23 Mayıs 2025

Türkiye: Çok bilinmeyenli denklemin kilit oyuncusu

Ukrayna-Rusya Savaşı’nda Türkiye’nin karmaşık rolü merak uyandırıyor. NATO üyesi olmasına rağmen Rusya ile dengeleyici diplomasisi ve artan ticari ilişkileriyle dikkat çeken Ankara’nın “aktif tarafsızlık” politikası, küresel dengeleri nasıl etkileyecek? Bu çok katmanlı rol nasıl şekillenecek?

2022 yılının Şubat ayında başlayan Ukrayna-Rusya Savaşı, üçüncü yılına girerken yalnızca Avrupa’nın değil, küresel dengelerin de temel yapı taşlarını sarsmaya devam ediyor. NATO, AB, Çin, ABD gibi küresel aktörlerin çatışmada dolaylı ya da doğrudan roller üstlendiği bu denklemde, Türkiye’nin pozisyonu ise hem bölgesel güç dengeleri hem de diplomatik denge siyaseti açısından ayrı bir başlıkta inceleniyor.

Peki, Türkiye bu denklemde nerede duruyor? Hangi adımları attı? Hangi adımları atmadı?

Tarafsızlık ve arabuluculuk: Dengeleyici diplomasi

Savaşın başından itibaren Türkiye, her iki tarafla da iletişim kanallarını açık tutan nadir ülkelerden biri oldu. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın diplomatik girişimleriyle 2022 yılında İstanbul’da Rus ve Ukraynalı heyetlerin masaya oturması, Türkiye’nin arabulucu ülke konumunu pekiştirdi.

Ankara’nın bu süreçteki temel hedefi, yalnızca çatışmayı sonlandırmak değil, aynı zamanda Karadeniz’deki istikrarı ve enerji güvenliğini sağlamak oldu. Bunun en somut örneği ise 2022 yılı Temmuz ayında imzalanan Tahıl Koridoru Anlaşması olacaktı. Türkiye ve Birleşmiş Milletler’in arabuluculuğunda imzalanan söz konusu anlaşmayla, Ukrayna limanlarından milyonlarca ton tahılın dünya pazarlarına ulaşması sağlandı.

Rusya’nın 2023 yılı Temmuz ayında anlaşmadan tek taraflı çekilmesiyle denklemin en kritik parçası sarsıldığı için bu diplomatik zafer, kalıcı bir barışa evrilmedi. Türkiye bu süreçte Rusya ile yeniden masaya oturmayı teklif ettiyse de savaşın sertleşen doğası süreci çıkmaza soktu.

Stratejik denge: NATO üyesi ama Rusya ile diyalogda

Türkiye’nin dış politikası; Batı ittifakları ve Rusya arasında kurmaya çalıştığı hassas dengeyle dikkat çekiyor. Bir yandan NATO’nun doğu kanadında yer alan bir müttefik olarak Ukrayna’nın toprak bütünlüğüne destek açıklamaları yapan Türkiye, diğer yandan Rusya ile enerji, savunma sanayi ve turizm gibi stratejik alanlarda ilişkilerini sürdürüyor.

S-400 hava savunma sistemlerinin alımı, Batı ile yaşanan güven bunalımının simgesi hâline gelirken, Türkiye'nin Rusya ile iş birliğini tamamen kesmeyeceğinin de açık bir göstergesi oldu. Söz konusu durum, özellikle ABD ve AB içinde Türkiye’ye yönelik eleştirilerin temelini oluşturuyor.

Ancak Türkiye'nin bu tutumu, bir çelişki değil, aksine mevcut koşullar altında izlenebilecek “aktif tarafsızlık” politikasının bir parçası olarak görülüyor. Hem savaşan taraflarla diyaloğu korumak hem de bölgesel istikrarı sağlamak adına Türkiye, diplomatik dengeyi ön planda tutmaya devam ediyor.

Ekonomik gerçekler: Yaptırımlar arasında ticaret trafiği

Batı ülkeleri, savaşın başından itibaren Rusya’ya yönelik kapsamlı ekonomik yaptırımlar uygulamaya başladı. Ancak Türkiye, bu yaptırımlara doğrudan katılmadığı için söz konusu bu tercih; Ankara ile Moskova arasında ticaretin ciddi şekilde artmasına neden oldu. 

2023 ve 2024 yıllarında Türkiye'nin Rusya ile enerji, inşaat, gıda ve turizm alanlarında yaptığı ticaret hacmi 60 milyar doları aştı. Bu durum hem Rusya’nın nefes almasını sağladı hem de Türkiye ekonomisine kısa vadeli bir canlılık kattı. Ancak Batı ülkeleri bu durumu “arka kapı ticareti” olarak yorumlayarak Türkiye’ye baskılarını artırdılar.

ABD Hazine Bakanlığı, bazı Türk şirketlerine yaptırım uyarısında bulunurken AB yetkilileri ise Türkiye’nin “gri bölge”de konumlanmasının daha fazla sürdürülebilir olmayacağı mesajını verdi.

Sonuç: Çok katmanlı rol, belirsiz gelecek

Türkiye’nin Ukrayna-Rusya Savaşı denklemindeki rolü, klasik bir müttefik ya da taraf olmanın çok ötesinde. Stratejik konumu, enerji yolları üzerindeki hâkimiyeti, NATO üyeliği ve aynı zamanda Rusya ile olan güçlü ekonomik ilişkileri, Türkiye’yi “çok bilinmeyenli bir denklemin” kilit oyuncusu hâline getirdi.

Ancak bu denklemin bir tarafında da riskler birikiyor. ABD ile yaşanabilecek yeni bir diplomatik kriz, AB ile üyelik sürecinin daha da buharlaşması ve Rusya ile olası gerilim ihtimali, Türkiye’nin manevra alanını daraltabiliyor.

Yine de Ankara’nın izlediği denge politikası, şu ana kadar Türkiye’ye diplomatik bir hareket alanı kazandırdı. Savaşın ne zaman ve nasıl sona ereceği ise yalnızca Ukrayna ve Rusya’nın değil; Türkiye gibi denklemin orta noktasında yer alan ülkelerin de atacağı adımlara bağlı.

Podcast

19 December 2023
Doç. Dr. Hasan T. Kerimoğlu
Darbeler, İhanetler ve İsyanlar
28:19
0:01

Url kopyalanmıştır...