Atomun gölgesinde: Türkiye’de nükleer enerji gerçeği
Haberin Eklenme Tarihi: 29.12.2025 15:31:00 - Güncelleme Tarihi: 29.12.2025 15:33:00Nükleer enerji, modern dünyanın en çelişkili kavramlarından biridir. Bir yanda sınırsıza yakın bir güç, diğer yanda derin bir endişe… Türkiye içinse nükleer enerji, yalnızca bir enerji üretim yöntemi değil; kalkınma, bağımsızlık ve teknoloji tartışmalarının tam merkezinde duran stratejik bir tercihtir. Tartışmalı olması, onun önemini azaltmaz; aksine daha dikkatli konuşulmasını zorunlu kılar.
Neden nükleer? Enerji açlığının sessiz cevabı
Türkiye’nin enerji ihtiyacı her geçen yıl artıyor. Büyüyen sanayi, genişleyen şehirler, elektrik tüketiminin katlanarak artmasına sebep oluyor. Bu artışı yalnızca güneş, rüzgâr ya da hidroelektrik ile karşılamak bugün için mümkün görünmüyor. İşte nükleer enerji; kesintisiz, yüksek kapasiteli ve düşük karbon salımıyla tam bu noktada devreye giriyor.
Bir nükleer santral, hava koşullarına bağlı olmadan gece-gündüz üretim yapabiliyor. Bu yönüyle nükleer enerji, yenilenebilir kaynakların tamamlayıcısıdır. İklim kriziyle mücadelede karbon salımını azaltma hedefleri düşünüldüğünde, nükleer enerji artık birçok ülke için bir “zorunlu seçenek” hâline geldi.
Türkiye’nin nükleer yolculuğu: Geciken bir hikâye
Türkiye’nin nükleer enerji serüveni yeni değildir. 1960’lı yıllardan bu yana defalarca gündeme gelen nükleer santral projeleri, siyasi istikrarsızlıklar, ekonomik zorluklar ve toplumsal tepkiler nedeniyle ertelendi. Bu gecikme, Türkiye’yi teknolojik olarak geride bırakırken, enerjide dışa bağımlılığı da derinleştirdi.
Bugün Mersin Akkuyu’da yükselen nükleer santral, bu uzun bekleyişin somut bir sonucudur. Akkuyu, tamamlandığında Türkiye’nin elektrik ihtiyacının önemli bir bölümünü tek başına karşılayacak kapasiteye sahip olacaktır. Ancak asıl mesele santralin kendisi değil; onunla birlikte kazanılacak bilgi, deneyim ve insan kaynağıdır.
Güvenlik kaygıları: Korku mu, gerçek mi?
Nükleer enerji denildiğinde akla ilk gelen kelime çoğu zaman “felaket” oluyor. Çernobil ve Fukuşima, kolektif hafızada derin izler bıraktı. Ancak bu kazalar, nükleer enerjinin değil; ihmalin, yanlış yönetimin ve yetersiz denetimin sonuçlarıdır.
Günümüz nükleer teknolojileri, geçmişe kıyasla çok daha gelişmiş güvenlik sistemlerine sahiptir. Pasif güvenlik önlemleri, çok katmanlı koruma yapıları ve uluslararası denetim mekanizmaları, riski minimize etmeyi amaçlıyor. Burada belirleyici olan teknoloji kadar, şeffaflık ve liyakattir.
Nükleer enerji ve bağımsızlık paradoksu
Nükleer enerji, enerji bağımsızlığı vaat ederken, doğru yönetilmediğinde yeni bir bağımlılık oluşturabilir. Yakıt tedariki, bakım süreçleri ve teknik işletme konularında dışa bağımlı kalmak, nükleeri stratejik bir avantaj olmaktan çıkarabilir.
Bu nedenle Türkiye için asıl hedef; nükleer santral işletmekten öte, nükleer teknolojiyi öğrenmek, yerli uzmanlar yetiştirmek ve zamanla süreci millîleştirmek olmalıdır. Aksi hâlde atomdan enerji üretirken iradeyi başka ülkelere teslim etmek gibi bir çelişki doğacaktır.
Toplum, çevre ve gelecek
Nükleer enerji tartışmaları yalnızca mühendislerin ya da siyasetçilerin konusu değildir. Bu mesele, doğrudan toplumun tamamını ilgilendirmektedir. Çevresel etkiler, atık yönetimi ve nesiller arası sorumluluk, ciddi ve açık bir kamusal tartışma gerektirir.
Nükleer atıklar, çözümü ertelenebilecek bir problem değildir. Bugün üretilen enerji, yarınlara bırakılan bir sorumluluğu da beraberinde getirebilecektir. İşte bu yüzden nükleer enerji politikası, kısa vadeli kazançlar yerine, yüzyıllık bir perspektifle ele alınmalıdır.
Atom güçtür, akıl yön verir
Nükleer enerji ne şeytanlaştırılmalı ne de kutsallaştırılmalıdır. O, doğru ellerde büyük bir imkân; yanlış yönetildiğinde ise telafisi zor bir risktir. Türkiye için nükleer enerji; enerjide çeşitlilik ve arz güvenliği açısından önemli bir adımdır fakat tek başına bir kurtuluş değildir.
Asıl mesele atomu parçalamak değil; onu akılla, bilimle ve sorumlulukla yönetebilmektir. Çünkü enerji üretmek bir teknik iştir, ama nükleer enerji yönetmek bir medeniyet sınavıdır.