
Şampiyonlar Ligi’nde yeni dönem
Avrupa futbolunun kulüpler düzeyindeki bir numaralı organizasyonu olan Şampiyonlar Ligi’nde grup aşaması sisteminin tarihe karışmasının yanı sıra, yeni formatlı lig sistemi hâlâ tartışılmaya devam ediyor. Yeni format, Şampiyonlar Ligi’nde neleri değiştirdi? Gelin, birlikte bakalım.
Şampiyonlar Ligi’nde 2024-2025 sezonundan itibaren yepyeni bir modele geçildi. Küresel futbolun ölçeğini genişletmek isteyen UEFA; uzun uğraşlar ve çabalar sonrası kodları ezberlenmiş, mantığını kavramanın zor olmadığı, hedeflerin mevcut kodlarına göre planlandığı eski uygulamada revizeye gitti ve köklü organizasyon yürürlükten kalkmadan güncellendi. Yeni dönemle birlikte katılımcılar bazı değişikliklere maruz kaldı. İşte güncellemelerin getirdiği o yenilikler…
Öncelikle katılımcı sayısı arttı. Artık 32 takım yerine bu sezondan itibaren 36 takım, Şampiyonlar Ligi arenasında boy gösteriyor. Devler Ligi'nde yer alacak bu 36 takımdan 29'u kendi ülkelerindeki dereceleri neticesinde turnuvaya doğrudan katılırken, kalan 7 takım ise oynanan play off turlarının ardından lig sistemine dâhil oldu ve sayı tamamlandı.
En önemli değişimlerden birisi kura çekiminde yaşandı. Kura çekimi özel hazırlanan bir yazılım yardımıyla bilgisayar aracılığıyla yapıldı. Aynı ülkeden 2’den fazla kulüp eşleşmesine izin vermeyen uygulama, çakışma olmaması için iç ve dış sahada oynanacak maçlara da karar verdi.
Şampiyonlar Ligi, artık grup formatı ile değil, lig sistemi ile oynanmaya başlandı. Eski dönemdeki dörder takımlı grup aşaması rafa kalktı. Artık yeni düzende lig maratonu gibi her takım tek puan cetveline göre hareket ediyor ve kazandığı puanlarla potansiyel 35 rakibini geçmeye çalışıyor. Takımların öncelikli hedefi topladığı puanlarla ilk 8 potasına girerek doğrudan son 16 turuna kalmak, eğer bu hedef uzak ise o zaman da puan tablosunda 9’uncu ile 24’üncü sıralar arasında konumlanıp play off oynamak olacak. Puan tablosunda 9’uncu ile 24’üncü sıralar arasında bulunan ekipler, iki ayaklı play off maçı oynayıp kazananlar son 16 turuna yükselecek. Lig aşamasını 25’inci ile 36’ncı sıralar arasında tamamlayan takımlar ise elenerek Şampiyonlar Ligi’ne veda edecek.
Önceki dönemlere göre en büyük farklardan bir tanesi de daha öncesinde birbirine entegre olan UEFA turnuvalarının aksine, yeni sistemde her turnuvanın birbirinden bağımsız olması. Yani Şampiyonlar Ligi’nden elenen takım; artık Kupa 2’ye, yani UEFA Avrupa Ligi’ne gidemeyecek. Bu bağlamda maçlar tamamlandıktan sonra puan tablosunda son 8’de yer almanın telafisi olmayacağı için her takım adına alınabilecek 1 puan bile artık çok önemli hâle geldi.
Gelir artışı
Yeni sezonda takımların alacağı galibiyet ve beraberlik ücretiyle birlikte katılım ücreti de değişti. Öyle ki her kulüp, yalnızca katılım karşılığında en az 18,6 milyon euro kazanıyor. Bireysel maç kazanmaya ilişkin bonuslar ise maç başına 2,8 milyon euro’dan 2,1 milyon euro’ya düştü ancak daha fazla maç olacağı için yine gelir kaynağı artmış oldu. Beraberlik başına 700 bin euro ödenecek yeni sistemde, son 16 turuna ulaşanlara verilecek para ödülü 11 milyon euro; daha sonrasında çeyrek final, yarı final ve finale çıkmanın bonusları ise sırasıyla 12,5 milyon euro; 15 milyon euro ve 20 milyon euro oldu. Şampiyonlar Ligi’ni kazanan takımın ise ödülü 25 milyon euro’ya yükseldi.
