Modern dönemde aşk ve evlilikteki dönüşüm

Haberin Eklenme Tarihi: 1.09.2025 11:55:00 - Güncelleme Tarihi: 1.09.2025 11:58:00

Son yıllarda terapiye başvurunun en fazla olduğu konulardan biri çiftler arasında yaşanan problemlerdir. Bu problemlerin birçok nedeni ve belirleyicisi var. Bu yazıda, modern dönem öncesine kıyasla modern dönemde aşk ve evliliğin dönüşümüne ve bu değişikliklerin sonucunda ortaya çıkan ilişki problemlerine yer vereceğim.

Modern dönem öncesinde aşk ve evlilik

Modern dönem öncesinde aşk; ifade edilemeyen, kişinin çoğu kez kendi içerisinde taşıdığı ve yaşadığı bir duyguydu. Sevginin en yoğun hâli olan aşk, genellikle de o ilk yoğun hâliyle kalırdı. Diğer bir ifadeyle, âşık ile sevgilinin kavuşması nadiren gerçekleşen bir olaydı. Dedelerimizden sevdiği kişinin ismini ömür boyu kalbinde taşıdığına dair hikâyeleri çokça işitmişizdir. Veya aşk acısından hastalanan, hatta ölenlerin hikâyeleri de anlatılagelmiştir. O dönemde aşk, başka bir forma dönüşmeden o hâliyle deneyimlenmiştir. Bunun en açık ifade edildiği örneklerden biri Behçet Necatigil’in, “Sevgilerde” şiiridir. “Kalbinizi dolduran duygular kalbinizde kaldı” mısraının, şiiri ve o dönemi özetlediği söylenebilir.

Modern dönem öncesinde evlilikler ise var olan aşk hikâyelerinin çoğunlukla dışında, başka bir dinamiğe sahipti. Bir evliliğin kimler arasında gerçekleşeceği; duygular değil koşullar, bireyler değil aileler, seçimler değil mecburiyetler yoluyla belirleniyordu. Evlilik daha çok işlevsel kriterlerin merkezde olduğu bir kurum olarak görülüyordu. Aileler arası ilişkiler, toplumsal normlar, ekonomik koşullar gibi etkenler evlilik için belirleyiciydi. Bu da evlenecek kişilerin değil, dâhil oldukları daha büyük sistemlerin (aile, akraba, aşiret, toplum) karar merciinde olduğunu gösteriyordu. Evlenilecek partnerin kriterleri ve rolleri de yine bu çerçevede belirleniyordu. Bu belirlenen roller doğrultusunda partnerlerden beklentiler de şekillenirdi. Mesela o dönemdeki rollere baktığımızda; erkekler dışarıda çalışır, kadınlar ev işleri ve çocuk bakımıyla ilgilenirdi. Beklentiler de bu rollerle uyuşan şekilde görülürdü. Bir erkeğin hangi işi yaptığına, aileyi geçindirecek maddi imkânlara sahip olup olmadığına bakılırken; bir kadından beklentiler de ev işlerinde maharetli olması, çocuk bakımına ilişkin donanımı olmasıydı. Roller ve beklentilerin sınırları net ve belirgindi.

Modern dönemde aşk ve evlilik

Aşk; tanımı, yaşanma şekli ve seyri açısından modern dönem ile birlikte başka bir yöne evrildi. Modern dönemde aşkın ifade edilmesine daha fazla alan açıldı. Aşk daha çok dile gelmeye başladı. Bu da aşkın hiç konuşulmamış hâlindeki yoğunluğunun seyrelmesine neden oldu. Aşkın muhatabı ile âşık arasında söylenmemiş sözler azaldı; iletişim imkânları arttı. Kavuşulamayan aşklar, bazı istisnaları dışında, neredeyse mazi oldu. Behçet Necatigil’in “Sevgilerde” şiiri bugünün dünyasında artık pek kimse için karşılık bulmuyor. Genç danışanlarıma bazen nabız yoklamak için sorduğumda, şiirden haberdar olmadıklarını görüyorum. Şiirden bir iki dize alıntı yaptığımda, bir duygu uyandırmadığını da fark ediyorum.

Sevgiliye aşkın ifade edilmesi, aşkı öznel bir deneyimden ilişkisel bir yaşantıya dönüştürdü. Aşk ve evlilik arasındaki uçurum gitgide kapandı. Kavuşma mümkün hâle geldiğinde, aşk da dönüşmeye mecbur kaldı. Evliliğin birçok aşk hikâyesinin kaderi hâline gelmesiyle birlikte aşkın yoğunlaşmış hâli yerini daha düşük düzeyde ama süreğen bir sevgiye bıraktı. Aslında evlilik bir yandan aşkın yoğunluğunu azaltırken diğer yandan pozitif ve negatif birçok yeni deneyimle daha zengin bir yaşantı hâlini alır: İki kişilik bir ilişki çocukların doğumuyla genişler ve şenlenir; kavuşmanın dinginliğinin yanı sıra tartışmalarla ilişkinin tansiyonu yükselebilir; birlikteliğin keyfi ile bireyselliğin özlemi birlikte ortaya çıkabilir.

