05 Ağustos 2025

Trump’ın nükleer resti Rusya’yı korkutabilir mi?

Rusya Güvenlik Konseyi Başkan Yardımcısı Medvedev’in sert sözlerine Trump, “nükleer denizaltı” kartıyla rest çekti. Moskova’nın tepkisinin ne olacağı ise merak konusu.

ABD Başkanı Donald Trump’ın Rusya’ya ateşkes için tanıdığı 50 günlük sürenin sona ermesine bir haftadan az kalmışken gündem “nükleer” restleşmeyle gerildi. Trump, bir süredir Rus devletinin X’teki en “provokatif sesi” olarak bilinen ve özellikle Batılı ülkelerle ilgili yaptığı sert açıklamalarla sık sık gündeme gelen eski Rusya Cumhurbaşkanı ve Güvenlik Konseyi Başkan Yardımcısı Dmitriy Medvedev’in “tehditkâr” üslubuna fiilî bir adımla karşılık verdi. Medvedev, ABD Başkanı’nın Rusya’ya süre tanımasını “teatral bir ültimatom” olarak nitelemiş, “50 gün ya da 10 gün… Trump iki şeyi unutmamalı: Rusya, İsrail ya da İran değil. Her yeni ültimatom bir tehdit ve savaşa doğru atılmış bir adımdır. Rusya ile Ukrayna arasında değil, kendi ülkesiyle Rusya arasında” ifadesini kullanmıştı. Trump ise Medvedev’e “başarısız eski Cumhurbaşkanı” olarak hitap etmiş, bu sözleri “tahrik edici ve aptalca” olarak değerlendirerek şunları belirtmişti: “Kendisini hâlâ başkan zanneden Medvedev laflarına dikkat etsin. Çok tehlikeli bir alana giriyor! Sözlerin lafın ötesine geçme ihtimaline karşılık olarak iki nükleer denizaltının uygun bölgelere konuşlandırılması emrini verdim.”

“Bunu hiçbir ABD başkanı yapmamıştı”

Trump’ın artık alışılan sansasyonel çıkışlarından farklı olarak bu çıkışı hem tartışmanın nükleer gibi tehlikeli bir başlıkta yaşanması hem de fiilî bir adımı da beraberinde getirmesi nedeniyle daha çok dikkat çekti ve çeşitli endişeleri de beraberinde getirdi. İngiltere’nin en muhafazakâr gazetelerinden Telegraph’ta Adrian Blomfield tarafından kaleme alınan ve “Daha önce hiçbir ABD lideri bu tür bir nükleer restleşmeye girmeyi tercih etmemişti” başlığı taşıyan köşe yazısında “Normalde bu olağanüstü ve dehşet verici bir an olurdu. Soğuk Savaş sırasında bile bir ABD başkanı nükleer denizaltılarını Rus sularına doğru göndermemişti” denildi. Trump’ın siyaset tarzından ötürü çok az kişinin gerçekten paniğe kapıldığını belirten yazar şöyle devam etti:

“Yine de bu, Trump’ın yaptığı şeyin risksiz olduğu anlamına gelmiyor. Washington, Rusya’ya karşı nükleer duruşunu seleflerinin hiçbirinin cesaret edemediği bir şekilde değiştirdi, nükleer tırmanış merdiveninin ilk basamağına neredeyse gelişigüzel bir şekilde tırmandı. Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin de aynı şekilde karşılık vermeyi seçerse büyük bir kriz çıkabilir. Ancak bu pek olası görünmüyor ve muhtemelen Trump da bunu hesapladı.”

Aynı gazetede yer alan Lewis Page imzalı bir diğer köşe yazısında ise bu işin “anlamsız bir adım” olduğu eleştirisi vardı. Page, ABD’nin halihazırda 14 adet Ohio sınıfı nükleer denizaltısı olduğunu, bunların en az ikisinin zaten Medvedev’le “atışma” başlamadan önce “Rusya’ya saldırmaya hazır” olarak devriye gezdiğini aktardı. Bu denizaltıların her biri 24 Trident II füzesine sahip ve bu füzeler dört savaş başlığı taşıyabiliyor.

“İyi bir fikir değil”

Ancak Page bu “uygun bölgelere konuşlandırma” adımının teknik olarak pek bir anlam ifade etmediğini dile getirdi. “On yıllardır, her yıl, her gün ve her saat başı Amerikan, İngiliz ve Fransız denizaltıları zaten Rusya’yı yok etmeye hazır olarak tetikte bekliyor. Bunu başarmak için hiçbirini hareket ettirmeye gerek yok” diyen Page, devriye görevindeki nükleer denizaltıların çok yavaş ve gizlice hareket ettiğini, bunların yerlerini değiştirme emrinin ise hızlanmayı ve düşman tarafından daha kolay bulunmayı beraberinde getireceğini, dolayısıyla iyi bir fikir olmadığını vurguladı.

Tüm bu görüşler çerçevesinde Trump’ın zaten görev çizelgesi içerisinde belli bölgelere konuşlanmakta olan denizaltıların hareketliliğini Medvedev’e bir tehdit olarak savurduğu, bunu da Moskova’ya olası bir “nükleer tırmanıştan” çekinmediğini göstermek için yapmış olabilir.

Peki Rusya bu mesajı aldı mı?