8 maç sonundaki sıralamada, her basamak için kulüplere 275 bin euro verilecek. Bu bütçe her basamakta katlanacak. Yani lig aşamasında 36’ıncı olan takım 275 bin euro kazanırken, ligi lider tamamlayan takım 9, 9 milyon euro (275 bin x 36) sıralama bonusu alacak. Ayrıca ilk 8 sıradakiler 2'şer, 9 ile 16’ıncı sıradakiler 1'er milyon euro bonusa da hak kazanacak. Örneğin lig aşamasını 5’inci bitiren takım; 7 milyon 150 bin euro (275 bin x 26) ve 1 milyon euro bonusla toplam 8 milyon 150 bin euro kazanacak.
Bu bütçelerin artışı ve katılımcı sayısının çoğalmasıyla, önceki döneme göre artık daha fazla maç oynanmaya başladı. Öyle ki Şampiyonlar Ligi haftasında salı günü 9, çarşamba günü de 9 olmak üzere toplam 18 maç oynanıyor. Yeni dönemde takımlar, lig sisteminde 8 farklı rakiple mücadele ediyor ve maçların dördünü evinde, dördünü deplasmanda oynayacaklar. Değişimin keskin tarafı ve en çok eleştiri alan yanı tam olarak burası. Futbolun en büyük organizasyonunda maç sayısının artması gerçekten iyi bir şey mi, yeterli etkileşim oluştu mu ya da futbolun bilimsel yanı çok mu görmezden gelindi? Bu durumu devam eden sezonu baz alarak değerlendirelim.
Daha fazla maç
Maç sayısı 6’dan 8’e yükseldiği için takımlar önceki döneme göre iki maç daha fazla oynayacak ve bir deplasmana fazla gidecek. Sürekli değişen, sabit kalmayan form durumlarını düşündüğümüzde takımların 8 maçta aynı performansı göstermeleri mümkün değil. Bu bağlamda kaliteli ekipler de dâhil artık her takım maç seçmeye başladı. Yapay zekâya göre ortalama 12 puan bandının üzerine çıkmak bir nevi ilk 8’i garantileyeceği için birçok ekip hedef maç belirlemeye başladı. Özellikle 1’inci torba takımları 3’üncü ve 4’üncü torba takımları ile oynadığı müsabakaları kazanırsa ciddi avantaj yakalayacak. Bu anlamda maç seçme lüksü verilen 1. torba takımları -örneğin Real Madrid, Paris Saint Germain, Bayern Münih gibi ekipler- kendi aralarında yapacakları maçlarda mutlak surette kazanmak zorunda olmayacakları için UEFA’nın “büyükleri kendi aralarında oynatma ve iyi maç sayısını artırma” fikri beklendiği gibi çok fazla karşılık bulmayacak gibi duruyor.
Ayrıca artan maç sayısı, fikstürü ve müsabakaların başlangıç saatini de ciddi etkiledi. Bir Şampiyonlar Ligi haftasında toplam 18 maç oynanıyor ve bu 18 karşılaşma 2 güne sığdırılmış durumda. Öyle ki saat 19.45’te 2 maç başlayıp tamamlandıktan sonra saat 22.00’de 7 maç aynı anda başlıyor. 7 maçı aynı anda aktif şekilde takip etmek zor olduğundan dolayı maçların reytingi istenilen rakamlara ulaşamadı. Yayıncılarının beklediği etkileşim oluşmadı, yayın hazırlığı ve içeriği için harcanan maliyet de izlence yüksek olmadığından kaynaklı zarar tablosuna yazdı. Şampiyonlar Ligi yayıncılığı için ciddi bir sorun olan mevcut durum, her maça aynı ilgi oluşturulamazsa veya odak noktası genişletilmezse, uzun vadede küresele yayılma politikasında bazı değişiklikleri beraberinde getirecek gibi duruyor.
Daha fazla maç düşüncesinin getirdiği sorunlardan birisi de artık kendi hikâyesini yaratan ve unutulmaz hâle gelen maçların daha da azalma ihtimali. Devam eden sezonda şu ana kadar 54 maç geride kaldı ve zihnimizi zorladığımızda unutamadığımız maç sayısı ya da olumlu olumsuz dengeleri değiştiren oyuncu performanslarını hatırlamak oldukça zor. Bu bir bellek sorunu değil, sadece maçların heyecanının düşmesinden ve artan maç trafiğinde rotasyona sahip takımlara sağlanan avantajlardan kaynaklı sürprizlerin yaşanmamasından doğan problem. Bundan böyle maç sayısının fazlalığı; takımların akılda kalır, hatırlanmaya dair önemli maçlarının sayısı arasında tezatlık oluşturuyor, oluşturmaya devam da edecek.
