
İsrail’in Suriye’deki yeni hamlesi: Dürzi kartı ve Golan Tepeleri
Suriye’deki saldırılarıyla İsrail, Dürzileri destekleyerek Golan Tepeleri’ndeki kontrolünü genişletmeyi hedefliyor. Bu durum, bölgede “sınırlı savaş” riskini beraberinde getirirken, Suriye’nin toprak bütünlüğü ve Dürzilerin geleceği belirsizliğini koruyor.
İsrail, Esad rejiminin düşüşünün ardından oluşan boşlukta kendini kilit oyuncu olarak konumlandırıyor. İsrail, Esad rejiminin düşmesinden birkaç gün sonra Suriye’de tarihinin en büyük operasyonunu gerçekleştirmişti. İsrail, “ulusal güvenlik çıkarları doğrultusunda hareket ettiğini iddia ederek” Suriye’ye yaptığı saldırıları “gelecek için bir uyarı” olarak nitelendirmişti.
Esad rejiminin düşüşünden sonra İsrail, Suriye'deki Dürzileri defalarca desteklediğini açıklamıştı. Birkaç Dürzi köyü, İsrail'in işgal ettiği Suriye topraklarına katılmaya karar vermişti. Bu köyler, İsrail ile Suriye arasındaki tampon bölgede yer almaktadır. Suriye'de Dürziler, Es-Süveyda vilayetinin merkezinde bulunan aynı adı taşıyan şehirde, Cebel ed-Dürz bölgesinde yaşamaktadırlar.
Dürziler, yaklaşık 11. yüzyılda İsmaililikten ayrılarak bağımsız bir mezhep hâline gelen kapalı bir Arap dini grubudur. Ruhların göçüne ve gizli bir peygamber olan El-Hakim’e inanırlar ve dinî metinleri kelime anlamıyla yorumlamayı reddederler. Suriye’de yaklaşık olarak 850 bin Dürzi yaşmaktadır. İsrail’de ise yaklaşık olarak 150 binlik Dürzi topluluğu mevcuttur. Dürziler İsrail’de resmî bir mezhep olarak tanınmaktadır. Dürziler ayrıca Yahudilerle birlikte İsrail ordusunda hizmet edebilirler. Suriye’deki Dürziler coğrafi konumları açısından avantajlı bir durumda bulunuyorlar. Dürzilerin önemli bir kısmı Golan Tepeleri’nde yaşıyor. İsrail, Dürzi faktörünü ve Dürzi azınlığa yönelik olası tehdidi, Golan Tepeleri'ndeki tampon bölgeyi genişletmek ve yeni toprakları işgal etmek için kullanmaktadır. Aralık ayından bu yana İsrail, Suriye'yi her ne pahasına olursa olsun istikrarsızlaştırmaya çalışıyor. Ayrıca işgal altındaki Golan Tepeleri üzerindeki kontrolünü genişletmek ve pekiştirmek istiyor. Dürzilerin önemli bir kısmı İsrail’in kendilerini siyasi bir araç olarak kullanmasından hoşnut değiller. Özellikle Şam’daki Dürziler geçiş hükûmetiyle doğrudan temas sağlamayı önceliyorlar.
Nisan sonunda, Suriye'de gerginlik, Hazreti Muhammed’e hakaret içeren ve Dürziler tarafından kaydedildiği iddia edilen sahte bir ses kaydının yayılmasıyla tırmanmaya başlamıştı. Bu tırmanma sonucunda, 29 Nisan’da Şam'ın banliyölerinde Dürziler ile bazı gruplar arasında çatışmalar başlamıştı. Tel-Aviv, Dürzileri “korumak için” harekete geçeceğini beyan etmiştir. Bu kapsamda İsrail Hava Kuvvetleri’ne ait insansız hava araçları, Şam’ın güneybatı banliyölerinde düzeni sağlamak için operasyonlara katılan geçiş hükûmetinin güvenlik güçlerinin toplandığı yerlere saldırı düzenlemiştir.
13 Temmuz’da Es-Süveyda vilayetinde Dürzilerle hükûmet güçlerinin çatışmaya girmesiyle bölgedeki durum yeniden gerginleşti. Binyamin Netanyahu, İsrail’in “Dürzi kardeşlerini” kurtaracağını söyledi. Suriye hükûmeti İsrail'in Dürzilere karşı saldırı suçlamalarını reddediyor. Şam, Dürziler ve Bedeviler arasındaki çatışmayı durdurmak için silahlı kuvvetlerini ülkenin güneyine sevk ettiğini söylüyor. İsrail ordusu Salı günü Es-Suveyda bölgesindeki Suriye ordusuna saldırı düzenledi. Bugün ise İsrail savaş uçakları, Şam’ın merkezinde bulunan Suriye Genelkurmay Başkanlığı binasına saldırdı. Savaş uçaklarının saldırısından önce, Genelkurmay Başkanlığı bölgesine İsrail insansız hava aracı saldırmıştı. Bu durum Tel-Aviv’in Şam’a karşı fiilen “sınırlı savaş” başlattığını gösteriyor.
