22 Aralık 2025

Elon Musk’ın "Bolluk Çağı" neyi vadediyor?

Elon Musk “çalışmanın biteceği” ve “herkesin yüksek gelire kavuşacağı” bir gelecek vadediyor. Peki üretim bolluğu gerçekten yoksulluğu bitirir mi? Gıda fazlasına rağmen açlığın sürdüğü dünyada, yapay zekâ ütopyası refah mı getirir, yoksa yeni bir dijital illüzyon mu üretir?

Küresel teknoloji sermayesinin en sansasyonel figürü Elon Musk, geçtiğimiz günlerde İngiltere’deki Yapay Zekâ Güvenliği Zirvesi ve sonrasındaki X paylaşımlarında, yerleşik iktisat teorilerini dibinden sarsacak bir iddiada bulundu. Öyle bir iddia ki bu; kiminin duası kiminin kâbusu olabilir. Musk, yapay zekânın nihai evresinde, çalışma zorunluluğunun ortadan kalkacağını ve insanlığın evrensel temel gelirden öte, evrensel yüksek gelire kavuşacağını öne sürüyor. Dünyanın önemli fon yöneticilerinden Ray Dalio’nun X’teki yazısına verdiği cevap kim bilir dünyanın geleceği için planlanan bir ürünün ilk perdesiydi.

Elon Musk’ın, "Gelecekte yoksulluk diye bir şey olmayacak, bu yüzden para biriktirmeye gerek yok" söylemi, ilk bakışta insanlığın kurtuluşu gibi anlaşılsa da hakikatin tersten kurgusuna alışkın zihinler için ciddi soru işaretleri barındırıyor hiç şüphesiz. Musk’ın çizdiği bu tablo, somut verilerle desteklenen bir gelecek planı mı, yoksa kitleleri pasifize etmeye yönelik dijital bir illüzyon mu?

Sorunun cevabı için önce meselenin biraz daha derinine inmek gerekiyor. Çünkü, Musk’ın "bolluk" teorisinden önce dünyanın "açlık" gerçeğiyle yüzleşmemiz lazım.

Maliyetinin sıfırlanması mümkün mü?

Musk’ın argümanının hayata geçmesinin en önemli kriteri hiç şüphesiz üretim sektörüne uyarlanması. Teoriye göre; eğer enerji ve emek sınırsız ve ucuz hâle gelirse, bir ürünün üretim maliyeti ham madde fiyatına kadar düşebilir. Günümüz verilerine baktığımızda bu teorinin kısmen doğrulandığına şahit oluyoruz.

Amerikalı varlık yönetim şirketi Lazard’ın 2023 raporu, güneş enerjisinin seviyelendirilmiş maliyetinin (LCOE) son 10 yılda %83 oranında düştüğünü gösteriyor. Bu düşüş ne ifade ediyor peki? Elektrik üretim maliyeti azalıyor, kâr payı yüksek olan bu türe yatırım artıyor, belki de en önemlisi enerji dönüşümü yaygınlaşıp hızlanıyor.

ARK Invest verilerine göre ise endüstriyel robotların maliyeti her yıl ortalama %10 azalırken, verimlilikleri sürekli artış kaydediyor.  

Bu senaryoda bir evin inşası, bir akıllı telefonun üretimi veya ulaşım hizmetlerinden teorik olarak “bedavadan biraz pahalıya” ulaşmamız mümkün hâle geliyor. Musk, bu radikal bolluk ortamında paranın biriktirilmesi gereken bir "güvence" aracı olmaktan çıkacağını savunuyor. Ancak bu teknolojiyi geliştirenler insan doğasının ve mevcut kapitalist mekanizmaların kusurlarını kasıtlı olarak görmezden geliyor olabilir.

Küresel gıda sistemi bize ne söylüyor?

Musk’ın "Üretim artarsa yoksulluk biter" tezinin en büyük antitezi, bugün yaşadığımız küresel gıda sistemi desek yanılmış olmayız. Teknoloji dünyasının vaatlerini test etmek için gıda en somut laboratuvar hâline geldi. Zira tarım teknolojisinde insanlık zaten dönüşümünü tamamlamak üzere.

Birleşmiş Milletler Gıda ve Tarım Örgütü verilerine göre, dünya şu anda yaklaşık 10 milyar insanı besleyebilecek düzeyde tarımsal üretim kapasitesine sahip. Dünya nüfusu ise 8 milyar civarında. Yani küresel ölçekte bir "üretim kıtlığı" yok. Aksine, bir üretim fazlası mevcut.

Her yıl küresel gıda üretiminin yaklaşık %30’unun israf edildiğini görüyoruz. Bu miktarın ekonomik karşılığı 3 trilyon dolara eşit. Sadece gelişmiş ülkelerde çöpe atılan gıda miktarı 222 milyon ton. Sahra Altı Afrika’nın toplam net gıda üretimi ise 230 milyon ton dolaylarında. Yani neredeyse denk.

