Fotoğrafın hikâyesi: Lewis Powell’ın Portresi
Haberin Eklenme Tarihi: 12.08.2025 23:33:00 - Güncelleme Tarihi: 15.08.2025 01:59:00Her fotoğraf çekildiği anın bir parçasıdır. Yaşanmış ve yaşanacak olan ne varsa bir fotoğrafın öncesi ve sonrasında kalmıştır. Roland Barthes, “Ucunda ölüm olan geçmiş bir geleceği dehşet içinde gözlüyorum” sözleriyle bahsetmişti bu fotoğraftan Camera Lucida adını verdiği eserinde. Fotoğrafın altına ise şu notu düşmüştü: “O ölü ve ölecek.”
Gençlik ve ölüm, masumiyet ve suç birbirine ne tezat kavramlar gibi görünse de yitirilmiş bir hikâyede aynı yüze sahip olabilirler. Tıpkı Lewis Powell’ın hikâyesi gibi…
Lewis Powell
George Cader ve Patience Caroline‘in sekizinci çocuğu Lewis, doğduğunda takvim yaprakları 22 Nisan 1844 tarihini gösteriyordu. Ailenin en küçüğü ve en seveceniydi. Belki de bu özelliğini babasından almıştı. Georgia eyaletinin, Stewart County ilçesinde bulunan Green Hill köyündeki Beulah Kilises’ne papaz olarak atanan babası, kendilerine hizmet eden üç köleyi serbest bırakma kararı almıştı.
Lewis, şarkı söylemekten, okumaktan, oymacılıktan, balık tutmaktan mutlu olan, içe dönük bir çocuktu. Pazar günleri kiliseye gidip toplantılara katılmaktan keyif alırdı. Sık sık hasta ve yaralı hâlde olan sokak hayvanlarının bakımını üstlenirdi. Bazen inatçı karakteri ortaya çıksa da içinde taşıdığı iyilikten herkes emindi.
Lewis, 17 yaşındayken Lincoln’ün kölelik karşıtı bir siyaset izleyerek kopma noktasına gelen ekonomik ve siyasi gerilimi tırmandırmasının ardından güneyde bulunan 11 eyaletin bağımsızlığını ilan etmesiyle başlayan Amerikan İç Savaşı’nda güneye (Konfederasyon) hizmet etmek için evden ayrıldı. Gerçek yaşını gizleyip, 19 yaşında olduğunu söyleyerek Florida’da bulunan ve birliklerden birine katıldı. Birlik Mart ve Nisan 1862’de Yarımada Seferi’nde savaştı. Genç Lewis, bu savaştan acımasız biri olarak döndü. Düşmana ateş ederken tüfeğini asla yaralamak için değil, sadece öldürmek için doğrulttuğundan bahseden Lewis, komutanlarından büyük övgüler aldı. Lewis’in içinde bulunduğu askerî birlik tartışmalıydı. Ele geçirilen askerlerin cansız bedenlerinden birinin kafa tasını küllük olarak kullandıkları iddialar arasındaydı. Bir yıllık askerî görevini tamamladıktan sonra 2 aylık bir izin alan Lewis, ailesini ziyaret etmek için tek parça eve dönse de artık çocukluğunu çoktan yitirmiş bir adamdı.
8 Mayıs 1862’de göreve geri dönen Lewis, Fredericksburg Savaşı'nda bulunan askerlerden biri oldu. Askerî birliği 1863'ün başında organize edilen Kuzey Virginia Ordusu Üçüncü Kolordu'yla birleşince Lewis, Gettysburg Muharebesi'nde de savaştı. Lewis, 2 Temmuz 1963’te sağ el bileğinden vurularak yaralandı. Esir olarak ele geçirilen Lewis, Pennsylvania Koleji'ndeki savaş esir hastanesine gönderildi. Burada tutulduğu süre içerisinde hem bir hasta hem de yaralıların tedavisine yardım eden bir hemşire olarak bulundu. Daha sonra yine bir savaş esiri olarak Baltimore’a gönderildi ve 2 Eylül 1963’te West Buildings Hastanesi'nde çalışmaya başladı. Burada gönüllü hemşire olarak çalışan Margaret "Maggie" Branson adında bir kadınla tanıştı ve bir ilişkileri oldu. Lewis, iddialara göre Maggie’nin yardımıyla sağladığı birlik üniformasıyla West Buildings Hastanesi’nden 7 Eylül 1963’te kaçmayı başardı. “Aşk özgürleştirir” sözünün en azından Lewis’in hikâyesi için bir anlamı vardı.
