
Topraksız tarımın geleceği
Topraksız tarım, özellikle şehir tarımı, seracılık ve sürdürülebilir tarım uygulamaları için popüler bir seçenek hâline geldi. Peki, topraksız tarım nasıl uygulanır? Topraksız tarımı konvansiyonel tarımdan ayıran özellikler neler? Ülkemizde ne kadar yaygın?
Topraksız tarım, en genel anlamda tanımlarsak, toprak kullanılmadan, toprak yerine geçebilecek değişik yetiştirme ortamlarında yapılan ve bilgisayar kontrollü otomasyon ünitelerince yönetilen bir üretim şeklidir. Bu yetiştirme tekniği, değişik sistemlerde su kültürü olarak yapılabildiği gibi, katı yetiştirme ortamı dediğimiz substratlarda da yapılırlar. Üretimin doğrudan besin çözeltisinde
yapılması su kültürü; besin solüsyonu ile sulanan katı ortamlarda yapılması ise substrat kültürü olarak adlandırılır.
Özellikle son yıllarda substrat kültürü üreticiler tarafından daha yoğunlukla tercih edilen bir metod haline gelmiştir. Bu metodda organik veya inorganik substratlar kullanılırlar. Organik olarak torf, kokopit ya da diğer adıyla hindistan cevizi lifi dediğimiz materyaller yaygın iken, inorganik olarak perlit, pomza (volkanik tüf) ve kayayünü gibi materyaller öne çıkmaktadır. Bu substratlar torba-paket, yatak ve saksılar içinde yetiştiriciliğe alınırlar. Substrat kültüründe her ne kadar organik substrat kullanılsa da, bu yöntem organik tarım ile karıştırılmamalıdır. Zira topraksız tarım organik tarım değildir.
Su kültürü ise bitkilerin doğrudan besin çözeltisi içinde yetiştirildiği sistem olup, sistemlere göre değişmekle birlikte farklı şekillerde uygulanır. Bu teknikte bitkiler besin eriyiklerince zenginleştirilmiş durgun veya akan sularda yetiştirildiği gibi, bitki köklerine sis halinde su verilmesi tekniği olan aeroponik tekniklerle de yetiştirilebilir. Son yıllarda tüm dünyada aeroponik tekniklerin kullanımına yönelik eğilimler artmaktadır. Nitekim bu teknik diğer tekniklere göre yaklaşık olarak %90 oranında su tasarrufu sağlayan bir yöntemdir.
Topraksız tarım, konvansiyonel topraklı yetiştiriciliğe göre, yetiştiricilik ilkeleri bakımından tamamen farklıdır. Bu tarım şekli, bitkilerin dikiminden hasatına kadar tüm yetiştiricilik süresi boyunca sulama, gübreleme gibi kültürel işlemlerin otomasyon sistemlerince yönetildiği ve kontrol edilebildiği bir yetiştiricilik sistemidir. Nitekim bu yetiştiricilikte, bitkinin kök çevresi pH, EC, su içeriği, besin içeriğinden, drenaj pH, EC, besin içeriğine kadar hesaplanan ve bitkinin istediği iç ve dış çevre koşullarını optimize eden kontrol edilebilir bir sistem kurmak esastır. Ayrıca bilgisayar kontrollü otomasyon sistemlerince yönetilmesi de kayıt tutma esasına dayalı bir yetiştiricilik sistemi avantajını sağlar.
Neden topraksız yetiştiricilik?
Dünya nüfusu her geçen gün artmakta ve artan nüfusa karşılık gıda ihtiyacı da artış göstermektedir. Günümüzde 8 milyarı aşan dünya nüfusunun, 2050 yılında 9 milyara ulaşacağı tahmin ediliyor. Buna karşın yaklaşık 5 milyar hektar dünya tarım alanının, 1.5-2 milyar hektarı işlenebilir tarım arazisidir. Ayrıca yine dünyada su varlığı her geçen gün azalmakta ve tarımda kullanımı da kısıtlanmaktadır. Ülkemizde toplam işlenen tarım alanları 2000 yılından bu yana %9,13 oranında azalarak, 2024 yılında 24 milyon hektara gerilemiştir.