Futbolseverlerin yoğun hafta sonu fikstüründen sonra hafta içi de 18 Şampiyonlar Ligi maçını takip etmeye çalışması ve bu maçların yarı yarıya bölünüp eş zamanlı başlaması, tam teşekküllü takip imkânı sağlamadığından dolayı futbol hafızasını zayıflattı. Tüm kulvarları düşündüğümüzde yeni sezonda oynanan ve maç içi birçok keyifli sekansa, enstantaneye sahip olan maçlar artık bellekte yer edinemeden ya da hafızada kök kazınamadan unutuluyor. Çünkü bir sonraki maç haftası çok uzakta değil ve yine takip edilebilecek, izlenebilecek çok fazla karşılaşma var. Bu nedenle yeni format artık bize Barcelona-Paris Saint Germain, Borussia Dortmund-Real Madrid veya Liverpool-Milan maçları gibi kült örnekleri sunmayacak gibi duruyor.
Sonuç rotasyona bağlı
Real Madrid, Bayern Münih, Manchester City veya Inter gibi yaklaşık 30 oyuncu grubu ile çalışan ekipler hem kendi ligini hem de Avrupa’yı bir arada götürme ve sonuç alma şansına sahip. Çünkü her türlü olumsuzluğa rağmen oyunu ve skoru değiştirebilecek oyuncu sayısı çok fazla ve de oyuna dâhil olan oyuncu, çıkanı aratmayan performans ortaya koyabiliyor. Maaş bütçesini yüksek tutarak bu avantaja sahip takımlar haricinde diğer rakipler ise oldukça zorlanıyor. Bu duruma Nuri Şahin’in Borussia Dortmund’u örnek olarak verilebilir. Kadro rotasyonu dar olan ve 19 futbolcu ile iki kulvarda mücadeleye etmeye çalışan Dortmund, yeni formatlı lig aşamasına Club Brugge deplasmanındaki 3-0’lık galibiyetle başlamıştı. Fakat bu maç dönüşü ligde zorluk derecesi yüksek maçta Stutgart’a 5 golle kaybetti. Şampiyonlar Ligi’nin ikinci haftasında ise Sıgnal Iduna Park’ta Karim Adeyeme’nin ciddi fark yarattığı mücadelede Celtic’i 7 golle geçerken, lig dönüşünde bu kez de Union Berlin maçında mağlup oldu. Yine bu duruma örnek verilebilecek takımlardan biri olan Aston Villa; büyük efor sarf edip kendi evinde tek golle galip geldiği Bayern Münih maçı sonrası ligde kazanma ihtimali güçlü olduğu Manchester United maçında hiç etkili olamadı, hatta gol bile bulamadan mücadeleyi beraberlikte noktaladı. Çünkü Unai Emery’nin takımı da 4 gün içerisinde Bayern Münih ve Manchester United maçlarının ağırlıklarını, temposunu kaldırabilecek yapıya sahip değil. Borussia Dortmund ve Aston Villa gibi takım örneklerin çoğaltılabileceği bu durum bizlere; önemsenen ve sonuç olarak olumlu tamamlanan Şampiyonlar Ligi maçları sonrası dar rotasyonlu takımların ligde puan kaybettiklerini, yoğun maç takviminde sıkıntı yaşadıklarını ve de yaşayacağını net şekilde özetliyor. Özetle yeni lig sistemi; “geniş oyuncu kadrosu = sonuç alma ihtimalinin artması” gibi yeni bir formülü de doğurmuş oldu.
Ayrıca hafta sonu ve içi fikstür sıkışıklığında rakip analizi de çok çok zayıfladı. Takımların lig maçından sonra dinlenme, toplanma ve rejenerasyon evrelerinden sonra diğer çalışmalara ayıracak vakti kalmıyor. Bu nedenle salon antrenmanları oldukça azaldı, planlama değişmek zorunda kaldı ve rakibe özel antrenman yapma durumu neredeyse hiç kalmadı. Takımlar lig veya Avrupa maçları sonrası tek antrenmanla sıradaki maçın hazırlığını tamamlıyorlar, tamamlamak zorundalar. Ekstra bir çalışma söz konusu değil. Çünkü vakit yok.