Maggie, Lewis’i Baltimore'daki 16 North Eutaw Caddesi'nde bulunan annesinin pansiyonuna yerleştirdi. Burası aynı zamanda Konfederasyon’a hizmet eden gizli bir buluşma noktasıydı. Burada bir araya geldiği Konfederasyon ordusunun ünlü gerilla birliği olan Mosby’s Rangers’a katıldı. Lewis, Mosby’s Rangers’ta bir yıldan uzun bir süre hizmet verdi. Savaştaki acımasız tutumu ve işlediği cinayetler nedeniyle "Lewis the Terrible” (Korkunç Lewis) lakabını burada kazandı. Ocak 1865’te ise birliğinden ayrılarak Baltimore’a yerleşti. Burada Konfederasyon’un yeraltı ağlarıyla temasa geçti. John Wilkes Booth’la tanışmasını sağlayan bu temas aynı zamanda Lewis için bir dönüm noktası olacaktı.
John Wilkes Booth
John Wilkes Booth, karizmatik kişiliğe sahip bir milliyetçiydi ve tüm hayatını Konfederasyon’a adamıştı. Lewis, artık iç savaşı kazanamayacağını düşündüğü Konfederasyon’a olan desteğini Booth’un planladığı direniş hareketiyle sürdürme kararı aldı. Booth’un ilk planı Amerika’nın yazgısını belirleyen kişi olan Abraham Lincoln’ü pazarlık yapmak için Konfederasyon hapishanesine kaçırmaktı. Fakat Lincoln’ün 11 Nisan 1865 günü Beyaz Saray önündeki konuşmasına seyirci olarak katılan Booth’un fikri değişti. Lincoln, Afrika kökenli Amerikalıların da oy kullanmalarına tanıklık etmek istediğini söylediğinde Booth, o sırada yanında olan Lewis’a öfkeyle dönerek “Bu zenci vatandaşlığı anlamına geliyor! Tanrıya yemin olsun ki onun hakkından geleceğim. Bu yaptığı son konuşma olacak!” sözlerini sarf etti. Abraham Lincoln artık Booth’un hedefiydi.
Lincoln’ün Washington D.C.’deki Ford Tiyatrosu’nda 14 Nisan 1865 tarihinde sahne alacak “Our American Cousin” adlı komedi oyununa katılacağını öğrenen Booth, hemen bir suikast planı hazırlamaya başladı. Booth’un planı sadece Lincoln’ün öldürülmesi değil, aynı zamanda hükûmetin üst düzey yöneticilerinin de ortadan kaldırılmasıyla oluşan bir kaos ortamı yaratmaktı. Bu kaos Konfederasyon’a yeniden toparlanma fırsatı verecek ve belki de üstünlük kurmasına yardımcı olacaktı. Aynı gece için 3 suikast planı yapıldı. Abraham Lincoln oyunu izlediği esnada Booth tarafından öldürülecekti. Başkan Yardımcısı Adrew Johnson’ı öldürmek ise George Atzerodt isimli başka bir tetikçinin göreviydi. Lewis Powell’a başka bir görev verilmişti: Abraham Lincoln’ün sağ kolu, kölelik karşıtı politikasını yürütmesinde destekçisi ve Konfederasyon’a karşı mücadelede kilit rol oynayan Dışişleri Bakanı William H. Seward.
O gece: 14 Nisan 1865
Abraham Lincoln, o gece planladığı gibi ve eşiyle birlikte Our American Cousin oyununu izlemek Ford Tiyatrosu’nun özel balkonunda ayırtılan yerlerini almıştı. Başkanın yakın koruması olan Ward Hill Lamon ise o gün Lincoln istemediği için yanlarında değildi. Booth ise balkonun arka kısmında açtığı bir delikten Lincoln’ü izliyordu. Oyun esnasında yükselen kahkaha sesleriyle birlikte silahını ateşleyerek Lincoln’ü öldürmeyi planlıyordu. Böylece yaşanan kısa süreli bir kaostan yararlanıp kaçabilecekti.
