17 Temmuz 2025

Değişen ve dönüşen bir lider: Ahmed eş-Şara

Suriye’nin yeni lideri Ahmed eş-Şara, HTŞ komutanlığından devlet başkanlığına uzanan yolculuğuyla Orta Doğu’da yeni bir sayfa açıyor. Son yaptığı ulusa sesleniş konuşması, radikal geçmişinden sıyrılarak “ulusal birlik” ve “istikrar” vurgusu yapan pragmatik bir lider portresi çizdi.

Orta Doğu’nun karmaşık siyasi arenasında liderlik, çoğu zaman radikal dönüşümler ve beklenmedik hamlelerle şekillenir. Ahmed eş-Şara’nın Hey’etu Tahrîri'ş-Şâm (HTŞ) komutanlığından Suriye Devlet Başkanlığı’na uzanan yolculuğu, bu bağlamda hem bölgesel dengeleri hem de uluslararası diplomasiyi derinden etkileyen bir örnek teşkil ediyor. 16 Temmuz 2025’te İsrail’in Şam’a düzenlediği saldırıların ardından yaptığı ulusa sesleniş konuşması; eş-Şara’nın artık yalnızca bir silahlı grup lideri değil, ulusal birliği sağlamaya çalışan bir devlet adamı olduğunun en net göstergesiydi. Bu konuşma, onun geçmişteki radikal kimliğinden sıyrılarak pragmatik ve kapsayıcı bir lider profiline evrilişinin manifestosu niteliğindeydi. Bu dönüşüm; kişisel bir değişimin ötesinde, Suriye’nin savaş sonrası dönemde yeniden inşasının da temel taşlarını oluşturuyor.

Radikal geçmişten devlet adamlığına: Bir liderin dönüşümü

Ahmed eş-Şara’nın siyasi ve askerî kariyeri, Orta Doğu’nun son 20 yılına damga vuran çatışmaların izlerini taşır. 1982’de Suudi Arabistan’da doğan ve genç yaşta cihat hareketlerine katılan eş-Şara, 2003’te ABD’nin Irak işgaline karşı El Kaide saflarında savaşmasıyla radikal geçmişinin temellerini attı. Camp Bucca hapishanesinde geçirdiği beş yıl, onun ideolojik olgunlaşmasında kritik bir dönem oldu. Burada yazdığı 50 sayfalık “Suriye’de Cihadın Yönetimi” belgesi, ileride kuracağı örgütlerin stratejik temelini oluşturdu.

2011’de Suriye’deki ayaklanmaların patlak vermesiyle birlikte eş-Şara, El Kaide’nin Suriye kolu olan El Nusra Cephesi’ni kurdu. Bu dönemde intihar saldırıları düzenlemekle suçlanan eş-Şara, zamanla yerel halkla bütünleşme çabasıyla öne çıktı. 2016’da El Nusra’nın El Kaide’den ayrılarak Şam Fethi Cephesi adını alması ve 2017’de HTŞ’nin kurulması, onun uluslararası arenada kabul görmeye yönelik stratejik hamleleriydi. Bu süreçte, radikal kimliğinden uzaklaşarak daha pragmatik bir lider profili çizmeye başladı.

2024’te Beşşar Esed rejiminin çöküşüyle başlayan yeni dönem, eş-Şara’nın stratejik zekâsını bir kez daha ortaya koydu: Silahlı mücadeleden siyasi meşruiyete uzanan bir yol haritası çizdi. 29 Ocak 2025’te geçiş dönemi cumhurbaşkanı olarak atanması, bu dönüşümün resmiyet kazanmasını sağladı. Ahmed eş-Şara’nın ilk icraatlarından biri, HTŞ dâhil tüm silahlı grupların feshedilmesi ve merkezî orduya entegre edilmesi emri oldu. Bu adım, onun “devlet zihniyeti” vurgusunu somutlaştıran kritik bir hamleydi.

Bu dönüşümün uluslararası alandaki yansımaları da dikkat çekiciydi. ABD’nin HTŞ’yi terör örgütü listesinden çıkarma niyetini açıklaması ve Fransa’nın yaptırımları kademeli olarak kaldırma sözü, eş-Şara’nın uluslararası meşruiyet kazanma çabalarının sonuç verdiğini gösteriyordu. Ancak İsrail’in onu hâlâ “takım elbiseli bir radikal” olarak nitelendirmesi, bu dönüşümün henüz tamamlanmadığının da bir göstergesiydi.

Ulusa sesleniş: İsrail saldırıları ve yeni Suriye’nin manifestosu

İsrail’in 16 Temmuz 2025’te Şam’daki Cumhurbaşkanlığı ve Genelkurmay binalarını hedef alan saldırıları, eş-Şara’nın liderlik vizyonunu net bir şekilde ortaya koyması için bir fırsat yarattı. Tarihî Umayyad Camii’nde yaptığı ulusa sesleniş konuşması, İsrail saldırılarına bir yanıt olmaktan ziyade, yeni Suriye’nin temel prensiplerini de içeren kapsamlı bir manifesto niteliği taşıyordu.