Rusya nükleerde öz güvenli

Medvedev’in Trump’ın son açıklamalarına sert bir karşılık daha vermemesi düşünülenin aksine Rusya’nın mesajı alıp geri çekildiğini değil, bu mesajı pek ciddiye almadığını gösteriyor. Nitekim Kremlin’in Batı kamuoyuna yönelik yayın yapan ve özellikle ABD’de çokça takip edilen RT’de konuyla ilgili hiçbir ciddi analize yer verilmedi bile. Rus medyası bu aralar bir diğer caydırıcılık silahı olarak piyasaya sürülen orta menzilli Oreşnik’leri pazarlamakla meşgul. ABD’nin garip bir şekilde teknolojik olarak gerisinde kaldığı Rus hipersonik füzelerinden Kalibr ve Kinjal’leri Ukrayna’da deneyen Rus ordusunun stratejik füze envanteri de Sarmat’lardan Bulava’lara oldukça kompleks ve gelişkin. Rusya’nın endişeleneceği belki de son alan füze teknolojileri ve özellikle sahip olduğu başlıkların fazlalığı da düşünüldüğünde nükleerler. Bu öz güven Rus basınına da yansımış durumda.

“Böyle eğleniyor”

Kommerstant’ta konuyla ilgili çıkan bir özel haberde görüşüne başvurulan nükleer silahların yayılımını önleme sivil toplum kuruluşlarından PİR Merkezi Başkanı Emekli Korgeneral Yevgeniy Buzhinskiy, gündemi “Trump’ın bir diğer saçmalığı. Böyle eğleniyor. ABD nükleer denizaltılarının Atlantik ve Pasifik Okyanusu’nda zaten kendi muharebe devriye alanları var. Hint Okyanusu'nda o kadar sık görülmüyorlar. Sahip oldukları 14 denizaltıdan dördü şu an savaş devriyesinde. Onları bize yaklaştırmanın hiçbir anlamı yok” diye yorumluyor.

Sovyetler Birliği’nden bugüne dünyanın en iyi nükleer buzkıran filosuna sahip olan Rusya’nın bu alandaki üstünlüğüne de atıfta bulunan Buzhinskiy, Amerikan denizaltılarının Arktik’ten yaklaşma “tehlikesiyle” de alay ederek “Onlar buzulların altına girmemeye çalışıyorlar nitekim bu bizim ayrıcalığımız ve eğlencemiz!” ifadesini kullanıyor.

“Onlar her zaman oradalar”

Gazetenin görüşlerine başvurduğu Rusya Bilimler Akademisi Uluslararası Güvenlik Merkezi’nden Aleksander Ermakov ise Trump’ın blöf yaptığını düşünenlerden. Ermakov, “Onlar her zaman oradalar. Çoğu zaman da İskandinavya'da. Trump'ın pratikte hiçbir bir emir vermediğinden eminim” diyor.

Düne kadar Trump’ın bu adımına üst düzeyden herhangi bir yanıt vermeyen Rusya da son olarak Kremlin Sözcüsü Dmitriy Peskov’la “ABD denizaltılarının olağan muharebe nöbetinde” olduğu yorumunda bulunarak konuyu geçiştirmiş görünüyor. Şimdiyse gözler Trump’ın 50 günlük ültimatomunun son bulacağı 8 Ağustos öncesinde ABD Başkanı’nın özel elçisi Steve Witkoff’un Moskova ziyaretinde olacak.

Trump “bir şeyleri çözmek” istiyor

Rusya’nın ateşkes çağrılarını yoksayıp Donbass’taki ilerleyişini sürdürmesi, İstanbul’daki müzakerelerdeki ciddiyetten uzak tavrı, ABD’nin Hindistan başta olmak üzere Rus petrolü satın alan ülkelere devasa yaptırımlar uygulayacağı tehdidine hemen hemen hiç itibar edilmemesinden sonra Kremlin’e tanınan 50 günlük sürenin de bir anlaşmaya varılamadan dolması Trump’ın gürültülü tavrına karşın caydırıcılık anlamında yetersiz olduğu gibi bir sonuç doğurabilir. Witkoff’un apar topar Moskova’ya gitmesi de bunun bir sonucu. Trump artık elle tutulur, somut bir anlaşmaya varmak ve “bir şeyleri çözmek” istiyor. Onun bu sıkışmışlığının farkında olan Rusya da bunu dizginleri ele almak ve biraz daha zaman kazanmak için kullanıyor.

Rusya için barış, Kiev’in NATO karşısındaki tarafsızlığını garanti altına alacak, Kırım ve Donbass’ın Rusya’ya ilhakını tanıyacak bir çözüm ya da daha doğru bir ifadeyle “Ukrayna’nın teslimiyetinden” geçiyor fakat bu, Moskova’nın Sovyetler Birliği’nden kalma askeri envanterini yitirmesi, 100 milyarlarca dolarlık ekonomik kayba uğraması ve 100 binlerce zayiat vermesine rağmen açık bir stratejik zafer anlamına geleceğinden Washington buna yanaşmaktan kaçınıyor. Bu aşamada da tarafların bu “işin” nereye kadar gideceğini görmek dışında bir yolu kalmıyor.

Podcast

19 December 2023
Doç. Dr. Hasan T. Kerimoğlu
Darbeler, İhanetler ve İsyanlar
28:19
0:01

Url kopyalanmıştır...