Ekmek yoksa pasta mı yesinler?

Bu üretim bolluğuna rağmen, 2023 Dünya Gıda Güvenliği Raporu'na göre dünyada 735 milyon insan kronik açlıkla mücadele etmek zorunda. 2 milyar 400 milyon insan ise gıdaya erişimde güvensizlik yaşıyor.

Biraz geriye gidelim ve şu cümleyi hatırlayalım: Günümüz verilerine baktığımızda bu teorinin kısmen doğrulandığına şahit oluyoruz. Fakat teoriden pratiğe dönüğümüzde işin renginin değiştiği aşikâr. Yeterli üretim yoksulluğun bitmesi için yeterli değil.

Mevcut sistemde gıda, ihtiyacı olana değil, parası olana akıyor. Lojistik, pazar spekülasyonları, gıda milliyetçiliği ve şirket kârları, gıdanın adil dağılımının önündeki en büyük engeller olarak sıralanıyor. Eğer bugün, elimizdeki buğdayı açlık çeken Yemen’e ulaştıramıyorsak; yarın robotların ürettiği sınırsız telefonların veya konforlu evlerin Somali’deki bir aileye "bedava" verileceğini düşünmek, saflık değilse bile politik bir körlük olarak okunabilir diye düşünüyorum.

Musk’ın inandırıcı olmayan bu vaadi, üretim araçlarının mülkiyeti sorununu yanıtsız bırakıyor. Tarihsel materyalizm perspektifinden bakıldığında, üretim araçlarına sahip olan sınıf, zenginliği kontrol edecektir. Yani günümüzün fabrika sahipleri yarın robotlar ve algoritmalara sahip olanlar olacak.

Yapay zekâ ve robotlar emeği devreden çıkardığında, şu soru yüksek sesle dile getirilecek: İnsanlara o yüksek geliri kim, neden verecek?

Şöyle bir senaryo düşünelim; robot orduları en zenginler listesinde bulunan Musk, Bezos ya da devlet tekelinde olsun. Elde edilen sonsuz kârı halka dağıtırlar mı? Ya da neden halka dağıtsınlar? Tarihte servetini gönüllü olarak tabana dağıtan bir örnek var mı bilmiyorum. Teyide muhtaç.

Elon Musk dedi diye “biriktirmekten” vazgeçer miyiz?

İnsan yapısı gereği kendini güvence altına almak istiyor. Musk’ın "para biriktirmeyin" tavsiyesi, en azından günümüzde ev ekonomisinde zorluklar yaşayan milyonlarca insan için bir şey ifade etmiyor diye düşünüyorum. Gıda, elektronik ve giyim ucuzlayabilir. Ancak dünyada arzı sabit olan değerler de mevcut. Yani sayı olarak kısıtlı olmasına karşın herkesin ulaşmak istediği metalar. Örneğin İstanbul Boğazı’nda bir yalı ya da New York’ta merkezî bir daire. Veyahut orijinal bir sanat eseri ya da günümüzde milyon dolara alıcı bulan bir kol saati. Herkesin geliri artsa dahi bu sınırlı varlıkların fiyatı, artan para arzıyla birlikte astronomik düzeylere çıkacaktır. Yani enflasyonist bir ortamda yoksulluk devam edecektir. Herkesin Ferrari’si olduğunda, Ferrari’nin bir statü göstergesi olmaktan çıkması gibi; herkesin yüksek gelire sahip olması yeni normal olduğunda, insanlar arasındaki hiyerarşi farklı düzlemlerde konuşulmaya başlanır.

Yeni düzene bakış açımız nasıl olmalı?

Elon Musk’ın vizyonu, teknolojik imkânlar dahilinde mümkün bir çizgide dursa da sosyolojik gerçekler dahilinde kuşkulu duruyor. Dünya, üretim kapasitesi eksikliğinden değil, adalet ve vicdan eksikliğinden dolayı yoksulluk çekiyor gerçeğiyle yüzleşmek gerekiyor. Teknolojinin gelişmesi, kılıcı keskinleştirir ama o kılıcın kimi keseceğine kılıcı tutan el karar verir.

Gıda örneğinde gördüğümüz üzere; ambarlar doluyken insanların aç kalabildiği bir dünyada, robotların üreteceği bolluğun otomatik olarak refaha dönüşeceğine inanmak, küresel sermayenin yeni "uyutma" stratejisi olabilir. Bu yüzden, Musk’ın bu söylemini yok saymak yerine ayakları yere basan tedbirler elden bırakılmamalı diye düşünüyorum. Çünkü bu “cennet” vaadi, karnımızın doymasına yetmeyebilir.

Podcast

19 December 2023
Doç. Dr. Hasan T. Kerimoğlu
Darbeler, İhanetler ve İsyanlar
28:19
0:01

Url kopyalanmıştır...