Papa 14. Leo’nun Türkiye ziyaretinin düşündürdükleri
Haberin Eklenme Tarihi: 11.12.2025 11:35:00 - Güncelleme Tarihi: 11.12.2025 11:38:00Bilindiği gibi Vatikan’da yaşayan, bu yıl önceki Papa Francis’in ölümüyle Papalığa seçilen Hristiyan Katoliklerin dinî ruhani lideri Papa 14. Leo; ilk resmî yurt dışı ziyaretini 27- 30 Kasım 2025 tarihleri arasında Türkiye’ye gerçekleştirdi. Ve bu ziyareti daha önce görülmemiş bir şekilde tam dört gün sürdü. Daha önceki Papa ziyaretleri en fazla iki gün sürmüş ve sadece Ankara ve İstanbul’u ziyaret etmişlerdi. Bu ziyaretin teolojik, teo-stratejik, sosyo-kültürel amaçları bulunuyor. Papa aynı zamanda Vatikan’ın devlet başkanı olması hasebiyle bu ziyaretin diplomatik boyutu da söz konusu. Papa ilk olarak Ankara’da başta Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan olmak üzere Türk devlet adamlarıyla resmî görüşmelerde bulunduktan sonra Diyanet İşleri Başkanlığı’nı ziyaret ederek Diyanet İşleri Başkanı’yla görüştü. Akabinde İstanbul’a giderek oradaki Süryani, Ermeni ve Ortodoks kiliselerini ziyaret ederek hem Katolik hem Ortodoks dinî liderlerle görüşmeler yaptı. Özellikle Ekümeniklik iddiasında bulunan “Doğu Kilisesi” olarak da bilinen Ortodoks Kilisesi’nin ruhani lideri Fener Rum Ortodoks Patriği Bartholomeos ile birkaç kez bir araya geldi. Akabinde Balat’taki Aya Yorgi Kilisesi’nde Bartholomeos ile beraber ayine katıldı ve ortak bir bildiri imzaladı. İstanbul’da dünyaca ünlü Sultanahmet Camii’ni (Mavi Camii) de ziyaret etti. Ardından Bizans İmparatoru Konstantin’in himayesinde miladi 325 tarihinde İznik’te toplanan 1. İznik Konsili’nin 1700. yıl dönümü anma toplantılarına katılarak Katolik ve Ortodoks Kilise liderleriyle birlikte kiliseler arası birlik ve tarihî hatırlatmalar açısından sembolik öneme sahip olan bir ayin gerçekleştirdi. Batı/Katolik ve Doğu/Ortodoks Kiliseleri arasında bulunan kültürel, dinsel ve teolojik farkların ortadan kaldırılarak dinsel birliğin sağlanması, aynı zamanda Hristiyan siyasi birliğin sağlanması anlamına gelmektedir.
İznik Konsili’nin Hristiyanlar için önemi
1. İznik Konsili; önemini Hristiyanlar arasındaki dinî inanış farklılıklarını giderme amaçlı toplanmasından alıyordu. Hristiyanlar arasındaki siyasi birliği sağlayan Bizans İmparatoru Konstantin, Hristiyanlar arasındaki -Tanrı’nın mahiyeti ve sahih kutsal kitabın hangi İncil olduğu hususundaki- ihtilafları ortadan kaldırarak dinî bir birlik de sağlamayı hedeflemişti. Bu Konsil’de yüzlerce birbirini tutmayan İnciller arasından dört İncil seçildi ve bunlar doğru İncil nüshaları olarak kabul edildi. Matta, Markos, Luka ve Yuhanna İncilleri adını taşıyan bu İncillerin dördüne birden Ahd-i Cedid/Yeni Ahit adı verilmiştir. Hz. Muhammed Peygamber’in geleceğini müjdeleyen ve Kur’an-ı Kerim’e çok yakın bir duruşu içerisinde barındıran Barnaba İncili ise yasaklanan ve doğru kabul edilmeyen İncillerden sayılmıştır. Bu 1. İznik Konsili’nde Tanrı’nın bir unsurdan mı yahut üç unsurdan mı oluştuğu, Hz. İsa’nın Tanrı’nın yaratılmış veya yaratılmamış bir oğlu olup olmadığı gibi Tanrı’nın mahiyetine ilişkin Hristiyanlar arasındaki ihtilaflar da giderilmeye çalışılmıştır. [1]
