
Trump’ın "Gazze'de barış" formülü: “Koloni Valisi” Blair
ABD’nin Gazze için manda düzenini andıran “barış” planında öne çıkan eski İngiltere Başbakanı Tony Blair, geçmişi nedeniyle kabul görmedi.
İsrail’in Gazze’deki soykırım saldırıları 726’ncı gününde sürerken, ABD Başkanı Donald Trump’ın açıkladığı 20 maddeden oluşan tartışmalı barış planında bir isim dikkat çekti: Eski İngiltere Başbakanı Tony Blair. Irak işgalinde oynadığı rolle bir “savaş suçlusu” olarak anılan ve yıllardır Orta Doğu’da adını barıştan çok işgal politikalarıyla duyuran Blair, şimdi Gazze için önerilen “uluslararası geçiş otoritesinin” başına aday gösteriliyor.
Blair’in adı ilk olarak savaşın başlamasından haftalar sonra yaptığı Kudüs ziyaretleri ve Londra merkezli vakfının hazırladığı savaş sonrası yönetim planıyla gündeme gelmişti. Sızan bilgilere göre Blair, Gazze Uluslararası Geçiş Otoritesi (GITA) adlı yapıyı yönetmek için en büyük aday. Plana göre BM’den beş yıllık bir yetki alması planlanan bu otorite, Gazze’nin “en yüksek siyasi ve hukuki otoritesi” olacak. Blair, 25 kişilik bir sekreterya ve yedi kişilik bir kurulla bölgeyi yönetirken Körfez ülkeleri finansmanı üstlenecek. Plan, Trump yönetimi ve özellikle damadı Jared Kushner’in desteğini almasıyla da dikkat çekiyor.
Ancak Blair’in ismi, Filistinliler için barıştan çok işgali çağrıştırıyor. Irak işgalindeki rolü, ardından Dörtlü elçisi olarak geçirdiği sekiz yılda Gazze’nin tekrar tekrar vurulması ve İsrail’in kontrolünü sıkılaştırması, onu bölgede güvenilmez bir aktör haline getirdi. Bugün Blair’in yeniden sahneye çıkması, kimi çevrelerce Filistin’in geleceğine dair bir çözüm arayışı olarak sunulsa da pek çok kişi ise onu post-modern bir manda rejiminin koloni temsilcisi olarak görüyor.
Peki, Trump’ın adeta Gazze’nin adeta “Koloni Valisi” olarak Blair ismini açıklaması uluslararası basında nasıl yankı buldu?
Guardian: Ölüler üzerine riviera…
Guardian yazarı Josh Paul, Kushner–Blair planını sert bir dille eleştirdi. Paul, “2025 yılında, Orta Doğu’nun bir bölgesine batılı bir işgal hükümetinin dayatılmasını konuşuyoruz -hem de başında Blair varken- üstelik yine sahadaki gerçeklerden ve halkın haklarından kopuk ekonomik refah hayalleriyle birlikte” diyerek bu girişimin başarısızlığa mahkûm olduğunu belirtti. Yazısında, “Bu işlemeyecek ve güvenilmemelidir” ifadelerini kullanan Paul, asıl meselenin meşruiyet ve yerel sahiplenme olduğunu vurguladı.
“Kendi kaderini tayin hakkı sadece BM Şartı’nda tanınmış bir hak değildir, tüm halkların kendi işlerini şekillendirme ve kendi toplumlarını kurma yönündeki temel arzusudur” diyen Paul, dışarıdan dayatılan yönetimlerin halk desteğinden yoksun olacağını ve Irak’taki Amerikan hükümeti gibi “vücudun reddedeceği bir uyumsuz nakil” haline geleceğini ifade etti. Paul, Blair’in Gazze’de üstlenmek istediği rolün yeni bir şiddet ve tırmanma döngüsünden başka bir sonuç doğurmayacağını belirtti.
Paul ayrıca Blair’in ortağı Jared Kushner’in Gazze’ye bakışını da eleştirdi. Kushner’in Gazze’nin binlerce yıllık tarihini ve kültürünü görmezden gelmesine ilişkin Paul, “Onun gördüğü şey, Amerikan silahlarıyla İsrail’in yarattığı şey: Kıyıda birinci sınıf bir arsa üzerinde dümdüz edilmiş bir yıkıntı, yeniden geliştirmeye hazır bir sahil otoparkı” ifadelerini kullandı. Paul, Mısır liderliğindeki Arap planının, demokratik seçimlere giden süreçte Filistin halkı tarafından yürütülecek bir yeniden inşayı öngördüğünü hatırlattığı yazısını “Ölülerin kemikleri üzerine bir riviera inşa edemezsiniz” uyarısıyla bitirdi.
New Arab: Tarih ironiyi seviyor
Londra merkezli Katar gazetesi New Arab’ın yazarı Joe Macaron, Tony Blair’in adının Gazze’nin savaş sonrası yönetimi için gündeme gelmesini “acı bir ironi” olarak tanımladı. Macaron, Blair’in ABD-İsrail planı kapsamında öne çıkarılmasının Filistinlilerin kendi topraklarında dışlanmasına dair bir yol haritası niteliğinde olduğunu belirtirken Hamas’ın Blair’i “istenmeyen bir figür” olarak reddettiğini, Mısır’ın Filistinlilerin Sina’ya yerleştirilmesine karşı çıktığını, Suudi Arabistan’ın ise beş yıllık geçiş sürecinin uzamasından kaygılı olduğunu, ek olarak İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu’nun da iç politikadaki sonuçlardan korkarak kontrolü bırakmaya direndiğini vurguladı.