Günümüzde evliliklerin başlangıcı, seyri ve koşulları da aşka tanınan imkânlarla değişti. Eskiye nazaran modern dönemde evlilikler, partnerlerin kendi arayışları ve seçimleri doğrultusunda gerçekleşiyor. Bu da evlilikten beklentileri başka bir noktaya taşıyor. Diğer yandan global ve toplumsal değişimlerin, hayata dair genel beklentileri etkilediğini ve ilişkiye dair beklentilerin de buradan nasibini aldığını unutmamak gerekir. Tüm bunların bir araya gelmesi ile birlikte çiftlerin (sevgili, nişanlı veya evli olanlar) birbirlerinde daha fazla kriter aradıklarını ve partnerlerine ilişkin daha detaylı değerlendirmeler yaptıklarını görüyoruz. Evlilik için gerekli olanlar listesi giderek uzuyor. Her geçen gün çiftlerin birbirlerinden ve evlilikten beklentilerinin daha karmaşık bir hâl alması evliliklerin gerçekleşme ve sürme oranlarını ciddi anlamda düşürüyor. Son yıllarda yapılan araştırma sonuçlarına göre evlilik ve boşanma oranlarında önemli farklar olduğu görülüyor. TUİK verilerine göre 2008 sonrasında evlenme oranlarında önemli bir düşüş olmakla birlikte, ilk evlilik yaşı da giderek artıyor. 2001-2024 yılları karşılaştırıldığında, erkeklerin evlenme yaşı 27’den 31’e; kadınların evlenme yaşı 23’ten 28’e yükseldi. Boşanma oranları da dramatik bir değişim gösteriyor. 2001 yılında her 6 çiftten 1’i boşanırken; 2024 yılı verilerine göre (TUİK) her 3 çiftten 1’i boşanıyor. Boşanma oranlarında 2000’li yılların başlarına göre iki katı bir artış olduğu görülüyor.

Bu verilere bakıldığında modern dönemde evlilik kurumunun önemli değişikliklere maruz kaldığını söyleyebiliriz. Bu değişiklikler belirli zorlukları da beraberinde getirdi. Bunlardan biri çiftlerin birbirinden ve evlilikten beklentilerini düzenlemekte zorlanmalarıdır. Çiftler genellikle birbirlerinde her ihtiyacı karşılamayı bekliyorlar. Bir eşten hem sevgili hem en iyi arkadaş hem kariyer ortağı hem anne/baba olması bekleniyor. Bu da ilişkideki yükü arttırıyor ve büyük hayal kırıklıklarını beraberinde getiriyor. Modern evliliklerdeki kaosa neden olan önemli diğer bir faktör de rollerdeki karmaşadır. Kadınların ve erkeklerin uğraş alanları eskisi gibi net sınırlarla çizilmediği ve birbirlerinin iş alanlarında aktif rol aldıkları için ev içerisindeki iş bölümünü düzenlemede ve aynı zamanda maddiyatın yönetiminde sorunlar yaşadıkları görülüyor. Bunun yanı sıra toplumda bireyselleşmenin artmasıyla ve bir ihtiyaç olarak daha fazla hissedilmesiyle birlikte evlilikte de bireyler kendilerini daha “özgür” hissetmek istiyor. Ama diğer yandan modern dönemde, evliliğin kişisel mutluluk ve yoğun bir duygusal yakınlık yaşama ihtiyacını karşılayacağına dair yüksek bir beklenti de var. Bu da ilişkide bireysellik ve yakınlık dengesinin kurulmasında zorluk yaşanmasına neden oluyor. Ayrıca boşanma seçeneğinin daha kolay erişilebilir olması ve toplumsal açıdan daha kabul edilebilir bir seviyeye çekilmesi çiftlerin problemlerle mücadele etme konusunda daha az sabırlı davranmasına ve çözüm için çabalamak yerine bitirme yoluna daha kolay başvurmasına neden oluyor.

Aşk ve evlilikler, modern dönemle birlikte önemli bir dönüşüm geçiriyor. Bu değişim, birçok yeni zorluğu da beraberinde getiriyor. Bu sorunlar, alışılagelmiş olanlarından farklı, dolayısıyla önceki neslin tavsiyelerini değil, yeni neslin kendi çözümlerini bulmasını gerektiriyor. Bu yazıda, aşk ve evliliğin son yıllardaki değişimini, geldiği güncel durumu ve bu güncel durumun ortaya çıkardığı sorunları değerlendirdim. Sonraki yazıda, bu sorunların çözüm yollarına yer vereceğim.