Artan nüfus, kişi başına düşen arazi miktarında azalma ve iklim değişikliğinin etkileri dikkate alındığında tarım alanlarının kullanım planlaması ve etkin su kullanımını mümkün kılan üretim yöntemleri önemli hale gelmektedir. Dolayısıyla mevcut işlenebilir tarım alanı ve su varlığı potansiyeli düşünüldüğünde, artan gıda ihtiyacının, var olan kaynaklardan karşılanması yakın gelecekte tarımsal üretim ve verimliliği önemli ölçüde etkileyecektir. Ayrıca global ölçekte yaşanan küresel ısınma ve iklim değişiklikleri olayları, tarımsal topraklarda büyük ölçüde kaybın yaşanması, taban suyu kaynaklarının fakirleşmesine ve verimliliğin de düşmesine nedendir. Bu nedenlerle yeni tarım alanlarına ve su ekonomisi sağlayan üretim tekniklerine ihtiyacımız var.
Topraksız tarım, tarıma elverişli olmayan taşlık, kayalık ve tuzlu alanların değerlendirilmesinde önemli yetiştirme tekniğidir. Bu durumda iklimsel özellikleri yetiştiriciliğe uygun alanların topraksız tarımda kullanılabilirliğin teşvik edilmesi ile önemli miktarda alanın ülkemiz tarım alanları kapsamına alınabileceği öngörülüyor. Ayrıca çevresel anlamda, toprak ve taban suyu kirliliğinin büyük ölçüde önlenmesi sağlanarak tarımda sürdürülebilirlik de teşvik edilebilecektir.
Üretici ve girişimcileri cazip kılan en önemli faktör, birim alana dikilen bitki sayısının yüksek ve dolayısıyla birim alan veriminin yüksek olmasıdır. Ayrıca konvansiyonel topraklı tarıma göre daha az su ve gübre kullanımı sağlaması, kontrollü yetiştiricilik ile de hastalık ve zararlı kontrollerinin sağlıklı yönetimi üretici açısından avantajdır. Kontrollü ve kayıt alma esasına dayalı olması ile de ihracata yönelik üretim modelidir. Üretici açısından dezavantajları ise yüksek yatırım maliyeti ve teknik bilgi donanımı gerekliliğidir.
Türkiye’nin 52 ilinde topraksız tarım yapılıyor
Ülkemiz birçok meyve ve sebzenin yetiştirilebildiği ekolojik üstünlüğe sahip coğrafik alt yapıya sahiptir. Topraksız tarımda ürünlere ve ekolojiye göre değişmekle birlikte açık alanda veya örtüaltı (plastik veya sera vb.) koşullarında üretim yapılır. Çevresel ve iklimsel koşulların kontrol edildiği örtüaltı koşullarında daha yoğun bir şekilde yapılırken, açık alanda da gerçekleştirilebilir. Türkiye’de 52 ilimizde yaklaşık 15 bin dekar alanda topraksız tarım yapıldığı tahmin ediliyor. Bu işletmelerin %19’u Antalya, %15’i Afyonkarahisar, %9’u İzmir, %6’sı Manisa ve %9’u Mersin’dedir. Son yıllarda jeotermal alanların genişlemesi, organize sera tarım bölgelerinin gelişmeye başlaması ve tarımda modernizasyonun artması ile topraksız tarım alanı ve endüstrisi genişliyor.
Ülkemizde topraksız kültür ile üretimin %94’ünü domates oluşturmakta, bunu çilek, hıyar ve biber takip etmektedir. Süs bitkileri yetiştiriciliğinde ise Anthrium, gül ve orkide gibi kesme çiçek türleri de ön plana çıkmaktadır. Son yıllarda topraksız kültürde maviyemiş yetiştiriciliği yoğunlaşmış olup, ülkemiz toplam maviyemiş üretiminin yaklaşık %90’ı bu yetiştiricilikten sağlanmıştır. Ayrıca açıkta ve örtüaltı koşullarında ahududu ve böğürtlen gibi meyve türlerin üretimine de yeni başlanmıştır.