Oyunun üçüncü perdesinin ikinci sahnesinde kahkahalar yükselirken bir ateş sesi duyuldu. Booth amacına ulaşmıştı. Lincoln’ü başından vurdu ve bacağından yaralanmasına rağmen kaçmayı başardı. Kaçarken “Sic semper tyrannis!" (Daima tiranlar için!) diye bağırıyordu. Suikastın hemen ardından Ford Tiyatrosu’nun karşısında bulunan, bir Alman’a ait terzi dükkânına götürülen Lincoln 15 Nisan 1865 sabahı yaşamını yitirdi. Lincoln bir suikast sonucu öldürülen ilk ABD Başkanı olarak tarihe geçti.
Aynı gece Lewis Powell, William H. Seward’ın evine gitti. Seward 5 Nisan’da ciddi bir araba kazası geçirmişti. Kırık bir çeneye ve kırık bir sağ kola ve beyin sarsıntısına sahipti. Evde tedavisi devam eden Seward’ın kapısı Lewis Powell tarafından çalındı. Kapıyı açan kişi Lewis’i elinde bir şişeyle gördü ve ne için geldiğini sorduğunda ise Lewis, Seward için doktorundan ilaç getirdiğini söyledi. Oysa aynı gece doktoru evden çıkmadan önce Seward’ın rahatsız edilmemesi için talimatta bulunmuştu. Bu durumdan şüphelenen görevli, Lewis’a beklemesini söyledi ancak Lewis koşarak üst kata çıktı. Burada Seward’ın oğlu Frederick Seward’la mücadeleye girişen Lewis, belinden çıkardığı silahı Frederick’in alnına doğrulttu fakat silah tutukluk yaptı. Hemen sonra silahın dipçiğiyle Frederick’in başına sert darbeler indirerek saldırmaya devam etti. Frederick’i etkisiz hâle getiren Lewis, Seward’ın odasına daldı. Lewis ona engel olmaya çalışan Seward’ın kızı Fanny‘i de iterek yatağa bağlı olan Seward’ı defalarca kez bıçakladı. Seward yüzüne ve boynuna aldığı bıçak darbeleriyle ağır yaralandı. Ancak boynuna takılı olan ve kırılmış olan çenesini ve boynunu hizalayan metal ve kanvas atel, bıçak darbelerinin atar damarına isabet etmesine engel oldu. Lewis Powell ise kanlar içerisinde kalan Seward’ın öldüğünü düşünüp, geldiği yoldan elinde tuttuğu bıçakla ona engel olmaya çalışan aile üyelerine ve çalışanlara saldırarak kaçmayı başardı.
George Atzerodt ise o gece Başkan Yardımcısı Johnson'ı öldürmek için Kirkwood House otelinde bir oda tuttu. Fakat cesareti onu yarı yolda bıraktı. Elinde silahıyla değil, vicdanının ağırlığıyla otelden ayrıldı ve Washington sokaklarında kayboldu. Atzerodt, cinayet planını uygulamaktan vazgeçmişti.
O geceden sonra…
John Wilkes Booth, Lincoln suikastından sonraki 12 gün boyunca yaralı hâlde saklanarak kaçmayı başarmıştı. Birlik güçleri tarihin en büyük insan avını başlattı. En sonunda Virginia’da bir çiftlikte köşeye kıstırılan Booth teslim olmayı reddetti ve çatışmaya girdi. Bu esnada boynundan yaralanan Booth birkaç saat içerisinde yaşamını yitirdi. Son sözleri “Useless… Useless…” (Faydasız… Faydasız…)’dı.
George Atzerodt suikast gecesi, Washington D.C.'den kaçarak Maryland'e gitti. Ancak polis, Atzerodt'un kaldığı otel odasında onun komploya karıştığını gösteren önemli kanıtlar buldu. Bu kanıtlar arasında bir tabanca, bir bıçak ve en önemlisi John Wilkes Booth'a ait bir banka cüzdanı vardı. Bu kanıtlar sayesinde Atzerodt, suikastın faillerinden biri olarak teşhis edildi. Başarısız suikast girişiminden sadece beş gün sonra, 20 Nisan 1865'te, Germantown’daki kuzeni Hartman Richter'in evinde yakalandı.