Konuşmanın en dikkat çekici yönü, eş-Şara’nın geçmişteki radikal söylemlerinden belirgin bir şekilde uzaklaşmasıydı. “Ulusal birlik ve üniter yapıyı korumak istiyoruz” ifadesi, Suriye’nin parçalanmış toplumsal yapısını onarmaya yönelik bir taahhüttü. Dürzi topluluğuna yönelik “Hak ve çıkarlarını korumak öncelikli görevimizdir” açıklaması, azınlıkları kucaklayan yeni bir siyasi çizginin habercisiydi. Süveyda’da güvenliğin yerel aktörlere devredilmesi kararı ise merkeziyetçi olmayan bir yönetim anlayışının sinyallerini veriyordu.

İsrail’e yönelik tavrında da önemli bir değişim gözlemlendi. Geçmişte “Kudüs’te operasyon” planlarından bahseden eş-Şara, bu kez “İsrail'le açık bir savaşa girmek yerine, Suriyelilerin çıkarlarını önceliyoruz” diyerek daha diplomatik bir dil benimsedi. Ancak saldırıları “istikrara kasteden bir fitne” olarak nitelendirmesi, ulusal egemenlik vurgusunu güçlendirdi. “Savaşı başlatabilirsiniz ama sonuçlarını kontrol etmek kolay değildir” uyarısı hem kararlılık hem de ölçülülük mesajı taşıyordu.

Konuşmanın en çarpıcı bölümlerinden biri, eş-Şara’nın geçmişle hesaplaşmasıydı. “Nusra Cephesi’nin kuruluşundan bu yana Batı toplumuna hiçbir tehdit oluşturmadık” iddiası, uluslararası topluma yönelik bir meşruiyet arayışını yansıtıyordu. “Zaferimiz merhamet, adalet ve nezaket zaferidir” vurgusu ise radikal geçmişinden kopuşunun en net ifadesiydi.

Meşruiyet arayışı

Ahmed eş-Şara’nın dönüşümü, uluslararası arenada karmaşık bir kabule yol açtı. Türkiye, yeni yönetimi açıkça destekleyen ilk ülkelerden biri oldu. Dış İşleri Bakanı Hakan Fidan’ın eş-Şara ile görüşmesi ve Şam'daki büyükelçiliğin yeniden açılması, Ankara’nın yeni döneme verdiği önemi gösteriyordu. Fransa ise daha temkinli bir yaklaşım sergileyerek yaptırımların kademeli olarak kaldırılacağını açıkladı.

ABD’nin HTŞ’yi terör listesinden çıkarma niyetini açıklaması, eş-Şara için önemli bir diplomatik zaferdi. Ancak İsrail'in saldırıları sürdürmesi ve eş-Şara’yı “radikal” olarak nitelendirmesi, bölgesel gerilimlerin devam edeceğinin işaretiydi. İran’ın Suriye’deki etkisinin azalması ise bölgede yeni bir denge arayışını gündeme getirdi.

Ahmed eş-Şara’nın “İsrail'le ortak düşmanlarımız var” ifadesi, İran'a dolaylı bir mesaj olarak okunabilir. Bu açıklama, bölgesel ittifakların yeniden şekillenebileceğine dair ipuçları veriyor. Ancak İsrail’in bu sözlere şüpheyle yaklaşması, diplomatik çözümlerin önündeki engelleri gösteriyor.

Suriye'nin geleceği ve bir liderlik sınavı

Ahmed eş-Şara, Orta Doğu'nun değişen dengelerinde “radikal” kimliğinden sıyrılarak “devlet adamı” rolüne bürünmeye çalışan ilginç bir lider portresi çiziyor. Ulusa sesleniş konuşması, bu dönüşümün en net ifadesiydi. Pragmatizm, İsrail saldırılarına verdiği ölçülü yanıtta; kapsayıcılık, Dürzilere yönelik güvence ve yerel yönetim vurgusunda; stratejik zekâ ise uluslararası yaptırımları kaldırma çabalarında kendini gösterdi.

Ancak önündeki engeller büyük: İç savaşın yaraları, ekonomik çöküş, İsrail’in saldırıları ve geçmişinin gölgesi... Ahmed eş-Şara'nın başarısı; yalnızca retorik değil, somut adımlarla bu zorlukları aşmasına bağlı. Suriye’nin yeniden inşası, onun liderlik vizyonunun sınandığı bir laboratuvar olacak.

Geçici anayasada Şeriat hukukunun temel alınması, Batılı ülkelerde şüphe uyandırırken; azınlık haklarına verdiği güvence, uluslararası toplumla ilişkilerini olumlu yönde etkileyebilir. Bir zamanların radikal komutanı, şimdi “devlet zihniyeti” ile Orta Doğu'ya barış getirebilecek mi? Cevap hem Şam'daki sokaklarda hem de uluslararası diplomasi masalarında şekillenecek. Ahmed eş-Şara’nın dönüşümü tamamlanmış değil. Ancak attığı adımlar, Suriye’nin savaş sonrası dönemde istikrar arayışının da bir yansıması. Bu yolculuk, sadece bir liderin değil, bir ülkenin kaderini de belirleyecek.

Podcast

19 December 2023
Doç. Dr. Hasan T. Kerimoğlu
Darbeler, İhanetler ve İsyanlar
28:19
0:01

Url kopyalanmıştır...