“Teslis” denilen; Baba, Oğul ve Ruhu’l-Kudüs/Kutsal Ruh’tan oluşan Hristiyan Amentüsü sayılan üçlü Tanrı anlayışı üzerinde hem fikir olunmuştur. Yani babasız olarak Hz. Meryem’den doğan Hz. İsa’nın Allah’ın peygamberi oluşuyla yetinilmemiş, ona baba aranmış; Tanrı baba, Hz. İsa da Tanrı’nın oğlu olarak kabul edilerek yaratılmamış, “Rab İsa Mesih” adıyla Tanrı mertebesine çıkarılmıştır. Kur’an’ın Ehl-i Kitap olarak hitap ettiği Yahudiler ve Hristiyanlar; peygamberlerinin ölümünden sonra onların beşer/insan oluşlarını değiştirmek suretiyle -yani onları Allah’ın oğulları görerek hak dini tevhit inancından sapıtarak- bozmuşlardır. Şu ayette Yahudilerin Üzeyir’i, Hristiyanların da Hz. İsa’yı Allah’ın oğlu olarak kabul ettikleri belirtilmekte ve bu eylemlerinden dolayı da kınanmaktadırlar: “Yahudiler ‘Üzeyir Allah’ın oğludur’ dediler. Hristiyanlar da ‘Mesih Allah’ın oğludur’ dediler. Bunlar, daha önceki inkârcıların söylediklerine benzer biçimde ağızlarından çıkan sözlerdir. Allah onları kahretsin. (Gerçeklerden) nasıl da yüz çeviriyorlar. Allah’ı bırakıp da din âlimlerini, rahiplerini, özellikle Meryem oğlu Mesîh’i Rab edindiler. Oysa tek bir Tanrı’ya kulluk etmekle emr olunmuşlardı. O’ndan başka Tanrı yoktur; O yüceler yücesidir, onların yakıştırdıkları eş ve ortaklardan bütünüyle uzaktır.” [2] Tanrı’nın üç unsurundan biri kabul edilen Ruhu’l-Kudüs yahut Kutsal Ruh meselesi bu toplantıda karara bağlanamadığı için başka konsiller de yapılmıştır.
Hâlbuki İslam’ın kutsal kitabı Kur’an-ı Kerim’e göre bütün peygamberler gibi Hz. İsa da Allah’ın kulu ve elçisidir. Bu durum Kur’an’da beşikte iken konuşan Hz. İsa’nın kendi diliyle şöyle ifade edilir: “Çocuk: ‘Ben şüphesiz Allah'ın kuluyum. Bana kitap verdi ve beni peygamber yaptı, nerede olursam olayım beni mübarek kıldı. Yaşadığım müddetçe namaz kılmamı, zekât vermemi ve anneme iyi davranmamı emretti. Beni bedbaht bir zorba kılmadı. Doğduğum günde, öleceğim günde, dirileceğim günde bana selam olsun’ dedi.” [3]
Neticede Yüce Allah, Hristiyanların 325 tarihli 1. İznik Konsili’yle hemfikir oldukları üç unsurdan oluşan Tanrı anlayışlarının/Teslis inancının yanlış ve gerçeğe aykırı olduğunu, 610’da insanlığa rahmet olarak gönderdiği son elçi [4] Hz. Muhammed’e (s.a.s.) [5] vahiy ettiği İslam diniyle ve İhlas suresiyle ilan etmiş ve kendisinin bir tek ilah olduğunu şöyle vurgulamıştır: “De ki: O, Allah birdir. Allah Samed’dir (Her şey O’na muhtaçtır; O, hiçbir şeye muhtaç değildir). O, doğurmamış ve doğmamıştır. Onun hiçbir dengi yoktur.” [6]
Notlar
[1] Teslis inancının ve İsa’nın insan mı, yarı tanrı mı, tanrı mı olduğuna ilişkin farklı anlayışlar için bkz. Özarslan, Selim. “İslam Kaynaklarına Göre Yahudiler’in Allah’ın Oğlu Olarak Niteledikleri Üzeyir İle İlgili Bazı Meseleler”. Necmettin Erbakan Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi 49/49 (Haziran2020), 13-32, 26.
[2] Tevbe 9/30-31.
[3] Meryem 19/30-33.
[4] “Muhammed sizin erkeklerinizden hiçbirinin babası değildir. Fakat o, Allah’ın resulü ve peygamberlerin sonuncusudur...” (el-Ahzâb 33/40).
[5] Kur’an’da son elçi Hz. Muhammed’in ismi şu ayetlerde Âl-i İmrân 3/144; Ahzab 33/40; Muhammed 47/7; Fetih 48/29 Muhammed şeklinde, bir defa da Ahmed şeklinde Saf suresi 61. ayette geçmektedir.
[6] İhlas 112/1-4.