Hicaz Demiryolu: Geçmişin mirası, geleceğin koridoru…

Haberin Eklenme Tarihi: 26.09.2025 14:25:00 - Güncelleme Tarihi: 26.09.2025 14:38:00

Türkiye, Suriye ve Ürdün ulaştırma bakanlıklarının Ürdün’ün başkenti Amman’da Hicaz Demiryolu’nun yeniden faaliyete geçmesi için 11 Eylül’de gerçekleştirdiği teknik toplantı, tarih kitaplarının satır aralarında kalan Hicaz Demiryolu’nu yeniden gündeme taşıdı. Ulaştırma ve Altyapı Bakanı Abdulkadir Uraloğlu’nun açıkladığı mutabakat, hattın işler hale gelmesi için ilk adımların atıldığını gösteriyor. Suriye topraklarında yarım kalan 30 kilometrelik üstyapının Türkiye’nin desteğiyle tamamlanması kararı, bu büyük projenin yeniden dirilişi için sembolik bir başlangıç olarak değerlendiriliyor.

Tarihten bugüne

Hicaz Demiryolu’nun tarihi Osmanlı İmparatorluğu’nun son yüzyılına dek uzanıyor. İmparatorluğun en iddialı projelerinden biri olan Hicaz Demiryolu’nun temeli Sultan II. Abdülhamid tarafından 1900 yılında atıldığında sadece hac yolculuğunu kolaylaştırmayı değil, Osmanlı hakimiyetini Arap topraklarında pekiştirmeyi de amaçlıyordu. Şam’dan başlayarak -Mekke’ye kadar ulaşması planlanan ancak inşaatı durduğu için- Medine’ye uzanan hat, Osmanlı için stratejik bir önem taşıyordu.

II. Abdülhamid bu projede dönemin yükselen gücü Almanya’yla çalışmayı tercih etmişti. Alman mühendisler ve sermayesi, hattın planlamasında ve inşasında önemli bir rol üstlendi. Osmanlı’nın bu tercihinde İngiltere’nin Süveyş ve Hindistan hattındaki etkinliğini dengeleme ve bir diğer emperyalist güç olan Fransızların etkisini kırma isteği önemli rol oynadı. Almanya içinse bu hat ve Osmanlı’yla yapılan iş birliği, Orta Doğu’daki nüfuzlarını artırmanın ve Osmanlı’yla karşılıklı bağları güçlendirmenin bir yoluydu.

Bugün de Türkiye, imparatorluk mirasını ve II. Abdülhamid'in "dengeci" politikasını devralarak küresel güçlerin ekonomik ve siyasi rekabet sahasına dönüşen Orta Doğu'nun kalbinde hayata geçireceği bu projeyle Batılı güçlerin ticari yollar üzerindeki hakimiyetini kırmak ve başta Filistin olmak üzere birçok kronik sorunda kilit önemde bulunan Suriye ve Ürdün'le ikili iş birliğini pekiştirmek istiyor.

Yeniden canlanacak mı?

Bir asır önce hacıların yolunu kısaltan ve Osmanlı askerinin Orta Doğu’daki sevkiyatını kolaylaştıran bu hat, savaşlar ve isyanlarla paramparça olmuştu. Türkiye, Suriye ve Ürdün’ün üzerinde uzlaştığı bu projeyle eski hat sadece restore edilmeyecek, yeni ulaştırma koridorları ve liman bağlantıları da sağlanacak. Hepsinden önemlisi, Türkiye’nin Kızıldeniz’e çıkışı ilerleyen süreçte bu rotayla mümkün olabilecek.

Türkiye projenin liderliğini üstlenecek gibi görünüyor. Nitekim eksik kalan 30 kilometrelik bölümün tamamlanması ve yeni Suriye hükümetinin de hattın açılmasında vereceği katkı büyük oranda Ankara’nın inisiyatifinde. Bu da Türkiye’nin bölgesel ulaştırma vizyonu ve “koridor diplomasisi” stratejisini tamamlayan bir pozisyon.