Yetiştiriciliğin doğru yönetimi ve planlanmasıyla daha az su-gübre kullanımı, hastalık ve zararlı kontrolü sağlanırken güvenilir gıda üretimi de garanti altına alınır. Resirküle edilen sistemlerle de taban suyuna karışıklık önlenerek çevresel kirliliğin önüne geçilir. Bu tarım tekniğini teknik bilgi düzeyi yüksek, bu alanda uzmanlaşmış kişiler yapabilir. Topraksız tarım danışmanları ve bizzat alanında yetişmiş kişiler üretimi yönetebilir.
‘Bitki fabrikaları’ kapalı ortamlarda ve kontrollü şartlarda topraksız kültür ile üretimi mümkün kılan dikey tarım sistemleri olarak tanımlanabilir. Bu sistem, bitkinin istediği ısı, ışık, nem, bitki besin elementlerinin yapay olarak sağlandığı, yüksek teknolojinin kullanımına olanak sağlayan ve birim alandan yüksek verim hedefleyen üretim faaliyetleridir. Genellikle kent tarımı içerisinde, konteynerler ve beton binalar gibi alanlarda yapılabilir.
Bitki fabrikaları ile yılın 12 ayı üretim ile istenen zamanda piyasaya ürün arzı sağlanabiliyor. Ayrıca zirai ilaç kullanılmadan sağlıklı, sürdürülebilir üretim yapılabilmekte, su-gübre gibi tarımsal girdilerin kullanımında tasarruf sağlanmakta ve katlı sistemlerle birim alandan yüksek miktarda ürün elde edilebilmektedir. Ülkemizde Ankara, İstanbul, İzmir, Antalya, Kayseri ve Tekirdağ illerimizde 10’un üzerinde dikey tarım ünitesi bulunuyor. Bu ünitelerde yapraklı sebze türlerinin yetiştiriciliği (marul, fesleğen, pazı, roka, kişniş, reyhan, kuzukulağı vb.) yapılmakta olup, diğer türler ile ilgili de AR-GE çalışmaları yürütülmektedir.
Topraksız tarımın geleceği
Son yıllarda gerek Ülkemizde ve gerekse Dünya tarım ülkelerinde topraksız kültür ile üretim değişik tür ve çeşitlerle artış eğilimindedir. Amerika, Hollanda, Almanya, İspanya, Fransa, Belçika, İtalya, Japonya ve Çin'de yaygın bir şekilde üretim yapılıyor. Özellikle Hollanda'da tarımsal üretimin önemli bir bölümü topraksız tarım üretimlerinden elde ediliyor. Ülkemizde de gerek açık alanda ve gerekse örtüaltında değişik tür ve çeşitlerle her geçen gün yaygınlaşmakta.
Jeotermal sera faaliyetlerinin ve organize sera alanlarında kümelenmelerin artmasıyla bu alanda faaliyetlerin artacağı öngörülmektedir. Alan tasarrufu ile birim alandan yüksek verim, otomasyon kontrollü yönetim modeli ile kaliteli üretim ve etkin su kullanımı ile son yılların önemli tarımsal üretim yöntemi haline gelecektir. Ayrıca toprak bağımlılığı ortadan kalkarak, iklimsel özellikleri uygun her türlü alanda üretim yapılabilmesi ve toprak dezenfeksiyonuna gerek kalmaması da bu tarım metodunun önünü açan avantajlardır. Kontrollü üretim olması ihracata yönelik üretimi de garanti altına almaktadır.

Sesler ve Ezgiler
“Sesler ve Ezgiler” adlı podcast serimizde hayatımıza eşlik eden melodiler üzerine sohbet ediyor; müziğin yapısına, türlerine, tarihine, kültürel dinamiklerine değiniyoruz. Müzikologlar, sosyologlar, müzisyenler ile her bölümü şenlendiriyor; müziğin farklı veçhelerine birlikte bakıyoruz. Melodilerin akışında notaların derinliğine iniyoruz.

Darbeler, İhanetler ve İsyanlar
Osmanlı Devleti'nden Türkiye Cumhuriyetine miras kalan darbeci zihniyete odaklanarak tarihi seyir içerisinde meydana gelen darbeleri, ihanetleri ve isyanları Doç. Dr. Hasan Taner Kerimoğlu rehberliğinde değerlendiriyoruz.