ABD Başkanı Trump, Nijerya’yı neden tehdit etti?

Haberin Eklenme Tarihi: 5.11.2025 18:29:00 - Güncelleme Tarihi: 5.11.2025 18:38:00

ABD Başkanı Donald Trump’ın Nijerya’yı “özel endişe duyulan ülke” ilan etmesi ve gerekirse “askeri müdahaleye hazırlanılması” talimatını vermesi, Washington’un dış politika gündeminde yeni bir gündem başlığı açılmasına neden oldu. Gerekçe, Trump tarafından Nijerya hükümetinin “Hristiyan toplulukları koruyamaması” olarak açıklansa da bu söylemin ardında şüphesiz dini hassasiyetlerden çok, iç siyasi hesaplar, ekonomik çıkarlar ve Afrika’nın günden güne küresel rekabetin kızıştığı bir kıtaya dönüşmesi yatıyor.

Nijerya’nın kırılgan kimlik dengesi

Yaklaşık 240 milyon nüfusuyla Nijerya, Afrika’nın hem en kalabalık hem de en karmaşık devletlerinden biri. Kuzey ağırlıklı olarak Müslüman, güney ise çoğunlukla Hristiyan. Ancak bu, ne kültürel ne de coğrafi olarak keskin bir ayrışmaya yol açıyor. “Orta kuşak” bölgelerde farklı inançlar iç içe geçmiş durumda ve aslında Hristiyanlar, Müslümanlar, geleneksel olarak animist inançlara bağlı topluluklar yüzyıllardır birlikte yaşamaya alışkın.

Bununla birlikte ülkenin bağımsızlığından sonra yaşanan askeri darbeler, “kuzeyli elitlerin” ordu üzerindeki hakimiyetini pekiştirdi. Bu da güneyde bir dışlanmışlık duygusu yarattı. Bugün yaşanan gerilimler, aslında o yılların mirası. Boko Haram’ın 2000’lerin başından itibaren yürüttüğü terörizm, dini saiklerden çok yoksulluk, devlet otoritesinin zayıflığı ve toplumsal dışlanma üzerine kurulu bir radikalleşme sürecinin sonucu. Boko Haram, 2014’te Chibok’ta 276 genç kızı kaçırarak geçici bir süreliğine dünya gündemine oturmuştu, ancak o günden bugüne Nijerya’nın kuzeydoğusunda binlerce insanın yaşamını yitirdiği unutuldu.

Zaman içerisinde Boko Haram’ın etkisi azalırken, yerine yeni tehditler geçti: Orta kuşakta Fulani çobanları ve yerleşik çiftçiler arasındaki toprak çatışmaları sürekli hâle geldi. Yağışların azalması, kuzeydeki kurak bölgeleri hayvancılık için elverişsiz konuma getirdi, göçebe topluluklar güneye inince de tarım arazileri üzerinde kanlı çatışmalar başladı. Bu tablo, artık sadece etnik ya da dini değil, iklim kaynaklı güvenlik krizinin klasik bir örneği.

Tinubu’nun reform vaadi ve beklentiler

2023 seçimleriyle göreve gelen Başkan Bola Tinubu, Nijerya’nın en deneyimli siyasetçilerinden biri. Lagos’un eski valisi olarak ekonomik reformlarıyla tanınan Tinubu, göreve geldiğinden beri yolsuzlukla mücadele, para birimi istikrarı ve sanayileşme vaatlerinde bulundu. Yerli sermayenin işlettiği büyük bir petrol rafinerisi devreye alındı, ithalat vergileri artırılarak yerli üretim teşvik edildi. Ancak halkın günlük yaşamında henüz belirgin bir iyileşme hissedilmedi.

Yüksek enflasyon, işsizlik ve güvenlik açığı Tinubu yönetiminin en büyük sınavı olmaya devam ediyor. Üstelik geçen ay yaşanan başarısız darbe girişimi, ordu içinde huzursuzluk olduğunu gösterdi. Nijerya’da 1999’dan bu yana darbe yaşanmamıştı, bu nedenle ordunun bir kez daha siyasete dönme ihtimali de demokratik kurumlara olan güveni zedeliyor.