Sakatlıklar artıyor
Hem yerel lig hem de yerel kupalarda zaten hatırı sayılır maç oynayan kulüpler, Şampiyonlar Ligi’ndeki maç sayısının da artmasıyla ciddi bir maç takvimi ile karşı karşıya kalmıştı. Bu sezon özellikle üst seviyede maç heyecanını fazla yaşamış ya da yaşayan oyunculara hem darbeye bağlı temaslar hem de yıpranan kaslar sakatlıklar yaşattı ve oyuncular sezonu kapatmak zorunda kaldı. Manchester City’de oyunun dinamosu Rodri, Barcelona’da performansıyla güven veren Ter Stegen ve Real Madrid’de uzun yıllar istikrarını korusa da bu sezon sakatlıktan kurtulamayan Dani Carvajal, mevcut olumsuzluğa örnek verilebilir. Yakın dönemde gidişat değişmeyeceği ve maç sayısı azalmayacağı için bu tarz problemlerin ardı arkası kesilmeyecek gibi duruyor.
Değişen fiyat politikası
Yüksek profilli maç sayısının artmasıyla mütevazı kadroya sahip kulüpler ya da en üst seviyeden bir hayli uzak olan takımlar, bilet fiyatlarında güncellemeye gitti ve artış gerçekleştirdi. Örneğin 41 yıl sonra Şampiyonlar Ligi’ne katılım sağlama başarısı gösteren Aston Villa, yaz transfer döneminde yaklaşık 200 milyon euro harcayan Atletico Madrid veya geçen sezonki olağanüstü başarıları ile Avrupa’nın 1 numaralı organizasyonuna katılım sağlayan Brest ve Bologna gibi kulüpler için Şampiyonlar Ligi’nde bilet politikasının değişime uğramasına ihtiyaç vardı. Ancak bu yaklaşım taraftarlar nezdinde olumlu bir karşılık bulmadı ve yeni bir eleştiri penceresi oluştu. Taraftarı ile bütünleşip iç sahada farklı bir ambiyans yakalayan takımlar, zaman zaman bu avantajından mahrum kaldı. Taraftarı ile var olan kulüpler küresel olarak büyürken, samimiyeti kaybettikleri için kültürel olarak da zayıflama aşamasına girdiler.
Endüstriyel futbolda değişen şartlara ayak uydurulmaya çalışılması, işin ekonomik boyutunun artık en büyük etken olması ve UEFA’nın pastayı genişletme çabası bu tarz değişikliğin zaten geleceğinin habercisiydi. UEFA Başkanı Aleksander Ceferin’e göre gecikmeli faaliyete geçen yeni lig sistemi, şu an için kulüpler bazında bir eleştiri noktası oluşturmadı. Çünkü gelir gider tablosunda ve bilançolarda kulüpleri olumsuz etkileyen herhangi bir şey yok. Kazanç arttı ve totalde galibiyetlerin getirileri de yükseldiği için takımlar işin maddi getirisinden memnun durumda. Ancak artan sakatlıklar, geniş rotasyona sahip olunması gerektiği için maaş bütçesinin artıyor oluşu, aynı anda birçok maç oynandığı için reytinglerin azalıp izleyicilerin bölünmesi ve tribünlerin özünü kaybetmesi uzun vadede katılımcıların hepsinin yakındığı konular olacak. Futbolseverler tarafından hâlâ tam olarak benimsenemeyen yeni lig aşamalı Şampiyonlar Ligi daha fazla tartışılmaya, bazen yıpratılmaya, hatta yerine göre imaj kaybına uğramaya da devam edecek.

Sesler ve Ezgiler
“Sesler ve Ezgiler” adlı podcast serimizde hayatımıza eşlik eden melodiler üzerine sohbet ediyor; müziğin yapısına, türlerine, tarihine, kültürel dinamiklerine değiniyoruz. Müzikologlar, sosyologlar, müzisyenler ile her bölümü şenlendiriyor; müziğin farklı veçhelerine birlikte bakıyoruz. Melodilerin akışında notaların derinliğine iniyoruz.

Darbeler, İhanetler ve İsyanlar
Osmanlı Devleti'nden Türkiye Cumhuriyetine miras kalan darbeci zihniyete odaklanarak tarihi seyir içerisinde meydana gelen darbeleri, ihanetleri ve isyanları Doç. Dr. Hasan Taner Kerimoğlu rehberliğinde değerlendiriyoruz.