Macaron, tartışmayı yalnızca Blair’in şahsına indirgememek gerektiğini belirtti. “Onun adı, planın kendi kusurlarını gölgeleyebilir” diyen Macaron, Trump’ın ateşkes ve rehine anlaşması görüşmelerinden bir anda “büyük bir pazarlığa” yöneldiğini vurguladı ve bu durumun Biden döneminin başarısız beklenti yönetimlerini hatırlattığını kaydetti. Blair’in ciddi bir aday mı yoksa yalnızca bir “deneme balonu” mu olduğunun belirsiz olduğunu dile getiren Macaron, “Irak’taki mirası ve İsrail’e yakınlığı, güvenilir bir sürece liderlik etmesi için başlıca diskalifiye sebepleridir” ifadesini kullandı.
Macaron yazısını tarihsel bir benzetmeyle bitirdi:
“Muhafazakâr Arthur Balfour’un ‘Yahudi halkı için bir ulusal yurt’ vaadinden bir asır sonra, müdahale yanlısı bir İşçi Partisi figürü, Washington ve Tel Aviv adına ‘Filistin devletini denetlemek’ için ortaya çıkıyor. Tarih, görünüşe bakılırsa, ironiyi seviyor.”
Al Jazeera: Tiranlığın yüzü Blair
Al Jazeera yazarı Belén Fernández, Trump’ın açıkladığı 20 maddelik Gazze planını “daha karanlık olamaz” denilen bir senaryonun üzerine gelen yeni bir felaket olarak yorumladı. Trump’ın kendini geçici hükümet görevi üstlenecek Barış Kurulu’nun başına oturtmasını, ocak ayında “onursal soykırımcı” Joe Biden’dan devraldığı başkanlıkla birlikte İsrail’in saldırılarına verdiği aktif destekle ilişkilendiren Fernández, kurulda Blair’in yer alacak olmasını da “sömürgeciliğe fazlasıyla aşina olan bir bölgeye ağır bir sömürgeci jest” sözleriyle değerlendirdi.
Blair’in geçmişine dikkat çeken Fernández, “Irak’ta kitle imha silahları olduğuna dair yalan iddialara inanarak İngiltere’yi yüz binlerce Iraklının hayatına mal olan savaşa sürükleyen Blair, haklı olarak ‘savaş suçlusu’ damgasını yedi” ifadesini kullandı. Fernández, Blair’in “Barış Kurulu’nda herhangi bir koşulda yer almaması gereken bir figür” olduğunu kaydetti.
Trump’ın planındaki “yatırım” ve “kalkınma” projelerini de eleştiren Fernández, bu “vizyonun” Filistinlilerin devlet ve özgürlük taleplerinin kapitalist bir maskeyle bastırılması olduğunun altını çizdi ve “Sanki Filistinlilerin bir devletleri olması ya da İsrail tarafından sürekli katledilmemeleri değil, kapitalizm ve yabancı yatırımcıların tiranlığı ve bu tiranlığın yüzü Blair onlar için daha anlamlıymış gibi…” dedi.
Economist: Gazzeliler ne diyor?
Economist ise Blair isminin öne çıkmasındaki tezatlığı, Blair’in ekibinin mayıs ayında yayımladığı anketleri hatırlatarak vurguladı. Dergi, Gazzelilerin sadece dörtte birinden fazlasının bir tür uluslararası yönetime sıcak baktığını, üçte birinin Batı Şeria’daki Mahmud Abbas’ın Filistin Yönetimi’ni tercih ettiğini belirtti.
Dergi, söz konusu karşı Hamas’ın olası tavrı konusunda da “Hamas’a siyasi bir vizyon sunulması halinde örgüt silahlarını teslim edebilir ve Gazze’nin teknokratik bir Filistin hükümeti tarafından yönetilmesine izin verebilir” tespitinde bulundu ancak Hamas üyelerinin eğitim ve sağlık gibi alanlarda bile görev almasının yasaklanmasının örgütün bu sürece direnmesine yol açabileceğinin altı çizildi.
Economist’in vurguladığı en kritik unsur ise İsrail’in yaklaşımı oldu.
Gazze’yi aylar süren bombardıman ve büyük bir insani yıkım pahasına ele geçiren İsrail’de, “mesihçi” olarak tanımlanan aşırı sağcı bakanların “ödedikleri” bedelin ardından bölgeyi bırakmaya niyetli olmadığı belirtilirken bu çevrelerin Gazze’nin kontrolünü dini ve siyasi saiklerle vazgeçilmez olarak gördüğüne dikkat çekildi.

Sesler ve Ezgiler
“Sesler ve Ezgiler” adlı podcast serimizde hayatımıza eşlik eden melodiler üzerine sohbet ediyor; müziğin yapısına, türlerine, tarihine, kültürel dinamiklerine değiniyoruz. Müzikologlar, sosyologlar, müzisyenler ile her bölümü şenlendiriyor; müziğin farklı veçhelerine birlikte bakıyoruz. Melodilerin akışında notaların derinliğine iniyoruz.

Darbeler, İhanetler ve İsyanlar
Osmanlı Devleti'nden Türkiye Cumhuriyetine miras kalan darbeci zihniyete odaklanarak tarihi seyir içerisinde meydana gelen darbeleri, ihanetleri ve isyanları Doç. Dr. Hasan Taner Kerimoğlu rehberliğinde değerlendiriyoruz.