Dini söylemin hedefi: Evanjelik taban

Trump yönetiminin bu karmaşa içindeki Nijerya’ya ilgisi, rastlantı değil. Tinubu’nun reformları, ülkenin Batı’dan ekonomik bağımsızlığını güçlendirme yönünde atılmış adımlar olarak görülüyor. Nijerya’nın Çin’le artan ticari ilişkileri ve Afrika’daki BRICS+ genişlemesine göz kırpması, Washington’un dikkatini çekmiş durumda. Nijerya, Batı Afrika’nın en büyük petrol üreticisi olmanın yanı sıra lityum, koltan ve altın gibi stratejik madenlerde de önemli rezervlere sahip. Çin’in bu alanlarda artan yatırımları, ABD için uzun vadeli bir stratejik tehdit olarak algılanıyor.

Trump’ın “Hristiyanları koruma” söylemi ise yaklaşan seçim atmosferinde tabanına verdiği bir mesaj niteliğinde. Nitekim Evanjelik seçmen gruplarının Afrika’daki “Hristiyan zulmü” söylemine duyarlılığı biliniyor. Trump yönetimi, bu seçmenleri konsolide etmek ve Gazze siyaseti nedeniyle artan iç tepkilerden dikkati uzaklaştırmak istiyor.

Gerçeklik: Din gölgesinde unutulan talepler

Nijeryalılar için temel mesele din değil, yönetim ve yaşam kalitesi. Halk, güvenlik, adalet ve ekonomik fırsat istiyor. 2020’deki End SARS protestoları, genç kuşağın “korku duvarını” yıktığını göstermişti. Ancak ordu, protestolara sert müdahale ederek onlarca sivili öldürdü. Bu travma hâlâ taze.

Trump’ın “Hristiyanları koruma” söylemi, Nijerya’daki ılımlı din adamlarının ve sivil toplumun sesini bastırıyor. Örneğin Plateau eyaletindeki Rahip Ezekiel Dachomo, yıllardır topluluklar arası barış çağrısı yapıyor, ancak uluslararası tartışmalarda bu tür isimlerin sesi duyulmuyor. Nijerya’daki krizin insani yönü, küresel jeopolitik rekabetin gürültüsü arasında kaybolmuş durumda.

Oysa Nijerya’da hem Müslüman hem Hristiyan birçok topluluk aynı güvenlik tehdidiyle karşı karşıya: Boko Haram, yerel milisler, yasa dışı madenciler ve devlet içindeki yozlaşmış unsurlar. ABD’nin olası bir askeri varlığı, bu karmaşayı çözmeyeceği gibi yerel aktörler arasında yeni bir düşmanlık zemini yaratır. Üstelik bu kez yalnızca kuzeydeki isyancılar değil, ülkenin güneyindeki ayrılıkçı hareketler de olası bir kaos ortamında harekete geçebilir. Bu da Batı Afrika’nın en kalabalık ülkesinde zincirleme bir istikrarsızlık dalgasına neden olur.

Washington’un diğer seçenekleri neler?

ABD’nin Nijerya’da atabileceği rasyonel adımların ise askeri değil diplomatik nitelikte olacağı düşünülebilir. Dini gerilimi körüklediği iddia edilen siyasetçilere bireysel yaptırımlar uygulanabilir, yolsuzlukla edinilmiş servetler dondurulabilir, istihbarat ve sınır güvenliği alanında ortaklıklar genişletilerek Nijerya’nın Çin’le yakınlaşma sürecine darbe vurulabilir. Bununla birlikte Trump’ın Latin Amerika’nın Amerikan karşıtı hükümetlerine yönelik uyguladığı askeri yöntemler düşünüldüğünde irrasyonel adımların da beklenebileceğini eklemekte fayda var.

Bugün ABD’nin karşısında iki seçenek var: Ya Nijerya’yı yeni bir “terörle savaş” sahnesine dönüştürüp bölgeyi Irak, Afganistan ve diğer örneklerde olduğu gibi kanlı bir kaosa sürükleyecek ya da Çin’e meyleden müttefikini yeniden güdümüne sokmak için ekonomik baskı unsurlarıyla “yumuşak güç” siyasetini birlikte yürütecek.

Nijerya halkı ise fillerin tepiştiği, çimlerin ezildiği bu acımasız güç sahnesinde gerçek sorunlarının çözülmesi için devletinden sorumluluk beklemeyi sürdürecek.

Kaynakça

Tubosun, K. (2025, 3 Kasım). Why Is Trump Suddenly Talking About Invading Nigeria?, Foreign Policy.