Lewis Powell, günlerce süren kaçışın ardından 17 Nisan'da yardım istemek için soluğu komplocuların buluşma noktası olarak bilinen Mary Surratt'ın evinde aldı. Fakat polisler o akşam baskına gelmişti ve içeride sorguları devam ediyordu. Tam ekipler evden ayrılmak üzere kapıyı açtıklarında Lewis Powell’la karşılaştılar. Sorgu esnasında Lewis ve Mary’nin verdiği tutarsız yanıtlar şüphe uyandırdı. Tutuklanan Lewis’i, Augustus Seward kendisine ve babasına saldıran adam olarak tanımlayınca gerçek kimliği ortaya çıktı.
Fotoğrafın hikâyesi
Gazetecilerin mahkûmları ziyaret etmesine izin verilmiyordu fakat Alexander Gardner ayrıcalıklı bir fotoğrafçıydı. Amerikan iç savaşı ve Lincoln dâhil Amerikan tarihini görsel anlatıyla aktarmayı başaran nadide isimlerden biriydi.
İyi bir fotoğrafçının tüm hikâyeyi bilmesine gerek yoktur, o zaten hikâyenin görüntüde bıraktığı izin derinliğinden emindir. Lincoln suikastçılarını çekmek için izin alan Alexander Gardner, Lewis Powell’ın tutulduğu yer olan Washington Navy Yard’e (Washington Donanma Tersanesi) geldiğinde fotoğraflarının bırakacağı etkinin farkındaydı. Gardner, Lewis’i saldırı gecesinde giydiği palto ve şapkayla da çekmişti. Fakat en bilinen ve bu yazının konusu olan fotoğrafı, USS Saugus’un (1863) silah taretinde otururken rahat bir şekilde doğrudan kameraya baktığı fotoğrafıydı.
Fotoğraftaki yaşam, hayattan bir darağacıyla koparılmak üzereydi. 7 Temmuz 1865’te Mary Surratt, Lewis Powell, David Herold ve George Atzerodt için 3,7 metre yüksekliğinde bir darağacı Arsenal’de hazır bekliyordu. Lewis Powell son bir kez Lincoln suikastı sonrasında suçluların yargılanması ve infazı için özel olarak görevlendirilen General Hartranft‘la görüşmek istedi ve ona Mary Surratt‘ın masum olduğunu ve Booth'un emretmesine rağmen Atzerodt’un Başkan Yardımcısı Johnson'ı öldürmeyi reddettiğini, ikisinin de beraat etmesi gerektiğini söyledi. Fakat Lewis’in çabaları sonuçsuz kaldı.
İnfaz memuru Lewis’in boynuna ipi taktıktan sonra, Lewis Powell’ın kullandığı sahte isimlerden biri olan “Paine” diye hitap ederek, “Çabucak ölmeni diliyorum” dedi. Lewis ise “En iyisini siz bilirsiniz Yüzbaşı” diyerek yanıtladı. Daha sonra infaz memuru başının üzerine bir başlık geçirdiğinde Lewis şu sözleri söyledi:
“Teşekkür ederim. Hoşça kal.”
Kaynakça
Alexander Gardner. “Lewis Powell’s Portrait”. 1865.
Betty J. Ownsbey. “Alias ‘Paine’: Lewis Thornton Powell, the Mystery Man of Lincoln Conspiracy”. Jefferson, N.C.: McFarland & Company, 1993.
Edward Steers. “Blood on the Moon”. Lexington, Ky.: University Press of Kentucky, 2002.
Elizabeth D. Leonard. “Lincoln's Avengers: Justice, Revenge, and Reunion After the Civil War”. New York: W.W. Norton & Co, 2004.
Kelly Kazek. “Alabama Scoundrels: Outlaws, Pirates, Bandits and Bushwhackers”. Charleston, S.C.: The History Press, 2014.
Leon O. Prior. "Lewis Payne, Pawn of John Wilkes Booth". The Florida Historical Quarterly, 1964.
Roland Barthes. “Camera Lucida: Reflections on Photography”. Farrar, Straus and Giroux, 1981.
Roland Barthes. “Camera Lucida: Fotoğraf Üzerine Düşünceler”. Altıkırkbeş Yayın, 2011.
Roland Barthes. “La chambre claire: Note sur la photographie”. Gallimard, 1980.
Vaughn Shelton. “Mask for Treason”. Harrisburg, Pa.: Stackpole Co., 1965