12 Aralık 2025

2025 ABD Ulusal Güvenlik Stratejisi: Boşanma ilanı mı, fantezi mi?

ABD’nin yeni Ulusal Güvenlik Stratejisi, Avrupa’da güvensizlik yaratan, ideolojik ve tutarsız bir metin olarak görülüyor. Belge; MAGA etkisi, AB’ye yönelik suçlamalar ve kopuk politika süreciyle, Washington’ın öngörülemezliğini yeniden teyit ediyor.

Uzmanlar ve gazeteciler, Amerika Birleşik Devletleri'nin yeni Ulusal Güvenlik Stratejisi'ni, esasen transatlantik boşanma sürecini belgeleyen bir metin olarak tanımlamakla meşguller. Ve gerçekten de içeriğinin bazı kısımları Avrupa bakış açısından sorunlu, hatta tehditkâr görünüyor. 

​Belgenin bazı pasajları, sanki MAGA evreninin en ideolojik uç temsilcileri tarafından aceleyle kaleme alınmış gibi okunuyor. Bu durum özellikle Avrupa güvenliği konusunda geçerli; burada ton neredeyse komplocu bir hâl alıyor, Avrupa Birliği'ni siyasi özgürlükleri muğlak yollarla baltalamakla suçluyor ve görünüşe göre Avrupa ve Amerikan aşırı sağının unsurları arasında popüler olan İslamofobik "büyük ikame" (grand replacement) anlatısını yankılıyor. Rusya'nın Ukrayna'ya karşı yürüttüğü saldırı savaşına gelince; strateji belgesi yine yerleşik bilgiden ayrılıyor, isimsiz Avrupa hükûmetlerini çatışmayı uzatmakla suçluyor ve ABD'nin amaçlarını "Rusya ile Avrupa devletleri arasındaki çatışma riskini azaltmak" olarak tanımlıyor. 

Stratejinin arka planı: Belgenin gerçek rolü ve sınırları

​Bu tür noktaların Avrupa kamuoyu için pek güven verici olmayacağı kendiliğinden anlaşılıyor. Farklı ülkelerdeki politika uzmanlarından gelen bıkkın tepkiler de şaşırtıcı değil; ABD'den "stratejik özerklik" çağrıları sıklaştı; uydu keşfi, uzun menzilli hassas vuruş veya nükleer caydırıcılık gibi değerli askerî yeteneklerin yerini alacak adımlar tartışılıyor ve yeni stratejiye dış politika söyleminde nasıl tepki verileceği sorusu Avrupa'nın ve muhtemelen tüm dünyanın başkentlerinde enine boyuna düşünülüyor. 

​Ancak bu belgenin gerçek dünyadaki etkisini yargılayabilmek için onun orijinal karakterini ve yasal statüsünü hatırlamak önemlidir. Ulusal Güvenlik Stratejisi (UGS) genellikle Amerikan yönetimleri tarafından görev sürelerinin belirli bir aşamasında, dış ve güvenlik politikasındaki en önemli ilk adımlar atıldıktan ve tartışmalı kararlar verildikten sonra yayınlanır. Belge, bu ilk adımların temsil ettiği farklı iplikleri birbirine bağlamaya çalışır; en iyi ihtimalle bir yönetimin neyi başarmaya çalıştığına ve bunu nasıl yapacağına dair tutarlı bir anlatı oluşturur. Bu hâliyle hem yerel hem de yabancı kitlelere hitap eder ve farklı devlet kurumlarının, önerilen politika önlemlerinin geçerliliğini başkanın genel niyeti açısından değerlendirmeleri için bir kıstas görevi görür. 

​Ve bu anlamda, strateji kelimenin tam anlamıyla çok az sürpriz sunuyor: Gerçekten de yönetimin belgelenmiş davranışlarıyla gayet iyi örtüşüyor. Şimdiye kadar Trump'ın söylemi tutarlı olmaktan uzaktı; şüpheli ampirik veya stratejik öneme sahip konuşma noktalarını gündeme getiriyor, sıklıkla neredeyse fantastik tınlıyor ve müttefikleri ve ortakları düzenli olarak kendinden uzaklaştırıyor; bu arada genel olarak maddi kazanç sorularını —bunun ulusun kazancı mı yoksa başkanın şahsi kazancı mı olduğu genellikle belirsiz bırakılarak— aşırı vurguluyor. Niyetleri defalarca değişti, görünüşe göre bir mesele hakkında başkanın şahsen konuştuğu son kişinin fikrine göre salınım gösteriyor. Ulusal Güvenlik Stratejisi'nin de aynısını yapması sadece mantıksal bir sonuçtur ve nitekim öyle de yapıyor.

Politika sürecinin çöküşü ve kapalı çevre yönetimi

​Bu durum, yayınlayan organ olarak işlev gören Ulusal Güvenlik Konseyi'nden birçok ilgili politika uzmanının hem gönüllü hem de gönülsüz olarak ayrılmış olmasının bir sonucu olabilir. Eğer bir şey varsa, bu strateji belgesi, Trump'ın kararları yerleşik politika süreci dışında almayı tercih ettiği, bunun yerine konu uzmanı olmayan, iş bağlantıları veya aile dostlarından oluşan küçük bir danışman çevresine güvendiği izlenimlerini pekiştiriyor. Eski Ulusal Güvenlik Danışmanı John Bolton'un yakın zamanda bir konferansta belirttiği gibi; geleneksel anlamda politika sorularıyla karakteristik olarak ilgilenmeyen Trump'ın, ortaya çıkan ürünü okuma zahmetine bile girmemiş olması tamamen makuldür. 

​Tüm bu eğilimler uzun zamandır biliniyordu ve analist çevrelerindeki bıkkınlığın, UGS ayrıntılarının yorumlanmasının bir dünya gücünün niyetlerini ve gelecekteki eylem tarzını anlamak için yararlı sayılabildiği daha iyi zamanlara duyulan nostaljik bir özlemi temsil etmesi muhtemeldir. Yine de, kelimeleri ile olası gelecek eylemleri arasında herhangi bir mantıksal bağlantı kurmanın imkansızlığı, tam da bu yılki Ulusal Güvenlik Stratejisi'nin örtük ana mesajı olabilir. Artık düzenli bir politika süreci yok; bunun yerine yönetimin stratejisi entrikalarla ve bazen başkanın gözüne girmek için yarışan çeşitli hizipler arasındaki açık çatışmalarla belirlenecek. 

​Amerika Birleşik Devletleri maddi açıdan hala bir dünya hegemonudur, ancak eylemleri herhangi bir stratejik değerlendirmeden kopmuş; bunun yerine medyatik etkiye, kişisel kırgınlıklara veya sevgilere ve belki de başkan ve ailesinin kişisel parasal çıkarına dayanır hale gelmiştir. Ve böyle bir durumda, daha önce tehlikeli anlarda Amerika'ya bakacak olan ülkeler için "kendi gücünü tahkim etmek" (self-strengthening) yegâne istikrarlı zorunluluktur. Tüm bunlar sıradan gözlemciler tarafından bile bir süredir biliniyordu, stratejinin yayınlanması sadece bu noktayı vurguluyor. Şaşırmış gibi yapmak anlaşılabilir ama aynı zamanda çaresiz bir tepkidir.

Podcast

19 December 2023
Doç. Dr. Hasan T. Kerimoğlu
Darbeler, İhanetler ve İsyanlar
28:19
0:01

Url kopyalanmıştır...