Yol haritası

Amman’daki toplantıda uzlaşıya varılan mutabakata göre proje için kara yolu, demir yolu ve ulaştırma koridorlarıyla ilgili çalışma yapmak üzere teknik çalışma grupları kurulacak. Türkiye de bu teknik çalışma grupları için son haline bakanlar düzeyinde yapılacak toplantıda karar verilecek bir eylem planı hazırlayacak ve taraflarla paylaşacak. Ürdün’ün üzerine düşen görev ise lokomotiflerin bakım-onarım ve işletme kapasitesini incelemek olacak. Ayrıca Ürdün, kendi lokomotiflerini Şam’a kadar işletmek de istiyor.

Akabe’den Kızıldeniz’e

Amman’daki toplantıda Türkiye için en stratejik gündem maddesi ise hiç şüphesiz Akabe Limanı üzerinden Kızıldeniz’e açılacak bağlantı oldu. Bu sadece bölgesel değil, küresel ticaret açısından da stratejik bir gelişme. Türkiye’nin Afrika pazarlarına erişimi kolaylaşırken, Ürdün ve Suriye de Türkiye üzerinden Avrupa ve Asya koridorlarına bağlanma imkânı bulacak. Bu sayede Hicaz Demiryolu’nun yeniden canlanması yalnızca nostaljik bir proje olmaktan çıkıp, modern ticaretin damarlarından biri haline gelebilir.

Arap basını iyimser

Projeyle ilgili Arap basınında ihtiyatlı bir iyimserlik görüldü.

Suriye’nin resmi ajansı SANA, Türkiye’nin desteğiyle eksik 30 km’nin tamamlanacağını duyururken Ürdün basını toplantının detaylarına yer vererek güvenlik ve maliyet sorunlarına dikkat çekti. Shafaq News, üçlü iş birliğinin ayrıntılarını aktarırken Şarkul Avsat, hattın yeniden çalışması halinde transit ücretlerinin düşebileceğini vurguladı.

Gerçekçi mi?

Elbette Hicaz Demiryolu’nu canlandırma planının kâğıt üzerinden çıkıp pratikte uygulanıp uygulanamayacağı da merak konusu, nitekim bu tür projeler çoğu zaman “sembolik” olmanın ötesine geçemiyor. Bu kaygıların temelinde Suriye’de on yılı aşkın süren iç savaşın tahribatının demiryolu altyapısını neredeyse işlemez hale getirmesi yatıyor. Köprüler, ray hatları, istasyonlar ciddi onarıma ihtiyaç duyuyor. Üstelik son dönemde artan iç çatışmalar da güvenlik endişelerini beraberinde getiriyor. Haliyle sınırlar arası sorunsuz işleyebilen bir demiryolu hattı kurmak, sadece teknik değil aynı zamanda bir siyasi irade meselesi.

Riskler ve engeller

Elbette bu projenin önünde ciddi engeller var. Finansman sorunu bunların başında geliyor. Savaş yorgunu Suriye’nin tek başına bu hattı ayağa kaldırması mümkün değil. Türkiye ve Ürdün’ün de sınırlar arası bir proje için sınırlı kaynaklarla hareket edeceği hesaba katılırsa uluslararası fonların devreye girmek zorunda olacağı düşünülebilir.

Ek olarak farklı standartlardaki ray ölçüleri, sinyalizasyon sistemleri, lokomotif uyumluluklarının sağlanması gibi problemler de söz konusu. Suriye’deki siyasi istikrarın kırılganlığı da projenin sürdürülebilirliğini tehdit eden bir başka unsur.

Tüm bu zorluklara rağmen Hicaz Demiryolu’nun yeniden gündeme gelmesi, bölgesel “normalleşme” ve iş birliği açısından oldukça önemli. Türkiye’nin Kızıldeniz’e açılmasının ise ekonomik getirisinin yanı sıra oldukça stratejik bir artısı olacak.