalbinde ne yatıyor? Görünen o ki, Çin üç ana sütun üzerine inşa edilen bir gelecek tasarlıyor:
- Ekonomik yapının yeniden inşası: Çin ekonomisi, uzun yıllar boyunca ihracata ve altyapı yatırımına dayalı bir modelle büyüdü. Ancak bu modelin sınırlarına ulaşıldı. 15. plan, büyümenin motorunu iç tüketime kaydırmayı hedefliyor. Bu, alışveriş merkezlerini doldurmanın çok ötesinde sağlık, eğitim ve sosyal güvenlik gibi alanlara daha fazla yatırım yaparak halkın refahını artırmayı ve güvenini pekiştirmeyi amaçlıyor. Bir yandan geleneksel sanayileri modernize ederken, diğer yandan yapay zekâ, robotik ve biyoteknoloji gibi yeni nesil sektörleri yeşertmek, bu yapısal dönüşümün en önemli parçası olacak.
- Teknolojik bağımsızlık ve inovasyon: Başkalarının izini takip etmek yerine, kendi izini yaratmak. Bu plan, Çin'i teknoloji alanında küresel bir lider olarak konumlandırmayı hedefliyor. ABD'nin teknoloji transferini engelleme girişimleri karşısında Çin, yarı iletken çiplerden yapay zekâya kadar her alanda yerel inovasyona ve kendine yeterliliğe büyük bir vurgu yapacak. Bu, ekonomik bir hedeften ziyade, stratejik bir bağımsızlık beyanı. Çin, artık teknoloji tüketen değil, teknoloji üreten ve dünyaya yön veren bir ülke olmak istiyor.
- Güvenlik ve istikrar: Dalgalı sularda ilerlemek için sağlam bir gemiye ihtiyaç var. Çin, belirsizliğin arttığı bu dönemde hem iç hem de dış güvenliğini artırarak, ekonomik büyüme için istikrarlı bir zemin oluşturmaya çalışıyor. Bu, gıda güvenliğinden enerji kaynaklarına, siber güvenlikten finansal risklere kadar geniş bir alanı kapsıyor. Uluslararası ilişkilerde ise “daha geniş bir açıklık” vurgusu, Çin'in küresel yönetimde daha büyük bir rol üstlenmeye hazır olduğunu gösteriyor. Ancak bu rol, Batı'nın istediği liberal kurallar çerçevesinde değil, kendi belirlediği sınırlar içinde oynanacak.
Liderliğin yükü ve planın sınavı
Çin'in önceki planları, Batı'yı yakalama ve yetişme hedefleri etrafında şekilleniyordu. Bir öğrenci olarak, hedefler netti. Ancak artık bazı alanlarda lider konumda olan Çin için durum farklı. Bir teknoloji uzmanının da belirttiği gibi, "Yetiştiğinizde, hedefi biliyorsunuz. Şimdi, bazı alanlarda lider olarak, teknolojik ilerlemenin yönünü belirlemek daha zor." Bu durum, karar alma süreçlerine sadece ekonomistlerin değil, aynı zamanda çok çeşitli teknik uzmanların da katılımını gerektirecek. Bu, planlama sürecinin daha karmaşık, daha çok paydaşlı ve daha çok yönlü olmasını zorunlu kılıyor.
Çin'in bu planlama geleneği, Batı'da da ilgiyle takip ediliyor. Bir zamanlar göz ardı edilen sanayi politikaları, Çin'in ileri teknoloji sektörlerindeki hızlı yükselişi sayesinde yeniden gündeme geldi. Bu, Çin'in beş yıllık planlarının kendi ülkesinden ziyade, tüm dünyayı etkilediğinin bir göstergesi. 15. beş yıllık planın son taslağının Ekim ayında Komünist Parti genel kurulunda görüşülmesi, nihai hâlinin ise 2026'da yürürlüğe girmesi bekleniyor. Bu süreç, planın bir belge olmaktan öte, geniş bir katılımla şekillenen dinamik bir süreç olduğunu gösteriyor.
Önümüzdeki dönemde Çin'i zorlu bir yol bekliyor. Ancak liderliğin “temelleri sağlamlaştırma ve kapsamlı bir şekilde ilerleme” yönündeki kararlılığı, bu zorlukların üstesinden gelinmesi için bir umut ışığı yakıyor. 15. beş yıllık plan, Çin'in hem içsel dengelerini koruması hem de küresel sahnedeki yerini sağlamlaştırması için kritik bir sınav olacak. Bu sınav, Çin'in ekonomik bir güç olmakla kalmayıp, teknolojik ve politik bir lider olma arzusunu açıkça ortaya koyuyor.
Ve tıpkı Çin atasözünün dediği gibi, “Planlar değişikliklere ayak uyduramaz.” Ama belki de bu kez, Çin'in hedefi, değişen rüzgârlara karşı durmak değil, yelkenlerini ona göre ayarlamak ve yoluna devam etmek olacak. Bu, sadece bir plan değil, bir dönüşümün, bir çağın hikâyesi. Bu plan, Çin'i hedefine ulaştırabilecek mi, yoksa yolculuk beklenenlerden daha mı zorlu geçecek? Belki de bu sorunun cevabı, ekonomik verilere değil, Çin halkının bu büyük vizyona olan inancına bağlı.

Sesler ve Ezgiler
“Sesler ve Ezgiler” adlı podcast serimizde hayatımıza eşlik eden melodiler üzerine sohbet ediyor; müziğin yapısına, türlerine, tarihine, kültürel dinamiklerine değiniyoruz. Müzikologlar, sosyologlar, müzisyenler ile her bölümü şenlendiriyor; müziğin farklı veçhelerine birlikte bakıyoruz. Melodilerin akışında notaların derinliğine iniyoruz.

Darbeler, İhanetler ve İsyanlar
Osmanlı Devleti'nden Türkiye Cumhuriyetine miras kalan darbeci zihniyete odaklanarak tarihi seyir içerisinde meydana gelen darbeleri, ihanetleri ve isyanları Doç. Dr. Hasan Taner Kerimoğlu rehberliğinde değerlendiriyoruz.