11 Aralık 2025

Trump'ın güvenlik stratejisi: Bir piyon olarak Avrupa

Trump yönetiminin yeni güvenlik yaklaşımı, liberal demokrasiyle gerilim yaratan ideolojik bir çatışmayı büyütüyor. Avrupa’ya baskı, popülist hareketlere verilen destek ve değer temelli düzenin aşınması, transatlantik ilişkilere tarihî bir kırılganlık yüklüyor.

Trump'ın ABD güvenlik stratejisi üzerine olan belgesi kimseye sürpriz olmamalı. Yardımcısı JD Vance'in Şubat ayında Münih'teki ürkütücü derecede tuhaf (ve dengesiz) görünümünden bu yana, ideolojiler çağının geri döndüğü netleşti. 

​Yeni çatışmanın bir parçası eskisiyle aynı: liberal demokrasi. Diğer parçası ise artık komünizm değil, yine özgürlük ve demokrasi adına hareket eden bir rakip. Münih'te hem "Avrupalılar" hem de "Amerikalılar", "ortak değerlere" atıfta bulundular ancak birbirlerini bunları terk etmekle suçladılar. Yeni ABD yönetimi, transatlantik ilişkilerin değer tabanının altını oydu; Vance ideolojik savaş ilan etti. 

​Avrupa'ya yönelik tehdit açısından onu en çok endişelendiren Rusya veya Çin değildi. "Beni endişelendiren şey, içeriden gelen tehdit; Avrupa'nın Amerika Birleşik Devletleri ile paylaştığı bazı en temel değerlerden geri çekilmesi."

​Trump tehdit ediyor, çünkü şantaj yapabilecek bir konumda

Ve Trump da aynı telden çalıyor. Strateji belgesinde, AB'nin sadece ABD'ye zarar vermek için kurulduğu yönündeki asılsız iddiasını tekrarlıyor. Trump, Avrupa'yı bir ortak olarak istiyor ancak liberal demokratik değerlerin koruyucusu olan AB'yi istemiyor. Açıkça müdahale tehdidinde bulundu; Avrupa demokrasilerinin yönünü tersine çevirmek istiyor. 

​Bu amaca giden araçlar -ticaret ve güvenlik garantilerindeki şantajın yanı sıra- sağ popülist partilerdir. ABD hükûmeti, Avrupa'daki "vatansever partilere" desteğini sürdüreceğini duyurdu. Bunu, "Avrupa'nın mevcut gidişatına karşı direnişi beslemek" için kullanmak istiyor. Trump'ın ortakları ille de Avrupa hükûmetleri değil, daha ziyade Alice Weidel, Marine Le Pen, Georgia Meloni ve Victor Orbán'dır. 

​Örneğin, Alman AfD şu anda ABD'de bir ağ kurmaya çalışıyor. İç politikada büyük ölçüde izole edilmiş durumda olsa da sağ popülistler için ABD son derece önemli bir aktör. Her ne kadar AfD içinde Amerika'yı eleştiren, hatta belki de Amerikan karşıtı sesler olsa bile bu durum değişmiyor. 

​Sağ popülistlerin enternasyonali

Washington'da AfD ile bağlantılara büyük değer veriliyor. Trump yönetimi, sağ popülist bir enternasyonal (uluslararası birlik) kurmak istiyor. AfD'nin MAGA çevrelerindeki etkisi, hafife alınmamalı. 

​Alman aşırı sağcı aktivist Naomi Seibt, Almanya'nın ifade özgürlüğünü ve muhalefeti bastıran bir ülke olduğu imajını şekillendiriyor. Seibt, MAGA hareketinde elden ele dolaşıyor. Paul doğrudan ABD hükûmetine başvurdu; ifade özgürlüğünün Almanya'da bastırıldığına dair sağ popülist yalanın âdeta yaşayan bir "kanıtı" olarak. 

​Ludwigshafen'de AfD'li politikacı Joachim Paul, anayasaya sadakati konusundaki şüpheler nedeniyle belediye başkanlığı seçimlerinden men edildi. O da Trump'a yakınlaşmaya çalışıyor. ABD'nin artık Almanya'yı bir müttefik olarak görmeyip, onu "demokrasiyi ortadan kaldırmak isteyen bir devlet" olarak tasvir etmesi tehlikesi var. 

​Bir savaş narası olarak ifade özgürlüğü

Vance'in Avrupalılara "ifade özgürlüğü" konusunda ders vermesi pek çok kişiyi rencide etti. Vance, dezenformasyonun bir "Sovyet terimi" olduğunu söyleyerek demokrasiye karşı yürütülen yalan haber (fake news) kampanyalarını meşrulaştırdı. 

​Yeni ABD yönetimi, bizzat ifade özgürlüğünün koruyucusu değildir. Gelecekte; yeni bir teknik, ekonomik ve siyasi elitler oligarşisinin çıkarlarıyla çelişen görüşlere karşı daha sert önlemler alacaktır. Bunu yaparken de halkın çıkarlarına atıfta bulunacaktır. 

​Trump bildiğimiz anlamda diplomasiyi kasten yok ediyor. Eğer onun "anlaşma yapmaya" dayalı dış politikası tutarsa, uluslararası düzen esas olarak sallantılı (ikili) anlaşmalarla bir arada tutulacaktır. Eğer tüm ulus-ötesi, değer temelli güvenceler başarısız olursa, savaş tehditleri de dâhil olmak üzere en büyük şantaj potansiyeline sahip olan taraf galip gelecektir. 

​Bu, 19. yüzyıla dönüş olurdu. O yüzyıl 1914'te sona erdi. İşte o zaman Birinci Dünya Savaşı başladı. 

Podcast

19 December 2023
Doç. Dr. Hasan T. Kerimoğlu
Darbeler, İhanetler ve İsyanlar
28:19
0:01

Url kopyalanmıştır...