Suriye-İsrail temasları ve tarafların çekinceleri
Son dönemlerde Suriye’deki geçiş hükûmeti ve İsrail arasında temasların sıklaştığı söylenilebilir. Bazı kaynaklar Suriye lideri Ahmed Şara’nın geçen hafta Bakü’ye gerçekleştirdiği ziyarette, Suriye ve İsrail yetkilileri arasında bir görüşme olduğunu ileri sürmektedir. Ayrıca ABD’nin ara buluculuğunda Suriye ve İsrail arasında farklı diplomatik kanallar vasıtasıyla dolaylı görüşmeler yürütülüyor. Sürdürülen temaslara rağmen, tarafların pozisyonlarında hâlâ farklılıklar var. Tel-Aviv’in Şara’nın İsrail'in Golan Tepeleri’nden çekilmesini içermeyen bir formata razı olacağına dair şüphelerinin olduğu söylenilebilir. Golan Tepeleri, Suriye’den gelebilecek herhangi bir kara saldırısına karşı doğal bir tampon görevi gördüğü için savunma açısından avantajlı bir konumdadır. Yükseltisi, İsrail’e Suriye’deki birlik hareketlerini gözlemlemek için mükemmel bir görüş açısı sağlıyor. Golan Tepeleri su kaynakları açısından da zengindir. Bölgeden, Ürdün Nehri ve Tiberias Gölü’ne akan nehirler ve dereler geçmektedir. İsrail, içme suyunun üçte birini bu gölden temin etmektedir.
Şara ilk aşamada yeni yönetiminin İsrail tarafından tanınmasını daha çok önemsiyor. Şara önemsediği bir diğer konu ise İsrail’in Suriye topraklarına yönelik saldırılarının durdurulmasıdır. Ayrıca Şara hükûmeti, Suriye'nin güneyinde ve Ürdün, Suriye ve İsrail arasındaki sınır üçgeninde güvenlik anlaşmalarının net bir şekilde belirlenmesi ve ABD’nin bu konudaki desteğini kazanmak istiyor. Şara, İsrail'in Suriye'ye saldırmak için artık bir nedeni olmadığını düşünüyor. Çünkü artık Suriye’de Hizbullah ve İran güçleri bulunmuyor. Donald Trump yönetimi, Suriye ve İsrail arasındaki normalleşmeyi teşvik ediyor. Şara hükûmeti, İsrail’le yapılacak olan anlaşmaların ABD tarafından garanti edilmesini de talep ediyor.
Bütün bu sürece rağmen, Tel-Aviv’in Suriye’ye yönelik muayyen bir stratejisinin olduğu açıktır. İsrail ise tampon bölge oluşturulmasında ısrarcı davranıyor ve bu fiilî durumun Şam tarafından kabul edilmesini şiddetle istiyor. İsrail’in amacı, kontrolü altında bir tampon bölge oluşturmaktır. Suriye hükümetinin amacı ise tüm toprakları kontrol altına almaktır. Suriye’nin toprak bütünlüğünün sağlanması bu ortamda çok ehemmiyet arz ediyor. İsrail’in “Dürzi kartını” bu kadar açık kullanması, olumsuz bir yayılma etkisi oluşturabilir ve nihayetinde Suriye’deki diğer gruplara da sirayet edebilir.

Sesler ve Ezgiler
“Sesler ve Ezgiler” adlı podcast serimizde hayatımıza eşlik eden melodiler üzerine sohbet ediyor; müziğin yapısına, türlerine, tarihine, kültürel dinamiklerine değiniyoruz. Müzikologlar, sosyologlar, müzisyenler ile her bölümü şenlendiriyor; müziğin farklı veçhelerine birlikte bakıyoruz. Melodilerin akışında notaların derinliğine iniyoruz.

Darbeler, İhanetler ve İsyanlar
Osmanlı Devleti'nden Türkiye Cumhuriyetine miras kalan darbeci zihniyete odaklanarak tarihi seyir içerisinde meydana gelen darbeleri, ihanetleri ve isyanları Doç. Dr. Hasan Taner Kerimoğlu rehberliğinde değerlendiriyoruz.